İstanbul…
Vakit gündüz, soğuk, ayaz.
Dünün bakiyesi yeryüzü
Ve öfkesinden bahtiyar
Kara gri gökyüzü
İstanbul…
Yıl 2003
Beyoğlu’nda bir sinema:
Bembeyaz bir ışığın
Önünde akan slaytlar;
Dolbi dijital, yüksek çözünürlük,
Gümüş perdede bir korku filmi var.
Hep olmak istediğin
Vardır ya biri
Birde olduğun biri
Ne ikisinin arası
Ne birinden biriyim
Aynaya bakarken değil bu his
Sesinden
Tahmin etmek gibi
Tadını karpuzun
Ve üstünde yürüyerek
Bizden uçan tozun
Aradığım tatlı hayat
Sevmek ürpertiyor görmeyince
Konuşmak fuzuli duyulmayınca.
İçin için yanan güneşim,
Gördüğümü duymuyor,
Dokunduğunu yaksa da:
İçimi ısıtıyor dokunmasam da
Tabi her gün başka başka
Mutlu hâlimi yaşarım da
Mutsuz olunca yazarım.
Şu an
Bu kalemin değdiği bu an
Sıkılmaktayım
Yeni gönül oyunu
Yine aynı terane
Kalbi iyi oyuncu
Bin karılı kerhane
Bana aşık olursan, aşkını
Sana aşık olursam hayatı severim.
Bana aşkı öğret:
Evreni önüne sereyim...
Aşkı bilen bir tek kadın kalmadığında
Hadi günleri aydınlatıyor
Bu cancanlı heceler.
Nasıl olacak peki iyi geceler?
Düşün ki sesten hızlı bir uçaktasın
Ne günler vaktinde yaşanıyor
Ne de vakitsiz geceler.
“Sen kimseye uyma
Bu dünya bizim evimiz
Biz kurduk biz yok ederiz
Sen sadece kendini kurtar
Sen var oldukça dünya var.



-
Meryem Karaoğlu
Tüm Yorumlaryağmur bey şiirleriniz güzelde birazda aşkı anlatsanız daha güzel şeyler çıkacak bence