Evvel zamanların içinden geldiğinizde geç kalmıştınız zamana.Vedaların çekilmek için doğurulduğunu bilmeden döllediniz birbirinizi.Hastalık kapabilirdi suyun yüzeyi,ellerinizi derine daldırmaktan kaçındınız.
Gözlerinize kara peçeler sapladınız sonra ‘Gözüm kes’ dediniz.Duydu hecelediklerinizi sokak lambaları,pervaneler,dalgakıranlar.Yan mahallede altı yıldızlı otel lobilerinde makas kesiyordu jetokainli dudakları…Yığınla korkusuzluk vardı yaya geçitlerinin beyaz badanalarına basan sarhoş adımlarında…Yağmurun yağacağını haber veren çocuklar ellerini ovuşturmaktaydılar..
Yorgansız dalmaya çalışıyordunuz ayrı odalarda uykulara…Kasıklarınızın arasına sıkıştırdığınız elleriniz uslanmışlardı.Barikatlara takıldı soluğunuz.
Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Devamını Oku
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik



