Güzüm geldi,,
Üşüdüğüm,az güneşli sabahlarım var artık.
Balya balya hayallerim yüklenmiş düşünmelere,
Geçmişi karanlık sabahlar,
irkilmeler.
Saksıda yeşeren umutlarım var,
Mübarek,sırtını ona yaslardı,
Mescitte,resule direk hannane.
Hutbeler okunur,cemaat ağlardı,
Akan göz yaşlarına,şahit hannane.
Medinede hurmanın şanı meşhurdu,
Ağacın altında tahtadan masa;
Etrafta insanlar yüzlerde tasa.
Nerede kanunlar! Nerede yasa!
Buluşma yeri mi oldu hastane?
Camlarda karanlik insan yüzleri,
Nihavent bir akşam üstü,günüm,
Düş kırığı batabilir,üzgünüm.
Bu,hayatın oynadığı oyunların perdesi,
Cumbalı hayallerin,fesleğenli sahnesi.
Günüm bir akşam üstü,nihavent henüz,
Kaç günlük ömür ki,şunun şurası,
Yaya gitsen bir günlük yol,an'la,son'un arası.
Ne sanmıştın sen dünyayı,ey akıl fukarası,
Lazım olan dost duası,birde kefen parası.
Arkandan ağlayan anan kalır yadigar,
İnsan,ki,kendi ruhuna ayna,
İhanetin mimarı,kendi soyuna.
Kefen için bakılır,en son boyuna,
Tek tek,kendi başına,ölür insanlık.
Zorun korunda yanan zavallı akıl,
Sanamı kaldı bu ağır,bu taşınmaz yük,
Sarıl,boynuna bağlanan ateşten ipe,
Sırtındaki küfe,cüssenden büyük,
İndirmek ne mümkün! Yerin dar ise.
Yürümek mümkünmü taşın altında,
Suali zor,cevabı sanki gizli cebir,
Hesabını ezberden vermek gerekir.
Hatmetsen ne fayda, defteri kebir,
Zerrenin zerresini hatırlatan yer kabir.
Mabedin mabuduna kavuştuğu an,
Zamansız bırakıp,gittiğin gibi,
Gidenlerin arkasından baktığınla kal.
Sen değilsin dağların yüce sahibi,
Kül ettiğin bu gnlümü yaktığınla kal.
Sende benim gibi ağla bir ömür boyu,
Kaldımı dalından düşmeyen yaprak,
Baharın sonunu görmedik gülüm.
İstersen ağaç ol,istersen toprak,
Hangimizi bulmadı muhakkak ölüm.
Zafermi sanmıştın,suyu çeşmeyi,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!