Git dost beni de ağlatma
Beni de yakma
Yoluna kurban olayım
Ben dost
Ben candım
Sararmış boz kangalları
Göç etmeyin köyde kalın
Koyun, kuzu kayıp olmuş
Göç etmeyin köyde kalın
Sokaklarda ulur itler
Yağsın yağmur
Doğsun güneş
Hasretim var gökkuşağına
Saçılsın yedi veren renkleri
Yakın etsin uzaklara
Karanlıklara, dar alanlara
içime düştün içimi kazdırdın
hasta ettin yaramı sen azdırdın
bir hayırlı haberini beklerim
ellerim,gözlerim canımdın benim
sıcaklık yeli soğumasın derim
Dudağın renksiz güzelim
Gözler orijinal mı derim
Ben o gözleri de yerim
Gözlerin gülsün isterim
Kalbin de boş yer var mı can
Bir ekranın arkasında
Hülya denen bir yar gördüm
Kirpiklerin arasında
Tazecik iki nar gördüm
İnce bir yay gibi kaşı
Göreme yi göresim geldi
Türkü yaşar gönüllerde
Neşet Ertaş saza can verdi
Parmağı gezer tellerde
Dağı kuru dalsız yerde
Sen beni göremezsin
Ben seni görmek istediğimde
Sen beni görürsün…
Yusuf Ter/ 1998 İsviçre
Gözünde yaş olsam damlarım
Elin de kına olsam yanarım
Derdime hekim bulsam ararım
Kerem görmek ister Aslı’yı
Çöllerde kum karanlıkta mum
Dağ doruğun gül iz sarar
Kayıp iki gözü arar
Gözler bu dağları yarar
Bulamazsa neyler şimdi
Mevsimlik çiçekler açar
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...