Usandım artık yalanlı aşklardan,
Adına aşk denilen oyunlardan.
Ben mi dedim ki kalbimle oyalan?
Yalan işte, senin aşkın da yalan.
Duygusalımdır demedim mi sana?
Tanımak bir eylem değildir, eylemler gerektirir. Tanıtmak bir söylem hiç değildir; gözler seyreltir. Tanışmak gözlemlerdir; eksik yanlarımıza özlemlerdir.
Tek başınadır her kader;
Paylaşılan yalnızca hiçler...
Ne zaman ki düşse keyfe keder;
Kuru kalabalıklar geri çekilirler...
Beşer beşerin külünü deşer;
Gönül dediğin, yellenmiş közde pişer.
Acı çekmek özgürlükse, aşk olsun ikimize;
Sen yuvasız çalıkuşu, bense ampulsüz avize!
Acı gerçekler bilinir ama gerçek acılar asla!
Kalmadı gayri masum bakkal aşkları bile,
Hiper oldu aşklar, her gün ayrı biri ile...
Bilirim, köylünün - çiftçinin işini,
Bilirim, tarımın da kötüye gidişini...
Bilirim, kap kacak su taşımanın çilesini,
Bilirim, susuz kalmış saksı çiçeğini...
Bilmezler ki, yeşilliktir yaşamın menşei;
Ben ve Sevdiğim;
Güneş ile Ay gibiydik...
Ben Güneştim;
Bitmedi sevda ateşim...
O ise Aydı;
Soluk kaldı sevdası...
İnsan kendini nasıl hissederse, o ruh haline göre yaşamdan zevk alır veya yaşama sevincini yitirir. Aslında nasıl olduğumuz değil, nasıl olmak istediğimiz çok daha önemlidir. Çünkü nasıl olmak istediğimize karar verdiğimiz ölçüde umutluyuzdur ve umutlu olduğumuz kadarıyla da mutluyuzdur. Siz nasıl olmak isterdiniz peki? O halde o çoktan hak ettiğiniz mutluluğunuzu ertelemenize ne gerek var?
İnsanı en çok mutlu eden şeylerden biri de, yılmadan verdiği mücadelelerinin karşılığını almaktır. Karşılığını alamadığı durumlarda bile; “en azından mücadele ettim” diyebilmenin rahatlığıdır. Yıl boyunca kan ter içinde hazırlandığı ÖSS sınavını kazanan bir öğrencinin mutluluğunu düşünün bir. Bir de mücadele ettiği halde, sınavı kazanamayan öğrenciyi düşünün: Yorgun, bitkin, üzgün ve bir müddet sessiz kalsa da, kendine özgüvenini yitirmeden çözemediği soruların üstüne üstüne giderek tekrar tekrar çalışıp nihayetinde kazanacak olan bu öğrencideki nihai mutluluğu düşünün. Mutluluk bazen gecikebilir de, son tahlilde burada olduğu gibi. Ama özgüven yitirilmediği sürece, mutlu olmak elimizdedir. Öğrencinin, çözemediği soruların üstüne üstüne gitmesindeki azmi düşünün. Siz de üstüne üstüne gitmelisiniz sorunların, hiç yılmadan. Ama çözümü yanlış yerlerde aramadan...
İkişerli iki tür sorunumuz olduğunu düşünelim. Toplamda kaç sorunumuz vardır? İki kere ikinin kaç olduğunu öğrenmek istersek, kere cetveline bakabilir ve dört olduğuna kanaat getirebiliriz. Ve böylece toplamda dört sorunumuz olduğunu söyleyebiliriz. Ama kere cetvelinden değil de, yemekte olduğumuz dört adet elmayı sayarak hesaplarsak; sonucun dört olduğunu bulsak bile, bir de bakarız ki hiç elma kalmamıştır ve aslında iki kere iki hiçbir şeydir. Yani asıl sorun; sorunlarla nasıl mücadele etmemiz gerektiğine karar verirken, seçeceğimiz en doğru yöntemin ne olacağına karar veremeyişimizdir çoğu zaman. Siz de; kere cetveline bağlı kalmadan, “sorunların üstüne üstüne giderek ve bir bir yiyip bitirerek sorunsuz kalacağınız” en doğru yöntemin ne olacağına karar verin öncelikle! .. Ve mutluluğunuzu ertelememeye çalışın! .. Saygılarımla..
O kendini bilir,
Aşkımız da bizi..
Bir de Allah bilir,
Saf yüreğimizi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!