Beşer büyür, çocuk olmak ister
Çocuk ise büyümek...
Beşer yaşarken ölmek ister
Ölü; azapta dirilmek...
Beşer daralır, kaçmak ister
Kaçan bıkmış dönmek...
Ruhuna yakışmayan kumaşlardan
yama yapan bir insan
bunu fark ettiği vakit
o kumaşların iplerini tek tek sökmeye kalkışır
Kalkışmalı
Sonra
Ök’süz hane bir daha olmaz aile
Kalan da yaşıyor sanılıyor, nafile!
Bir aileden babayı çıkarırsanız, bütün yük annenin omuzlarına kalacaktır. Varın üzerine var eklenecektir yani. Ama şayet anneyi eksiltirseniz, bir daha eski düzen kötü de olsa onu ebedi billah göremezsiniz. Öyle bir sessizleşir ki geriye kalan ne varsa, ses bile sükût eder. Bir tesbih misali; imame annedir o yoksa artık bir şeyi ayırt edemezsiniz. Kopar gider. Geriye her biri bir yere savrulmuş, kaybolup giden boncuktan başka bir şey kalmaz…
Göğün perdeleri sıyrılıyor,
Kudretin ışıklarından pay vakti şimdi.
Seb’â semâvatın zerresi yeryüzüne yansıyor;
Zuhur ederken bunlar vakit ikindi.
İnsanlar idrak dahi etmiyor.
Bakıyorum her yer karanlık,
Gaflettir diyorum, beni azaba sürükleyecek.
Sonra kurtuluş arıyorum, yalnız bir güzellik;
O'na yönel bulursun diyorum.
Evet yöneliyorum ve görüyorum ki:
Bembeyaz bir huzur ve aydınlık...
Ruh ve bedenden oluşuyor ya insan
Neyleyim bedeni ruhumu anlatamayan
Sabrı doğru zamanlara ayırmak gerekir
Bir anda hepsini harcarsan,
Doğru zamanda kullanacağın sabrın kalmaz...
Soğuk Azrail gibi geziyor
Dolaşıyor bir bir insan tenlerini
Güneşli görünen bir günde
Soğuk hüküm sürüyor yine
Yaşayacağını sandığın bir günde
Ruhunun alınmaya gelindiği gibi
Sıcaklar bile üşütüyor artık tenimi...
Korkutuyor beni, bu vatanın sessizliği...
Hergün binlerce masum can verirken,
Neden korumayız bu mukaddes kardeşliği?
Sanki bir değil toprağı, suyu, havası!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!