Aynada çürüyen her aksim gibi
Gölgeni varlığıma örüyor zaman
Hece hece ruhunda raksım gibi
Ölümsüz besteyi görüyor zaman!
Yarınla yazmış her şeyi kalem
Her şey yitirdi rengini gözümde
Geceyi gündüzü bilemiyorum anne
İçimde bir çocuk, koşsa da delice
Bir adım öteye gidemiyorum anne..
Kanayan yaramda, sızlayan döşümde
Ayağımıza taş değmeyecekti
Hani diken batmayacaktı avcumuza
Ne muradımız varsa verecekti Allah
Tutmadı mı duaların anne?
Sen geceyi koklarken gözlerin yaşlı
Ve bükerken boynunu çaresizlik
Martılar çığlık çığlığa tepemde
Haliçte bir akşam pazartesi
Uykulu bir çocuk gibi sahil
Gemileri taşır koynunda annesi..
Çocukların hep gözleri ufukta
Gitse de gemiler bir bir bu limandan,
Bilirim varacağı diyar bendedir..
Sanma, yaş dökmez geride kalanlar;
Gözlerde biriken pınar bendedir!
Güneş usulca batarken şafakta,
Bir Ayrılık Borcum Olsun
Ben, gün görmemiş bir deniz çocuğuyum. Sığmadım hiçbir kaba, sığamadım.. Daha severim insanları, kırılmam en vefasızına bile. Hani biraz hüzünlü, biraz yorgun, biraz vazgeçmiş gibi de olsa bir tebessüm bilirim en büyük hazineyi. Gönül kıyılarından dikenler toplarım sevdiklerimin. Bir yudum hakikat sunarım da kanar canları. Düşerim gözden, gönülden.. Olsun derim, canları sağolsun. Atarım bir kenara kendimi. Bir de güzel unutulurum. Bir merhamet arar yüreğim neden bilmem şu taş kalplerde? Yıllar var hasretim bir kapı sesine. O ne saadettir öyle! Bir pencere kıyısında geçip giden yılları beklerim. Ağlamaktan mı bilmem hep yosunludur cam diplerim? Bir çocuk çığlanır içimde. Hasretle büyütür vedaları. Ne tutsak acılar vardır bilmem onunda içinde.. Sonra bir rüzgar eser gülüp geçtiğin bahçemden. Ilık ılık deyer yüzüme. Ansızın bir yağmur çıkagelir. Islatır denizimi.
Kuşların kanadında yitirdim ben baharları. Bir gecede tükendim, bir gecede tükettim en guzel sabahları. Yoruldum bu hasret kıyılarında beklemekten. Ne gemiler gönderdim sonsuzluğa ufacık gövdemden. Ne isyanlar sapladım bu şehrin sokaklarına. Ne feryatlar ne çığlıklar gömdüm duvarlarına. Şimdi yıkılmış bir dağ gibiyim. Bir el sürülmemiş toprağıma. Ben gün görmemiş bir deniz çocuğuyum. Çoktan küsmüşüm ırmağıma..
Bir gizli el ki sürmüş tüm ayın ışığını denizlere,dağlara, ağaçlara.. Günü koparmış kara geceden, kanatmış şafakları. Martılar çığlık çığlığa.. diken üstünde güller! Yemyeşil bahçelerde bir çocuğun ürkek gözlerini hatırlarım. Acırım geçen yıllarıma. Çıkarım sokaklara yağmur yağar üstüme,aldırmam. Bin hasret çıkar köşelerden, aldırmam. Bir sevda düğümlenir boğazımda, aldırmam. Neler kayıp gider içimden bilemezsin.
Sen güneştin elbet ama
Ben gözlerimi aydınlığa kapatmıştım
Her yol çıkmaz sokaktı bana
bir çiçekli bahçeydin sen her yolun sonunda
Korktum,girmedim ömrümce hiçbir yola
Sen umuttun bekleyen kıyılarda
Bir kütle var evimde
Odamda, yemek yerken masamda
Uyurken yatağımda.
Sabahları kayboluyor bir an da
Akşamları, işte yine orada.
Bazen sanki bir şeyler söylüyor
Gök dağın yolların da rüzgar delice
Bir at şaha kalkıyor
Duvarda bunu gördüm nokta nokta
Gözlerim bir cılıza büyüyor
Saat geceden sonra
Tam cinnet vakti
Her akşam beni kapıda gündüzleri harp meydanında cenk etmiş bir süvari gibi karşılar yalnızlığım. Evvela miğferimi alır yüzümden ki bu -gün boyu yüzüme alelade oturttuğum sahte gülüşlerimdir-. Sonra mızrağımı, zırhımı ve kalkanımı ki bunlarda -basit taarruzlarım ve çürük müdafaalarımdır. Ve son olarak vurur dilime sükuttan gemini. Muzaffer bir komutanda olsam bu kapıdan girdigim anda başlar tüm esaretim. Her şey bıraktığım en acı vehmiyle dolusuverir her zerreme. Evvela bir hasret dolanir odada hirsli hirsli ayaklariyla. Ben adim atar atmaz iste oraya duvarda asılı çerçevenin içine siner. İlk onunla göz göze geliriz. -Yıllar yılı aynı duvarda, aynı çerçevede ve aynı yüz hatlarıyla siz bir resim dersiniz. babamdır o-. Tanır. Hemen koşar gelir, bilir zihnimde yerini, oturur. Ve başımı pencereye çevirir yalnızlığım. Yılların saniye saniye eskittiği bir saksı değer gözüme. Siz ona çiçek dersiniz. Ben hergün gözyaşlarımla acılar büyütürüm içinde. Annemdir o. -O da bilir yerini, koşar gelir, oturur zihnime-. Ve yine yeniden çeker başımı yalnızlığım. Direnirim. Faydasız. İrademin zayıflığını bilir. Üç beş adım ve mutfak. Her şey canlanır birden. O kadar hızlı canlanırlar ki hep mi canlılardı diye şüpheye düşerim, hergün. Tabak, kaşık, tencere, tavadır sizin gözünüzde. -Benim gözümde O'dur-. Bazen kaşık çatal sesi olur kulağımdan girer, bazen mutfak dolabının ahşap kokusu, bazen bulaşık önlüğü, bir terlik, çoğu zaman yatağın boş tarafı, yastığın hep soğuk kalan yanı... işte bu boşlukla hınca hınç dolarım. Merhaba her yanım.
Merhaba, benim sadık limanım! Merhaba, kısacık ömrümün asırlık keder bahçesi! Merhaba, dört mevsim hazanım! Merhaba ey hicran! Merhaba.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!