Bayram Kaya Şiirleri - Şair Bayram Kaya

Bayram Kaya

Tarihsel bir işlevin ve tarihsel bir işlev üslenilmesinin; halk üzerindeki olası etkisinin rol modelci bir basıncı vardır. Bu basınca değin anı izlerinin, halkın unutamayacağı bir çekenlik ve aidiyet alanı olması vardır. Bu gelenekçi işlev aidiyet basıncı hesabıyla, her işlevi bitmiş geleneğin toplum dışına atılmasını halk anlayamaz. Bunu anlaşılır kılmanın yolu, yeni sembol ize edilen bir açıklama ile toplumun eski gelenekçi simgesi üzerinden yeni tutum inşa edilir. Yine bir genel inanç olan ve gündemi sıkça işgal eden başörtüsü kullanımının eski işlev anlamı; aidi olan kişiyi,ittifaklardan toplumun uyruğu kılmanın statüsü sel anlamıdır. Bu tür ittifaklar ortadan kalktığından başörtüsü kurumu toplum dışına atılırken, başörtüsü geleneği yeni sembolik değerleri ile halkın içinde inanç yaşaması olarak kalmıştır.

Başörtüsü gibi birçok toplumsal kullanılışların terk edilişlerinden bir süre sonraki yaşam içinde, başörtüsünün o kullanımını destekleyen toplumsal dayanaklar ortada yoktu. Hem insan ömrü ile sınırlı, hem toplumsal işlevin kullanımı ile sınırlı olan böylesi sözlü aktarımların kavranmasında, dayanaklarının; günlük gözlemlerden yan yana okunarak anlaşılır olması vardı. Ancak günlük gözlemlerdeki uygulamalar, o günün başörtüsü kullanımını açıklayamıyordu. gözlemlerinin, sürüp giden, haldeki uygulanır somutunun olmaması nedeni dikkati çekiyordu. Bu yitip giden temel toplumsal gerçekliğin haldeki süren yüzeysel ve şekilci sembolizmiyse bir şekilde, açıklanıp anlamlandırılmalıydı. Hem de o günün kendi sosyologlarınca (belletmen, öğretmen, ahlakçı, nebi ve peygamberlerince) .

Başörtüsünün, bir zamanlardaki toplum için toplumsal hayatiyete değin önemi vardı. Bu hayati önemdeki başörtüsünü kullanmanın gerekçe nedeni, şimdi; ortadan kalkmıştı. Böylesi arkaik ve bir anısal söylemleri taşıyan başörtüsüne değin sözlü aktarımların, giderek tabucu kutsal söylenmesine bakılamaktan da, eski mesajı anlayamadılar. Ancak yine de insanlar; tapınaklarda ve sosyal hayatın geneli içinde gelenek olacaktan, başörtüsü kullanımını sürdürdüler. Başörtüsünün böylesine sürdürülmekte olmasına da, o günün sosyal ahlakçıları, çeşitli anlama ve tanımlamalar getirmişlerdir.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Aslında başörtüsünün toplum kurumcu işlevi burada bitmiyor. Ama konumuz bu değil onun için tarihi gelişmesine değinmeyeceğim. Burada şunu da belirteyim. Doğan çocuğun toteme ait velayeti şiddetli tartışmaları ön görüyordu. Doğan çocuklar baba belli olmadığından tapınakta kaldı. Kutsal doğumla doğan bu çocuklar ileride hem tapınak görevini yapar oldular hem din adamları sınıfının doğmasını ortaya çıkardılar (leviler gibi) . Tapınak sembolizmi iki etnik grubu kardeşleştirerek ittifak içine sokmuştu.

Toplumsal ittifaklar ve toplumsal yapılar yavaş yavaş hale yola konduktan itibaren köleci toplumların ortaya çıkması ile örtülülük yine bir tanım ve statü değişmesi ortaya çıkardı. Kimi yerde hür kadın erkek efendiler açık giyinip, asla başlarını örtmezlerken, baş açıklığı toplumsal özgürlük kimliğinizi belirtiyordu. Köleler ise başları kapalı gezerek kölelik kimliğini takınıyorlardı. Bir köle açık giyindiği zaman suç işlemiş oluyor ve öldürülüyordu. Siz Uruk ya da Babil kenti sokağına çıktığınızda, kimin hür, kimin, köle olduğunu bu kafa kâğıdından tanıyordunuz. Daha sonraları bu kimliğin hileci kullanımından doğan, yanıltmalarını en aza indirmek için kölelere damgalar da vurulmaya başlandı.

Gerek Hamurabi kanunlarından, gerek Tevratın Yakup peygamberin gelini olan Rebekanın meselelerinin anlatılarında, başörtüsü kullanmanın, üçüncü bir anlam evresini görüyoruz Ki Rebeka kayın atasına kızar. Başını örter, Enam kapısına gider. Orada hile ile kayın atası ile yatar. Bu olay, o günün sosyal konjonktüründeki, sıradan bir sosyal vakayı adiceden olan olayı, anlatmaktadır. Yani Tevrat bu olayı övme ve yermenin içinde değildir. Sadece aktüel olanı, aktüel çevrenin bildiği bir yaşam şeklini çevrenin bildiği şekilde anlatıyordu. Tevrat yaklaşık M.Ö. 1200lerde tebliğ edildiğine göre; M.Ö 1900lerle M.Ö.1200ler aralığındaki bir zaman dilimi içinde İsrail toplumunda sokak kadınları, kapalı giyinip, kendilerinin çevreye tanıtımını bu şekilde gösterebiliyorlarmış. Başörtüsü bir sosyal yaşantının kuralı olmuştur. Hiçbir yerde, hiçbir olay, bir türden gelişmez. Okur bunu bile.

Devamını Oku
Bayram Kaya

5-Sözüm ona aydınlarımızın tarihselliği içindeki laikliği; 'bir inanç özgürlüğü' gibi görme, yanıltmasıyla; halkçı anlamanın bir ürünü olan hoşgörücü olmayı; laiklikle, karıştırırlar. Ya da şöyle söyleyelim; eğer laiklik inanç özgürlüğü ise hoş görü neye yarardı? İttifakı dönemin var olmasından bir süre sonradır, hoşgörü zaten zorunlu oluşla biraz biraz ortaya çıkmıştı. Ama bu dönemlerde laikliğin esamisi yoktur.

Yani, ittifak öncesinin sosyal yapıları; her biri aykırı ve her biri tekil olan totemi anlamalarının varlığı, içindeydiler. Bu aykırı ve farklı sosyal yapılar, ittifak içinde plüral ve kendilik bir totemi çoklaşmanın çatışması oldular. Çatışmaların kimi kez uzlaşmaları sonunda hoş görücülük zaten ittifakın içinde boy vermişti. Hoşgörücü ittifakların, günümüze dek çeşitli sosyal alan içinde girişen gelişen bir hoş görüsü vardı. İnsanlık sözde aydınların deyişiyle; yine hoşgörü demek olan(!) laiklik kavramını ortaya koyma zahmeti içine, neden girsindi acaba?

Tarihsellik, sırf oyun ve eğlence olsun; akıllar karışsın diye mi, hoşgörünün yanına bir de laikliği; hoş görücülük olarak mı ortaya koymuştu! Oysa mistik olan inançlar, halkçı girişmeli bir kavramıdırlar. Bu nedenle hoşgörü de: 1- ittifak eden farklı totemik yapılar içinde zamanla oluştu. 2- Hoşgörü ahitleşen etnik yapılarda kendi iç düzenli; iç sosyal barışlarını sağlıyordu. 3- Hoşgörü, ittifak içinde olan her grubun farklı totemi anlamalarından ötürü; ittifak içi sosyal yapıların büyük oranda kendi iletişim dilleri içinde kullandığı bir literatürüdür. 4-Oysa Laiklik, toplumsal dilin kullandığı; otoriter bilinçli bir iletime kavramıdır.

Devamını Oku
Bayram Kaya

2-]İnsanlar ittifaklar dönemiyle ego özlü yolun (temel düzlemimize ilişkin haz ve elemi olan yolun) “üretimse olacak çevrim girişmesini” bir iyice başarmanın tabu ve totemlerini var etmiştiler. Tabu ve totem kavranışı, eski dönemlerdeki sosyal öznenin, yaşamın kavranıştı eğitim öğretim süreçleridirler.

Bu aynı tabucu, totemi zemin üzerindeki düğümlerin; zaman içinde toplum ve halk diye ayrışan iki ve daha fazla noktasının birbirine yansıma, rengi veren dallanma girişmelerini var ederler. Aynı düğümlü, aynı geçmişe sahip olma iken, dallanmalar aynı geçmiş üzerindeki, ufak niceleyişti sapmalarının faz farkıdırlar. İnsanlık böylece uygarlıklarını geliştirebilmiştirler.

Ego ihtiyaçlarının giderilmesi artık zorunluluktan bir görevinizdir. Egonun ihtiyacı olan sağlananlarına değin çabalarınız da; yani kişilerin doğrudan nesnelere yönelik davranışları da; vücudunuz dışındadır. Sosyal ve toplumsal etkili yapılar üzerinden kurallaşan bir biçimlenişlerle edim eşmiştirler. Egonuza dek sağlasan göreviniz, sosyal ödevcil ve toplumsal görev olmakla farklılaşır bir yaşantı aşıştırlar artık.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Suçlanırız nankörlükle,
Gökte serzeniş ve avaz.
Kaimdir belli usulen,
Yerden yükselişi cevaz.


Devamını Oku
Bayram Kaya

İnanç toplumlarının, geri olmasını, gelişemez olmasını belirleyen nedenlerden biri de; bir tür anlayışların ve bir tür şekli biçimlenişlerin, yaygın ve örnekleşir olmasındandır. Böylelikle o birlikler dalgalanmayan girişemeyen seninki sana benimki bana sistem olmasıdır. Böylece de, pranga kuşanışlı, öğütçü; öznel, subjektif idealist biçimde yanıltılma ve kandırılmalardır. Hiç gerçekçi olmayan bir dural oluşta olmalarıdır. Bu toplumlar rekabeti ve yeniyi bir süre sonra üretemez konuma düşerler.

Yeni olanı, anında; “”eski köye yeni adet”” ten bidat sayılıp boğulur. Çağı kavrar düşünceyi de eline verseniz, bu anlayışların ışığında bir müddet sonra bu çağdaş düşünce boğulur gider.
Halkta yeniyi sönümletme eğilimi güçlü çıkar. Oysa toplumda yeni, araştırmanın konusu olur ve sürekli meydan alır.

Çünkü bilgi ve bilim ne aklen, ne üst yapısal kurumlarla, ne teknolojik olarak alt yapısal sahibiyet sizlikle sürdürülemezdir. Halk alan üst olanı, alt olana tepeleme eğilimindedir. İstendiği kadar, bu alanın öznel amacı, bu olumsuzlukları yaratmak olmasın. İstendiği kadar, hayır hasenat ve bilimden yana olunsun. İstediği kadar ölçüyü doğru tutma azminde olsun. Sistemin sonu kaçınılmazdır. Halk alan sistem halinde biçimlenmelidir.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Bütün yollar sana dolanır

Giderim…
Vururum yolu dağlara.
Sevdalısı da olurum,
Kör,dipsiz duyguların.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Karalama:
Dışım(a) ı-içimi
Deşip-çıkarma! (Katıştırıp açığa serme)

Aydınlanma:
İçte dolma.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Etnik yapılar; başlarda toplumları tarif edip, değişmesi uzun süreler boyunca yavaş yavaş oluyordu. Etnik ittifakların toplumu dahi süreçle yen, otoriter olması yavaştan yavaştan, tikel nicelenmelerle, ayrışma sinyalleri vermeye başlamıştı. Sınıfsal kümelerle ve nesnel kültür refleksleriyle ayrışır olmuştu. Zaten halkın bileşen sosyal ittifakları her an çatışmaların başlatıcısı ve çatışmaları süreçleşicisi idi. İki alan böylece belirmeyi keskinleştiriyordu.

Yinede, bir alanın kendi özel problemleri diğerinin de problemi gibi algılanıyor, rahtsızlığı alan farksız aynı şiddette insanlar tarafından yansıtılıyordu. Gelişmeler bir biri ardında patlıyordu. Ancak halk yapı zor değişiyordu. Hemen hemen uzun süre boyunca aynı kalıyordu. İki alanın akış zamanı farklılaşıyor, halkın zamanı toplum zamanına göre yavaş akıyordu. Bu sürtüşme toplumun laik evreye kırılışının ilk nedenidir.

Etnik yapılar ve halk, bugün de dahi, toplumsal işleyişi tümel, tümcü ilişkileri ile kavrayıp benimseyemezler. Bu yüzden çevrenin zorunlu, insan bilincinden bağımsız yansıması, yine insan bilincine konu olmaktadır. Bu ilişkisel konu oluş, ancak inançsal bilmelerle halkın nazarında sükûna erecekti! Hâlbuki bilinçli olmak, sürekli bir zahmet demek olup; sürekli bilinmezliklerin kaoslarıyla cebelleşmekti. Halkın çok kesimine zor gelen bu idi.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Laiklik, din ve inançların yapı alanlarını belirleyip, bin yılların süren alışkanlığını toplumda ayırmış, ait olduğu yerde, halkta bırakmıştır. Laiklik, inançların halk içinde, özel ve öznelde var oluşunu, gelişmesini, güvenlik tehdidi yapmadığı sürece, hiç karışmayacaktır. Nesnel ilgilenilme gelişemeyen kişilerin, inançsal yönden geliştirilmesi kazanımı benimsenmiştir.

Yeryüzündeki toplumlarda din ve inançlar yönetime ve üretime karışmacı olduğu için, bu karışma akli değil de nakli ve tutarlı olmayan, sınırlarına kadar ürettirmeyen bir oluş olması nedeni ile laiklik vardır.

İnançsal uygulama ilkelerinin, uygulanışından doğan aksamalar, ilkelerin doğma olup tartışılıp karşı gelinemez oluşu nedenle; denetlenemez olması, sorumlu bulunamaz olması ve inançlardan kaynaklı aksamaların düzeltmesine gidişi anlayışla karşılamaz oluşundan nedenle de, laiklik vardır. İnancın yanıldığını söylemek inançtan çıkmakla eş anlamlıdır.

Devamını Oku