İstanbul ayrı bir güzel
Şehir ışıkları vurdumu denize,
Gemi küpeştesinden bakınca
Köprü geçilmez olunca
Eğilip süzülüpte kuleliye,
Kalenderde ay değince yüzüne
Bir çocuk ve baba
Köşe başında kaygulu
Temkinli yürüyorlar
Geçen arabaların sesini
Bomba sanıyorlar
Kara suratından akan
Beyaz gözyaşları,
İnci taneleri gibi
İşliyor kara toprağı,
Kan çanağı gözlerin
İçindeki yangını anlatıyor,
Kara bir deliğe düşmüşüm
Kayar giderim gözlerinde
Bakarım avuçalarıma
Kül olmuşsun
Çiçek kokusu sinmiş Yüzünde
Kapının penceresinden
Baktığımda
Kasap çengelinde
Kadınlar
Gelin satın alın
İnsanlığı
Varlığınla çamur olsam
Yoğrulup balçık olsam
Bir dil bulup üfleyip
Acep insan olurmuyum
Çamur olsam balçık gibi yoğrulsam
Muhabbet şerbetiyle karılsam
Bir nefes bulup üflensem
Acep insan olurmuyum
Od ile yanıp tutuşsam
Hatırlar mısın seninle oturduğumuz tepeyi
Hani çam ağaçları arasında
Sensiz geçen beş yılın
Son pazarı,gene buradayım
Yanımda beyaz peynir ve kavun
Bir dublede rakı
Karanlığın ışığa hasretliğini
Arının çiçeğe aşkını anlayabilseydim
Pervane olur tutuşurdum
Çırağın kokusu olmaya
Bir dal kırılır içimde
Kanatır yüreğimi
Toprak çeker bedenimi
Hapsolmuşum zamana
Akar gider yarına
Çiğ yağar toprağıma
BÜLENT KALAYCI,
Eyle (Musammat Gazel) başlıklı şiirime yazmış olduğunuz yorum hiçbir anlam teşkil etmemektedir. Siz, benim “Arkadaşlarım” listemde dahi bulunmamaktasınız. Ayrıca gruplar da dâhil sizinle hiçbir ortamda yazışmam mevzubahis değildir.
Mahkemeye açacağınız davada, şiirime ...