Dökülmelerinden geçtiğim nehirlerin sunağından akar sözlerim
Damla damla “sen” diyemeyişlerimle denizlerinde vurgun yerim
“kahretsin” deyişlerimle boğulduğum sularda
Olta ucunda balık olmaktı dileğim
Tanrılar dağının eteklerinde savrulan hayaletim
Yeni bahar güneşinde
Bilemezsin köy şairlerinin
Yinelenen aşkını
Sulara kapılmışçasına coşkun
Bereket toplarken buğday tanesi
Ve sen döndün
Ve ben gömdüm kederi
Ve bir rüya
Ve bir hayat
Ve doğurmaktı gerçek
Hislerini paçavra eder
Delilik hali yedi yirmi dört.
Külahta bin türlü Mevlut şekeri
Birbirine doğru uçan iki kuş vardı sazlıklardan
Kördüler besbelli
Ayazdan sesleri yitmiş, telekleri tel teldi
Arada telefon tellerine takılıp dinlenirlerdi
Süzülmeler hep cesaretten
Hep o mesnetsiz ama 'gerçek' arzudandı
Aydan sabahlarda kör aynalar
Sırından sızıyor yorgun damarlar
Şafak çözen sızıntılar gamsız
Azım çokum, “bir” derler ki
“Ben” varım...
Salsam suretimi mahşerimden
Kalbur tümsek tepelerinden
Oynatabilir misin
Yarınlarımı yerinden?
Düşüyor topallığım
Dizip de geçmişi
Boynumda
Uzun ipliğin ilmeklerine
Salkım saçak
Oturtup hataları
Dokunmaktan, tatmaktan, için için titreyerek bakmaktan
Mavi bakışlarının altında mest olmaktan taşındı bugün
Çok ama çok hassas,
Taş zuhurunda daimi olan pamuk kalbim.
Sana ne mi kaldı?
Hep başa en başa
Sevilen eller boş
Sayamaz kaç parmak
Uzaktaki ten midir
Dokunulmayan
Anla
Israrla takip ediyorum şiirlerini. Siteye şiir eklemediği gün kendi kendime neden eklemediki sinirlendiğim nadir şairlerden biri. Güzel yazıyor.. Alıştıktan sonra tarzına bırakamıyorsunuz... Tebrikler Yasemin Hanım...