AKIL ŞİİRLERİ

AKIL ŞİİRLERİ

Barış Korkmaz

Bitti söz, tükendi heves, kalmadı akıl bende;
Hal de de birşey yok, öyle ise yaşamak niye?
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Yatırım, üretim ve refahın paylaşımını sağlayamayan bütün sistemler, kendi iflaslarının ilanını, bu tür halk oyalama sendromları ile kendilerini açık ederler. Bunlar bilinip, açıkça anlaşılmadığından, geleneksel bakışla olaylar türbana çekilir. Huzur ve dikkat, anlamsız gereksiz ve yerinde olmayan bir tartışmaya götürülmekte.

Bunun hoşgörü konuşmaları ve uygulaması, halkta içsini lirken, siyaseten kaşınması, hem de bilinçsizlikle kaşınması, halde olayı siyaseten ve hukuken bitirdi. Halk telakkisi de zamanla ikna olacaktır. Çünkü halk kendi alışmasının rahatlığını görüp, çevresinde onun duyulmasını ister bir yapıdır. Halk ileriye doğru ufuk ve plan koymaz. Zaten bu da onun yapısı gereğidir ve görevi de değildir.

Pekiyi siyaset bunu çözmeyecek mi? Öyle ise siyaset niçin vardır? Siyaset, maalesef bunu çözmeyecektir, çözemezde. Ve siyaset bunun ve bu tür toplumdışı, kanaatler için değil, bir akıl koyuş olan, laiklik için vardır. Zaten laiklik bu farklı akıl koyuşların, somut çözümleridir. Oysa inanç, tutumları farklı koyuşların akıl tutumu değildir. Asla siyasetin şuradan buradan (demokrasiydi, haktı, özgürlüktü gibi) el atacağı akli konu değildir. Bu Tanrı'nın hakkını Tanrıya bırakmamaktır.

Ortada bir otorite var ve siz, bu otoriteyi gerçekleyen farklı yolları oluşturmak için, siyaset yapıyorsunuz. İnanç, ne bir toplumsal taleptir. Ne de toplumda uygulanacak bu akli oluşun yollarından hiç biri değildir. Bunu konuşarak, refahı artırıp, kitlelere pay vermez, enerji fiyatlarının artışını durduramazsınız.
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Çünkü bunların hiç birinin yaşanabilir olmasının somut nesnesi, sosyal birliğin kendi ortamı içinde yoktu. Bu tür olası, hayali söylemlerin, sosyal birlik içinde, hiç bir değer ifade eder yerleri yoktu. Ya hep açtılar, ya hep toktular. Ne birikmiş malları vardı ki mal birikmesi olanaksızdı. Ne de eşitsiz dağılmış rızka sahiptiler. Ne de, kendilerinden olma nesillere miras bırakacak düşünme düzenleşmelerinin, aile kurumunu düşünebilmişlerdi. Gereksinilen ihtiyaç gelenekti. Bu da toplumdaki gibi ikide bir değişmiyordu. Gelenek ve gelecek, totem aracılığı ile atalardan kendilerine intikal ediyordu. Totem, atalar ruhunun sembolizm idi bu.

Komün güç, klan döneminde, bir köle olmayacağı için; resuller kölenizi azat edin diyemeyecekti. Yine evlilik kurumu olmadığından, 9 yaşında olanla evlilikler yapıp yapamayacağınız, hiç bir zaman tartışılmayacaktı. Hatta kendi evlatlarınız ve kendi üvey evlatlarınız olmayacağından, üvey evlatlarınızın boşandığı karısı ile evlenmek zorunda kalmayacaktı. Ha keza size örnek olsun diyen, evliliklerin olup olmayacağını ve halka; bunları “ en güzel ahlak” diye göstermek zorunda kalmayacağı için; bu dönemin nebileri, sosyal birlikten işsizlik maaşı alıyor olacaklardı!

Eğer böyle biri nebi kişi ortaya çıksa, bu türden demeleri olamaz idi. Akıl edip es kaza diyebilmiş olsa idi! Eğer akıl edebiliyorlarsa! Ona uzaydan gelmiş biri gözü ile bakarlardı. Ve kutsal dumanla kötü ruhlarını kovmaya çalışırlardı!

Kötü ruhlar anlayışı, o dönem insanlarının, zaten var olan animist anlayışlarının, kendi algılarına göre sınıflamalarından biridir. Söz gelimi kendi doğal güçsüzlüklerinden ve hastalanmalarındaki anlaşılmaz nedensellikleri anlayamamaları sonucunda kötü ruh, kendilerince yansıladıkları kuruntusal neden idi. Başının ağrıması gibi. Ahrazlık gibi ve kimi deliliklerdeki belirişlerin, kötü ruhlar elinde olunuşu sanıları gibi anlayışları vardı. Saralı durumlar. Hep bu tür kötü ruhlar anlayışı içindedir. Açıkçası somut olgusal telakkilerin, inanılarak bilinir kılınması idi. Zaten bu ruh çağırmanın yanına bu kötü ruhları kovan rit seansları da vardı. Rüyalar da, bu tür ruh anlayış ve müazzep anlamlandırmaların kaynağını beslemekte, açıktır ki etkindiler.
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Yine bu türden, halksal devinme alanlı, bir inanç ve geleneğin, bir birine ters ve alabildiğine bir birini görmeyen, mantık işletilmesine bir örnek vereyim. Bir cenaze törenin, acılı, ağıtlı hatta daha ilerisi saç baş yolmalı, dövünmeli, çığlıklar, ağıtlar tutuşmalı, olmasından doğal ve mantıklı ne var değil mi? Bundan kuşku edilir mi? Elbette ki bu tür öznellikler bizim mantık işletmemizin bir anlayış ve doğruluk süzgecidir.

Oysa Ganalılar bir ölüm olayında, insanlara davet gönderirler ve cenazeye oldukça kalabalık katılımı sağlarlar. Kalabalık cenaze sahibine para hediyesi verir. Katılımcılar ziller, defler eşliğinde şarkılar söyleyip, alkışlar ve tempolar eşliğinde, oyunlar oynar, danslar eder, halay çekerler. Cenaze tabut içinde ve omuzlar üzerinde, taşıyıcıların raks hareketleri ile omuzlarda bu raksa eşlik ettirilir ve sonra neşe içinde, gülüş ve normal konuşmalarla defnedilir.*

İki dinsel ve inançsal öznel mantık ne kadar farklı değil mi? Her iki insan topluluklarının müsamaha ediş ve olayları, olguları, algılamaları, kafadan olay ve olguları biçimden biçime sokmaları, aynı olabilir mi? Yani halkın demokratik! Mantığı, toplumun işleyişsel ve eğitimsel anlayış mantığı olamaz.

Olamaz da kimi öğretim görevlisi, akademik unvanlılara göre olur! Hem de bal gibi olur! Söz gelimi sokaklarda gösteri yapan insanların mağaza yakmaları, dükkânları yakıp, kırıp dökmelerini; köyleri yakılan insanların haklı öfkesi olarak, müsamahayla tolarize etmektedirler! Böylesi bir dâhiyane halk mantığı düzeyinde, bilimsel görüşleriyle bizi şaşırtmaktalar. Hatta televizyondan televizyona bulunmaz bir Hint kumaşı oluşun cevahirliğinde dolaştırılmaktalar. Biz de pek ala bilinç edinmekteyiz! İşin garip yanı, bunların siyasete de akıl verip, bir sosyal projeye imza atar olmalarıdır! Bakınız, halkın, yürüyüş yapanların; böylesi bir eylem istemi ve haklı olma gerekçeleri olabilir. Ben bunu analiz etmiyorum
..

Devamını Oku
Necdet Erem

Hayâ imanın süsü, haram insana pusu.
İmanla his edilir, cennetin mis kokusu.

Hayvan denen mahlûktan, insanı ayırandır
İzzet ile itibar, insanda hayâdandır.

Ey güzel din kardeşim, imanını, güçlendir,
..

Devamını Oku
Engin Tunca

Sevda yalan, aşk da yalan
Gel gönlünü etme viran
Bir çift sözdür bâki kalan
Akıl başta olsa gerek.

Para yalan, pul da yalan
Gel dünyayı etme talan
..

Devamını Oku
Gökçen Olurluk

Sus...
Akıl verme yüreğim.
Akıl verme ki öleyim
Sus...
Aklım erdiğince gideyim
Aklım ermesse döneyim.
Sus...
..

Devamını Oku
Hamiyet Yalazan

Akil olan kişiler, vakıfâne düşünürler...
Bu sebeptendir, ezeli ışık ile gezerler...
..

Devamını Oku
Seval Halıcıoğlu

Aşk üçgenine daldım bu yolda,
Oysa matamatikten hiç anlamazdım ki okulda.

Kaldım,dona kaldım
İstanbul limanında rüyalara dolandım.

Üşüdüm üşüdüm,
..

Devamını Oku
Seçil Karagöz

Deli olduğunu düşünmeyesin,
Zira sen gerçekten pek akıllısın.
Akıl pazarlanmaz; akıl şov yapmaz;
Adını deliye çıkartmayasın!

Akıllı bilse de, ‘Bilmiyorum! ’ der;
Ne görür, ne duyar; kanıksayasın.
..

Devamını Oku
Necdet Erem

Risk

Akıllı oluşumuz ile övünürken, davranış ve tercihlerimiz,
akılımızı veriliş amacı doğrultusunda, doğru kullandığımızı teyit ediyor mu?

Akıllı davranmıyorsak;
akıl sahibi olmamamızın bize dertten başka kazandıracağı bir şey olabilir mi?
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Vesveseyi baştan bir yana atmak
Cenabı allahı akıla düşmek
Akıl sağlığını başına katmak
Cenabı allahı akıla düşmek

Anlama artışı başlara doluş
Yetenek dopdolu birisi oluş
..

Devamını Oku
Mustafa Cilasun

Ne söylenir bilinmez oldu
Ruhum hicrana ram oldu, gözler beklemekten yoruldu
Sessiz çığlığım ar oldu, sükût etmek nar oldu, artık yazmak kar oldu
Geçip gitmeden, bir kelam etmeden, melalimi hasretmeden gönül söyle nice olur

Aşk, halin deminden söz eder
Ruh maşukunu bekler, gönül vuslat için can çeker
..

Devamını Oku
Mustafa Cilasun

Edep, kalbin ve vicdanın şiarındandır
Aktif haldeki meramından akseden suhuletli bir sedadır
Asabiyet ve kabalık ruhu yoran bir hastalıktır, hassasiyetiolmayan gönül kuraktır
Afak ummana bedel bir tahayyülün insicamından tezahür edecekşevk-i kabuldur, ihsanı ise sırr-ı hudadır

İnsan cehlini yenmek için azmetleidir
Nefsini terbiyeye dikkat kesilmiş bir ümittir, yoksa hazankülfettir
..

Devamını Oku
Mustafa Cilasun

Kime ne söylenir
Akıl sahibi değil mi, tercihler mi kabahatlidir
Sosyal devinimler hangi saik indir, kader çaresizlik içindedir
Peki, irade sahibine ne söylenecektir, nefs adına telakkiler bitecek midir?

İmtihan kul içindir
Kul olmayan köleliğe tabidir, gönül esaret içindedir
..

Devamını Oku
Mustafa Cilasun

Gücün ve kuvvetin asli sahibi yardır
Akıl ve azme teslim edilmiş olan bela adına imtihandır
Sır olan, esrarın içinde anlam bulan kuvvet kulluğunikmalinde ki vefay-ı sanattır
Nefes vakte tabi, kalp nazar gâh olmaya sevdalı, ruhhilkatine ne kadar yabancı merak aslonan zihni ferahlılıktır

Tagutu ve belamı bilmeyen azdır
Nefs adına şöhrete adanmış zavallılıktır, kahır içindekahreden nazardır
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

35]Hele gençleri asmak için, asılma yaşını, yasaya uydurmak için, bu çağda, düzmece kemik yaşıyla büyüterek, hukuki kararlarla suçluyu asmak, aklın almayacağı, toplumsal temeli sarsacak girişimler iken, suskun kalan mangalda kül bırakmaz aydınlar ve siyasi hükümetdirler bunlar. Bir yasa çıkarışla bunların hukusuzluğunu devlet olarak onanmazlığını ilan edemezler. Bilmezler ki insanlar insan kurban etme yamyamlığını binlerce sene önce, eşdeğer kıldığı bitki ve hayvanları kendi ile eşitleyerek kurban edip, onları saygılaşan, totem kılan, uygarlaşmayı çağlar önce başardığı halde, hala; kan akıtmadan asmak; kesmek; öldürmek fiillerine kılı kıpırdamayan öke kahramanlardır, bu aslancıklar!

Bu hukuksuzluğa, böylesi iletişim çağında, bu örgütlülükle, engel olamayan, sözde aydınlar; kılını dahi oynatmayıp kılını kıpırdatmayan, böyle bir tutumun tavır alınışının beklendiği anlarda, toz olan zıpır, güya haktan yana savunucular! Müflis tüccarın eski defteri karıştırması gibi, edimlere başvuruyorlardı. Şu da gerçek ki, hiçbir şey eleştiri ve inceleme alanı dışında tutulmamalıdır. Ama bunları yapar iken de, halka karşı makul mantıklı gösterilecek tutumlarının olacağı yerde, akıl karıştıran, maksatlı bir akıl argümanların olumsuzlukla propagandif olacağı da, göz önünde bulundurulmalıdır.

Oysa güncelin ve dünün kıyaslanmasında kriterler çok farklıdır. Kıytırık tartışmaların görmezden geldiği de budur. Hâlbuki birinde, yani İstiklal Savaşında, genelin var oluşu ve genelin yararı söz konusudur. Genç Cumhuriyetle oluşan yeni kurucu meclisin,i müesses nizamla daha yeni yeni belirir ve otoriter oluşu, söz konusudur. Oysa güncelimizde ise kurulu bir düzen vardır. Bugünkü anlayışsal kurallarla, geçmişin kurallı uygulamalarına dek olanlarıyla demokrasi adına, dama taşı gibisinden oynanmaktadır.

Bugün sizlerin geleceğe sorunlar aktardığınız gibi, geçmişin; cumhuriyetin, 1915’in, 1876’nın, 1839’un vs. günümüze aktardığı problemleri vardı. Yaşayan dokunun hataları, fevrilikleri, öznellikleri, muktedir olamayışları ve akıl edemeyişleri, hepten olanaklar dahilinde kimi görülmesi gerekenlerdendi.
..

Devamını Oku
Hüseyin Durmuş 3

Boşuna uğraşman, kanlı katiller,
Sizin gibi azgın insan olamam ben.
Üstünüze lanet söylerken diller,
Bu feryatlardan ayrı kalamam ben.

Kardeşliğe kurşun sıkmak ne akıl?
Bu akılsa? Sizin akıl çok sakil.
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Şöyle yüreğimin haline bakıp,
Karar verme duygusunu kaybettim.
Sinemin içine bir ateş yakıp,
Karar verme duygusunu kaybettim.

Benim beynim gün geçtikçe çöküyor,
Yürek düşünceye karşı çıkıyor.
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Sosyal seçmeli basınç ve yönetim; ezoterik anlamalarla zaten baştan beri olan bir muktedirlikti. İnsanlık kendi gereksinmelerini doğada bulduklarıyla yetinmeyip, gereksinimlerini kendisi üretir duruma geçmesiyle beraber, sosyo toplumsa yapının örgütlenmesi gibi bir sorunla da, karşı karşıya kaldılar.

Bir sosyal yapılı, etnikti uzman muktedirlik, başka etnikti uzman muktedirliklerle girişti. Böylece sosyal etnikti tekil kültür devinim alanının süreci yarıldı. Dıştan başka bir sosyal yapı kültürle girişen olguya dek olaylar, tekil etnik yapının zamanını büyüttü. Süreç zamanı tek tip kültür yerine, en az iki kültürün zaman dilimi girişmelerine akış vermişti. Bu akışı denetleyen tekil bir kutsal sosyal kültürlerle; bir de uzman üretim ilişkilerine dek plural kültür, rutin işlerin örgütlenmesi belirlemiştiler.

Tekil sosyal birlikti etnik seçmeli basınç, çoklu anlayışını yeni düzlemsel sürecin önüne koymuştu. Süreç hem çelişkilerini, hem kendi dinamiğini akıl eder erbapların dikkatine sunacaktı. Kronolojik olurla tekil seçmeci olan sosyal basınçlı yönetimle, yeni uzmanlık alanlı çoğul yönetim; bir sentezle yönetim birliği zaman içinde bir birliğe doğru gittiler. Yönetimin tekleşmesi, birliği; çeşitli varyasyon girişmeleri sonunda, mutlakça bir tekil egemenlikle yönetir olmayı ortaya koydu.

Sentez sürecin işleyişi süreç bütünü içinde derişim farkları ve bu farkların kendi ağırlık yoğunlaşmasını biriktirmeğe başladı. Artık yönetime dek süreç, bir örgütlü organik çözeltinin derişiğinde olur iletişim olmayıp, her bir yoğunluk kendi kesikli ve kopuk topaklanma erkini öne çıkarmayı ortaya koyuyordu.
..

Devamını Oku