İki sütunlu bir saray, kurulur
Bülbül uçar güllerine kavuşur
Bin bir renk, deniz dalgaları gibi dans eder
duvarlarında,
Işıklar damla damla oynaşır semalarında,
Bir adam geldi dün akşam adı bereket
konuştuk havadan sudan, memleket
Köyü, ince dereyi, böyük düzü, yaylaları andık
temiz soğuk suyu, bembeyaz karı hatırladık
Arada geçer mi öyle al yeşil bezenmiş yaylalar
Yemyeşil otlar çayırlar
Dağlar ovalar bayırlar
Ne kavga ne gürültü
Birlikte oynayan çocuklar
Yaşlılar burda rahat eder
Yine de insan köyden gider
Bir kenarda duruyor öyle
Su üstüne çıkar bazen kum taneleri
Alır götürür onu su
Deryasına kendi içine
Yıkılmaz o bir küheylan
Sırtında ben yelelerine tutunmuşum
Bir koç kurban ettim bu bayram
dağıttım da dağıttım
bir kürek kemiği hariç
hepsini dağıtmışım
Eh o da bize kala
Ellerinde baltayla koştular yeşil ava
Ölümü yağdırdılar can topal karıncaya
Deşildi Dipsiz Gölün altın kanı karaya
Sefil emelinde mi kaldın ey kutlu dava
İğrenç kokular yaydı İstanbul Sözleşmesi
Düğün dernek mevsimi yaza geldi
Yakaya sarı maden dizmek lazım
Hediyeler borç oldu bize geldi
Vereni yazmak lazım yazmak lazım
bataklıklar büyüyor da büyüyor
ne olur bana öyle bakma
yılboyu taze taze yaprakla
sapsarı yumurta gibi yavrunu
olanca gücümle sıkarken
gözlerini gözümden sakla
Yorgunluğa sarılmışım, ta içine düşmüşüm
Üstümü örtmüş sıcak bir tarla çorbası anne
Emeğim ne kadar candandı içinde büyümüşüm
Helal bir memleket yoğrulmuş yüreğime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!