Uyku yine çalmadı kapımı,
Ben yine hasretine tutsak,
Yürüyorum bucaksız, sana doğru,
Kalbim öylesine ağır aksak…
Bir bahar akşamı kapıma geldin. Önceleri karşılaşmışlığımız da olmuştu, sohbet etmişliğimiz de. Ama hiç bu kadar manîdar bakmamıştı gözlerin, beni alıp götürmemişti. Oyuncak kuyruğunda bekleyen yoksul bir çocuk gibi, mutlu olma sırasının bana gelmesini bekledim onca zaman. Hiçbirinde o, kapımı çalmasa da… Uykunun beni terk ettiği geceler boyunca bekledim seni ben. Aramıyordum artık, yorgun ve zayıf düşmüştüm. Sadece beklemek geliyordu elimden. Bir de sesleniyordum içimden sana:
Gün gelip de,
Puslu bir aynada kendimi görünce,
Biliyorum,
Aklıma düşecek o anlamsız düşünce.
“Çok kadın sevdin,
İnsan, hiç görmediği birini sevebilir mi?
İnsan hiç görmediği biri için kenetlenmiş parmaklar gibi sımsıkı tutunabilir mi hayata?
....
Sen, gideli epey oldu benden
Yokluğun, yalnızlığımdan derin,
Ezelden yasaklı hasretime
Acı bir yüktür artık gözlerin...
...
ÜSTÜMÜ ÖRT
Etrafıma toplanmaya başlayan insanların şaşkınlık dolu bakışlarından anlamaya çalışıyorum olan biteni.
Asfalt soğuk, biliyorum, ama üşümüyorum.
Annemle babamın haberi yoktur daha, sıcacık evimizde uyuyorlardır bu saatte. Sabahın daha güneşle bütünleşmediği bu anların evimdeki aksini biliyorum. Hukuk okuduğum yıllardan kalma hüzünlü ama lezzetli bir tat bu. Şu an aldığımdan çok daha farklı bir tat... Şafak sökeli biraz olmuş, otobüs, lastiğinin tozu ve kaptanının uykulu gözleriyle girmiştir memleketimin il sınırlarına. Otobüsten hele bir inmeyegöreyim; en güçlü, en başarılı, mağrur ve onurlu öğrenci benimdir bana kalsa. Çünkü muhakkak fakültemle girdiğim çetin bir savaştan zafer dolu haberlerle gelmişimdir evime. Tatlı, şımarık ama biraz da haklı bir vakar ile yürürüm evimize doğru. Ev, sıcacıktır, buram buram uyku ve suskunluk kokmaktadır. Tüm evlatları bir inci kolyenin taneleri gibi bir yerlere dağılmış, karı koca bir başlarına kalmış olduklarından, pek de bozmamışlardır havasını evimin. Kapının zilini uzun uzun çalışımdan ben olduğumu anlar ve o heyecanla açar kapıyı annem. Gözleri şişmiştir, çünkü önceki gece beni beklemiştir merak ve hasret içinde. Özlem vardır gözlerinde; şefkat, vuslatın verdiği mutluluk ve ayrı kalmış olmanın hüznü... Zor şartlarda okuyor olmamın verdiği ağırlık bir de, ve daha neler neler...
Ben, düşevimin kapısını açtım sana
Sen, bahçemi terketmeyi yeğledin..
Sevmiş olsaydın beni gerçekten,
Yokluğuna mahkum edip gitmezdin..
Varlığım mutlu edemediyse seni
Karanlıktı,
Gözlerimiz sevişiyordu,
Balık kokusu,deniz kokusu
Vurmuştu saçlarına..
...
SON DEYİŞ
İnsanın “aşk” dediği, puslu bir ayna
Aynadaki akislerin bini bir para
Belki de yaşanmayınca “aşk”ın kendisi,
Kırklara karışıp bir gün, meçhule erdi
Akıyordu zaman,
Akıyordu bir diyardan
Başka diyarlara
Seyyah bulutlar gibi durmadan..
Ben,
öylece durmuş
Gecelerden bir gece
Körkütük sarhoşunum,
Uykuyu uyuttum yine sensiz,
...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!