Kış geç de olsa güç de olsa geçip gidiyor işte son cemrede düştü ya da düşmek üzere... Havada, toprakta, su da ısınacak yavaş yavaş... Tabi bu arada yüreğimizde ısınacak... Belki birilerimiz bu baharda yeni aşklara yelken açacak... Hani şarkıda da var ya ''Ben her bahar aşık olurum.'' diye devam eder gider... Şairlerin ilhamları bile bollaşır bahar ve yaz aylarında değil mi?
Yine başka bir türküde ''Ne de olsa kışın sonu bahardır, bu da gelir bu da geçer ağlama.'' diye devam eder gider... Ağaçlar tomurcuklanmaya başladı bile yavaş yavaş... Çocuklar artık okuldan döndüler mi doğru sokağa, diyordum eski zamanlarda, ama şimdilerde bilgisayarlar çocukları esir aldı adeta... Onlara seslenmek istiyorum... ''Çocuklar, evlatlarım ömrünüzü bilgisayar başında tüketmeyin, çıkın dışarılara bakın, kuşlar cıvıl cıvıl, kelebekler uçuyor üç beş gün kalan ömürlerini bile kafaya takmadan, siz ne pinekliyorsunuz evlerinizde, biraz bahar havası çekin ciğerlerinize. hadi göreyim sizi oğlanlar kızlar.''
Şair diyor ya ''Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.'' sadece dağlarına mı, ovalarına, çayırlarına, bayırlarına, balkonlarına, sokaklarına, caddelerine, insanlarına, çocuklarına da bahar gelsin, gelsin de gitmesin öyle çabucak hem de... Benim elimde olsa bahar aylarını üç aydan altı aya, hatta dokuz aya çıkartırdım da, elimde değil, her şeyi yüce yaratıcımız Allah cc. öyle güzel ayarlamış ki...
Bahçeli'nin sokakları,
Tanır beni çoğu çocukları,
Çoğu çiçekleri,kuşları,ağaçları...
Bazı ağaçlarla,
Sohbetimiz bile oldu geçmişte.
Teşaşure pek meraklıydı dört arkadaş. İgorski, Baydırmen, Hansolos, Franzisos... İçlerinde en uzağa çişini yapan bazı zaman Baydırmen, bazı zamanda İgorski oluyordu, ama genelde Baydırmen bir çok teşaşür şampiyonasında osuruktan bir madalya alırdı... Madalyalar da osuruktan olduğu için her tarafı kötü kokular sarardı...
İşte yine bir teşaşür yarışması... Sarı saçlı İgorski ’’Ben bu teşaşurü bir yaparım pir yaparım, benden uzaklara kimse küçük su dökemez, hatta teşaşür yaparken küçük suuuda gördüm seniiii şarkısını bile söyleriz.’’ Uzaktan İgorski’nin teşaşürünü seyreden Baydırmen ’’Hıh! O da bir şey mi ben bu İgorski’nin paçasını aşağıya alır, hem de ondan daha da uzağa şeyderim, şeyderim derken, anlayın işte teşaşür yahu teşaşür.’’
O sırada Hansalos ve Franzisos da kara kara düşünmektedir ’’Acaba biz de bunlar kadar uzağa teşaşür yapabilir miyiz, yapamazsak bile onlara yakın mesafelerde şaapar mıyız?’’ diye akıllarından geçirmektedirler...
Bak baharlar geliyor yine doludizgin.
Karıncalar çıkacak yine yuvalarından.
Genç kızların geçilmeyecek havalarından...
Aşıklar parklarda,caddelerde elele,
Yüreğin daha bir coşkulu atacak, buna emin ol...
Kelebeklerin bir hafta yaşayıp öldüğüne üzüleceksin yine...
Bak bakalım arkadaş, dünya nereye gider
İçinde dolu insan, Birbirine kin güder...
Baba oğlunu sevmez, analarda kızını
Dövmekten beter eder, daha almaz hızını...
Bak bakalım ellerim, neyin ucundan tuttun
Hayatın mı elinde, lokmanı nasıl yuttun...
Gözündeki yaşları, ellerinle silersin
Sevgi içinde yüzüp, Allah'tan ne dilersin...
Sen onu bulut görürsün
ben baktım mı
beyaz sakallı bir dededir o
bana el sallar durur saçlarını sabunlarken...
Senin için uçaktır
Ne güzeldi eskiden,
Mahalle bakkalımız vardı.
Hepimizi tanır,
Derdimiz ile dertlenirdi.
Kim evlenir,kim sünnet olur,
Kimin kızını isterler,
Bakkallar yavaş yavaş hayatımızdan çıkıyorlar. Ekonomik gelişmeye kurban gittiler, kapitalizmin çarkları onları da öğüttü... Oysa ne güzeldi seksenli doksanlı yıllarda ve hatta daha öncesi yetmişli yıllarda, mahalle bakkalları... Erken açılırdı bakkallar. Saat altı altı buçuk dedi mi, bakkallar faaliyete geçerdi. Şimdiki büyük marketler gibi saat dokuzu, onu beklemezlerdi... Sabah erkenden okula gidecek öğrenciler, işe gidecek memur ve işçiler bakkallar sayesinde erken kahvaltı ederler, sonra yola koyulurlardı...
Veresiye defteri kavramı bakkallar ile hayatımıza girmişti. Çoğu zaman ay sonunu zor getiren memur ve işçiler, bir ay boyunca aldıklarını o veresiye defterine yazdırırlar, sonra da ay sonunda maaş alınca ödeme yaparlardı...
Eski devirde kredi kartı kullanılmazdı bakkallarda... Al gülüm ver gülüm sistemi her zaman geçerli bir sistemdi... Mahallenin bebesinden, gencine, orta yaşlısından, ihtiyarlarına kadar herkesleri tanır, alışverişe gelenlere hal hatır sormadan geçmezlerdi bakkallar...
Rahmetli babamın kadim dostlarından,
Elli yıllık arkadaşı,
Benim de en kıymetli amcalarımdan;
Bakkal Mehmet Ali amca,
İnşallah unutamazsın,bu şiiri okuyunca...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!