Bazı Aşklar…
Bazı aşklar…
Sadece uzaktan seyrederek yaşanır…
Yaklaşamazsın…
Yaklaştığında… büyü bozulur…
Ben artık sevilmeyen bir sevdanın
Küllerini üfleyerek yaşamıyorum.
Gölgenin düştüğü her yer karanlık bana.
Seninle gelen her şeyin bedeli var,
Ve ben bu borcu ödedim:
Kalbimle… hayalimle… ömrümle.
Belki de uzak, belirsiz bir noktaydın.
Sen öyküme gitmeseydin.
İnsan bir kere ölür.
Ama içimde, sessizce ölen umutlar var.
Gelmeseydin. Girmeseydin.
Merhaba Sevgili...
Kucak dolusu özlemin birikti avuçlarımda.
Yüreğim, aylardır senden kopmuş gibi paramparça...
Kalem kâğıda küstü; şiirlerim yarım,
Bırakma gideyim,
Ben senin ocağından başka
Çay demleyemem,
Senin ellerinden başka
Kahve koklayamam.
Cân deyince, bin cân çıkar ya içinden...
Cân’dan...
Bilmezsin,
Hangi birini koyacaksın yüreğine…
Sen olan cânımı mı?
Bir gün sana beni sorarlarsa,
“Onun küçücük bir dünyası vardı” de…
O dünya bir avuç hayalden, birkaç umuttan,
ve yüreğinde taşıdığı sevgiden ibaretti.
Ama ben o küçücük dünyasını da yıktım,
Bir geceydi…
Sessizliğin içinde yalnızca onun hıçkırıkları vardı.
Başını omzuma bıraktı,
Ve ben, kalbimin titremesini saklamaya çalıştım.
Sen ağrıyan yerim olarak kalacaksın.
Her dokunuşun bir hatıra kırığı,
her susuşun bir sızı gibi yerleşecek bedenime.
Ben yine de seni hep merhem olarak bileceğim;
ne bir sitemin izi vardı, ne bir yarım kalmış cümlenin gölgesi.
Sadece sessizdi; saf, masum ve tertemiz.
Sonra bir el değdi, bir kalem çekildi o beyazlığa…
Ve her çizgide biraz soldu, her harfte biraz kirlendi.
Bir hikâye doğdu belki, ama aynı zamanda bir kayboluş başladı.
O andan sonra hiçbir şey ilk hâli gibi kalmadı;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!