İçim tuhaf oluyor,dalgaların sesiyle,
Tuzunu,genzime dolduran nefesiyle.
Sabahları,yakamozun yüzüme gülmesiyle,
Marmara uyanıyor,balık esnemesiyle.
Yorgun teknelerin ağlarına takılan,
Kömür gözlü,kor bakışlı o dilber,
Söyleyin,ben gibi baruta bulaşmasın.
Şerbetli dudağından bir buse yeter,
Aman ha! sakın benim niyetimi bozmasın.
Rabbim,bu başımda öten ne cik cik,
Kulağımda,yağan yağmurun gürültüsü,
Dudağımda,sevdiğine kavuşma türküsü,
Ne zaman başladıysa hayatımın öyküsü,
Yürüyorum,yola ilk çıktığım yere doğru.
İçimde ürkeklik,dışımda serin rüzgar,
Gel,gel diye sana az mı yalvardım,
Bu aşığın sesini duyduğun mu var.
Sensizliğe sarılıp ta,öyle ağlardım,
Bir kere şu kapımı çaldığın mı var.
Gelseydin ömrümü sana bağlardım,
İklim durdu,yağmur durdu,yaz,durdu.
Ciğerimin ortasında kimsesizlik kudurdu.
Güneş battı,gün geceye savurdu,
Olan oldu,giden geri gelmesin.
Çiğdem durdu,çisi durdu,pus durdu,
Evvelden bendim bu sarayın şahı,
Sen geldin,yurdumu viran eyledin.
Kalbime sapladın aşk denen ahı,
Ben gibi sultanı sen,harabeyledin.
Gündüz işimde sen,gece düşümde,
Gökkuşağıylamı gelmiştin?
Yine yağmur başladı
Camdan süzülüyorum
birikiyorum.
Ne işime yarıyor
Gülü dikenli çocuklardık.
Parası olanın ikitane,olmayanın birisinden kalma,siyah önlüğü ve
silkmediğimiz yakalarımız vardı.
Dokuz taştan sıkılınca,tilki tilki,saatin kaç oynar,hocanın
saatine göre,koşar zıplar,
Kaldımı dalından düşmeyen yaprak,
Baharın sonunu görmedik gülüm.
İstersen ağaç ol,istersen toprak,
Hangimizi bulmadı muhakkak ölüm.
Zafermi sanmıştın,suyu çeşmeyi,
Yüreğim hasretten kurumuş yaprak,
Gelen mektuplardan kokuyor toprak.
Sanki göz yaşından yapılmış şerbet,
İçime akıttım ben seni gurbet.
Ne çabuk eskidi elimde sazım,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!