Fatih Yılmaz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • film replikleri

    25.12.2006 - 00:10

    -Kaçman imkansız...Bana bağlıyken nasıl şansın olabilir?

    -Bu soruyu kocana sakla...

    (The 39 Steps)

  • şeyh said isyanı

    24.12.2006 - 22:10

    'Ben nasıl Türklere düşman olabilirim,filanca kitapta okuduğuma göre Türkler Hz. Mehdi'nin ordusunda savaşacak ve 100.000 (rakamı tam hatırlamıyorum,vulcan) şehit vereceklerdir.'

    Şeyh Said (R.A.)

    unutmadık...

    yolu yolumuz,davası davamız...

  • Clive Owen

    24.12.2006 - 14:50

    -Because,I'm a cave man...

  • ihanet

    23.12.2006 - 13:56

    Türkiye’yi “enerji kontrol merkezi” yapma vaadiyle milyarlarca dolar harcanarak hayata geçirilen Bakü-Ceyhan enerji hattının, İsrail’i dünyanın “enerji merkezi” yapma amacıyla hazırlandığı ortaya çıktı.

    Tel Aviv’de imzalanan anlaşmaya göre, Irak’ın kuzey petrol sahalarını Kerkük-Yumurtalık ve Hazar Denizi’ndeki Azeri petrol yataklarını, Bakü-Tiflis-Ceyhan hatlarıyla Akdeniz’e, dünya pazarlarına indiren Ceyhan terminalinin yanı sıra, Samsun-Ceyhan petrol boru hattının inşasıyla Karadeniz’e inen Rus ve Kazak petrolleri de İsrail’deki terminallere kadar uzatılacak. Böylece, enerji bölgelerinden İskenderun Körfezi’ne taşınmış olan enerji, İskenderun’dan dünyaya pazarlanmak yerine, İsrail’in Kızıldeniz sahilinde yer alan Eilat şehrinden dünyaya pazarlanacak.

    Büyük gizlilikle yürütülen görüşmeler
    İsrail’in Lübnan’a saldırmasındaki asıl amacın, Ortadoğu’da İsrail için tehdit oluşturan yapılanmaların etkisizleştirilerek, Bakü-Ceyhan boru hattıyla Akdeniz’e taşınan enerjinin İsrail üzerinden dünyaya pazarlanmak istenmesi olduğunu yazan Millî Gazete’nin yorumu imzalanan bu anlaşmayla doğrulanmış oldu. Anlaşmanın hayata geçmesi durumunda, enerji bakımından Ortadoğu’nun en zayıf ülkelerinden biri olan İsrail, Ortadoğu’nun, Orta Asya’nın ve Balkanların enerji kaynaklarını dünyaya pazarlayan tek güç haline gelecek.

    **
    Rus, Kazak ve Azeri petrolleri ile doğalgazını Ortadoğu’ya aktaracak, aynı zamanda elektrik ve su taşıyacak boru hattı için, Enerji Bakanı Hilmi Güler ile İsrail Altyapı Bakanı Binyamin Beneliezer arasında gizli yürütülen görüşmeler soncunda Türkiye’nin önümüzdeki yüzyıllık enerji politikasını belirleyecek anlaşma imzalandı. Türkiye ve İsrail, Karadeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak Rus ve Kazak petrollerinin Uzakdoğu pazarına ulaştırılmasını hedefleyen bir boru hattı inşa edilmesi için mutabakata vardı. Konuyla ilgili görüşmenin mutabakat zaptı, Enerji Bakanı Hilmi Güler ile İsrail Altyapı Bakanı Binyamin Beneliezer arasında önceki akşam Tel Aviv’de imzalandı.

    Görüşmeler gizli yürütüldü
    Projede, Türkiye’nin Ceyhan petrol terminali kilit rol oynuyor. Halen Irak’ın kuzey petrol sahalarını Kerkük-Yumurtalık ve Hazar Denizi’ndeki Azeri petrol yataklarını, Bakü-Tiflis-Ceyhan hatlarıyla Akdeniz’e, dünya pazarlarına indiren Ceyhan terminali, Samsun-Ceyhan petrol boru hattının inşasıyla Karadeniz’e inen Rus ve Kazak petrolleri de bu yolla İsrail tarafından dünyaya pazarlanacak. Kudüs’te 13 Aralık günü boyunca süren görüşmeler ardından, Tel Aviv’deki resmi yemek öncesinde imzalanan mutabakat zaptında petrol hattının, Türkiye’nin inşa etmek istediği Samsun-Ceyhan hattının devamı olarak, İsrail’deki terminallere uzatılacağı yazılıyor.

    Türk hükümeti ile İsrail arasında büyük bir gizlilikle yürütülen görüşmeler sonrasında varılan anlaşmanın hayata geçmesi durumunda, enerji bakımından Ortadoğu’nun en zayıf ülkelerinden biri olan İsrail, bu yolla Ortadoğu’nun, Orta Asya’nın ve Balkanların enerji kaynaklarını dünyaya pazarlayan tek güç haline gelecek. Bu anlaşma ile büyük bir enerji tekeli haline gelecek olan İsrail, elinde bulunduracağı enerji kozuyla bir yandan Ortadoğu ülkelerini kontrol edecek, bir yandan da uluslararası konumu güçlendirmiş olacak. Bu anlaşma, aynı zamanda Türkiye’nin önümüzdeki “yüzyıllık bağımlılığının” adresinin de İsrail olması anlamına geliyor.

    Türkiye’nin su kaynakları peşkeş çekilecek
    Türkiye-İsrail mutabakat zaptında, Karadeniz-Kızıldeniz hattının yalnızca bir petrol boru hattı olmadığı, bu hattın aynı zamanda su, doğalgaz ve elektrik de taşıyacağı kaydediliyor. Ancak söz konusu edilen su kaynaklarının nerelerde yer aldığı belirtilmiyor. Bu belirsizlik, bahsi geçen su kaynaklarının Türkiye’den doğan su kaynakları olduğu kanısını güçlendirirken, Türkiye’nin kendi su kaynakları üzerindeki egemenlik haklarının da bu anlaşma nedeniyle uzun vadede tartışmalı hale geleceği vurgulanıyor.

    Mutabakat metni
    Mutabakat zaptında şu ifadelere yer verildi:

    Türkiye ve İsrail arasında 10 Ekim 2005 ve 10–12 Mart 2006 tarihlerinde yapılan Enerji Çalışma Grubu toplantıları sonuçlarına dayanarak, taraflar Kudüs’te yaptıkları görüşmede Türkiye ve İsrail arasında, ham petrol, doğalgaz, taze su ve elektrik kablosu boru hatlarından oluşan bir enerji koridoru inşası konusunda kararlılıklarını tekrarlamışlardır.

    Taraflar, bu enerji koridorunun inşası için hâlihazırda harekete geçmiş bulunan özel sektör girişimlerinin devamını destekler. Bu çerçevede taraflar, Türkiye-İsrail enerji koridorunun parçası olarak bir açıkdeniz çoklu boru hattı projesinin (ham petrol, doğalgaz, su ve elektrik) Samsun-Ceyhan ham petrol hattının bir uzantısı olarak İsrail’deki çıkışlarla, Ceyhan’daki terminal arasında fiziki bir bağ olmak üzere inşasını gözetir.
    Taraflar bu bağlantının Türk hükümetinin kararıyla gerçekleşeceği üzerine anlaşmıştır. Taraflar, bu çerçevede, sürmekte olan yapılabilirlik çalışmasının mümkün olan en kısa sürede tamamlanmasını talep eder.

  • ihanet

    23.12.2006 - 13:26

    ‘Büyük İsrail’ ihaneti!

    Türkiye ve İsrail arasında gizli yürütülen görüşmeler sonucunda Yahudi lobisinin etkisiyle imzalanan enerji anlaşması, Yahudi lobisi'nin Bakü-Ceyhan hattı üzerindeki etkinliğini de ortaya çıkardı...

    Türkiye ve İsrail arasında gizli yürütülen görüşmeler sonrasında Tel Aviv’de imzalanan anlaşmaya göre, Irak'ın kuzey petrol sahalarını Kerkük-Yumurtalık ve Hazar Denizi'ndeki Azeri petrol yataklarını, Bakü-Tiflis-Ceyhan hatlarıyla Akdeniz'e, dünya pazarlarına indiren Ceyhan terminalinin yanı sıra, Samsun-Ceyhan petrol boru hattının inşasıyla Karadeniz'e inen Rus ve Kazak petrolleri de İsrail’deki terminallere kadar uzatılacak. Böylece, enerji bölgelerinden İskenderun Körfezi’ne taşınmış olan enerji, İskenderun’dan dünyaya pazarlanmak yerine, İsrail’in Kızıldeniz sahilinde yer alan Eilat şehrinden dünyaya pazarlanacak.

    İsrail, Türkiye’nin egemenlik haklarına müdahale eder
    Ortadoğu Uzmanı Araştırmacı-Yazar Hüsnü Mahalli, bu hat üzerinden İsrail’e taşınması planlanan suyun Türkiye’den karşılanacağını, bu durumun ise uzun vadede İsrail’in Türkiye’nin su kaynakları üzerindeki etkinliğini arttıracağını söyledi. Mahalli, “Rus petrollerinin Türkiye’ye taşınıp Ceyhan üzerinden geçirilerek İsrail’e ulaştırılması ve oradan da dünyaya pazarlanması bana teknik anlamda uygulanabilir bir proje olarak görünmüyor. Şayet böyle bir proje söz konusu olursa bu İsrail’in iç pazarına yönelik olabilir. Ancak İsrail’in nüfusu göz önünde bulundurulduğunda iç pazar tüketiminin büyük olamayacağı anlaşılır. Bu anlaşmada petrolden ziyade su ile ilgili gelişmelere dikkat etmek lazım. Çünkü söz konusu hat petrolün yanı sıra, elektrik ve su taşınmasını da öngörüyor. Bu hattan taşınacak su Rusya’dan gelmeyeceğine göre, sözü edilen su kaynaklarının Türkiye’nin kaynakları olduğu açık. Daha önce Manavgat suyunun İsrail’e taşınması söz konusu olmuştu. Ancak İsrail 50 yıllık bir sözleşme imzalamak istemiş, Türkiye ise yaptığı 300 milyon dolarlık yatırıma rağmen 50 yıllık sözleşmeye yanaşmamıştı. Şimdi bu anlaşma ile yeniden gündeme gelen Türkiye sularının İsrail’e taşınması meselesi, daha geniş bir projenin kapsamı içerisinde işleniyor. Bu anlaşma sonrasında Türkiye’nin sularının İsrail’e taşınması, uzun vadede Türkiye’nin kendi su kaynakları üzerindeki egemenlik haklarına İsrail’in müdahale etmesi sonucunu doğurur. Çünkü Ortadoğu’daki su kaynaklarının kontrol altında tutulması İsrail için hayati bir önem arz ediyor” dedi.

    İsrail, Türkiye’nin su kaynaklarına odaklandı
    İsrail’in su politikasının Türkiye’ye yoğunlaştığına da dikkat çeken Mahalli, “İsrail, Lübnan’a saldırdığı 33 günlük zaman diliminde bile Lübnan’daki Litani nehri üzerine portatif pompalar yerleştirerek bu süre zarfında Litani nehrinin suyunu İsrail’e taşıdı. İsrail’in Golan’ın dışında Ortadoğu’da güçlü ve daimi su kaynaklarına ihtiyacı var. Bu su kaynaklarının ise Türkiye’de yer alması dolayısıyla, İsrail’in su politikası bir yerde Türkiye’nin su kaynaklarına odaklanmış durumda. Bu nedenle de Türkiye’nin kendi su kaynakları üzerindeki kullanım haklarının niteliği, İsrail’i çok ilgilendiriyor” şeklinde konuştu.

    Yahudi lobisi Bakü-Ceyhan’ı istedi
    ASAM Genel Koordinatörü ve Enerji Uzmanı Necdet Pamir ise, İsrail’in başından beri Bakü-Ceyhan enerji hattı ile ilgilendiğine dikkat çekerek, “Bakü-Ceyhan enerji hattının İsrail’in arz güvenliği açısından çok önemli olduğu bir gerçek. Hattın kurulması kesinleşmeden önce, Bakü-Ceyhan hattına alternatif olarak gündemde olan hatlar vardı. Türkiye bu enerji hattının kendi toprakları üzerinden geçmesi için ABD’de lobi faaliyetleri yürütürken, Ermeni ve Rum lobileri, hattın Türkiye’den geçmemesi için yoğun bir çaba gösteriyorlardı. Bu süreçte yapılan müzakerelere ben de katılıyordum. Gerçek şu ki, bu müzakerelerde ABD’deki Yahudi lobisi hattın Türkiye’den geçmesi için nerdeyse Türk lobisi kadar yoğun bir çaba sarf etti. Nihayetinde ise, Bakü-Ceyhan hattı Yahudi lobisinin Türk lobisini desteklemesi sonucunda kabul edildi. Çünkü Ortadoğu bölgesinde, İsrail arz güvenliği açısından bu enerji hattının Türkiye’den geçmesini istiyordu” dedi.

    İsrail, sıkışmışlığını Türkiye üzerinden atmak istiyor
    İsrail’in enerji kaynağı ülkelerdeki güçlü Yahudi lobileri ve şirketleri sayesinde enerji üzerindeki etkinliğine de değinen Pamir, “Ortadoğu bölgesinde, İsrail, yalnızca Türkiye’yi göreceli olarak kendisi için bir tehdit olarak kabul görmüyor. Yapılan son enerji anlaşmasının İsrail tarafından algılanma biçimi şaşırtıcı değil. Mavi akım projesi dâhil olmak üzere, Bakü-Ceyhan hattı ile de İsrail başından beri ilgileniyordu ve hatta çoğu gelişmede kilit rol oynuyordu. Bu son anlaşma ile İsrail bir yandan kendi bölgesindeki sıkışmışlığını Türkiye üzerinden hafifletmek istiyor, bir yandan da Uzakdoğu pazarına enerji satarak kendi manevra alanını genişletip uluslararası konumunu güçlendirmek istiyor. Türkiye açısından bakıldığında ise, ülkemizden geçecek her boru hattı her zaman bir avantaj olamayabilir. Bu hatlar aynı zamanda ciddi güvenlik sorunlarının yanı sıra, egemenlik haklarının kullanımı ile ilgili sorunlar da doğurabilir. İsrail’in Ortadoğu’da enerji tekeli olma olasılığını zayıf buluyorum. Çünkü şayet kaynak ülke değilseniz enerji tekeli olamazsınız ve pazarlık gücünüz sınırlı kalır. Ancak, Yahudi sermayesinin Rusya’daki güçlü yapısı, İsrail’in enerji üzerindeki hâkimiyetini güçlendiriyor. Rusya başta olmak üzere, enerji açısından kaynak olan ülkelerin neredeyse tamamında çok güçlü Yahudi şirketleri var ve bu şirketler şu veya bu şekilde enerji hatları üzerinde ciddi bir etkinliğe sahip” ifadelerini kullandı.

  • film replikleri

    23.12.2006 - 09:31

    -Do you believe in all this?

    -Me? That's of no importance...

    (ashes and diamonds)

  • sağlık

    23.12.2006 - 08:19

    İstanbul'da, aralarında hipermarketlerin de bulunduğu çeşitli satış noktalarından alınan 127 hazır kıyma örneğinde yapılan incelemede, muhafaza koşullarına göre yüzde 75'inin, zehirlenme etkenleri açısından yüzde 38'inin uygunsuz olduğu belirlendi.

    İstanbul Perakendeci Kasaplar Esnaf Odası, Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği ve Tüketiciler Birliği tarafından hazırlanan 'Gözümün Önünde Kıymamı Hazırlayan Kasabımı Geri İstiyorum' projesi çerçevesinde yapılan inceleme, İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinde basın toplantısıyla açıklandı.

    Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği Başkanı Dr. Can Demir, satışı yasak olan 'hazır' ya da 'dökme' tabir edilen kıymanın ne kadar sağlıklı olduğunu sivil inisiyatif olarak incelemek amacıyla bu projeyi başlattıklarını ve destek istedikleri belediyelerden kendilerine yanıt veren Bağcılar, Bahçelievler, Bayrampaşa, Beşiktaş, Güngören, Kartal, Maltepe, Üsküdar, Tuzla ve Zeytinburnu belediyeleriyle birlikte çalıştıklarını söyledi.

    Belediye ekipleriyle birlikte Mayıs ayında söz konusu ilçelerden 127 noktadan hazır kıyma örneği topladıklarını anlatan Demir, bu örneklerin yüzde 50'sinin marketlerin et satış reyonlarından, kalan yüzde 50'nin de kasap olarak hizmet veren yerlerden alındığını belirtti.

    Demir, örneklerin İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Laboratuvarı'nda incelendiğini kaydederek, 'Bu sonuçlara göre hazır kıymanın, muhafaza koşulları bakımından yüzde 75, hastalık ve zehirlenme etkenleri bakımından yüzde 38 oranında uygun olmadığı ortaya çıkmıştır. Ulaşılan sonuçlar ürkütücü olup, hazır kıymanın canımıza kıydığını ortaya koymaktadır' dedi.

    ÇOCUKLARDA BÖBREK İFLASI TEHLİKESİ

    Can Demir, e-koli bakterisi açısından yapılan incelemede de bu kıymaların yüzde 38,6'sının e-koli analizlerinin uygun olmadığının görüldüğünü belirterek, bu bakterideki bazı toksinlerin çocuklarda böbreklerin iflasına ve diyaliz tedavisine neden olan tehlikeli sonuçlar doğurduğunu vurguladı. Demir, 'Sonra dikkat ediyorsunuz çocuklar hastalanıyor. Her yerde artarak diyaliz merkezleri açılışları yapılıyor' diye konuştu.

    Dana kıyması olarak satılan hazır kıymalarda yapılan incelemelerde domuz ve at etine rastlanmadığını, ancak kemik, tavuk ve koyun etine rastlandığını vurgulayan Demir, 'Hazır kıymaların yüzde 46'sı uygunsuz ortamlarda satılıyor. Bunların içinde devasa marketler de var. Kıymanın rengini güzel göstermek için havuç karıştırıyorlar. Tavuk derisi katıyorlar. Tavuğun derisi yüzde 85 oranında bakteri üreten yeridir' dedi.

    Demir, tüketicinin hazır kıyma yerine, kendi gözü önünde makineden çekilen kıymayı tercih etmesi tavsiyesinde bulundu.

    İstanbul Perakendeci Kasaplar Esnaf Odası Başkanı Bilgin Şahin de sığır etinin kilosunun 10 YTL'den aşağı olamayacağını, ancak piyasada dana kıyma adı altında 7 YTL'ye kıyma satıldığını, bunların içine kemik, tavuk sakatatı, derisi katılmadan bu fiyata satılmalarının mümkün olamayacağını anlattı.

    OKUL KANTİNLERİ

    Şahin, özellikle okul kantinlerinin kilosu 2-3 YTL'den aldığı hazır hamburger köftelerinde büyük tehlike bulunduğuna ve bu kantinlerin hiçbir denetime tabi olmadığına da dikkati çekti.

    Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Bülent Deniz de hazır kıymanın satışı yasak olmasına rağmen hala marketlerde satılmasının denetim eksikliğinden kaynaklandığını ve bunun tek sorumlusunun Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olduğunu savundu.

    Deniz, gelecek hafta Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını, ürünlerini inceledikleri büyük marketlerin de hazır kıyma satışını durdurmaması halinde isimlerini açıklamaya başlayacaklarını kaydetti.

    Bülent Deniz, 10 milyonluk İstanbul'da sadece 12 veteriner hekimle tüm bu kıyma satış noktalarını denetlemenin mümkün olmadığını, bu konuda yetkileri alınan belediyelerin, karşılarında bu tür kıymaların satışının yapılmasına rağmen hiçbir şey yapamadıklarını sözlerine ekledi.

  • Cusco

    23.12.2006 - 01:58

    flute battle...

  • godzilla

    23.12.2006 - 01:56

    şemşiyeler...

  • Stalker

    23.12.2006 - 01:47

    -Hani bir zamanlar Tarkovski gibi filmler çekicem diyodun,ne oldu?

    (uzak)

  • kınalı kuzular

    23.12.2006 - 01:25

    william holman hunt...

  • film replikleri

    23.12.2006 - 01:14

    -I don't want any good-byes or memories to leave behind
    when this is over...

    -Not even happy memories?

    -Not if they're only going to be memories...

    (ashes and diamonds)

  • sağlık

    22.12.2006 - 22:42

    Yabancı tohumlarla patates kanser oldu, tütünler sinek illetine tutuldu. Şimdi de yegane besinlerimizden buğdayın tohumları çürüyor. Bu da yetmezmiş gibi var olan önemli su kaynaklarımızdan Fırat ve Dicle’nin yönetimini AB istiyor. İşte Ahmet Atalık'la çarpıcı röportaj. iyibilgi özel

    Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık'ın iyibilgi'ye yaptığı özel açıklamalar:

    AB, Türkiye’ye Fırat ve Dicle’yi AB yönetiminin oluşturduğu bir komisyonla yönetmeyi teklif etti!
    Su kaynakları kuruyacak ama sulama ihtiyacı artacak. Bu da bir kaosa neden olacak.
    En önemli besin kaynağımız buğdayın dışarıdan gelmesi ile gıda güvenliğimiz ve güvencemiz tehdit altında olacak.
    Dış ülkeler istediği zaman, besin göndermeyi keserek ülkemizi açlığa mahkûm edebilirler
    Türkiye’nin dış bağımlılığının olmadığı yegane besin ürünlerinden biri olan buğday üretimi tehlikede. Temel besin kaynağımız buğday konusunda dışa bağımlı olmak, besin güvenliğimiz ve güvencemizi tehlikeye atacak. Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin dün verdiği demeçte yaşanan kuraklık nedeniyle buğday tohumlarının çürümeye başladığını belirtti. 'Buğday rekoltesi giderek düşecek, ekmek zamları katlanacak' diyen Yetkin 2006 yılında, 2005 yılına göre buğday fiyatlarının yüzde 25 arttığını hatırlattı. Buğdayda 9.5 milyon hektar alanın yüzde 13'ünün sulanabildiğini söyleyen Yetkin, “Kuraklık sürerse çiftçi yeni sezon için bir kez daha tohum atmak zorunda kalacak, ancak birçok üretici yeniden tohumluk, gübre, mazot parası veremeyeceği için üretimden çekilecek” şeklinde konuştu.

    Türkiye’nin kendi kendine yetebildiği en önemli besin ürünlerinden buğdayın üretiminde düşüş ve fiyatındaki artış neler getirecek? Bu düşüşü sadece küresel ısınmayla açıklayabilir miyiz? Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık iyibilgi okurları için çarpıcı açıklamalarda bulundu:

    Fırat ve Dicle'nin yönetimini AB istedi

    Hastalıklı buğday tohumlarının patates ve tütün örneğinde olduğu gibi ülkemize sokulmuş olacağına dikkat çeken Atalık, küresel ısınma ve bozuk tohumlarla tarım sektörünün felakete sürüklediğini anlattı. Su kaynaklarımız da gittikçe azalıyor diyen Atalık, 2004 yılında gerçekleşen ve basına yansımayan bir gerçeği iyibilgi okurlarıyla paylaştı: “AB, Türkiye’ye Fırat ve Dicle’yi AB yönetiminin oluşturduğu bir komisyonla yönetmeyi teklif etti! ”

    Topraklarımız tuzlanıyor, tuzda tohum yeşermiyor

    'Türkiye’deki göllerin suyu azaldı, birçoğu da kurumak üzere' diyen Ahmet Atalık, “Su kaynaklarımızla beraber tarımımız da ölüyor” diye konuştu. Türkiye’deki toprakların giderek tuzlandığına dikkat çeken Atalık, 'Tuzlanan topraklarda tohum yanıyor, çimlenmiyor. Ot dahi bitmiyor' dedi. Türkiye’nin doğusu 4-5 derece, batısı ise 3-4 derece ısınacak diyen Atalık, “Su kaynakları kuruyacak ama sulama ihtiyacı artacak. Bu da bir kaosa neden olacak. Bu kaos ile suların içmede mi, tarım da mı kullanılması gerektiği dahi tartışma konusu olacak” öngörüsünde bulundu.

    Gıda güvenliğimiz tehlikede

    Buğday tohumlarının çürümesini ve üretiminin azalmasını yorumlayan Ahmet Atalık, şunları kaydetti:

    “Buğday konusunda dışa bağımlı hale gelirsek bu bir felaket. Biz ekmek yemeyince duramayız. Gençler bugün makarna ve pilav bağımlısı. Buğdaysız karnımız dahi doymaz. Aynı zamanda buğday çocukların gelişimi için de çok önemli. Buğday konusunda dışa bağımlı hale gelmek çok tehlikeli. Bizim en önemli besin kaynağımızın dışarıdan gelmesi ile gıda güvenliğimiz ve güvencemiz tehdit altında olacak”.

    Patates, yabancı tohumla kanser oldu

    Bu konuda patates ve tütün üretimini örnek veren Ahmet Atalık, “Yurt dışından gelen tohumlarla istenilen hastalık yollanabiliyor. Bugün çok ciddi bir tarım sorunumuz olan ve ancak tarlayı 30 yıl boş bırakarak iyileştirebileceğimiz patates, kanser ve tütün tohumlarıyla Akdeniz sineği başımıza bela oldu” dedi. Atalık, birkaç yıla kadar ülkemizde patatesin yenilemeyecek duruma geleceğini sözlerine ekledi.

    Ülkemizi açlığa mahkûm edebilirler

    Tarımda dışa bağımlılığın yaratacağı felaketleri anlatmayı sürdüren Ahmet Atalık, “Dış ülkeler istediği zaman, besin göndermeyi keserek ülkemizi açlığa mahkûm edebilirler.“ uyarısında bulundu. Yurtdışından gelen buğday tohumlarının ülke ekolojisine uyum sağlayamayacağını anlatan Ahmet Atalık, çürüyen buğday tohumlarının yurt dışından gelen sağlıksız ve ülke ekolojisine uymayan tohumlar olabileceğini düşündüğünü aktardı. Atalık’ın bu şüphesindeki argümanları ise, ülkemizde buğday tohumlarının sadece % 25’nin sertifikalı olması ve laboratuarlarda incelendiği söylenen patates ve tütün tohumlarının hastalıklı çıkması. Aynı zamanda İspanya’dan getirilen zeytin fidanlarının ülkemiz ekolojisiyle uyum sağlamayarak, zarara neden olması.

  • sağlık

    22.12.2006 - 22:10

    Dünya genelinde görülen akciğer kanseri vakalarının yüzde 15'ine neden olduğu belirtilen radon g azına karşı evlerin sürekli havalandırılması gerekiyor.
    Açıklama, Selçuk Üniversitesi (SÜ) Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu'dan geldi.

    Günümüzde sağlık açısından büyük tehlike olarak insanların karşısında duran radon gazının çok fazla bilinmediğini ifade eden Uslu, 'Radon gazı uranyum ve toryum gibi elementlerin doğada kurşun gibi elementlere dönüşürken ortaya çıkar. Bu gaz doğada kendiliğinden oluşur' dedi.

    Radon gazının bugün dünyada en önemli kanser riski olarak görüldüğünü dile getiren Uslu, 'Dünya genelinde görülen akciğer kanseri vakalarının yüzde 15'inin nedeni olarak gösterilen radon gazı yüzünden her yıl birçok insan ölüyor. Havadaki radon gazı yağmur yağdığı zaman toprağın içine oradan da evlerin çatlak duvarlarından içeri birikiyor. Radon bu şekilde evlere hapsoluyor. Özellikle kış aylarında havalandırılmayan evlerde önemli oranda radon gazı bulunuyor' diye konuştu.

    Sigarayla daha aktif hale geliyor

    Uslu, evlerde biriken bu gazın sigara içilmesiyle aktif hale geldiğini ve solunarak ciğerlere alındığını belirterek, bu durumda zararın daha büyük boyutlara ulaştığını anlattı.

    Evlerini düzenli şekilde havalandırmayan kişilerin alfa radyasyona maruz kaldığını ifade eden Uslu, 'Sigarayla evin içinde havada askıda kalan gazı dışarı çıkarmıyoruz. Kış aylarında bir de pencerelere hiç hava almayacak şekilde izolasyon yapıp tehlikenin boyutunu artırıyoruz. Evlerdeki gizli tehlike olarak görülen ve akciğer kanserine yol açan radon gazından tek kurtuluş yolu havalandırmadır. Düzenli havalandırılan evlerde bu risk yok denecek kadar azalıyor' dedi.

    Röntgenlerdeki x ışınlarına göre 20 kat fazla oranda insan sağlığını etkileyen bu gaza karşı özellikle bodrum katlarda oturanların dikkat etmesi ve ölçüm yaptırmasını öneren Uslu, 'Radon gazı genellikle bodrum katlardaki evlerde birikiyor. Küçük bir ücretle Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bu ölçümü yapıyor' ifadesini kullandı.

    Radon gazı deprem habercisi olabilir

    Selçuk Üniversitesi'ne radon gazı ölçüm cihazı alınacağını ve Konya'da evlerde ücretsiz radon ölçümü yapacaklarını ifade eden Uslu, yoğun olarak görülen evlerin sahiplerine önerilerde bulunacaklarını belirtti.

    Bu gazın depremi önceden bildirebildiğini dile getiren Uslu, 'Bu gaz depremin indikatörü olarak biliniyor. Yani, gaz bir çeşit deprem ajanı. Yeraltındaki fay hareketleri sonucu açığa radon gazı çıkıyor. Bu çıkış önceden tespit edilebilirse deprem önceden tahmin edilebilir. Bu konuda Selçuk Üniversitesinde de cihaz geldikten sonra bazı çalışmalarımız olacak. Bu gazın belki de en iyi yönü bu olacak' dedi.

    Uslu, ayrıca radon gazına karşı kömür madenleri ile kaplıcalarda da ölçüm yapılması gerektiğini, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yapılan araştırmalarda bazı kaplıcalarda yoğun radon gazı bulunduğunu sözlerine ekledi.

  • bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

    22.12.2006 - 17:35

    Antalya açıklarında avlandığı bildirilen ve Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde balıkçı tezgahında sergilenen balık, insanın yüz hatlarını andıran görünüşüyle ilgi çekiyor.

    Tavşanlı'da 30 yıldan beri balıkçılık yapan Hüseyin Şen'in, Balık Pazarındaki tezgahında bulunan, balıkçılar tarafından 'insan suratlı balık' olarak nitelendirilen balık, balıkçıların yanı sıra vatandaşların da ilgi odağı oldu.

    Şen, uzun yıllardır balıkçılık yapan bir kişi olarak 'insan yüzüne benzeyen kaburgaları olan bir balığa ilk kez rastladığını' belirtti. Balığı, Türkiye'nin değişik denizlerinden temin ettiklerini, Antalya açıklarında anlaşmalı tekneleriyle son çıkılan seferde bu balığın ağlara takıldığını anlatan Şen, 'Ömrümde ilk kez bu tür bir balık görüyorum'
    iddiasında bulundu.

    Hüseyin Şen'in elemanlarından Recep Çağatay da, 'Antalya'da anlaşmalı bir teknemiz var. Bu tekneyle balığa çıkıyoruz ve ne çıkarsa onu getirip burada satıyoruz. Geçtiğimiz gece yine balık için Antalya'dan açıldık. Hava çok durgundu. Ağları attık ama pek umutlu da değildik. Sabah ağları çektiğimizde bu balıkla karşılaştık. Antalya'da bütün balıkçılar hayretle balığı incelediler. Onlar da bu tür bir balık hiç görmemişler. Balığın cinsi konusunda kimse bir şey söyleyemiyor. Biraz vatoza benzetiyorlar ama onda da böyle bir çehre yok. Biz de balığı Tavşanlı'ya getirdik'dedi.

  • bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

    22.12.2006 - 17:34

    İzmir Hayvanant Bahçesi'nin sakinlerinden Golyad isimli aslanın 'Allah' diyerek kükrediği söylentisi hızla yayılırken, öğle ezanının okunduğu saatlerde yaşlı aslanın birden kükremeye başlaması dikkat çekti. Hayvanat bahçesinin ziyaretçileri ise, aslanın 'Allah' dediğini kulaklarıyla duyduklarını söyledi.

    Moskova Sirki tarafından 3 yıl önce İzmir Hayvanat Bahçesi'ne hediye edilen yaşlı aslan Golyad'ın, 'Allah' dediği arkasından da zikir yaptığı söylentisi üzerine, yaşlı aslanın ziyaretçileri yoğunlaştı.

    Yaşlı aslanın 'Allah' demesini duymak için hayvanat bahçesine akın eden ziyaretçiler, aslanın 'Allah' dediğini, bu tür olayların olabileceğini, iklimin bile değiştini bunun kıyametin habercisi olduğunu söylerken, kediler bile 'anne' diyorsa, aslanların da 'Allah' diyebileceğini ifade etti. Yaşlı aslan Golyad'ın tam öğle ezanı sırasında ise birden kükremeye başlaması dikkatlerden kaçmadı.

  • aşere i mübeşşere

    22.12.2006 - 17:21

    Sapık şiilere gel de anlat...

  • virtüöz

    22.12.2006 - 17:18

    teknik ustalık...yorum gücü...

  • timurtaş uçar

    22.12.2006 - 17:13

    hakiki alimlerimizden...

  • görünmezlik

    21.12.2006 - 00:03

    'Bazı insanlar o kadar siliktir ki,onları bir daha hatırlamamak için bir kez görmüş olmak yeter.'

    O.Wilde

  • shell

    20.12.2006 - 23:43

    tox...

  • Cusco

    20.12.2006 - 23:39

    catalina...

  • Dinler Arası Diyalog

    20.12.2006 - 21:59

    Yıl 1987’dir.
    İlker Çınar 17 yaşında Müslüman bir Türk çocuğudur ve bir gazetede gördüğü, “Ücretsiz İncil gönderilir” ilânı ile Türkiye’de faaliyet gösteren misyonerlerin tuzağına düşer; bir müddet sonra da Hıristiyan olur. Yıllar içerisinde Papaz ve Başpapazlık konumuna yükselir. Türkiye’nin her yerinde misyonerlik faaliyetlerinde bulunur, Hıristiyanlığa ettiği hizmeti ile şöhreti Avrupa’ya, İngiltere’ye, Amerika’ya kadar uzanır.
    37 yaşına geldiğinde, yaptıklarından pişman olur; tövbe eder, tekrar İslâm’a döner. Yıllar içerisinde şahit olduğu misyonerlik ihanetlerini, “Ben bir misyonerdim” üst başlığı ile, “Şifre Çözüldü” isimli bir kitapta toplar (Ozan Yayıncılık) . Her Türk evladının bence mutlaka okuması gereken bu kitabın, “Derslerde Bölücü ve Yıkıcı Sözler (s,30) ” ara başlığı altında yer alan, “Misyoner öğretmenlerin sloganları arasında; ‘Türkiye’nin Yeni İsrail halkı olması gerekiyor’ sözleri hep vardır.” Ve, “Hıristiyanlığı kabul eden her kişiye, ‘sen Yeni İsrail halkından oldun’ sözü söylenir (s,31) ” satırlarını okuduğumda, doğrusu pek bir şey anlayamamış; “Misyonerlik faaliyetleri ile İsrail’in bu kadar doğrudan ne ilgisi var? ” diye düşünmeye başlamıştım.
    Elbette Evangelistlerle falan ilgi kuruyordum amma, hakikati konuşmak gerekirse, Türkiye’deki misyonerlerin Hıristiyanlaştırdıkları her Müslüman Türk evladına, “Sen Yeni İsrail Halkından oldun” demelerindeki “hikmetin” doğrusu Vatikan’la ve tabii bir “Vatikan Projesi” olan “Dinlerarası Diyalog” la bir ilgisi olabileceğini hiç aklıma getirmemiştim.
    Biz böylesi bir tuzağın Vatikan’dan ve “Dinlerarası Diyalog” tan rotalandığını nereden bilebilirdik ki.. Bir şeyler sezip şüphelerimizi sizlerle paylaşsak, yazdıklarımızı da, 20 yılını misyonerler içerisinde Hıristiyanlığa hizmet ederek Başpapazlığa kadar yükselmiş İlken Çınar’ın yazdıkları ile desteklesek, ihanet ve fitnelerinin fark edilmesinden rahatsız olan misyonerler ve Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini karartmayı “Diyalog” un gereği gören kimi akıl ve kalemler, her zaman yaptıklarını yapar, bizi meseleyi abartmak ve komplo teorilerimize eski bir papazdan delil getirmekle itham ederlerdi..
    Amma Allah yapacak, bizi ve tabii eski Başpapaz İlker Çınar’ı, tuttu Vatikan doğruladı. Evet, Bologna Başpiskoposu Kardinal Carlo Caffara’nın 14 Aralık 2006 tarihli Corriere della Sera gazetesinde tam sayfa yer alan demecinde söylediklerini kastediyorum. Bu demecinde 68 yaşındaki Kardinal Carlo Caffara, “Dinlerarası diyalog sadece Yahudilikle mümkündür. İslam ile ancak makuliyet ve eğitim düzlemlerinde görüşebiliriz” dedi ve ardından, “Benim bir Hıristiyan olarak İsrail ile olan bağlarım, diğer dinlerle kurabileceğim ilişkiyle hiçbir suretle kıyaslanamaz” deyiverdi..
    Eski Başpapaz İlker Çınar bahsettiğimiz kitabında Türkiye’de faaliyet gösteren misyonerlerin Aleviler ve Kürtlerle özel olarak ilgilendiklerinin de altını çiziyor ve, “Genellikle Diyarbakır’da bir araya geliyor; her konuda işbirliği yapıyor ve devlet tarafından gelecek engellemelere karşı stratejiler geliştiriyorduk. Bu çalışmalarımız sırasında karşılaşacağımız problemlere çözüm getirebileceğini söyleyen bir de konsolos devreye girmişti. Konsolos eğer bizim karşılaşacağımız bir sorun olursa kendilerine hemen haber verildiği takdirde bize yardımcı olabileceklerini söylüyordu” diyor.
    Peki, kim bu konsolos?
    Bu sorunu cevabını da eski Başpapaz İlker Çınar’ın kitabından öğreniyoruz:
    “- Bu konsolos Adana ABD Başkonsolosuydu.”
    Görüyorsunuz, “Diyalog” diye, bu toprağın çocuğu tek Allah’tan teslise, Kur’an’dan, tahrif edilmiş İncil’e, Hz. Muhammed(s) ’ten, “Allah’ın oğlu” iftirası atılan İsâ’ya çalınıyor. Yetmiyor; ‘sen artık Yeni İsrail vatandaşı oldun’ denilerek, milli kimliğine de sırt çevrilmesi sağlanıyor..
    İşte Vatikan..
    İşte “diyalog”..
    Ve işte “Dost ve Müttefik ABD” konsolosu...

  • street fighter

    20.12.2006 - 17:21

    vega...

Toplam 983 mesaj bulundu