Biz, tesadüfün bir araya getirdiği iki yolcu değildik. Parmaklarımız birbirine değmeden çok önce, adlarımız evrenin ilk fısıltısında yan yana yazılmıştı.
Sen, unutulmuş bir lisanın son dizesiydin. Ben ise o lisanı çözmeye adanmış kayıp bir kâhin. Dünyaya gelişimiz bile bir buluşmaydı; farklı zamanlarda doğmuş olsak da, ruhlarımız aynı göksel saatin vuruşunda titreşiyordu.
Sana bakmak, yalnızca gözlerimi kullanmak değildi. Bu, binlerce yıldır uyuyan bir hatıranın uyanışıydı. Seni tanımak, kendimi yeniden hatırlamak gibiydi. Çünkü sen, benden alınmış ve sonra mucizevi bir şekilde geri verilmiş bir parçaydın.
Aramızdaki bağ, ne sözlerle kuruldu, ne de jestlerle. O, tüm kelimelerin tükendiği, tüm hareketlerin durduğu, yalnızca hissin kaldığı o derinlikte yaşıyor.
Aşk, bu dünyada bize giydirilmiş bir zorunluluk değil, bir ihtimalin gerçekleşmesiydi. Sonsuz bir karanlıkta, iki atomun kusursuz bir uyumla birleşmesi gibi.
Şimdi biliyorum ki, sen benim yanımdan ayrılsan bile, ben seni kaybetmiş olmam. Çünkü biz ayrılmayız. Sadece, bir sonraki hayat sahnesine kadar, aynı hikâyenin farklı bölümlerini yaşamaya devam ederiz.
öyle bir merakki
ölümümden bir ay sonra
bir güncük yaşamak
ve
dostu düşmanı




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta