Ergenekon’dan aldı suyunu,
Geceye karşı bilenen kılıçlar!
Delindi demir dağlar,
Yüreklerin ateşiyle yakılarak
Sonsuzluğa açtı kapılarını gökyüzü,
Yer sarsılırken…
Yaşlı bir çınar ağacı düşün,
Tarihten önce yeşermiş
Asya bozkırlarının kurak topraklarında…
Yenisey boylarında büyümüş,
Aral’dan, Orhun’dan gidermiş susuzluğunu,
Kök salmış,
Delinecek demirden dağlar,
Gün vuracak yüksek dağların arasından.
Dalga dalga çekilecek,
Gökyüzünü tutan kara bulutlar,
Yarınlar daha güzel olacak…
Sevgi ve barış egemen olmalı yeryüzünde
Yeniden yeşermeli demokrasinin filizleri
Güller açmalı namlularda
Kocaman olmalı yürek
Tüm evreni içine alacak kadar…
Turnam yolun buralardan geçerse,
Ne olur hatırım sormadan gitme.
Göçtüğün zamana vadem yeterse;
Ara ver burada durmadan gitme…
Bu dağların kışı sert olur şimdi,
Yaşamak var,
Yaşanacak zamanı.
Veda etmeden
Yarınlardan sonraki günlere....
Prangaya vurulsa da duyguların,
Mutlu olmak çok ucuzdu eskiden!
Yirmi beş kuruşa mutlu olurduk…
Ortaokul yıllarında,
Kasabanın fırınından,
Kocaman bir çeyrek ekmek alırdık.
Bayattı ama olsun….
Solarken yaşamın ufkunda
Yorgun bakışı,
Son arzusu yankılanıyordu
Çığlığının sessizliğinde!
Veda etmeden önce hüzünlü akşamlara…
Bahar,
Nisanda gelir
Yurdumun karlı dağlarına…
Çiçekler açar bulutlarda
Sevdalı…
Güneş battı yolumuzun geçtiği yerden,
Bir yorgunluk sardı
Söylediğim türküleri...
Anılarımda,
Yıldızlara yaktığım türkülerin
Canlılığı var yalnızca.
Şairler,tarih boyunca yaşadıkları toplumun sözcüsü olmuşlardır.