Madde yansa kül olur
Çölde su bulsan altın olur
Hayali bulsanda rüyada
Okyanusta balık olsan ne olur
Ben sonbaharı severim
Sonbahar da hazanı
Buruk bir havayla toplarım
Kızıl yaprakları
Dökülür çisil çisil yağmur
Öper sarı yaprakları
Birgün gelirde kavuşamadan göçersek bu diyardan,
Mezar taşıma gözyaşı kasesi koyun,
Göz pınarlarımı andıran.
Akan gözyaşlarımı doldurun,
Kuşlar bir yudum alırsa bu pınardan,
Yansınlar doyamasınlar
Ne zormuş Erkek olmak
Uykuda boğuşmak kabuslarla;
Hayat denilen zindanda
Parangaya vurulmak;
Ne zormuş erkek olmak
Sevmek sonsuzluk içinde
Yandın Arkadaş
Ruzgar savurursa bir taraftan bir tarafa seni İstanbul'da
Birde garipsen eğer, vurgun yemişsindir.
Kafan bozulursa yalnızlığa
Kendine acı,
Aynalar Yalan söylemez derler
Bence Yalancı bu aynalar
Gözlerimin etrafında morluk
Yanaklarımdaki kırışıklık
Ak saçlarım
Yalan bunlar
Bakmayın hatıralar
Gözlerimin içine,
Size cevap veremez
Bu solgun donuk bakışlar
Maziyi saklar içinde
Göz altında morluklar
Yıl bindoküzyüzyetmiş
Yorgun ve telaşlı yürüyorum karanlıkta
Köşe başını dönünce
Şaşırdım önce
Ellerinde boyalar
Sırtlarında parkalar
Tarifsiz bir duygudur aşk
Anlamsızlaştırır insanı,
Köşe başlarında
Bekletir
Kıskançlık bir tutku olur
Yakarda yakar
Bu gün benim doğum günüm
Takvim yapraklarını yırtıp tükettiğim gün
Derdiğim çiçeklerin hasretini kokladığım
Altmış yedi yıl
Yüreklerine sevgi yağmurları yağmamış
Sulanmamış bağırların çatladığı gün
BÜLENT KALAYCI,
Eyle (Musammat Gazel) başlıklı şiirime yazmış olduğunuz yorum hiçbir anlam teşkil etmemektedir. Siz, benim “Arkadaşlarım” listemde dahi bulunmamaktasınız. Ayrıca gruplar da dâhil sizinle hiçbir ortamda yazışmam mevzubahis değildir.
Mahkemeye açacağınız davada, şiirime ...