Gittin, hiçbir güzelliği kalmadı yaşamanın.
Gittin; göç yolunda sürüsünü kaybeden bir ceylan yavrusu gibi kalakaldım dünyanın tenhasında. Çöl sıcağında bir kum tepeceğinde yapayalnız kalmış bir menekşe, sonsuz gözüken okyanusta bir tahta parçasına tutunmuş kazazede bir çocuk gibi sonum aşikar bir halde bekliyorum ömrümün nihayetini. Giderken götürdüğün tüm yıldızları her gece gökyüzünde ararken, son nefesini vermek için çırpınan bir gladyatörün uzaktaki evini hasretle özlemesi gibi özlüyorum seni. Evini, karısını, kızını ve özgürlüğü.
Gittin; hüzünlü bir şarkıya nakarat olarak hapsedilmiş nefesimle, her söylenen ayrılık şarkısında demir taraklarla etlerim kemiklerimden sıyrılmakta. Ne kadar inlesem ne kadar feryat etsem kimse dönüp bakmıyor kalabalıklarda. Kentin tüm ıssız kaldırımlarını vatan edinsem yanımda sabahlayacak ne bir ayyaş, ne bir evsiz, ne bir tinerci var. Hepsi karanlık çöktüğünde şehre gözlerini kapatıp uykuya dalarken, benim gözkapaklarıma takılan oltanın iğnesi gözbebeğimdeki son resmini yakalayıp götürmek için bıkmadan usanmadan peşimden dolaşmakta.
Sevdiğim:
Sen ‘kazılacak dağlar var’ dedin de, ben ‘Ferhat değilim’ mi dedim.
Sen ‘yatacak zindanlar var’ dedin de, ben ‘Yusuf değilim’ mi dedim.
Sen ‘yanacak ateşler var’ dedin de, ben ‘Kerem değilim’ mi dedim.
Sen ‘kaybolacak çöller var’ dedin de, ben ‘Mecnun değilim’ mi dedim.
Ben ki zaten:
Güzel bir gün olsun,
İçinde güneş olsun,
Açsın en güzel renkler dallarda,
Kuşların şarkısı bol olsun.
Güzel bir gün olsun,
Her geçen gün, her geçen an,
Sevmeye devam ediyorum seni,
Nefes alırsın ya, öyle işte,
Söyle desen söyleyemem şimdi,
Sus desen susamam,
Anlatacak çok şeyim var,
Senin hakkında,
Ve de susacak.
kalbimden kalbine,
bir söz söylemek zamanı dostum,
hani güzel bir ülkümüz vardı,
barış içinde yaşayacaktık bu güzel ülkede,
sevecektik birbirimizi,
Her bakışında bir kuş konar
o dilsiz çig damlasına
ve sarhoş bir duman
huruç eder güneşten sana
hüzün buluttan iner ve yığılır
hayal libaslı akşamlara
Bazen hayatınıza bir dokunuş olur.
Beklemediğiniz bir anda…
Hiç bir nedenini bulamazsınız!
Yaşadığımız ömrün nasıl bir şey olduğunu ancak orta yaşlara geldiğimizde idrak edebiliyoruz. Ondan öncesi bir heyhula ile gelip geçiyor. Sonrası da güçsüz takatsiz…
Bana göre hayatı anlama çabasına erken başlayanlar yani en azından 20li yaşlarında böyle bir çaba içine girenler bu hayatın bize sunduklarından en çok alabileceklerden olacaklardır.
O yüzden genç arkadaşlarla konuşurken her zaman titizlenirim. Onların hayata dair umutlarını yükseltmeye çalışırım.
biliyor musun,
yusuf’un yırtık gömleğiyle siliyorum gözyaşlarımı her sabah,
hallaç’a çarpan gül beni de yokluyor arada bir,
içerimde bir yerde bir ırmak akıyor,
ne kadar kavuşamamış varsa ağlıyor sularımda,
bir yetimim bir öksüz bir kaybeden bir yalnız,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!