Önce korkmuş gibi görün,
sessizce boynuna eğil ve benimle gel de.
Eee Sonra da;
asmak için kendini bir gökkuşağı dile! ..
İstersen, imdat! .. De... Veya defet kendini.
Ve sen halim!
Ağlama sakın, yanaklarıma yaş salma yüreğim!
Çocuk değilsin daha çok düşer başım hüzünlere.
Görürsün belayı, sükûnet etti diye aldanma!
Her acıdan inlerken zaman vuracak, o dinlenmez
Boynumu eğme! Yıkma beni sakın, sen yerlere.
Kulağımda acı bir ses!
Dinliyorum, ben çıkmışım aradan
bensizlik içinde;
hani kefenim, hani mezarım benim,
hani, kanlı bir ceset olup düşesim! ..
Bu anlar, öyledir bana!
Uzun zamanları göğüslemiş kısa bir ziyaretti
biliyorum; bu gelişinde keyfi yok, gidişinde.
Bizim için bir anlamı varsa eğer;
tek bir şey!
Ya İzmir hayırsız, ya ben kendimi bilemedim
estirdim içimde bir kıyameti, yollara laf ettim.
Saçmalıktır şiir biraz aslında
Saçmaktır kendini şu orta yere!
Senin olma ihtimali sıfır olan için;
Yüzde yüz olmaktır, dönmeyen yüze.
Bir ıssızlık oturmuş içimin kapısına
bir aralık bulmuş aman diyeyim,
Eyvallah etmezsem, kim selam verir bana.
Ay gibi tutulur, mateme oturur ve gitmez
lir gibi çalınır şahıma.
Utanır, sıkılır kendine, bir yer bulur bu sakin duruşun.
Mahremine düşen benden değil, o kim ki? Kim bilir!
Açılır kapanan derin kuyular, övünür gibi ama bir düşün
şimdi beni, uzun hecelerce kaldığım ahlar bilir, unutmuşsun.
... Unutmuşsun!
Sen kimin derdine düştün böyle telaşlı, ama kalırsın!
Sendin! Çekip giden
Baharın nazına tek bir söz etmeden, giden!
Kristal kar tanelerine yazdım ben
Bıraktığın bu mum aydınlığını.
Merak etme!
Üşümüyorum, üşümemde.
Fakirliğin yüzü kalmış;
apart ayakların sivri topukları altında.
Şehirler mi yanmış? İnsanlar mı kötü!
Hava mı isli? Yürekler mi pis?
Ne olmuş ki
insan; açlığa sürgün
Hani o çığlıklar,
Utangaç görünen farkın nerede?
Çürük bir meyve gibi yere düşen utansın!
İlk günü getiren ayaklar
Son günü götüren, kader utansın.
Ne var ki usanmıyor günler yakamda




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!