Düş tahtından düşürür
Bir beter hastalık insanı
Fransızca öğrenmediğine yanarsın
Saltanatındayken tüm dillerin
Ölüm o kadar da kötü olamaz diyorum
Çıkışın tükendiği
Nefesin lüzumsuz geldiği şu kocaman daraltan boşlukta
Sebeplerin ve sonuçların gereksiz matematiğinde boğulmadan
Hatırlamıyorum
Ne zaman düştüm?
Ne zaman öğrendim
Kırıklarımı toplayamadan doğrulmayı?
Seni de ürkütüyor mu gerçeğin?
Ele avuca sığmaz, hayretlik ruhunun enerjisi ışırken.
Bir ileri bir düş, bu hayat dediğin.
Her şey bir adımla başlar diye çıktığın yollar var ya hani…
Akıbet, bu kadar yakın ve bir o kadar da uzakken.
Tam ortasındayım
Muhatabı, silahı görünmeyen
Kansız savaşın.
.
.
Yanmaz diyordun ya ötekiler gibi
Uğuldayan rüzgârlarla korlanan
Kıvılcımları düşen gözlerde
İçi yaş sevdalar
Git geldiğin yer bekler
Bahar açmış birkaç ağaç arasından yürüdüm bugün
Her yanı salkım saçak, yeni kokan
Bir küçük serçe sesleniyordu dalından
“Ah ne güzel bir an”
Ufacık kadrajında kameranın fakir kalıyordu zaman
Saklamak arzusuyla deklanşörüne bastığım
Büyük laflar bezemek
Bezememek lâzım
Hayat
Aşk
Doğrular
Yanlışlar
Gök gürledi
2 kedi başbaşa verdi
Korkuları sehpa altına gizlendi
Oysa sevmezlerdi birbirlerini
Korkuymuş birleştiren
Gecenin bir yarısı
Israrla takip ediyorum şiirlerini. Siteye şiir eklemediği gün kendi kendime neden eklemediki sinirlendiğim nadir şairlerden biri. Güzel yazıyor.. Alıştıktan sonra tarzına bırakamıyorsunuz... Tebrikler Yasemin Hanım...