Yare uzaktan bakma,
Dokunurken de sıkma.
Her sözüne kulp takma,
İlgisinden de bıkma.
İltifatlara kanma,
Ne büyük suç işledim ki böyle kinlik?
Verdiğin ders değil, ceza; müebbetlik.
Uykusuz gecelerimde tek teskinlik;
Yadigâr gözlerin, ömre tebessümlük...
Daha ne kadar sürecek bu sessizlik?
Kuru bir çam ağacının gölgesinde güneşlenirken siyah şapkalı,
Ayakta oturmuş; gülerek ağlıyordu, başı ellerinde ihtiyar delikanlı.
Koşarak adımlarken tekerlekli sandalyesiyle paten ayakkabılı,
Saçını tarıyordu usturayla kel kafalı; on yaşında bir kirli sakallı.
Ve asetonla boyarken tırnaklarını altmış doksan altmışlık güzel Aslı,
Modellik yapmaktaydı ressam; kıvırcık gözlü, ela saçlı, elma dudaklı.
Bir sarmaşık sığlığında sarılıp kucaklarız,
Ta ki; bir yuva kurup gidene dek kızlarımız.
Sonra, bir özlemle sayıklar dudaklarımız,
Telefon çalmalarında çınlar kulaklarımız.
Kimimiz için artık kadınlarımız;
Tutuldun ya bir kıza,
Tav oldun bir bakışa,
Yaş yirmi, aklın kısa;
Asker olacan kışa.
'Söz kessem, nişan yapsam,
Geçiyorum kendimden; kayıp gidecek gibi yer yüzü...
Pusu kurmuş, kusarcasına bağırıyor gök yüzü...
Boğarcasına sarmışken son sözü;
Yar küsmüş uzaktan seyrine dalıyor...
Çıkmaz sokakların ardındaki bir dünya;
Sabahları şafaksız, geceleri aysız…
Anne, baba, çoluk çocuk her biri güya;
Akşama sıcak çorba içecekler, gamsız…
Annenin kucağında bir kaç aylık bebe,
Kış hasta eder, soğuk vurunca bedene;
Aldın mı ilacı, renk getirir benzine.
Dayanılmaz kadının edeceklerine;
Israr etti mi bir, vay erkeğin haline!
Ne de olsa kadınıdır cemre, ömrüne...
Gözüm kaldı ahu gözlü güzelde,
Gönlüm firari bir sevda peşinde.
Kendim hayatın bilinmezliğinde,
Bilinmez sevdalım hangi ahvalde?
Yıllardır hayali aynı biçimde,
Aşkımın közünde kısaldı yollar,
Seni beklemekten uzadı yıllar...
Zarfında tozlanmış mektuplar,
Tırtılından eser yok, eskimiş pullar.
Gelip dikilsen karşıma; dizlerim titrer,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!