En büyük yalandır, bir cam kırığı gibi dağılıp
her parçadan çıktığını söylemek kendine.
Ne çok hatıram var kesen yüreği,
öyle; birine usulca varıp
soramaz insan, soramaz işte!
O güzel zamanların ne olduğunu.
Diyelim ki ben yanlış anladım;
sen anlatmakta kusur işledin.
O halde teşbih ettiğin bu yol,
boka sarmış ağa, aklı değiştir!
Sandığın o biz olmadık daha,
olmadık işleri başımıza yıkarsın.
Ne aynıdır ah bu sancısı aşkın
Ne yalandır duyulur, en güzel şarkıda
Sessizce bir acı sokulur içine;
Tatlı bir telaştır saat başı kurulan.
Çalmadı hiç kimseye böyle bir zaman
Sormadı yüreğin içini açıpta
Ağzı Allah diyenin haram sıçan götüne!
Layıksınız ulan, layıksınız! ...
Aklı şaşan zübab'ların iğne girse götüne
yetmez bu deyu deyu çuvaldızı ararsınız.
Han ile handanı; kar olmuş, kara olmuş.
İlet ile gele gele; içten içe yara olmuş.
Bu asur'a dokunmuş her ateş
bilmezdi okyanus’un serin kalbini.
Ve gelen o yalaz! Düşen suyuma
darbıyla mahvın öyle bir kalleş!
Deştiler içimin ruşen evini
yıktılar yüzümün o mavi resmini.
En fazla bir kaç dakika
Bir kaç gerçeklik dışında kalan
Yapışan tenlerin teri uçtuğunda
O kadar gerçek arzusu insanın.
Ne kadar ıslak olsa sokaklar
Kulağı sağır ama yüzü kulak
Gözü duymayanın ağzı sağır
Kalp öğüten, mide bağırsak!
Aklı duymayanın eli söz olmuş.
Kim, kime çatıyor! Dil uzun
Sen değil, ben değil, o değil!
Ya şafaklar sussun, ya gönlüm!
Ya ateşten çıksın demir, ya kalp gövdeden
ne mahrum, ne sahip aralar bilinsin!
Sonralar gelsin göze, söze biçtiğim
niyetler dökülsün yazılsın başıma.
Bu harap, bu zil zelal kahrın içinden
Yalnızlığın mucizesi mi olurmuş?
Yok be öyle çelik gibi bir duruş
yok öyle başı dik, öyle içten bir gülüş...
Sevinçli yalnızlık mı olur?
Bunu kim demiş? Kim demiş! ..
O hangi geridir ki
Fecrim de düşmeyen yanağıma
Kaçar gibi batışın beni ziyan etmez.
Oysa sabahtan yatışa kadar
Kaç kadeh uzanır senin şerefine.
Batarken sırtına dağların uzansan




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!