Şavkı hantalladı ve sinerek engin kayalardan
Bizi andı akşamın sukutuyla
Buydu susatan ayı, ahmak ıslatan ölüme yamanmiş yaralardan
Sonra sanrilı bir akşam can çekişirken
Dahasına ömrü yetmedi kelimenin, beni anlatmasina
Emeğe,ekmeğe,kitaba ve karıma
Kendinden bir devir inzivaya çekilmiş
Bir tuzun rahmine yeni inmiş gibi
Sukut mataralarının dudaklarını çatlatır
İstanbul
Bozkırın türküsünü acılar ekin misali biçerken
Önce söz sonra kan ve kavranan
Beni anladığın zaman
Yaşamakdan söz açacaklar sana
Gizli ilimler de barındırdım gözlerindeki Masumiyetin iklimini
Kimsesiz anardım ona olan itiraf şiirlerimi
Beni anlatabilmek, kendime
Beni ve ölümü ve ikimizi
Bizi sırladılar ve sürdüler amentü diyarlarına
Noktalandı yazgım başka noktalar uğruna
Kendimden zamirler döküldü
Gözlerin türküleşmiş yaşamak yankısını Duymuş sesin de
Notası yaşatmak olan sigaranın bir bahsin de
Dile getirmiştim bunu
Gözlerin insan olsa sen körler şehrin de Gezinirdin
Sarı çizgiler ölgün, solgun akardı kaldırımlarım Da
Kadınlar yağardı cinsiyet şemsiyesinin Üstünden
Anam yarim diye ağlardım
Ahlak sürgümüzü çekti şiddet bulutları
Güneşimizin yüreğinden
Kadın ki
Okuması yazması olmasa da
Bir yüz binlerce dil bilir
Cümlenin halleri yagmalanmış
Özneye iskele kurulmuş,gizli özneyi sıvıyor
Nesnelerin merhabasi
Avrupa yakınımızda
Ancak Avrupa çayına şeker atmak için
Uzanıp alacağın kadar yakın da değil
Karşılaşılan yakınlık karşısında
Dünyayı çevreleyen kant yalnızlığının
Duygu yüklü, yükünden duygulu bu yükü
Hırkasın da ona ait mendili, Türkçe dersi
Saçları, yan yana nehir, kendim ve kelimelerim
Ellerimin ara sokakları, yüz yüze yüzsüz aynalarında ben kim
Tabiatın da bu şiirin, şairim arka sokakların da
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!