Unutulamıyacağını iddia eden şarkılar unutursun diyenlerden çokmuş.. :))
Arka arkaya düşüverdi aklıma ve dilime... Oooo sürüsüne bereket valla... :))
Kalbe dolan o ilk bakış unutulmaz unutulmaz
Sevda ile ilk uyanış unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim
Birkaç mektup birkaç resim
Yıllar geçse o bir isim
Unutulmaz unutulmaz
Sahil boyu boş yamaçlar isim yazılan ağaçlar
Öpülen, koklanan saalar unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim
Birkaç mektup birkaç resim
Yıllar geçse o bir isim
Unutulmaz unutulmaz
Kah gülünür kah ağlanır, yollar gurbete bağlanır
İnsan unuturum sanır unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim
Birkaç mektup birkaç resim
Yıllar geçse o bir isim
Unutulmaz unutulmaz
Bugün şarkı türkü şiir günüm galiba.. :)) her terim aklıma böyle bişey getiriyor..... Aşağıdaki türkünün sözleri yanlış hatırlamıyorsam Abdurrahim Karakoç' tan olacaktı.... :))
Unutmak kolay mı? ' deme,
Unutursun Mihriban'ım
Oğlun kızın olsun hele,
Unutursun Mihriban'ım.
Zaman erir kelep kelep.
Meyve dalında kalmaz hep
Unutturur bir çok sebep,
Unutursun Mihriban'ım.
Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide
Beni değil, kendini de
Unutursun Mihriban'ım.
Yıllar sineye yaslanır;
Hatıraların paslanır,
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun Mihriban'ım.
Gün geçer, azalır sevgi;
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil, yarın belki,
Unutursun Mihriban'ım
Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban'ım.
Haydi de bizim evdeeee şeker de lokum badeeem vaar badeeem var..... türküsünü çağrıştırıyor.. :))
bunlar da yoksa eve bir kelebek yada pul kolleksiyonu tedarik etmek lazım... :))))
Çarpmış,
Paramparça etmiş,
Kara sütü, kara sevdayla seni...
Ve kara memelerinde dişlerin asi,
Karadır, upuzun yattığın gece,
Felek, ah ettirir, boynun kıl - ince...
Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde
Sızlar bir yerlerin
Adsız ve kayıp
Sızlar, usul-usul, dargın,
Ve kan tadında bir konca,
Damıtır kendini mısralarınca...
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi kalemin yazısı,
Zorlu yazısı,
Belanda?
Anadan doğma nişan mı,
Sütlü barut damgası mı,
Bir gece parçası mı kaburgandaki?
Kız kakülü, ne hal eylermiş teni,
Ellerin, deli hoyrat,
Ellerin, susuz, yangın.
Ellerin ooooy alarga...
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi güzelin diş yeri,
Mavi diş yeri,
Sevdanda?
Vurmuş,
Demirlerin çapraz gölgesi,
Alnın galip ve serin.
Künyen çizileli kaç yıldız uçtu,
Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti,
Gelmemiş, kimselerin...
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi zehirin meltemi,
Saran meltemi,
Hülyanda?
Hakikatli dostun muydu,
Can koyduğun ustan mıydı,
Bir uyumaz hasmın mıydı,
'Ooooof' de bunlar olsun muydu?
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi kahpenin hançeri,
Saklı hançeri,
Yaranda?
Günah diye bişey varsa; bende en uçlarda ve keskin çağrışımlar yapar.. Bu keskinlik yüzünden de kan kırmızı olduğunu düşünürüm renginin...
Ama bunu ille de siyahtan beyaza bir renk skalasında değerlendireceksek...; Uç oluşu ve keskinliği yüzünden siyah yada beyaz olmalı gibi sanki....
GRİ ise bütün yumuşaklığı, esnekliği, hoş görüsü, sevecenliği ve çoğul bakış açısıyla olsun olsun da sevabın rengi olsun........diye düşünüyorum.. :))
90 lı yılların sonlarıydı sanırım... Kafayı taktığım bir goblen yüzünden kırmızının olmadık bir tonunda ipek nakış ipliği bulmak umuduyla, Zafer çarşısına, meşhur İpekçi Cemal'e gitmiştim.. Çarşıdan içeri girdiğim anda çok güzel bir müziğin sihrine kapıldım.. Bir ege türküsüydü ve bir tenor söylüyordu... Müziğe kitlenerek / sesime gel tarzında / hipnotize olmuş gibi burnumun doğrusuna, kaset-kitap satan dükkanlardan birine daldım... Burada mı çalıyor bu diye sordum.. Evet dediler.. Peki bitane satın alabilirmiyim dedim Elbette deyip bana sevda türküleri adlı o muteşem kasedi verdiler..
Bekir Küçükay'ın gitarla eşlik ettiği şarkıları muhteşem bir tenor, Ömer Yılmaz söylüyordu.. Ankara devlet opera ve balesinde birkaç kez canlı izlemek ayrıcalığına eriştiğim o güzel ses yani.. Türküler çok sevdiğim çok özel türkülerdi.. Ömer Yılmaz inanılmaz güzel yorumluyordu... İstanbul Devlet konservatuvarında öğretim üyesi olan Bekir Küçükay'da gitarıyla mükemmel bir katkıda bulunuyordu...
Ogünden bugüne bu albümün kaset ve CDlerinden kaç tane aldım, kaçtanesini yakın dostlara kaptırıp tekrar yenisini aldım hiç hatırlamıyorum..
Pazar günü televizyonda tembel tembel zap yaparken birden gözüme takıldı.. Ömer Yılmazla ilgili bişeylerin anlatıldığı bir programdı.. Kulak kabartınca öğrendim ki 7 nisanda hemde daha 53 yaşındayken kaybetmişiz onu...:((
haziranda ölmek.... demişti Hasan Hüseyin bir şiirinde...:((nisan haziranı geçer oldu bu bakımdan.....
Her fenerliye söylerim çoğunlukla... :)) Oh kızdıracak bi konu çıktı diye... Ama söz konusu olan cim bom fener derbyleri olunca kızan yada kızdırılan taraf olmaktan kurtulamıyorum bir türlü...:((
Eh napalım bu da kader demek ki... :))
4-0 dan bikaç gün önce gruplardan birine bir yazı gelmişti.. Yanlış hatırlamıyorsam mesaj yaklaşık olarak şöyle bitiyordu...;
''Şimdi cim bomlular bilmem kaç yüzüncü kere yine uefa kupasını hatırlatıp onunla övünecekler'' gibi bişey di işte...
6-0 ı anıp gülümsedim... :)))
E şimdi bi de nur topu gibi bi 4-0 ınız oldu... :)) Altalta toplarsak 10- 0 eder hatta... :)) Buda fenerlilerin çoğuna (genelleştirmeyeyim) 10x10=100 yıl kadar yeter... :)) Allahtan pendikten daha fazla maçı oluyo fenerin cimbomla.. :))
Ama ben yinede, şampiyonlar liginde bir fener maçı olduğunda, karşı takımı tutmayan bir cim bomlu olarak, umarım ve dilerim kiiiiiiiiiii;
fener bize yaptığı hırsı bize topladığı enerjiyi aklı ve oyunu avrupa maçlarında gösterip göğsümüzü kabartsın.. Vizyon ve hedeflerini cimbomla sınırlamayıp avrupa başarıları göstersin...Biz bile yıllar yılı övünelim avrupadaki İKİNCİ türk takımımız diyerekten fenerle... :))))
Not: kızmak kızdırmak kızdırılmak söz konusu olduğunda hitlerin yanıda fenerin esamesi mi okunurmuş ayol... :))))
Seviyorum suskunluğunu, sanki sen
yokmuşçasına burada
duyarsın beni uzaktan, dokunmaz sana sesim.
Uçup gitmiş gibi gözlerin
ve ağzın bir öpüşle mühürlenmiş.
Seviyorum suskunluğunu, çok uzakta
görünüyorsun
Sanki yas tutuyorsun, kumrular gibi cilveleşen
kelebek benzeri.
Uzaklardan duyuyorsun beni, ulaşmıyor sana sesim.
Bırak da varayım dinginliğine sessizliğinde.
Ve konuşayım sessizliğinle
bir lamba gibi parlak, bir yüzük gibi yalın.
Gece gibisin, suskunluğun ve takım yıldızlarınla
Yıldızlarınki gibidir sessizliğin, öyle uzak, önyargısız.
Seviyorum suskunluğunu, sanki sen yokmuşçasına burada
uzakta ve hüzün dolu, sanki ölmüşsün gibi.
İşte o zaman bir sözcük yeter
Uçarım, uçarım sevinciyle yaşadığının.
Kıymalısı tercihimdir....)))
Zaten ben de enginardan sıkılmıştım..Hem mod da haklı olarak silmiş bilmem kaçıncı enginar savaşlarını... :)))
Evet tarifleri alalım ustalarından.....
İlk enginar NASIL'ı benden olsun o zaman... :))
Şimdiiiiii
Önce enginarlar (kararmasın deyuu) tuzlu limonlu suda pişirileee.....
Sonraaaa kabukları çıkarılmış domatesler küp küp doğranaaa....
Soğanlar küp küp doğranıp yağda pembeleşe ve küp küp doğranmış domatesler ve sebzenin suyu üzerine ilave edileeee......
Bi taşım kaynatılaa ve ocaktan alınaa....
2 adet portakal soyula ama baş ucuna koyulmayaa.. O da küp küp doğranaaa.... Tuz, karabiber, toz şekerle beraber domatesli sosa karıştırılaaa ve enginarların içi doldurulaa... :)) damak zevkine göre sosa sarımsak eklenebülüüüür.....(deniz kenarında iseniz sarımsaklar deniz suyuyla dövüleee)
Üzeri ince kıyılmış maydanoz dereotu ile süsleneee....
Afiyet bal şeker olaaa... :))))
Tuttum ben bu gün işini... :))))
Radyo düğmesi mi bu.. :)) Biraz açalım da biraz sevelim.. Düğmeyi sonuna dayayıp bangır bangır sevelim.. Kapatalım hiç sevmiyelim.. Herhangi bir duygumuz yokken düğmeyi açıp sevmeye başlıyalım.. vs... :))
bağlanmamak, sahiplenmemek ve dee ait olmamak konusuna tamamen katılıyorum daaa...; Az sevmek nası olacak onu anlamadım.. Sevmek iradeye bağlı bir eylem değil ki azı çoğu olsun....? ? ..! !
Kalbim yine üzgün, seni andımda derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Y.K.B.
Bir çeşit hazım sorunudur...
3 çeşidi bulunur;
1- Bağırsakta olanı ki; diyet ve ilaçla tedavi edilebilir..
2- kafada ve kalpte olanı ki; tedavisi acık zor
3- karakter ve kişilikte olan ki; umutsuz vaka.......... :))
unutulmaz
03.05.2006 - 14:32Unutulamıyacağını iddia eden şarkılar unutursun diyenlerden çokmuş.. :))
Arka arkaya düşüverdi aklıma ve dilime... Oooo sürüsüne bereket valla... :))
Kalbe dolan o ilk bakış unutulmaz unutulmaz
Sevda ile ilk uyanış unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim
Birkaç mektup birkaç resim
Yıllar geçse o bir isim
Unutulmaz unutulmaz
Sahil boyu boş yamaçlar isim yazılan ağaçlar
Öpülen, koklanan saalar unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim
Birkaç mektup birkaç resim
Yıllar geçse o bir isim
Unutulmaz unutulmaz
Kah gülünür kah ağlanır, yollar gurbete bağlanır
İnsan unuturum sanır unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim
Birkaç mektup birkaç resim
Yıllar geçse o bir isim
Unutulmaz unutulmaz
mihriban
03.05.2006 - 14:20Bugün şarkı türkü şiir günüm galiba.. :)) her terim aklıma böyle bişey getiriyor..... Aşağıdaki türkünün sözleri yanlış hatırlamıyorsam Abdurrahim Karakoç' tan olacaktı.... :))
Unutmak kolay mı? ' deme,
Unutursun Mihriban'ım
Oğlun kızın olsun hele,
Unutursun Mihriban'ım.
Zaman erir kelep kelep.
Meyve dalında kalmaz hep
Unutturur bir çok sebep,
Unutursun Mihriban'ım.
Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide
Beni değil, kendini de
Unutursun Mihriban'ım.
Yıllar sineye yaslanır;
Hatıraların paslanır,
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun Mihriban'ım.
Gün geçer, azalır sevgi;
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil, yarın belki,
Unutursun Mihriban'ım
Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban'ım.
aslan sütü
03.05.2006 - 13:42İçmesinin bilene
Zevk-u sefadır.
İçme'yi bilmeyene
Cevr-ü cefadır rakı.
Bir münasip mikdarı
Muhabbet anahtarı
Kaçırırsan ayarı
Can'a ezadır rakı.
Ne dert kalır, ne keder,
İçeni mes'ut eder.
İçebilirsen Eğer
Ruhu ciladır rakı.
Ham ervahsan yanaşma
Arif'sen ondan şaşma,
İç ama, haddi aşma
Ferahfezadır rakı.
Yarattığı ahengi,
Ne saz verir ne çengi,
Terbiyenin mihengi
Dense sezadır rakı.
Beyaz peynir, domates,
Yanına bir kavun kes,
Çiğ köfteyle ne enfes
Bir iptiladır rakı.
Biraz tuzlu leblebi,
Kadehin billur leb'i,
Dudakları öpmeli,
Yoksa hebadır rakı.
Ehli kemal olana
Zevkle hem'hal olana,
Sohbette tad bulana,
Yar'ı vefadır rakı.
Misten ala kokusu,
Ana sütü gibi su,
Şu ki sözün doğrusu
Müstesna ma'dır rakı.
Dost bezminde sohbette
Neşe-i muhabbette
Her manevi lezzete
Bir vasıtadır rakı.
Nükte, cinas anlayan
Ahengi-i bezm'e uyan,
İçip zırvalamayan,
İşte o'nadır rakı.
Eşek içince zırlar,
Köpek içerse hırlar
Kedi içse tırmalar,
İnsanlar'adır rakı.
Al kadehi eline,
Dokun gönül teline,
Muhabbet alemine,
Bir merhabadır rakı.
Adabı, erkanı var,
Zamanı mekanı var,
Kimin ki iz'anı var,
O na şifadır rakı.
Gönül dargınlarına,
Vefa kırgınlarına,
Hayat yorgunlarına,
Haza devadır rakı.
Mirkelamoğlu der ki:
Had bilmezsen eğer ki,
Öyle rüsva eder ki,
Başa beladır rakı.
İnternette buldum bu şiiri.. :)) Son kıtadan anlaşıldığına göre mirkelam oğlu mahlaslı biri yazmış.. yazanın tam adını bulamadım ama... :)))
bu eve gelen ilk kiz sensin
03.05.2006 - 13:04Haydi de bizim evdeeee şeker de lokum badeeem vaar badeeem var..... türküsünü çağrıştırıyor.. :))
bunlar da yoksa eve bir kelebek yada pul kolleksiyonu tedarik etmek lazım... :))))
Emmoğlu
03.05.2006 - 11:30Cem Karacanın ve Ruhi Su'nun o tok ve akan sesleriyle dolu dolu söyledikleri o güzel türkü... :))
Şu urfanın kızları
Ah leylim emmoğlu
Kibritsiz kandil yakar
Emmoğlu
Emmoğlu ele benzer emmoğlu
Boyu fidana benzer emmoğlu
Kara
02.05.2006 - 15:42Çarpmış,
Paramparça etmiş,
Kara sütü, kara sevdayla seni...
Ve kara memelerinde dişlerin asi,
Karadır, upuzun yattığın gece,
Felek, ah ettirir, boynun kıl - ince...
Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde
Sızlar bir yerlerin
Adsız ve kayıp
Sızlar, usul-usul, dargın,
Ve kan tadında bir konca,
Damıtır kendini mısralarınca...
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi kalemin yazısı,
Zorlu yazısı,
Belanda?
Anadan doğma nişan mı,
Sütlü barut damgası mı,
Bir gece parçası mı kaburgandaki?
Kız kakülü, ne hal eylermiş teni,
Ellerin, deli hoyrat,
Ellerin, susuz, yangın.
Ellerin ooooy alarga...
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi güzelin diş yeri,
Mavi diş yeri,
Sevdanda?
Vurmuş,
Demirlerin çapraz gölgesi,
Alnın galip ve serin.
Künyen çizileli kaç yıldız uçtu,
Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti,
Gelmemiş, kimselerin...
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi zehirin meltemi,
Saran meltemi,
Hülyanda?
Hakikatli dostun muydu,
Can koyduğun ustan mıydı,
Bir uyumaz hasmın mıydı,
'Ooooof' de bunlar olsun muydu?
De be aslan karam,
De yiğit karam,
Hangi kahpenin hançeri,
Saklı hançeri,
Yaranda?
Ahmet ARiF
günahın rengi
02.05.2006 - 15:28Günah diye bişey varsa; bende en uçlarda ve keskin çağrışımlar yapar.. Bu keskinlik yüzünden de kan kırmızı olduğunu düşünürüm renginin...
Ama bunu ille de siyahtan beyaza bir renk skalasında değerlendireceksek...; Uç oluşu ve keskinliği yüzünden siyah yada beyaz olmalı gibi sanki....
GRİ ise bütün yumuşaklığı, esnekliği, hoş görüsü, sevecenliği ve çoğul bakış açısıyla olsun olsun da sevabın rengi olsun........diye düşünüyorum.. :))
yıldönümü
02.05.2006 - 15:13nisan...((:......)) :
Ömer Yılmaz
02.05.2006 - 13:39Zülüf dökülmüş yüze
Kaşlar yakılmış göze
Usandım bu canımdan (aman aman)
Derdinle geze geze
7 nisan 2006
Söylediği türküler ve o güzel aryalar kadar güzel ışıklar diliyorum...
sevda türküleri
02.05.2006 - 13:2090 lı yılların sonlarıydı sanırım... Kafayı taktığım bir goblen yüzünden kırmızının olmadık bir tonunda ipek nakış ipliği bulmak umuduyla, Zafer çarşısına, meşhur İpekçi Cemal'e gitmiştim.. Çarşıdan içeri girdiğim anda çok güzel bir müziğin sihrine kapıldım.. Bir ege türküsüydü ve bir tenor söylüyordu... Müziğe kitlenerek / sesime gel tarzında / hipnotize olmuş gibi burnumun doğrusuna, kaset-kitap satan dükkanlardan birine daldım... Burada mı çalıyor bu diye sordum.. Evet dediler.. Peki bitane satın alabilirmiyim dedim Elbette deyip bana sevda türküleri adlı o muteşem kasedi verdiler..
Bekir Küçükay'ın gitarla eşlik ettiği şarkıları muhteşem bir tenor, Ömer Yılmaz söylüyordu.. Ankara devlet opera ve balesinde birkaç kez canlı izlemek ayrıcalığına eriştiğim o güzel ses yani.. Türküler çok sevdiğim çok özel türkülerdi.. Ömer Yılmaz inanılmaz güzel yorumluyordu... İstanbul Devlet konservatuvarında öğretim üyesi olan Bekir Küçükay'da gitarıyla mükemmel bir katkıda bulunuyordu...
Ogünden bugüne bu albümün kaset ve CDlerinden kaç tane aldım, kaçtanesini yakın dostlara kaptırıp tekrar yenisini aldım hiç hatırlamıyorum..
Pazar günü televizyonda tembel tembel zap yaparken birden gözüme takıldı.. Ömer Yılmazla ilgili bişeylerin anlatıldığı bir programdı.. Kulak kabartınca öğrendim ki 7 nisanda hemde daha 53 yaşındayken kaybetmişiz onu...:((
haziranda ölmek.... demişti Hasan Hüseyin bir şiirinde...:((nisan haziranı geçer oldu bu bakımdan.....
kızmak
01.05.2006 - 17:40Her fenerliye söylerim çoğunlukla... :)) Oh kızdıracak bi konu çıktı diye... Ama söz konusu olan cim bom fener derbyleri olunca kızan yada kızdırılan taraf olmaktan kurtulamıyorum bir türlü...:((
Eh napalım bu da kader demek ki... :))
4-0 dan bikaç gün önce gruplardan birine bir yazı gelmişti.. Yanlış hatırlamıyorsam mesaj yaklaşık olarak şöyle bitiyordu...;
''Şimdi cim bomlular bilmem kaç yüzüncü kere yine uefa kupasını hatırlatıp onunla övünecekler'' gibi bişey di işte...
6-0 ı anıp gülümsedim... :)))
E şimdi bi de nur topu gibi bi 4-0 ınız oldu... :)) Altalta toplarsak 10- 0 eder hatta... :)) Buda fenerlilerin çoğuna (genelleştirmeyeyim) 10x10=100 yıl kadar yeter... :)) Allahtan pendikten daha fazla maçı oluyo fenerin cimbomla.. :))
Ama ben yinede, şampiyonlar liginde bir fener maçı olduğunda, karşı takımı tutmayan bir cim bomlu olarak, umarım ve dilerim kiiiiiiiiiii;
fener bize yaptığı hırsı bize topladığı enerjiyi aklı ve oyunu avrupa maçlarında gösterip göğsümüzü kabartsın.. Vizyon ve hedeflerini cimbomla sınırlamayıp avrupa başarıları göstersin...Biz bile yıllar yılı övünelim avrupadaki İKİNCİ türk takımımız diyerekten fenerle... :))))
Not: kızmak kızdırmak kızdırılmak söz konusu olduğunda hitlerin yanıda fenerin esamesi mi okunurmuş ayol... :))))
Ali Ekber
26.04.2006 - 13:16Sazın büyük üstadı sustu...
Yad etmek ve muteşem bir bağlama resitali için aşağıdaki link'e gidip sesi açın....
http://home.arcor.de/aliekbercicek/
acı çekiyormuş gibi yapmak
24.04.2006 - 18:03Mutluymuş gibi yapmak kadar zor değil...:! !
suskunluk
22.04.2006 - 11:34Seviyorum Suskunluğunu
Seviyorum suskunluğunu, sanki sen
yokmuşçasına burada
duyarsın beni uzaktan, dokunmaz sana sesim.
Uçup gitmiş gibi gözlerin
ve ağzın bir öpüşle mühürlenmiş.
Seviyorum suskunluğunu, çok uzakta
görünüyorsun
Sanki yas tutuyorsun, kumrular gibi cilveleşen
kelebek benzeri.
Uzaklardan duyuyorsun beni, ulaşmıyor sana sesim.
Bırak da varayım dinginliğine sessizliğinde.
Ve konuşayım sessizliğinle
bir lamba gibi parlak, bir yüzük gibi yalın.
Gece gibisin, suskunluğun ve takım yıldızlarınla
Yıldızlarınki gibidir sessizliğin, öyle uzak, önyargısız.
Seviyorum suskunluğunu, sanki sen yokmuşçasına burada
uzakta ve hüzün dolu, sanki ölmüşsün gibi.
İşte o zaman bir sözcük yeter
Uçarım, uçarım sevinciyle yaşadığının.
Pablo Neruda
börek
22.04.2006 - 11:31Kıymalısı tercihimdir....)))
Zaten ben de enginardan sıkılmıştım..Hem mod da haklı olarak silmiş bilmem kaçıncı enginar savaşlarını... :)))
Evet tarifleri alalım ustalarından.....
enginar
21.04.2006 - 15:48İlk enginar NASIL'ı benden olsun o zaman... :))
Şimdiiiiii
Önce enginarlar (kararmasın deyuu) tuzlu limonlu suda pişirileee.....
Sonraaaa kabukları çıkarılmış domatesler küp küp doğranaaa....
Soğanlar küp küp doğranıp yağda pembeleşe ve küp küp doğranmış domatesler ve sebzenin suyu üzerine ilave edileeee......
Bi taşım kaynatılaa ve ocaktan alınaa....
2 adet portakal soyula ama baş ucuna koyulmayaa.. O da küp küp doğranaaa.... Tuz, karabiber, toz şekerle beraber domatesli sosa karıştırılaaa ve enginarların içi doldurulaa... :)) damak zevkine göre sosa sarımsak eklenebülüüüür.....(deniz kenarında iseniz sarımsaklar deniz suyuyla dövüleee)
Üzeri ince kıyılmış maydanoz dereotu ile süsleneee....
Afiyet bal şeker olaaa... :))))
Tuttum ben bu gün işini... :))))
biraz sevseydin
20.04.2006 - 14:57Radyo düğmesi mi bu.. :)) Biraz açalım da biraz sevelim.. Düğmeyi sonuna dayayıp bangır bangır sevelim.. Kapatalım hiç sevmiyelim.. Herhangi bir duygumuz yokken düğmeyi açıp sevmeye başlıyalım.. vs... :))
can yücel
20.04.2006 - 14:03bağlanmamak, sahiplenmemek ve dee ait olmamak konusuna tamamen katılıyorum daaa...; Az sevmek nası olacak onu anlamadım.. Sevmek iradeye bağlı bir eylem değil ki azı çoğu olsun....? ? ..! !
enginar
20.04.2006 - 13:49Konserve değil tazesi olcek evde ayıklancek (zor iş) ...Zeytin yağsız dere otusuz düşünülemez bile... İç bakla da varsa söyleyecek söz kalmıyor....
yıldönümü
19.04.2006 - 19:01Sadece bir kez dönmekle bile bu kadar çok yokluğu hissedilecek, bu kadar çok özlenecekse.....:((((..! ! ! !
ölüm
19.04.2006 - 10:36Kalbim yine üzgün, seni andımda derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Y.K.B.
kabz
17.04.2006 - 18:26Bir çeşit hazım sorunudur...
3 çeşidi bulunur;
1- Bağırsakta olanı ki; diyet ve ilaçla tedavi edilebilir..
2- kafada ve kalpte olanı ki; tedavisi acık zor
3- karakter ve kişilikte olan ki; umutsuz vaka.......... :))
Umut Akyürek
17.04.2006 - 13:28Kariyerini soprano olarak yapsa çok da başarılı olabilirdi sanki.. Ama türk müziği için gerçekten çok yorucu çok rahatsızlık verici bir ses tonu..
Umut Akyürek
17.04.2006 - 13:21Felaket rahatsız edici.. Feci metalik ses....:(
Toplam 1393 mesaj bulundu