al bayrağım açmış kollarını selâmlıyor sabahı
nöbeti bitmişti vatanın her karışında vardı adı
barış kokuyorsa dizine bile yatırırdı düşmanı
bulutlarda adın yazılıydı okur dünya insanı
meydan okuyor kendini bilmezlere
şamar vuruyor namerdin düşüncesine
alevim sabahlaraydı
geceden kalan donukluğunda çiylerin
ısmarlama güne yıkılıyordum sessizce
her yoklamada döndüm sırtımı
geçen zamandı
biçimden biçime dönüşen yüreğim
cam açtırıyor can acıtıyor
hüzün bozumunda beşinci mevsim
miadı dolmuş kurları topluyor yalnızlık
sığ denizde batık gemisi
ufku sarmış pişmanlıkları
yutulurken umut dumanı
adımı harç yapmışsın
kervansarayına
kurumamış daha terim
kapı tokmağında
derin parmak izim
mühürlemiş yılları
suçumu bağışlamadı ağaca astığım mevsimler
ölü hücreleri ayırıyordu yeşil
tohuma öğündü gündüz
üleşiyordu rüzgârın ıslığını yaprak
matemden anlamayan
renklerdi
yeni umut kapısı var
adı sen
güne damgasını vurmuş
mührü göğsümde
çalmadan canı içeri giren
turlarındayım yalan dünyanın
Benim türküm yok
Köyüm de olmadı
Kent çocuğu da değilim
Ne köpek sesi duydum ürkecek
Ne de pusa yön verdim dağ başında
Çekmedim bulvarların asfalt kokusunu burnuma
Beni uğurla dostum
Ama klasik olmasın “uğurlar olsun” gibi
“Güle güle” de deme
Hele “hoşça kal” hiç
İliğine kadar özlem koksun
Susamış olsun dilin temmuz oruçları kadar
beni unuttuğun gün
yenilir dalgalara
üşür hayallerin
mevsimin ortasında kalır dün
köpürür acılar
zehirler kumsalı
ben kederim...
karanlıkta uyur gezerim
yalnız sofralarda
tuzsuz yemeğim
dikenli tarlalarda
susuz neferim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!