AZAP
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. ÂLİ İMRÂN - 185
Soğuk bir kış sabahıydı,
İnsanlar işlerine gidiyordu,
Biraz hüzün, biraz neşe,
Biraz kül, biraz ateş.
Biraz yağmur, biraz güneş
Karıştırıyorum hepsinden birkaç ölçek.
Alın işte, size mutluluk reçetem.
Yarına çıkmaya senedim olmasa da,
Gözlerinin karasıydı karalanan
Sen ak ve pak,
İçin dışın bir.
Yüreğin pamuk misali yumuşak.
Senin kitabında “ sevgi” tükenmiş,
Kalmamış sende de son eseri.
Ey gönül….
Çok şey var söyleyecek,
Dünden kalan kırıntıları bir toplayabilsek.
Çok şey var anlatacak,
Yarına inat, bugün söylenecek…
Nerden geldik, nereye gidiyoruz,
Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak! ’ Bilirsiniz, tuvalet mevzuunda söylenmiş meşhur bir atasözümüzdür. Gittiğimiz her yerde gözümüze sokarcasına kocaman bir yazıyla yazmışlardır. Aslında şunu demek istemişlerdir yazanlar: ’’Hani bize zahmet olmasın sizin pisliklerinizi temizlemek... Usturuplu işeyin, sağa sola sıçratmayın,alın elinize fırçayı, sifonu da çekmeyi unutmayın.’’
Bir de ’ Arızaladır, kullanmayınız.’ yazısına rastlarsınız. Arızalı falan değildir, girin rahatça görün işinizi. Yol geçen hanına dönmesin diye bulunan pratik ama bana göre modası geçmiş inandırıcı olmayan bir yazıdır bu. Şu ana kadar, bu yazıdaki gibi gerçekten de arızalı olanına rastlamadım.Paşalar gibi girdim içeri, işedim, sifonu çektim, çıktım. Hem de buralarda işemesi daha rahat oluyor, arızalı diye hiç kimse uğramıyor, ne güzel, şahsıma mahsus tuvalet gibi...
Misafirlikte durum nasıldır peki? Hiç bir ev sahibi tabii ki ne yazılı ne de sözlü böyle bir uyarıda bulunmaz. ’ Yasak hemşerim. Giremezsiniz. ’ diyemez ama, misafir, tuvalete girip de,ortalığı kirletecek diye ödü kopar. Kendi pisliğimiz yetmezmiş gibi, bir de bu misafir çıktı başımıza diye düşünür.Hele yatılıysa bu misafir, eyvahlar olsun, bir de tuvalet sırası bekle işin yoksa. Hele bir de duş falan alacaksa, kim ister ki duş kabinine girilmesini.Asil türk milleti yine de misafirperverdir, kıymetinizi bilin, uçakta kokpite girmek bile yasakken, siz adamların yatak odasına bile giriyorsunuz.Örneğin benim durumum, bakın anlatayım:
O kadar yol gitmişim, adresi bulana kadar kan ter içinde kalmışım, bir de yolda sıkışmam mı?
Kendime çok sordum da çıkartamadım,
Aklımda, kurşun gibi yakıcı bakışı kaldı,
Çok uzun zaman oldu, adını bile hatırlayamadım,
Sendeledim,düştüm yere, doğrulamadım.
Nazlı gülümdü, bir içim su gibiydi,
Sahte yüzlerinde maskeler vardı,
Hal hatır sorup, gülerken ısırdılar,
Bakar körmüşüm, bütün suç benim…
Kalan sermayem dik duran onurum,
Eğilmez baş benim…
Seni önce ben sevdim, bahardın,
Bir içim su gibiydin, sımsıcaktın,
Sen de sevince iyice güzelleştim,
Beni görenler tanıyamadı,
Dediler, ay gibi parlamış yüzün,
Sen ne güzel bir adam olmuşsun,
Duygunun bedeli yoktur,
Paha biçilemez,
Sevgi, aşk, özlem,
Hepsi binlerce yürek demek,
Kalpsizlere bunu kanıtlamaya yok gerek!
ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam)
Doğum tarihi: 29 Ekim 1943
Ölüm tarihi : 15 Ekim 1986
Ela gözlerine kurban olayım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!