Kendimle başlayacak olursam eğer
Eski bir adamım ben
Çok eski…
Hangi kadrajdan baksanız
Bir nehirdir ömrüm
Batan
Çıkan
Bendinden taşan bir nehir
Ganj kadar kirli
Nil kadar yaşlıyım
Unuttum kaç yaşındayım
Belki sonbahar çocuğu
Belki akrep burcundanım
Bakmayın denizleri pupa yelken gezip
Yıldızlarla fingirdeştiğime
Yalnızlıktan başka limanım yok
Belki Arşipel
Belki Akdenizliyim
Atını hep uçuruma sürmüş ve
Düştüğü her uçurumun çetelesini tutmuş
Sakat süvariyim…
Kum fırtınası eskidi içimde
Belki Kalahari
Belki Gobi
Belki Namib’liyim
Çocuk olmadan büyüdüm
Büyümeden yaşlandım
Karpit kokulu atölyelere hapsolmuş dilsiz bir rüzgar çanı
Başkalarının yamasına teyel yapmaktan
Kendi söküğünü dikemeyen meczup terziyim
Yamalı bir pantolon gibi saklasam da yetimliğimi
Doğum lekesi gibi sırıtır yüzümde babasızlığım
Buruk doğum günlerinin baba’sızı
Annesinin ilk göz ağrısı
Anne annesinin gök gözlüsüyüm
Boşuna kulak kabartmayın
Mübaşirler seslenmez benim adımı
Her gece kurşunlara gelirim de
Hiçbir müezzin okumaz Sela’mı
Issız inzivaların halay başı
Zifir acıların en netameli çığlığıyım
Eski bir adamım ben
Çok eski…
Kimseyi vurmamak için
Kendine çevrilmiş paslı bir namlu
Durağa gelmeden inmek isteyen
Yorgun yolcuyum…
Kayıt Tarihi : 17.5.2025 23:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!