Kendini yönetemeyeni yönetirler.
İnsanlık tarihi hiç bir zaman yozlaşmış temsil sistemleri ile olumlu değişime uğramamıştır.
Temsil mecliste partilerin parmak hesabı sayısı olmayıp millet çıkarına mücadeleyi temsile taşıyabilmektir.
Kendi özgürlüklerine kendi reyleri ile son vermek demokrasi değildir.
Bugünlere Atatürk'ün söylediklerinin tersini yaparak geldik. O zaman çarenin kendi yaptıklarımızın tersini yaparak yeniden Atatürk'ün istediği çizgiye gelerek yarım kalan devrimi tamamlayabiliriz.
Siyaset ile uğraşanlar milleti bölmeye o kadar eğilimliler ki neredeyse herkes kendi partisini açmanın peşine düşmüştür.
Artık bunca tecrübeden sonra anlaşılması gereken çok partili sistem bu ülkeye fayda yerine zarar vermektedir.
Atatürk'ün zamanında da çok partili sistem denendi bir faydası o gün görülmediği için kapatıldı. Bu tecrübe bile bize ders olmadı.
Demokrasi temsilde adalet demektir.
İktidar gücünü elinde bulunduran partinin çıkarlarına uygun kanun değişiklikleri temsilde adaleti ortadan kaldırmaktadır.
Partilerin yönetimleri temsilde adil bir yöntem ile seçilmiyor ki o partilerden kim kazanırsa kazansın bunu meclise taşıyabilsin. Bugün her bir siyasi parti kodlanmış bir kişiye teslim edilmiş durumdadır.
Bugün hala 12 Eylül askeri faşist darbenin yaptığı siyasi partiler yasası hüküm sürmektedir. Son yirmi yıldır ülkemizi yöneten partinin ilk sözü siyasi partiler yasasını değiştirme sözüdür. Yerine getirdi mi? Hayır. İktidar olunca o sözü unutup nimetlerinden faydalanmayı tercih etti. Bilinçli bir seçmene sahip olmadığımız için sözünü tutmayan bu partiye millet gereken cezayı sandıkta bugüne kadar vermedi.
Milli birlik ve beraberliği ideolojiler ve o ideolojileri sahiplenen siyasi partiler yok eder.
"Siyasi partiler sanıldığı gibi demokrasinin vazgeçilmez unsurları değildir. Demokrasi tüm yurttaşları kapsayan ve birleştiren örgütlenme ile mümkündür. Siyasi partiler halkın farklı kesimlerini kendi çatıları altında, kendi çıkarları için ayrıştıran, çatıştıran dolayısıyla bir kesimi diğer kesim için tehdit unsuru olarak gösteren tehlikeli örgütlerdir."
1919 tarihinde daha Cumhuriyeti ilan etmeden Amasya Genelgesi yayınlandığı zaman Mustafa Kemal bunu öngörerek 'Bizim partilere ihtiyacımız yok, milli birliğe muhtacız.' demiştir.
Her siyasi parti tek bir kişinin hakim olduğu örgütlerdir.
Bir kişinin niyetine ne bir siyasi parti ne devlet teslim edilemez.
Farklı fikirler milleti ayrıştırıyor ise bunu demokrasi ile açıklamak mümkün değildir.
Tek kişinin hakim olduğu yönetimlerin diktatörlüğe dönme ihtimali çok yüksektir.
Anadolu gibi çok stratejik bir toprak için bu çok tehlikelidir.
Emperyalizmin ve kapitalizmin amacı da sömürmek istediği ülkelerde yönetimin kontrol amacıyla tek bir kişide olmasını ister. Bu sebep bile tek başına bizim bu beladan kurtulmamız için yeterlidir.
Dünyada ne kadar sömürge altında ülke varsa hepsi ya kral, ya sultan, ya başkan türü tek kişiye teslim edilmiş yönetimlerdir.
Bizim için aslında en önemli örnek ülkenin kaderi Padişaha teslim edilmiş ve sonu hüsran ile bitmiş Osmanlı İmparatorluğudur.
Tarih en iyi laboratuvardır.
Atatürk sonrası devrimin yarım kalması ikinci dünya savaşı sırasında yaşanan sıkıntılar içeride ki işbirlikçileri harekete geçirmiş ve milleti çok partili sisteme geçerek demokrasinin yok olmasının önünü açmıştır.
Nitekim her darbe, her ekonomik kriz çok partili dönemin başlaması sonrasında yaşanmıştır.
Liberal kapitalist serbest piyasa ekonomisi işsizlik gibi bilinçli muhtaçlık üreterek bu muhtaçlığı sermaye lehine kullanan bir sömürü düzenidir.
Tüm siyasi partiler bu düzenin partileridir.
Kimsenin midesi kimseden büyük değildir. O zaman birileri paralarının hesabını bilemezken birileri çöpte ekmek arıyor, işsiz olduğu için intihar ederek yaşamına son veriyorsa bu sistemle devam edemeyiz.
Çünkü çok partili sistem sadece demokrasiyi değil sosyal hukuk devletinin zarar görmesine sebep olmuştur.
Yeter söz milletindir diye iktidar olan Demokrat Parti her mahallede bir milyoner üreteceğiz diyerek bugün bize en büyük tehdit olan işbirlikçi yerli kapitalist sermayenin sebebidir.
Ülke yetmiş yıldır bu zihniyetin elinden kurtulabilmiş değildir. Partiler değişmiş her gelen kendi zengin ve yandaş tayfasını üretmiştir.
O zaman çare nedir?
Kurtuluş kuruluş ayarlarına dönerek yarım kalan devrimi tamamlamaktır.
Bunun ilk şartı siyasi partilerin kapatılarak tamamından kurtulmakla mümkündür.
Partisiz Parlamenter Sistem nedir?
Her il ihtiyacı olan vekili seçerek meclise gönderir. Meclis içinden Cumhurbaşkanını vekil oylarıyla seçer. Başbakan ve Bakanlar vekil oylarıyla seçilir. Hükümet kurulur ve geriye kalan her vekil hükümete millet yararına muhalefet eder.
Hukuk hükümetin ve meclisin faaliyetlerini bağımsız bir güçle millet adına sürekli denetler.
Partisiz parlamenter sistem de milletvekili dokunulmazlığı yoktur.
Yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı vardır.
Bu sistemin faydaları saymakla bitmez.
📍 En önemli faydası milletin vekilini kendi seçecek olmasıdır. Bugün parti başkanları vekil adaylarını seçiyor, millet ise sandığa giderek onay vermek zorunda kalıyor. Burada bir kere demokrasi baştan yok ediliyor. Tek bir kişi bunları seçeceksiniz diye millete dayatmada bulunuyor.
📍 Siyasi partiler olmayacağı için hazine yardımı da olmayacaktır. Seçimler öncesi gereksiz reklam afiş ve gürültü kirliliği ortadan kalkacaktır.
📍 Millet her gün siyaset konuşmak zorunda kalmayacaktır. Senin partin benim partim ortadan kalkacak, bizim ülkemiz hakim olacaktır.
📍 Her insanımız kime oy verdiğini bilecek, bir sonraki seçimde oyunu geri alabilecektir. Bu sebeple yeniden
seçilebilmek için her vekil millete hizmet etmek zorunda kalacaktır.
📍 Başbakan'ın, bakanların birileri adına çalışması mümkün olmayacaktır.
📍 Parti başkanlarının gözüne girmek yerine vekiller milletin gönlünde yer etmek için gayret göstermek zorunda kalacaklardır.
📍 Darbelerin, krizlerin, vurgunların sonu gelecektir. Borç ve tüketim ekonomisi yerine kamulaştırma yaparak yeniden milli üretim ekonomisi inşa edilecektir.
Herkes için zengin olması gereken sermaye sahipleri değil devlettir.
Temsilde ve yasada eşitlik için partisiz parlamenter sistem şarttır.
Çoğulcu yönetimin gerçekleşmesi için partisiz ve aracısız milletin kendi kendini yönetmesine ihtiyaç vardır.
Aksi takdirde 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' sözü bugün olduğu gibi anlamını yitirir.
Söz konusu vatanın ve milletin geleceğidir.
Siyasi parti başkanları emperyal bir niyet atayacak ya da ona uygun adaylar siyasi partiler yasası ile alternatif olacaklar, onlarin içinden kim kazanır ise o tek kişilerin bu art niyetli düzeni işletecek kullanışlı insanları da o tek kişi belirleyip topluma onaya sunup demokrasi kazandı olacak.
Sömürgeci avucu ovalatır, ağzının suyunu akıtır, doymak bilmeyen vahşi üretir.
Bu tür bir sandık hilesine oy vererek alet olmak ulusun kendi kendine ve yurda ihanet etmesidir. Yüksek katılım yüksek oranda suç ortaklığı demektir.
Önder KARAÇAY
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 15.5.2025 23:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
♾️🇹🇷TÜRK🇹🇷♾️
Spinoza ilk uydurulan dine karşı çıktığı için engizisyon tarafından dinden aforoz edilmişti.
Son peygamber Hz Muhammed'in devlet başkanı olması dinin siyasete alet edilmiş olmasının başlangıç noktasıdır dedim. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk dinin kitabının Türk dili ile anlaşılması için özellikle üçüncü bin yılda Türk yurdunun hristiyan yapma ayetleri konusunda uyarı yaptığı ve Türk İnsanlık Devrimi ile misyoner din sömürüsünün bitirdiği için din düşmanı ilan edildi dedim ve edebiyattan aforoz yedim.
Elli beş yıl süren bir yaşam sırrı için en büyük fırsat o gün kendi ayaklarına bir kurşun daha sıktılar.
Sonra benzer bir sitede özür kabul eder gibi yazı yazmamı istediler. Adeta bir tokatta orada yeniden aynı çizgide yazmaya devam ederek attım.
Spinoza problemi diye bahseden tüm din adına konuşanlar problem Spinoza problem değildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Cumhuriyet Devrimleri, Önder Karaçay, Mobbing Bank Türk Fırtınası problem değil gerçek problem din adı altında misyoner bir saldırı problemdi. Bitti. Tarih oldular. Ortadoğu terör örgütü devlet oldu yalanı gibi.
Her iki başlangıç ve bitiş çizgisinde iki ayrı aykırı gibi gelen onların unvan takıntısı aykırı filozof çabası insanlığı bir zulümden daha kurtardı.
Edebiyat defteri aforoz edilmem sonrası yazım.
Bir Hukuksuz SANSÜR Skandalı Daha Yaşadım
Değerli şair ve yazar arkadaşlarım ve tüm dostlarım sizlere yaşadığım yeni bir Sansür skandalını duyurmak amaçlıdır bu paylaşımım.
Defalarca yazdım 2012 yılında 12 Eylül'de sebepsiz işten çıkarıldığım gün mücadeleme kaldığım yerden devam ettim ve daha sonuç alıcı bir mücadele başlattım.
Söz, şiir ve yazılarımın konusu din ve siyasetle aldatmaya karşı çıkmak, sermaye talan ve sömürüsüne karşı çıkmak, baskı ve dayatma ile her türlü haksızlık ve adaletsizliğe karşı bir duruş ortaya koyarak direnmektir.
Yirmiye yakın ayrı sitede yazarak dünyanın her yerine ulaşabiliyorum. Bu ülkenin insanları hariç.
Bugüne kadar dünyada ulaştırdığım mücadelemden rahatsız olan yada hangi sebeple olduğunu bilmediğim iki site hesaplarımı sebepsiz ve hukuksuz kapatarak sansür uyguladılar.
Bu siteler;
~ LINKEDİN (Profesyonel işbirlikçi sitesi)
~ GOOGLE BLOGSPOT (?)
İki gün önce ise sözde edebiyat şiir sanat kültür adına ülkemizin en büyük ağı diye kendini tanıtan Edebiyat Defteri sitesi hesabım hukuksuz sebepsiz şiir ve yazılarımı silerek kapattı.
İki gün sabrettim bir açıklama bekledim. Yapamadılar. Demekki nasıl bir baskı ve dayatmaya boyun eğecek kadar zavallı bir durumda olduklarına kani oldum.
Karşıma evrensel hukuk ve adaletle çıkamayanların bu tür ilkesiz sansür baskı ve susturma girişimlerine sebep olduğum için mücadelemden bir kez daha gurur duyuyor ve daha fazla kararlılık içinde bir direnişçiye dönüştüğümü özellikle bu sansür dayatma ve baskıyı uygulayanlar kimse bilmelerini isterim.
Ben Atatürk'ün bir askeriyim asla teslim olmam ve geri adım atmam.
Bunu bütün dünya ve insanlığa ilan ediyorum.
Sansür, dayatma ve susturma girişimlerine alet olan site, kişi ve zihniyetleri kınıyorum.
Bizim şiir ve yazılarımız sayesinde reklam alarak para kazananların amacı demekki hem bu yolla sömürmek hemde birilerinin çıkarına uygun söz şiir ve yazı yazma beklentisi içerisinde olmaları ikiyüzlülüktür.
Ayrıca yıllardır ülkemizi bu çıkmaza sokan zihniyeti öven her şiir, söz ve yazının sansürlenmediği bir ortam nasıl bir zihniyetin hizmetinde olduğunu da ortaya koymuştur. Böyle bir ortamda olmamak gurur verir bana.
Bir zulmü önleyemiyorsanız o yaşanan zulmü herkese duyurmak bir insanlık görevidir.
Bir insanın fikir ve mücadelesine katılmayabilirsiniz yalnız mücadele hakkını ilkesiz, haksız ve sebepsiz bir adaletsizlik içinde elinden alamazsınız.
Son uyarım şudur bu sitelerde yazılan şiir yazı ve yorumlar bir devrin tarihi ve belleğidir. Bunu yok etmek ayrı bir vicdansızlıktır. Yazı ve şiirlerim bende saklı yalnız yorumlara çok üzüldüm her yorum yapan arkadaşım ve dostuma da dolaylı bir sansür uygulanarak tarihi bir bellek yok edilmiştir.
Edebiyat defterinde ilk hesap açtığım günden bugüne şiir ve yazılarım toplamda bir milyona yakın bir okunma sayısına ulaşmıştı.
Sizlerden ricam bu sitelere çok güvenmeyin şiir ve yazılarınızı özenle başka yollarla saklamaya çalışmanızda yarar var.
??Önder Karaçay??
Mümkün olduğunca da kendini aşarak okumayı denemeli
Makaleyi...
Alışkanlıklar zor terk edilir çünkü...
Bilinen,
"Demokrasiyi ve siyaseti tramvaya benzettiğimiz" gerçeğidir! İstediğimiz durağa yanaştığında inip, kişisel emellere hizmet ettiği gayet aşikardır!
O nedenle "çok fazla parti" yerine,
"Milli, demokratik, eşitlikçi" temellere dayalı bir kaç parti yeterli olmalıdır,
Ama önce
"MİLLİ DEVLET" yeniden inşa edilmelidir!
Tebrikler Önder Kardeşim...
TÜM YORUMLAR (2)