Haziran'da ölmek zormuş ya usta
onbeş yaşında ölmek de zormuş
annemden anladım bunu
hani şu, penceredeki feryadından...
ta 'cennet' ten duydum figanını
'anam benim, ağlama' diye haykırsam da,
Şafak söktü hayatın teğellerini,
Bir bir göründü mahrem yerlerin
Topladı gitti ışıltılarını yakamoz
Varsın kararsın yüreği denizin…
Cehennemin dibine kadar gidiyorum sevdiğim
Bir adım önümde duran cenneti atlayarak…
Karanlık bir dala tutunmuş baykuş misali
Dünyanın etrafımda dönmediğini anlayarak…
Bir tutam güney rüzgarını boğmuşum içimde
Çakıl taşım, narçiçeğim, bebeğim
yazdığım ve henüz yazmadığım en güzel şiirim
gözleri manalım, güldikenim, alınganım
sana yazmadığım şiirleri ben neyleyim
neyleyim dizelerinde gül kokmayan şiiri
Yükümü taşıyamaz oldu omuzlarım
tökezledikçe,
umuda sarılır,
dik dururdum
o da terk etti beni
kapaklandım yüzükoyun
Düşlerime yağmur yağıyor
Yastığım sırılsıklam
Uyandığımda gecenin koyu karanlığına
Kirpik uçlarına kadar gelmişti aşk
Ha düştü, ha düşecek gözlerinden
Tutma, bırak aksın gözyaşların
Varsın, hüzün de geçsin gülüşünden…
Vakit sitem vakti değil,
ağlama!
daha bitmedi söyleyeceklerimiz
ah,burada bırakıp da gidilmez ki
sen varsın diye
kiraz ağacı uç verdi gökyüzüne
ayrılırken
sarılmak sevdiğine…
o duymasa da;
“senden vazgeçmem! ”
diye haykırmak…
sonra vazgeçmek sevdiğinden,
bir göz bir göz ile buluşunca,
dumansız bir gökyüzü bulvarında
acılar, hüzünleri de alıp yanına,
sevince bırakmıştı bütün dünyayı
lal olmuştu rengi şarabın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!