Yıktın yuvanı Şiiri - Yorumlar

Alirıza Aslan
143

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Arılar uçuşur tutmuş kovanı
Ortalık toz duman sarmış obanı
Aman diler arı vurma dumanı
Kaldın karanlıkta yıktın yuvanı

Siyah sünger gözlerine çektiler
Yüreğine kinle nefret ektiler

Tamamını Oku
  • Zerrin Tayfur
    Zerrin Tayfur 28.12.2008 - 19:46

    Sayın Alirıza Aslan Yıktın yuvamı şiiriniz
    muteşem olmuş bir kaç kez okudum.
    Felek nice yuvaları yıktı kül etti sormadan gelir
    alır gider acılara bırakır bizleri

    Tebrikler Zerrin TAYFUR

    Cevap Yaz
  • Afet Kırat
    Afet Kırat 28.12.2008 - 19:15

    gerçkten hoş bir şiir olmuş. bir kaç imla hatası dışında bir şey yok. beğeniyle okudum. tebrikler.

    Cevap Yaz
  • İhsan Ertem
    İhsan Ertem 28.12.2008 - 18:23

    Uyakları ve ses uyumu ile dikkat çeken harika bir şiir...........tebrikler, teşekkürler..

    Saygılar muhabbetler

    Cevap Yaz
  • Fatma Hatun Esen
    Fatma Hatun Esen 28.12.2008 - 17:19

    Yitirdiğimiz değerlerin dile geldiği bu çok anlamlı çalışmanızı kutluyorum.Saygıyla Fatma hatun Esen

    Cevap Yaz
  • Melahat Demir
    Melahat Demir 28.12.2008 - 17:15

    çok çok güzel var olun

    Cevap Yaz
  • Zeynep Nilgün Gökçeöz
    Zeynep Nilgün Gökçeöz 28.12.2008 - 17:07

    Sanki en yakınımızı kaybetmişizde onun feryadı gibiydi..Haklısınız..Neler kaybetmiyoruz her giden günün ardından..Bencil bir dünya doğuyor kimse farkında olmadan..İnsanlar sanki sadece kendileri için yaşıyorlar.....Hakllısınız..

    Kutluyorum..

    Cevap Yaz
  • Gülçin Demirci
    Gülçin Demirci 28.12.2008 - 16:22


    Sevdiğm bir hikayeyi paylaşmak istiyorum,uzun ama çok nitelikli..şiirinizi kutlyorum.saygımla..
    Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters
    ters baktı.
    Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani
    kıyafetli dilencilere
    benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü
    temiz ve
    sağlıklı görünüyordu. 'Sapa sağlam adam gidip çalışacağına
    dileniyor, belki benden daha zengindir' diye düşündü. Zaten canı
    çok sıkkındı,
    birde sinirlenmişti.

    Alaycı bir ses tonuyla:

    - Ekmek parası mı istiyorsun? diye sordu.

    - Hayır çikolata parası lazım!

    Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği
    olan dilencinin hali de
    başka oluyor diye düşündü.

    - Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?

    - Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı
    yeriz, onu da
    bulamadıysak aç yatarız.

    Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini
    anlayamamıştı.

    - Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?

    - Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.

    - Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı
    mısın?

    - Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona
    çikolata
    götürmek istiyorum.

    - Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.

    - O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz
    boyunca ona bir
    kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka
    çikolata götürdüm.
    Çikolatayı çok sever.

    Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam
    karısıyla kavga
    etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da
    binmemiş sahile kadar
    yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa
    eskiden denizi
    seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp
    götürürdü.
    Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek,
    hiçbir şey onu
    rahatlatmıyordu.

    Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. 'Acaba
    söyledikleri gerçek mi,
    yoksa uyduruyor mu' diye düşündü.

    - Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?

    Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus
    cüzdanından başka
    bir şey çıkmadı.

    - Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş
    bulursam yaparım.
    Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş
    bulamadım.

    Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.

    - Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.

    Adam çekingen çekingen oturdu yanına.

    - Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?

    - Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi
    karınlarını
    doyururlar.

    - Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını?


    - Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.

    - Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın
    ömrü en fazla üç
    yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.


    - Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.

    - Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı?
    Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş
    gibisin.

    - Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.

    - Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı
    yıllık evliyim.
    Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga
    ediyoruz. Daha
    iki saat önce kapıyı çarptım çıktım.
    Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu
    değiliz. Senin
    hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?

    - Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her
    şeyim.
    Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı
    paylaştığım insandan daha
    değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada?
    Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında
    hiçbir şey olan.

    - Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden
    şikayet ediyor. Bir
    de fakir olsam kim bilir ne olur?

    - Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu
    hiç
    anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün
    çeşit çeşit yiyecekler
    yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu
    bildiğinde
    ancak mutlu olur.

    - Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu?

    - Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim
    için ne kadar
    değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.


    - Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?

    - Küçük kızı severek.

    - Küçük kız mı? Hangi küçük kız?

    - Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir
    küçük kız vardır.
    O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını
    da o kadar mutlu
    edersin.

    - Nasıl yani?

    - Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün.
    Küçük kızlar hep
    beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya
    bayılırlar.
    Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük
    kızlar hep prenses
    olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz
    şımartılmak isterler.
    Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz
    küçük kızlar.
    Öyle değil mi?

    - Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her
    akşam boynuma
    sarılır 'babacığım beni ne kadar seviyorsun? ' diye sorar.
    Giysisini
    değiştirdiği zaman etrafımda 'Baba güzel olmuş muyum? ' diye
    sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. ' Harikasın prenses gibi
    olmuşsun'
    demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.

    - İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli
    yaşındaki karıma
    böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da
    yaşarsak ben ona böyle
    davranmaya devam edeceğim. Ona
    'bebeğim' diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. 'Bebeğim bana bir
    çay yapar
    mısın? ' dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu
    görmelisiniz.

    - Hiç kavga etmezmisiniz siz?

    - Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp
    barışmanın tadı
    ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla
    barışmak için uğraşmak
    ayrı bir keyif verir bana.

    - Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok
    onda.

    - Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye
    utanırlar. En ciddi
    yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter
    ki sen o tatlı
    kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla
    aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep
    kuşkuyla bakar.
    Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kırılırlar.
    Çok narindir
    onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak
    dokunuşları severler.

    - Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim
    bilmiyorum. Bazen

    Cevap Yaz
  • Yıldırım Yorulmaz
    Yıldırım Yorulmaz 28.12.2008 - 16:21

    SİTEMKAR ŞİİRİNİZLE HÜZÜNLENDİM.

    KALEMİN DAİM OLSUN DOST

    Cevap Yaz
  • Ünal Beşkese
    Ünal Beşkese 28.12.2008 - 16:18

    Güzel şiirdi Alirıza Bey,
    İçeriği ise,inşallah sadece şiirle ilgilidir derim.
    Kutlarım sizi ve bu güzel şiirinizi,
    saygılarımla,
    Ünal Beşkese

    Cevap Yaz
  • Hasan Karabay
    Hasan Karabay 28.12.2008 - 16:15

    kutlarım arkadaşım güzel bir şiir olmuş akıcı su gibi akıyor okurken saygılar hasan karabay

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 68 tane yorum bulunmakta