Adın neydi senin Şiiri - İlyas Kaplan

İlyas Kaplan
1359

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Adın neydi senin

rüzgar yoktu
ve güneş çıktığı için kırılmıştı soğuk epeyce
eliyle bir selam verdi tanıdığı birine
yürüdü
gene koşamıyordu
bekleme yerine gidinceye kadar topalladı
çabuk gelmişti bir topkapı minibüsü
atladı hemen

fakat oturur oturmaz
kuvvetli bir titreme almıştı vücudunu
üç dört kişi vardı minibüste
ona dikkatle bakıyorlardı
ceketinin sol cebinden paraları çıkardı
çabucak saydı avucunda
uzattı şoföre doğru

onu bulamazsa dönüşe de para kalıyordu
lakin nereye dönecek
ne yapmak için
tekrar o otele sığınmayı düşündü
ama ne zamana kadar
ne yiyecek
ne içecekti
henüz açlığının sarih bir idraki içinde değildi
ama bir acıkacak olursa
iştahının önünde duracak ne olabilirdi ki
koca lokantayı bir anda silip süpüreceğini biliyordu

evinde oturup onu bekleyemez miydi
onun annesini biraz tanıdığı halde sabahın bu vaktinde
böyle bir saygısızlığa cesareti yoktu
biraz evvel belki bir ölümden kurtulmuş olması
hususi vaziyet karşısındaki tereddütlerine rağmen
yaşamak cesaretini arttırmıştı

sebebini bulamadığı bir ümit ve sevinç duyuyordu
ellerini uğuşturdu
herhalde o evdedir
yoksa bile evinde oturup onu bekleyecekti
tam eve gelmiş kapıyı çalmak üzere idi ki
onunla karşılaştılar
o da sokağa çıkmak üzere idi

eşikte yüz yüze geldiler
onu görür görmez
evvela onun yüzüne
sonra da yere bakmış
ve süratle başını kaldırarak
samimi bir memnuniyetle
gel…
gir içeriye
gel gir…

yere bakışını ummadığı bir vaziyet kabul edip
küçük de olsa bir tereddüt geçirdiğine hükmederek
fakat sen çıkıyorsun…
sesinde samimi ve suni tonların karıştığı şüphesini vererek
seni arayacaktım zaten
dün gece gelmek istiyordum
şimdi uğramayı da düşünüyordum
çok isabet oldu
gel, gir içeriye
Allah aşkına ...

sen işe gitmiyor muydun
fakat gitmesem de olur
istifa etmek istiyorum zaten
seninle bunu da konuşacaktım
rica ederim
hadi gel …gir …içeriye
son cümleyi hararetle söylemişti
içeri girdi
konuşmadan, süratle yukarıya çıktılar
onu yatak odasının bitişiğindeki çalışma odasına aldı

yazı masasının üstünde bir kahvaltı tepsisi duruyordu
yatak odasına açılan kapıyı kapatarak
bu küçük odanın peteklerinden gelen sıcaklığı
yalnız oraya hasretti
kahvaltı tepsisini kaldırdı
masa başına bir sandalye çekti
rica ederim
otur
rahatına bak

kendi de bir sandalye çekerek
karşısına oturdu
hemen ona bir sigara verdi
kendi de bir tane
yaktı

nazik ruh vakalarının üstüne basmakta çok cesurdu
asabi yüzündeki gerginlik hissediliyordu
birdenbire büyüyen gözlerini
masanın üstüne
ve duvara doğru çevirdikten sonra

sen benim için en ziyade bu halinle
çok daha güzelsin
mukavemetli ve sessiz bir mücadele kadınısın
benim üç gün evvel kadıköy de kalışım
işi bozdu
hep seni düşündüğüme emin ol
dün gelir gelmez seni arayacaktım
fakat tembellik ettim

ne halde olduğunu tahmin ediyordum
şimdi daha yakından görüyorum
bunu saklamağa lüzum yok
görmemezlikten de gelemem
herhalde çok fena bir gece geçirmiş olacaksın

ben senin rengini hiç böyle görmedim
neyse, sana yalnız şunu söyleyeyim
bu, son çektiğin melanet günüdür
çünkü sana iş buldum
iş değil,
işler buldum...

şimdi anlatacağım
fakat daha evvel beni vaziyetinden haberdar et
uykusuz musun
aç mısın
neye ihtiyacın var
hasta mısın yoksa
açık söyle

doğruldu
boğazından içeri kaçan bölünmüş bir sesle
benim halim senin sözlerinden daha açık
zımni konuşmamız gülünç olur
bir eliyle okşadığı yakasını indirmek istiyor
fakat gene de iç giysisiyle görünmeden utanıyordu

fena bir gece geçirdim
ve daha fena bir sabah ...
zannederim ki az daha ölecektim
sen karşında bir mağlup görüyorsun ama
gerçekte bugün benim için bir zaferdir
sonra anlatırım

şimdi vaziyetime gelince
uykusuz değilim pek fakat yorgunum
açlığımı hissetmiyorum ama acıkırsam fena acıkacağım
o zaman söylerim
şimdi tercih edebileceğim şey
gene bir bardak çaydır
başka hiç bir şey istemiyorum
istersem açıkça söyleyeceğime söz veririm

tepsiyi aldı …çıktı
ve kendi eliyle çay getirdi
gece uyanışını ve sabahını
baştan sonuna kadar anlatmıştı
bir yabancının sergüzeşti imiş gibi
görünüşte gururunun ziyanlarını telafi eden
heyecansız ,kayıtsız ve kuru bir ifade kullandı
her şeyi hissetmesi için
bu kadarının kafi olduğunu da biliyordu
fakat canlı teferruatı ihmal etmedi

ayağa kalktı kadın
uzaklaşırken iri vücutlu
üstü başı boya lekeleriyle dolu
muşamba haline gelmiş deri pantolonunun
sol dizkapağı yırtılmıştı
geniş omuzlarına göre kafası ufacık
burnu yassı ve gözleri içeri batık
otuz beş yaşlarında kadar görünen sarışın bir kadındı

kapıya doğru yürüdü kadın
çıkardığı sigarayı ağzına koyarak
sol eliyle yaktı sigarasını
ardına bakmadan
uzaklaştı oradan

gayri ihtiyari adını sormayı unutmuştu
yüksek bir sesle
adın neydi senin…
arzu değil mi
duyuramamıştı sesini
tereddüt etti arzu muydu acaba
çok iyi tanıdığı birinin adını unutmuştu
oda bir sigara yaktı
boş ver
adı ne lazım sana be adam deyip
kapattı kapıyı üstüne

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 30.5.2024 14:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Kaplan