Dizlerime çökmüş dağlar var
yer yer taşın hafızası silinmiş,
bir çocukluk yorganı gibi delinmiş haritalar.
Gökyüzüne taş atmayı öğretti babam,
düşene ağlamamayı anama borçluyum.
Biz, yasla yoğrulmuş sabahlar görmüşüz
çay bardağına değil, kaderine şeker atanlardanız.
Ah, yüreği keçi gibi inatçı olanım...
Kırlangıçlar terk edince,
rüzgârı yerli malı belledik
çünkü giden hep bizdik,
kalansa sadece toprakla küfür arasındaki sessizlik.
Bir köy düşün:
Kenarında dünya bitecek,
biraz ilerisinde tedirginlik çöker.
Çatısında kurşun eskimesi,
damında ezan değil, bekleyiş öter.
Kadınlar sabahı yoğurur hamur gibi,
erkekler dilsizdir, çünkü söyleyince ölünür.
Çocuklar, ip atlamak yerine sessizlik biriktirir
ve hiçbiri büyüyünce olmak istemez babası.
Seni sevmek,
bir ağacın gölgesine değil,
kuruyan dalına yaslanmak gibidir;
güzelliği değil, gölgesi için affedilmiştir.
Öyle yoksul, öyle utangaç,
bir yangının küllerinden dua dilenmek gibi
hem imanı sarsan,
hem de inkâr etmeye kıyamadığın bir hikmet.
Ben seni,
yürürken diz kapaklarıyla dua eden bir ihtiyar gibi sevdim,
düşe kalka, aheste…
Dilin kemiği yoktur derler,
ama bizim dağların diliyle konuşan her ağıt,
taş çatlatır, kalp değil.
Bir gül kokladım geçen gece,
içinden kömür çıktı.
Kimi sevda,
çıkarılmamış maden gibidir:
Ya ölü çıkar, ya deli.
Zaten deliler olmasa,
aşk, akılların elinde kurur kalır.
Sana mektup yazmak istedim bir gece
ama kalem isyan etti,
kâğıt ise sustu, çünkü
bir harfin arkasında kırk yıllık suskunluk vardı.
Biz, aşkı postayla değil,
mezar taşıyla göndeririz burada.
Ve unutma dostum:
Yüreğine denk düşmeyen bir sevdaya talip olma,
dağ taşımaz, adam da taşıyamaz.
Sevda dediğin;
Ya yaradır, ya yol…
Yara kanar, yol yorar.
Ama ikisi de adam eder.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 29.5.2025 00:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!