“Yüzümün yansısı bu. Yapacak işim olmadığı günlerde onu seyreder dururum. Gördüğüm bu yüzden, hiçbir şey anlamıyorum. Başkalarının yüzleri bir anlam taşıyor. Benimki öyle değil. Güzel mi yoksa çirkin mi, bunu bile söyleyemem. Çirkin galiba. Çünkü böyle olduğunu söylediler.”
"...Yalnızlık böyle saçaklanıyormuş../önce insana inanıyor insan./sonra harflere, seslere, renklere.../ akşamlar herkesi alıp götürürken / sessizce büyüyor..." Ş. E
"Bütün sırlarımı
Görünmez bir mürekkeple
Boynumdaki hamaylıya yazdım
Sanki yalnızca dilsizler
Bir sırrı saklarmış gibi
Dilimin ucunda biriken ürpertiyi kestim
Kül bastım yarama
Ve yeniden bir göçe dönüştüm"A.G
Aşk hep bizimleydi. O, insanın olduğu her yerde vardı. Günahı, ayıbı, yerleşik ahlak kurallarını hiçe saydı. Hakim sevme biçimlerini reddetti. Dinler, ideolojiler ve hatta devrimler, kendilerine ilk onu hedef kıldı. Onun üzerine gidildiği kadar hiçbir duygunun, hiç kimsenin, hiçbir ulusun, hiçbir uygarlığın üzerine gidilmedi. Uygarlıklar devrildi, değişti, yıkıldı, kuruldu ama onu tahtından eden olamadı. Engellenemedi. Yok edilemedi. Dönüştürülmeye çalışıldıysa da direndi. Başka bir şey olmamaya en çok aşk direndi. Direnmek en çok aşka ve aşıklara yakıştı. Aşk dediğin şey ardında büyük yıkıntılar bırakan ve önündeki bir başka yıkıntıyı yuva bilenlerin meziyetiydi. Zordu. Zorluğu bir savaş kadar, yitirilen bir umut kadar, binlerce sesin arasında seçmeye çalıştığın sessizlik kadardı. Onsuz ne yaralar iyi oldu, ne küsler barıştı ne devrimler yapıldı.
Aşk devrimden daha devrimciydi
Tarih denilen karanlığın her anında o vardı. Kavimleri birbirine kırdırdı, kavimleri sevgili kıldı. Kimi zaman dünyanın en yalın, en basit, en açık aldatmacasıydı. Kimi zaman insan aklının ve o aklın kurduğu ve muhtaç olduğu o lanet ilişkilerin ayakta kalabilmesi için gereken bir safsataydı. Ama kutsaldı. Onun kutsallığı, tıpkı iyiliğin ve tıpkı güzelliğin egemen olduğu ya da olacağı gibi bir sanrının bir başka haliydi. Çoğu zaman bir dindi. Duası olmayan tek din.
Kimden kime akacağı belli olmayan, kimsenin kontrol edemediği bir oluş ve akış haliydi. Kim bilir belki de yoktu –ki bunu bize Freud hatırlatmıştı (Aşk yoktur, libido vardır)-. Olup olmamasını bilemiyoruz ama Aragon’un söylediği gibi ya mutlu aşk yoktu, ya da mutlu olanlar tarihte yerini alamamıştı.
Aşk bizim günahımızdı. Tanrı katında aşk yoktu. O, yeryüzüne ve insana mahsustu. Çünkü yargılamanın ve cennet ve cehennemin olduğu yerde tutku ve günah artık rafa kalkacak, tutkunun ve günahın olmadığı bir yerde aşk yeşermeyecekti. İçerisinde tutkunun ve günahın olmadığı bir aşk yalnızca “yalan” olacaktı. Ve yeryüzünde yaşayanlar, tam da bu yüzden, yalanlarla günahlar arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Yeryüzünün sakinleri ya yalanlarla ya günahlarla yaşayacaktı. Çünkü aşk ve yalan bir bedende asla barınmayacaktı.
Aşk bizim aklımızdı. O geldiğinde akıl artık sevmeyi tutkudan ayıracak kadar ehlileşmiş olacaktı. Aşkın yanında sevmenin hükmü kalmayacak, bir çocuk gibi yalnız bırakılacaktı. Ve en çok, sevmeyi aşk, aşkı sevmek sananlar yanılacaklardı -ki onlar aşkın ve sevmenin katiliydi-.
Aşk bizim lanetimizdi. Ve her lanet gibi çaresi kendi içindeydi.
Ali Murat İrat
Aşk hep bizimleydi. O, insanın olduğu her yerde vardı. Günahı, ayıbı, yerleşik ahlak kurallarını hiçe saydı. Hakim sevme biçimlerini reddetti. Dinler, ideolojiler ve hatta devrimler, kendilerine ilk onu hedef kıldı. Onun üzerine gidildiği kadar hiçbir duygunun, hiç kimsenin, hiçbir ulusun, hiçbir uygarlığın üzerine gidilmedi. Uygarlıklar devrildi, değişti, yıkıldı, kuruldu ama onu tahtından eden olamadı. Engellenemedi. Yok edilemedi. Dönüştürülmeye çalışıldıysa da direndi. Başka bir şey olmamaya en çok aşk direndi. Direnmek en çok aşka ve aşıklara yakıştı. Aşk dediğin şey ardında büyük yıkıntılar bırakan ve önündeki bir başka yıkıntıyı yuva bilenlerin meziyetiydi. Zordu. Zorluğu bir savaş kadar, yitirilen bir umut kadar, binlerce sesin arasında seçmeye çalıştığın sessizlik kadardı. Onsuz ne yaralar iyi oldu, ne küsler barıştı ne devrimler yapıldı.
Aşk devrimden daha devrimciydi
Tarih denilen karanlığın her anında o vardı. Kavimleri birbirine kırdırdı, kavimleri sevgili kıldı. Kimi zaman dünyanın en yalın, en basit, en açık aldatmacasıydı. Kimi zaman insan aklının ve o aklın kurduğu ve muhtaç olduğu o lanet ilişkilerin ayakta kalabilmesi için gereken bir safsataydı. Ama kutsaldı. Onun kutsallığı, tıpkı iyiliğin ve tıpkı güzelliğin egemen olduğu ya da olacağı gibi bir sanrının bir başka haliydi. Çoğu zaman bir dindi. Duası olmayan tek din.
Kimden kime akacağı belli olmayan, kimsenin kontrol edemediği bir oluş ve akış haliydi. Kim bilir belki de yoktu –ki bunu bize Freud hatırlatmıştı (Aşk yoktur, libido vardır)-. Olup olmamasını bilemiyoruz ama Aragon’un söylediği gibi ya mutlu aşk yoktu, ya da mutlu olanlar tarihte yerini alamamıştı.
Aşk bizim günahımızdı. Tanrı katında aşk yoktu. O, yeryüzüne ve insana mahsustu. Çünkü yargılamanın ve cennet ve cehennemin olduğu yerde tutku ve günah artık rafa kalkacak, tutkunun ve günahın olmadığı bir yerde aşk yeşermeyecekti. İçerisinde tutkunun ve günahın olmadığı bir aşk yalnızca “yalan” olacaktı. Ve yeryüzünde yaşayanlar, tam da bu yüzden, yalanlarla günahlar arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Yeryüzünün sakinleri ya yalanlarla ya günahlarla yaşayacaktı. Çünkü aşk ve yalan bir bedende asla barınmayacaktı.
Aşk bizim aklımızdı. O geldiğinde akıl artık sevmeyi tutkudan ayıracak kadar ehlileşmiş olacaktı. Aşkın yanında sevmenin hükmü kalmayacak, bir çocuk gibi yalnız bırakılacaktı. Ve en çok, sevmeyi aşk, aşkı sevmek sananlar yanılacaklardı -ki onlar aşkın ve sevmenin katiliydi-.
Aşk bizim lanetimizdi. Ve her lanet gibi çaresi kendi içindeydi.
Ali Murat İrat
"Hadi benim suskunum
geçtiğim yılları yaktım ardımda
çocukluğumdan gelirken düştüğüm
o keskin virajdan
sürüklendiğim bu vakte dek
sıkıca tuttuğum
kırık dökük inançlarım bile
ölmek üzere.
Gözlerimdeki ay ışığı
gözlerinin körlüğü içindi."B. K
Birini diğerinde ayırmasam
Birini var, ötekin yok saymasam
Herkes yapsın, ben
Üç şey yapmasam
Can ipini
ten yününden
ören örsün
ben giymesem.
Akıl otunu
harman yerine
seren sersin
ben biçmesem.
Nefsin kuyusunu
alemin gövdesine
kazan kazsın
ben düşmesem.
Birini diğerine, eş koşmasam
Birine gönül, diğerine el vermesem
Herkes geçsin, ben
Üç şeyden geçmesem.
Kul hakkını
pirin sofrasına
koyan koysun
ben yemesem.
Dostun ahını
gönül sayfasına
yazan yazsın
ben silmesem.
Hiçliğin sırrını
bir dirheme
gizleyen gizlesin
ben açmasam.
CAG
"Birini diğerinde ayırmasam
Birini var, ötekin yok saymasam
Herkes yapsın, ben
Üç şey yapmasam
Can ipini
ten yününden
ören örsün
ben giymesem.
Akıl otunu
harman yerine
seren sersin
ben biçmesem.
Nefsin kuyusunu
alemin gövdesine
kazan kazsın
ben düşmesem.
Birini diğerine, eş koşmasam
Birine gönül, diğerine el vermesem
Herkes geçsin, ben
Üç şeyden geçmesem.
Kul hakkını
pirin sofrasına
koyan koysun
ben yemesem.
Dostun ahını
gönül sayfasına
yazan yazsın
ben silmesem.
Hiçliğin sırrını
bir dirheme
gizleyen gizlesin
ben açmasam."
CAG
'Bir başınalık bir şeyin kıymetini daha da artırır (...) Bir başınalık algımı yükseltti. Ama alengirli olan şey şu: Yükselen algımı kendime yönelttiğimde kimliğimi yitirdim. İzleyici yoktu, performans sergileyecek kimse yoktu. Kendimi tanımlamama gerek kalmamıştı.''
"...Bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. Anlatılarında yaşadığım ölülerden. Bu kahrolası dünyayı yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. Dünyanın ihtiyacı olan her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden..."Tezer Özlü
yalnızlık
22.01.2021 - 15:38"yalnızlık psikolojiktir / öpülünce geçer!"
meltem
22.01.2021 - 15:33“Yüzümün yansısı bu. Yapacak işim olmadığı günlerde onu seyreder dururum. Gördüğüm bu yüzden, hiçbir şey anlamıyorum. Başkalarının yüzleri bir anlam taşıyor. Benimki öyle değil. Güzel mi yoksa çirkin mi, bunu bile söyleyemem. Çirkin galiba. Çünkü böyle olduğunu söylediler.”
İçinden geldiği gibi yazmalısın
22.01.2021 - 11:00"...Yalnızlık böyle saçaklanıyormuş../önce insana inanıyor insan./sonra harflere, seslere, renklere.../ akşamlar herkesi alıp götürürken / sessizce büyüyor..." Ş. E
meltem
21.01.2021 - 18:36"Bütün sırlarımı
Görünmez bir mürekkeple
Boynumdaki hamaylıya yazdım
Sanki yalnızca dilsizler
Bir sırrı saklarmış gibi
Dilimin ucunda biriken ürpertiyi kestim
Kül bastım yarama
Ve yeniden bir göçe dönüştüm"A.G
aşk
21.01.2021 - 18:21Aşk hep bizimleydi. O, insanın olduğu her yerde vardı. Günahı, ayıbı, yerleşik ahlak kurallarını hiçe saydı. Hakim sevme biçimlerini reddetti. Dinler, ideolojiler ve hatta devrimler, kendilerine ilk onu hedef kıldı. Onun üzerine gidildiği kadar hiçbir duygunun, hiç kimsenin, hiçbir ulusun, hiçbir uygarlığın üzerine gidilmedi. Uygarlıklar devrildi, değişti, yıkıldı, kuruldu ama onu tahtından eden olamadı. Engellenemedi. Yok edilemedi. Dönüştürülmeye çalışıldıysa da direndi. Başka bir şey olmamaya en çok aşk direndi. Direnmek en çok aşka ve aşıklara yakıştı. Aşk dediğin şey ardında büyük yıkıntılar bırakan ve önündeki bir başka yıkıntıyı yuva bilenlerin meziyetiydi. Zordu. Zorluğu bir savaş kadar, yitirilen bir umut kadar, binlerce sesin arasında seçmeye çalıştığın sessizlik kadardı. Onsuz ne yaralar iyi oldu, ne küsler barıştı ne devrimler yapıldı.
Aşk devrimden daha devrimciydi
Tarih denilen karanlığın her anında o vardı. Kavimleri birbirine kırdırdı, kavimleri sevgili kıldı. Kimi zaman dünyanın en yalın, en basit, en açık aldatmacasıydı. Kimi zaman insan aklının ve o aklın kurduğu ve muhtaç olduğu o lanet ilişkilerin ayakta kalabilmesi için gereken bir safsataydı. Ama kutsaldı. Onun kutsallığı, tıpkı iyiliğin ve tıpkı güzelliğin egemen olduğu ya da olacağı gibi bir sanrının bir başka haliydi. Çoğu zaman bir dindi. Duası olmayan tek din.
Kimden kime akacağı belli olmayan, kimsenin kontrol edemediği bir oluş ve akış haliydi. Kim bilir belki de yoktu –ki bunu bize Freud hatırlatmıştı (Aşk yoktur, libido vardır)-. Olup olmamasını bilemiyoruz ama Aragon’un söylediği gibi ya mutlu aşk yoktu, ya da mutlu olanlar tarihte yerini alamamıştı.
Aşk bizim günahımızdı. Tanrı katında aşk yoktu. O, yeryüzüne ve insana mahsustu. Çünkü yargılamanın ve cennet ve cehennemin olduğu yerde tutku ve günah artık rafa kalkacak, tutkunun ve günahın olmadığı bir yerde aşk yeşermeyecekti. İçerisinde tutkunun ve günahın olmadığı bir aşk yalnızca “yalan” olacaktı. Ve yeryüzünde yaşayanlar, tam da bu yüzden, yalanlarla günahlar arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Yeryüzünün sakinleri ya yalanlarla ya günahlarla yaşayacaktı. Çünkü aşk ve yalan bir bedende asla barınmayacaktı.
Aşk bizim aklımızdı. O geldiğinde akıl artık sevmeyi tutkudan ayıracak kadar ehlileşmiş olacaktı. Aşkın yanında sevmenin hükmü kalmayacak, bir çocuk gibi yalnız bırakılacaktı. Ve en çok, sevmeyi aşk, aşkı sevmek sananlar yanılacaklardı -ki onlar aşkın ve sevmenin katiliydi-.
Aşk bizim lanetimizdi. Ve her lanet gibi çaresi kendi içindeydi.
Ali Murat İrat
aşk
21.01.2021 - 18:20Aşk hep bizimleydi. O, insanın olduğu her yerde vardı. Günahı, ayıbı, yerleşik ahlak kurallarını hiçe saydı. Hakim sevme biçimlerini reddetti. Dinler, ideolojiler ve hatta devrimler, kendilerine ilk onu hedef kıldı. Onun üzerine gidildiği kadar hiçbir duygunun, hiç kimsenin, hiçbir ulusun, hiçbir uygarlığın üzerine gidilmedi. Uygarlıklar devrildi, değişti, yıkıldı, kuruldu ama onu tahtından eden olamadı. Engellenemedi. Yok edilemedi. Dönüştürülmeye çalışıldıysa da direndi. Başka bir şey olmamaya en çok aşk direndi. Direnmek en çok aşka ve aşıklara yakıştı. Aşk dediğin şey ardında büyük yıkıntılar bırakan ve önündeki bir başka yıkıntıyı yuva bilenlerin meziyetiydi. Zordu. Zorluğu bir savaş kadar, yitirilen bir umut kadar, binlerce sesin arasında seçmeye çalıştığın sessizlik kadardı. Onsuz ne yaralar iyi oldu, ne küsler barıştı ne devrimler yapıldı.
Aşk devrimden daha devrimciydi
Tarih denilen karanlığın her anında o vardı. Kavimleri birbirine kırdırdı, kavimleri sevgili kıldı. Kimi zaman dünyanın en yalın, en basit, en açık aldatmacasıydı. Kimi zaman insan aklının ve o aklın kurduğu ve muhtaç olduğu o lanet ilişkilerin ayakta kalabilmesi için gereken bir safsataydı. Ama kutsaldı. Onun kutsallığı, tıpkı iyiliğin ve tıpkı güzelliğin egemen olduğu ya da olacağı gibi bir sanrının bir başka haliydi. Çoğu zaman bir dindi. Duası olmayan tek din.
Kimden kime akacağı belli olmayan, kimsenin kontrol edemediği bir oluş ve akış haliydi. Kim bilir belki de yoktu –ki bunu bize Freud hatırlatmıştı (Aşk yoktur, libido vardır)-. Olup olmamasını bilemiyoruz ama Aragon’un söylediği gibi ya mutlu aşk yoktu, ya da mutlu olanlar tarihte yerini alamamıştı.
Aşk bizim günahımızdı. Tanrı katında aşk yoktu. O, yeryüzüne ve insana mahsustu. Çünkü yargılamanın ve cennet ve cehennemin olduğu yerde tutku ve günah artık rafa kalkacak, tutkunun ve günahın olmadığı bir yerde aşk yeşermeyecekti. İçerisinde tutkunun ve günahın olmadığı bir aşk yalnızca “yalan” olacaktı. Ve yeryüzünde yaşayanlar, tam da bu yüzden, yalanlarla günahlar arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Yeryüzünün sakinleri ya yalanlarla ya günahlarla yaşayacaktı. Çünkü aşk ve yalan bir bedende asla barınmayacaktı.
Aşk bizim aklımızdı. O geldiğinde akıl artık sevmeyi tutkudan ayıracak kadar ehlileşmiş olacaktı. Aşkın yanında sevmenin hükmü kalmayacak, bir çocuk gibi yalnız bırakılacaktı. Ve en çok, sevmeyi aşk, aşkı sevmek sananlar yanılacaklardı -ki onlar aşkın ve sevmenin katiliydi-.
Aşk bizim lanetimizdi. Ve her lanet gibi çaresi kendi içindeydi.
Ali Murat İrat
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 18:18"Hadi benim suskunum
geçtiğim yılları yaktım ardımda
çocukluğumdan gelirken düştüğüm
o keskin virajdan
sürüklendiğim bu vakte dek
sıkıca tuttuğum
kırık dökük inançlarım bile
ölmek üzere.
Gözlerimdeki ay ışığı
gözlerinin körlüğü içindi."B. K
meltem
21.01.2021 - 18:15"..Kimse görmedi, s a ç l a r ı m uzamadı yıllardır..."
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 18:11yüreğinden geçenleri ne yana dönerek dinler insan?
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 17:34Birini diğerinde ayırmasam
Birini var, ötekin yok saymasam
Herkes yapsın, ben
Üç şey yapmasam
Can ipini
ten yününden
ören örsün
ben giymesem.
Akıl otunu
harman yerine
seren sersin
ben biçmesem.
Nefsin kuyusunu
alemin gövdesine
kazan kazsın
ben düşmesem.
Birini diğerine, eş koşmasam
Birine gönül, diğerine el vermesem
Herkes geçsin, ben
Üç şeyden geçmesem.
Kul hakkını
pirin sofrasına
koyan koysun
ben yemesem.
Dostun ahını
gönül sayfasına
yazan yazsın
ben silmesem.
Hiçliğin sırrını
bir dirheme
gizleyen gizlesin
ben açmasam.
CAG
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 17:33"Birini diğerinde ayırmasam
Birini var, ötekin yok saymasam
Herkes yapsın, ben
Üç şey yapmasam
Can ipini
ten yününden
ören örsün
ben giymesem.
Akıl otunu
harman yerine
seren sersin
ben biçmesem.
Nefsin kuyusunu
alemin gövdesine
kazan kazsın
ben düşmesem.
Birini diğerine, eş koşmasam
Birine gönül, diğerine el vermesem
Herkes geçsin, ben
Üç şeyden geçmesem.
Kul hakkını
pirin sofrasına
koyan koysun
ben yemesem.
Dostun ahını
gönül sayfasına
yazan yazsın
ben silmesem.
Hiçliğin sırrını
bir dirheme
gizleyen gizlesin
ben açmasam."
CAG
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 14:41bissürü eksiklerden oluşan bir bütünüm ben
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 14:22düşünelim o vakit
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 14:17'Bir başınalık bir şeyin kıymetini daha da artırır (...) Bir başınalık algımı yükseltti. Ama alengirli olan şey şu: Yükselen algımı kendime yönelttiğimde kimliğimi yitirdim. İzleyici yoktu, performans sergileyecek kimse yoktu. Kendimi tanımlamama gerek kalmamıştı.''
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 12:49ewettt
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 12:00"Kanayan yaralarına, kan dursun diye başka bedenler basarsan, mikrop kaparsın. 'M. Mungan '
meltem
21.01.2021 - 11:57"..s o n r a k ı b ü k ü c ü.."
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 11:22yapma35otuzbeş izmirin plakası..insanömrününyarısı değil :)
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 11:14"Suların da akarken yara aldığı yerler vardır.
Bazı sular yarasıyla yıkanır."Murathan Mungan
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 11:11''Hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız''Edip Cansever
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 11:10yolun yarısı kaç
İçinden geldiği gibi yazmalısın
21.01.2021 - 11:04hahahah .. kaç olunca minnak olunuyor ki pasha
birhan keskin
21.01.2021 - 10:41"Eksildim ben, azaldı içimdeki su
Yeşermiyor cümlem."Birhan Keskin.
tezer özlü
21.01.2021 - 10:40"...Bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. Anlatılarında yaşadığım ölülerden. Bu kahrolası dünyayı yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. Dünyanın ihtiyacı olan her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden..."Tezer Özlü
Toplam 657 mesaj bulundu