ki dibi tutmuş bir kere
akdeniz kokusunun dahi…,
çukulatadan beklene dursun seretonin,
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor sokakların,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
o halde;
asıyorum kalbimi
ben de zamansız,
a/mor/a çalan dallarına
ve erguvan tebessümüne,
mavinin izindeki sesine senin…,
sevgili kocaman çiçek;
ki kısa,
çabuk ve hareketli,
aceleci, sabrı kıt,
fakat görkemli ve heybetli,
ve ahir zaman baharı gibi,
hemen geçmek üzre
bilirsin erguvan zamanı…,
ah;
ah sevgili içim söyle bana;
bu kendimden habersizlik gafletinden,
beni paklasın istemezken teneşir bile,
kurulduğun keder tahtında,
bu yakınmasız halin ve
asude memnuniyetli tavrın,
hangi mukaddes kabulden gelir,
söyle…,
ve zihnimde kandiller söndüğünde,
kuytumdan bakınca insanlar,
karınca misal,
yüzümü cama yaslar izlerim onları,
hayat;
aynı filmi yüz milyon kez oynatır,
herkes kendi yükünü taşır,
sırtında aşını ve bir başınalığını kalbinde…,
pencereden bakar hislenirim,
ufacık tefecik karınca insan…,
hey hayat;
ölüyorum an be an,
ama sor bana neden,
neden;
iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
sabah namazından dağılan cami cemaatinin
en arkasında kalmışlığım neden…,
gün ağarırken huzur esenin avlusunda,
nicedir süren muhatapsız bir yaşama,
sabır sebebinden yumuluyken çapaklı gözlerim;
umur görmüş sesinden,
nadaslı kalbime akan o kızıl ateş,
ve işlerken içime gariplere has sesin,
ah,
ne vardı hiç doğmayaydı güneş…,
şimdi ömrümden sesin geçer sabahlarıma,
bu garip de bizden zahir diyen sesin,
ki kaç mevsimdir ben kederliyim,
ve sudan çıkmış bir balık gibi çırpınırım,
bir kerecik daha sohbetinde olmadan,
ölmemek için,
ah;
gaflet uykusunda yatar uyanmaz
can gözü kapanık gafilan çoktur
hak sözü dinlemez, asla inanmaz
kalbi çürük, fesat cahilan çoktur
mürşid-i kamile vermez özünü
gaflet uykusundan açmaz gözünü
taştan katı, beter söyler sözünü
nefsiyle oynaşan pehlivan çoktur
genç abdal herkes mest olur sanma
her kurban derisi post olur sanma
her yüze güleni dost olur sanma
içi kâfir, dışı müslüman çoktur
takip ettiğin şairleri okumaya bak mihan kızım, burada takip gösterisi yapmakla vakit kaybeceğine... peki, geçmiş bayramızı tebrik ederim, nice tekrarlarını dilerim...
ki kalbim,
şiir çöplüğüm ah;
ne çok yazılmış,
ve yazılmamış dizelerim,
şimdi ayak seslerinizi dinleyip,
sonra kapansam kanayan dizlerinize
ve aşkı yazdıran elleri öpsem şimdi,
öpebilsem…,
ki üstünü örttüğüm her acım,
bir gece yarısı üstü açık kalan
bilincin altını üstüne getiren
hırsızken...,
içim;
alt çekmecenin en çıfıt tıkılmışı
ve ucu saçak saçak suda yüzen
bir halat gibi,
kocamış kutsal balıkların geçtiği
yosun tutmuş yoldayken içim…,
bir düşkün silueti yansır
aynada bana bakan; bana…,
ve ağlayan bir tebessümü,
brunonun sabîsine yamayan
rüya çöplüğüm;
ne çok görülmüş ve
hayal meyal tasalı kâbuslarım,
bir sırdaş adı sayıklıyor şimdi
dilsiz dudaklarım…,
ey rabbim,
yolda kalmış susuzların
imdadına koşar yardımın ve,
anımsaması imkansız bir rüyada,
muhabbete verilmiş bir sadaka
olur kalbim...,
ah;
ki başka bir baharda;
toplayıp satır aralarından,
hayalet bir şehri uyandırmadan ve,
zihin kıvrımlarımı süslemeden,
veballi ayaklarımın parmak uçlarına basarak
utangaç tebessümlerle,
sessizce şiirler yazarım ben size…,
nebevî nefesinizin siy/ah hırkası,
sarsın ne olur; şaşkın yüzümü,
sonsuzlukta açılan iftar sofranızda…,
yağmur duaları kifayetsizken,
bir mücrimin muhabbet gözyaşlarıyla,
gözlerimi nazarınıza temaslayıp,
cemalinize teslim edebilmektir
ruhumu niyazım...,
ah;
sıyırdım yüreğimin zarını,
kızıl denizin tuzu gözlerimde/
halsizim...,
yüreğini kuytuya seren,
sümbül yüzlü,
yanık buğday tebessümlü lokmanım,
o aydı,
doğru mevsim doğru kış/doğru yazdı/,
doğru güz/doğru ba/har/dı…,
…yazgıydı…,
gün doğru gündü,
soluğu tütün kokan perşembe,
cuma vaktinin müjdecisiydi,
takvimler yalan söylemez…,
ki evet,
korkuyorsun ey insan,
cesur çalımlar satarken bile;
ayaklarının son adımı,
muhabbetin sana gelen ayaklarına tökezlenecek,
biliyorsun ve bilirsin…,
o halde bu tereddüt neden;
düş gölgesine…,
git peşinden…,
takıl sevdanın takunyalarının
gümbür gümbür sesine;
tak tak tak tak, kaç/ma…,
üst üste devrilen,
kavuş/veda, veda/kavuş/veda…,
kemirir aşk sandığını,
sevdalı güve…,
ve bozuluyor kalbimin örgüsü,
ağyârın mâsiva lügati anlamazdı,
yo/l/k/ ıraktı, sapaydı; dardı,
/sen korkarsın dardan/,
ki ah evet,
iç sesler daima parantezlidir;
karanlıktı…,
/sen korkarsın karanlık dardan/
yârdı,
ve
ardı;
seni senden ayrı koyan,
ah;
bahar gibiydi hava ama,
dijital devrin kuzuları ne de olsa,
martı kanadının yeliyle bile üşüyordular;
ayaz görmüş,
bağrı yufka bir babanın yüreğindeki,
sızıdır aşk…,
ah,
garip kalmıştım yine bu dağ başında,
ki kabaran öfkemi bastırıyordu, mazlum
hatırımın yıkılmışlığı her nefeste,
damar damar…,
hep o hakikatin rengi siy/ah
ve kâbe örtüsü kadar siy/ah,
hayran ve afacan gözlerindeydi teselli hekimim,
sadece, /biraz daha kavisli olabilirdi/
aşk;
ah suskun/um...,
yavaş yavaş iniyor yüzüme,
siyah kadife perde
ıslak kara püsküllerinden;
ve şakaklarım üşüyor…,
yaradanın herkese uzanan ve
ışıldayan kolları vardır,
anladım ki;
umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
peki o halde dahi,
içimdeki şeytanın yollarına,
kırmızı halılar seren kim…
ki sonunda tükürdüm kalbimi,
ağzımda çivit mavi boya tadı,
süzüldü gözyaşı gibi,
dudağımın kenarından çeneme,
veremli bir aşkın ağzından,
gül kusması misal...,
ki kaçak ve
ışık hüzmesine,
kapandı
kapı…
eşikte
yalnız
ikisi
ikiziyle,
diz dize
dizelerde…
fısıldaşarak,
yalın ayak baş kabak,
kapladı
serap
yüzünü,
çölleşen
kalbini,
kederli
kum
tanelerinden
sakınarak…,
açtı
kafesini
tutsak;
ve belki de panayırda kaybolmuş bir çocuktum,
tuzlu kocaman gözlerimle ve,
atlı karınca döndükçe,
hareleri oyuncak çemberiydi ne malum,
ve belki mutlu çocuk yüzleri biriktiriyordum,
yüzümü yasladığım parlak bir yıldızın yanağında;
zaman, pastasını bir kez daha keserken…,
derken gök;
matem giysisini geçirip üstüne,
tülden siyah örtüsüyle,
sildi tuzlarını çocuğun gözlerinden,
ve üfledi mumu…,
bir dilek panayıra düştü,
belki de yine bir düştü…,
kaybolmuş bir çocuktum belki
kendi karanlık ormanımda
ve yağmur kokusu avuç içlerimde,
alnı buz gibi bir çocuk…,
çöpe atan dost olsun tek,
ona yazılmış çileli dizeleri,
ki çilem; çilemizdi bilirsin,
kürtaj artığı bir bebeğin,
cami avlusuna bırakılması anında,
anasına son bakışıyla başlayan çilesi gibiydi,
çilemiz…,
gecelerce bilinci kovan çaresiz acılar gibi,
yatağa düşüren bir dermansız dert gibi,
pençesine düşülen ortaçağ vebası gibi,
bir mevsim boyu çekilen sekerât gibi,
çilemiz,
kaç kez;
kaynar sular indi tepemizden,
vedalarda kaç kez…,
son vedamızla kavruldu yıldızlar gökte,
ki süreyya yıldızı da kaybolunca gözden,
kulağımıza fısıldanan oldu,
/artık yine kendinlesin/
oysa yaşam,
parmak izi bırakmadan
eldivenlerini çıkarıyor
maktulüne tepeden bakarak,
ve zaman durdu al işte…;
bıktık artık, usandı millet, tiksindi insanlık,
bu altı ok\a hainlik eden kemalistlerden,
ruhu sömürgecilerde rehin mütedeyyinlerden ve
genleri ipotekli devrimcilerden,
tiyanşan kaçkınlarından,
ve
bilumum kurtarıcılık konforperestlerinden…,
ki her sevda bir veda bilirsin,
affet beni,
yine yalnızlığa veda zamanı…,
yazarken bu şiirimsi şeyleri,
kelimelerim tek tek canıma batıyor,
harflerim içimin kuyusunda ağlıyor,
kalbimde bir serseri mayın patlıyor,
içimin labirentinde yüzün beliriyor,
ve beynimin kıvrımlarında,
çapalı lisanının azarları dolanıyor…,
ah;
yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
ah aşk,
küçümsediler acımı,
ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
yokluğunda...,
baktığın kalp içlerimde,
dağ gölleri buz tutuyor,
mevsim bir günde değişti ve,
hangi göç,
kanatsız bir göğe yükselir…,
nasıl şaşkınım, nasıl;
yaşlandım bir günde nazarlarında,
azarlarında,
alnı kırışık sevdamızın…;
ah balım, ve ah zehir,
yüreğimin petekleri siyanür dolu,
gözyaşlarımın ak pınarlarına
kirli sular karışıyor,
ve aşk inatla küllerini savuruyor
kutsanmış topraklara,
ve şimdi;
hiçlik mezhebindeyim,
yurtsuz ve
kimse/sizim…,
sevgili tabîbim,
terk/et/me/beni
ah,
… Bizim pencereler yele garşıdır
Muhabbet dediğin karşı karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Sabahın seheri günden ileri
Ben kimi sevmişim senden ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
İleri, candan ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
karacaoğlan
seher
30.06.2024 - 18:24Eléonore & Efrén López, Seherde Bir Bağa Girdim
malûmun ilâmı
30.06.2024 - 14:24ki dibi tutmuş bir kere
akdeniz kokusunun dahi…,
çukulatadan beklene dursun seretonin,
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor sokakların,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
Kork Allah' tan Korkmayandan
29.06.2024 - 17:30Bize Her Şeyi Allah'ın Biliyor Olması Kâfi Gelmelidir - İsmet Özel
Mavinin İzi
22.06.2024 - 15:04o halde;
asıyorum kalbimi
ben de zamansız,
a/mor/a çalan dallarına
ve erguvan tebessümüne,
mavinin izindeki sesine senin…,
sevgili kocaman çiçek;
ki kısa,
çabuk ve hareketli,
aceleci, sabrı kıt,
fakat görkemli ve heybetli,
ve ahir zaman baharı gibi,
hemen geçmek üzre
bilirsin erguvan zamanı…,
ah;
kuddusi müftüoğlu
22.06.2024 - 14:34Seyreyle güzel, kudret-i Mevlâ neler eyler!..
Allâh’a sığın, Adl-i Teâlâ neler eyler!..
Cânâna gönül vereli ben candan usandım,
Hem düşeliden derdime dermandan usandım.
Suları şikest, meyleri kalp Hazret-i Hak’tan,
Bir âne değin ettiğim isyandan usandım.
Meyl eylemezem gayrisine tevbeler olsun,
Bu âne değin ettiğim isyandan usandım,
Pervâne gibi yanmayı ister deli gönlüm,
Her şâm u seher âh ile efgandan usandım.
Kalmadı firak giryesine sabra mecâlim,
Vuslat dilerem yârime hicrandan usandım.
Işk ile enîs oldı gönül geçdi sivâdan,
Ben sohbet-i nâs ülfet-i yârandan usandım.
Çün zerre vefâ bulmadım ihvân-ı zamanda,
Şol yüzleri dost, özleri düşmandan usandım.
Vird edeyim ismini hemen Hazret-i Hakk’ın,
Kesret ile ünsiyyet-i insandan usandım.
Kuddûsi’ye vahşet gelüben cümle sivâdan,
Der her ne ki gayrındır o ben andan usandım.
Kök Neden Analizi
22.06.2024 - 00:15ah sevgili içim söyle bana;
bu kendimden habersizlik gafletinden,
beni paklasın istemezken teneşir bile,
kurulduğun keder tahtında,
bu yakınmasız halin ve
asude memnuniyetli tavrın,
hangi mukaddes kabulden gelir,
söyle…,
ve zihnimde kandiller söndüğünde,
kuytumdan bakınca insanlar,
karınca misal,
yüzümü cama yaslar izlerim onları,
hayat;
aynı filmi yüz milyon kez oynatır,
herkes kendi yükünü taşır,
sırtında aşını ve bir başınalığını kalbinde…,
pencereden bakar hislenirim,
ufacık tefecik karınca insan…,
hey hayat;
ölüyorum an be an,
ama sor bana neden,
neden;
iri tesbihler gibi akıp çenemde toplanır yaşlar,
sabah namazından dağılan cami cemaatinin
en arkasında kalmışlığım neden…,
gün ağarırken huzur esenin avlusunda,
nicedir süren muhatapsız bir yaşama,
sabır sebebinden yumuluyken çapaklı gözlerim;
umur görmüş sesinden,
nadaslı kalbime akan o kızıl ateş,
ve işlerken içime gariplere has sesin,
ah,
ne vardı hiç doğmayaydı güneş…,
şimdi ömrümden sesin geçer sabahlarıma,
bu garip de bizden zahir diyen sesin,
ki kaç mevsimdir ben kederliyim,
ve sudan çıkmış bir balık gibi çırpınırım,
bir kerecik daha sohbetinde olmadan,
ölmemek için,
ah;
Mavinin İzi
21.06.2024 - 21:46ne güzel, ne güzel... tay durmaya başlayan bir bebek kadar masum bir paylaşı... dandini dastana, danalar bostana... uyku saatin geçmesin evet :)
abdal
21.06.2024 - 21:43gaflet uykusunda yatar uyanmaz
can gözü kapanık gafilan çoktur
hak sözü dinlemez, asla inanmaz
kalbi çürük, fesat cahilan çoktur
mürşid-i kamile vermez özünü
gaflet uykusundan açmaz gözünü
taştan katı, beter söyler sözünü
nefsiyle oynaşan pehlivan çoktur
genç abdal herkes mest olur sanma
her kurban derisi post olur sanma
her yüze güleni dost olur sanma
içi kâfir, dışı müslüman çoktur
takip şartı
20.06.2024 - 12:30takip ettiğin şairleri okumaya bak mihan kızım, burada takip gösterisi yapmakla vakit kaybeceğine... peki, geçmiş bayramızı tebrik ederim, nice tekrarlarını dilerim...
Braking bad skayler sadakati
17.06.2024 - 03:34ki kalbim,
şiir çöplüğüm ah;
ne çok yazılmış,
ve yazılmamış dizelerim,
şimdi ayak seslerinizi dinleyip,
sonra kapansam kanayan dizlerinize
ve aşkı yazdıran elleri öpsem şimdi,
öpebilsem…,
ki üstünü örttüğüm her acım,
bir gece yarısı üstü açık kalan
bilincin altını üstüne getiren
hırsızken...,
içim;
alt çekmecenin en çıfıt tıkılmışı
ve ucu saçak saçak suda yüzen
bir halat gibi,
kocamış kutsal balıkların geçtiği
yosun tutmuş yoldayken içim…,
bir düşkün silueti yansır
aynada bana bakan; bana…,
ve ağlayan bir tebessümü,
brunonun sabîsine yamayan
rüya çöplüğüm;
ne çok görülmüş ve
hayal meyal tasalı kâbuslarım,
bir sırdaş adı sayıklıyor şimdi
dilsiz dudaklarım…,
ey rabbim,
yolda kalmış susuzların
imdadına koşar yardımın ve,
anımsaması imkansız bir rüyada,
muhabbete verilmiş bir sadaka
olur kalbim...,
ah;
zihinsel berraklık
17.06.2024 - 03:09ki başka bir baharda;
toplayıp satır aralarından,
hayalet bir şehri uyandırmadan ve,
zihin kıvrımlarımı süslemeden,
veballi ayaklarımın parmak uçlarına basarak
utangaç tebessümlerle,
sessizce şiirler yazarım ben size…,
nebevî nefesinizin siy/ah hırkası,
sarsın ne olur; şaşkın yüzümü,
sonsuzlukta açılan iftar sofranızda…,
yağmur duaları kifayetsizken,
bir mücrimin muhabbet gözyaşlarıyla,
gözlerimi nazarınıza temaslayıp,
cemalinize teslim edebilmektir
ruhumu niyazım...,
ah;
yukarıdan talimatla
17.06.2024 - 03:00Tuğba Gülyeşil - Minnet eylemem & Yârim derdini ver bana
tütün kolonyası
17.06.2024 - 02:56sıyırdım yüreğimin zarını,
kızıl denizin tuzu gözlerimde/
halsizim...,
yüreğini kuytuya seren,
sümbül yüzlü,
yanık buğday tebessümlü lokmanım,
o aydı,
doğru mevsim doğru kış/doğru yazdı/,
doğru güz/doğru ba/har/dı…,
…yazgıydı…,
gün doğru gündü,
soluğu tütün kokan perşembe,
cuma vaktinin müjdecisiydi,
takvimler yalan söylemez…,
ki evet,
korkuyorsun ey insan,
cesur çalımlar satarken bile;
ayaklarının son adımı,
muhabbetin sana gelen ayaklarına tökezlenecek,
biliyorsun ve bilirsin…,
o halde bu tereddüt neden;
düş gölgesine…,
git peşinden…,
takıl sevdanın takunyalarının
gümbür gümbür sesine;
tak tak tak tak, kaç/ma…,
üst üste devrilen,
kavuş/veda, veda/kavuş/veda…,
kemirir aşk sandığını,
sevdalı güve…,
ve bozuluyor kalbimin örgüsü,
ağyârın mâsiva lügati anlamazdı,
yo/l/k/ ıraktı, sapaydı; dardı,
/sen korkarsın dardan/,
ki ah evet,
iç sesler daima parantezlidir;
karanlıktı…,
/sen korkarsın karanlık dardan/
yârdı,
ve
ardı;
seni senden ayrı koyan,
ah;
rotasız gemi
17.06.2024 - 02:36öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok;
sensin benim güzel ve zarif turnam,
ve yoktu,
zahirin ne çizgisi,
/ne sınırı,
ne de minimal bir raconu,
ah;
kanarız ki biz birbirine yeryüzü ve gökyüzü,
akarız ki birbirine…,
ve kanarsın;
sen, bende bakan okyanus gözlerime,
ve bir hekim tebessümüne
ben de…;
ah sevgili marjinalim,
boğuluyo/rum,
ki rotasız gemi,
ma/ss/mavi ummanına
atıyor demir…,
ah;
kavis çizmek
17.06.2024 - 01:23bahar gibiydi hava ama,
dijital devrin kuzuları ne de olsa,
martı kanadının yeliyle bile üşüyordular;
ayaz görmüş,
bağrı yufka bir babanın yüreğindeki,
sızıdır aşk…,
ah,
garip kalmıştım yine bu dağ başında,
ki kabaran öfkemi bastırıyordu, mazlum
hatırımın yıkılmışlığı her nefeste,
damar damar…,
hep o hakikatin rengi siy/ah
ve kâbe örtüsü kadar siy/ah,
hayran ve afacan gözlerindeydi teselli hekimim,
sadece, /biraz daha kavisli olabilirdi/
aşk;
kusmuk
17.06.2024 - 01:07ah suskun/um...,
yavaş yavaş iniyor yüzüme,
siyah kadife perde
ıslak kara püsküllerinden;
ve şakaklarım üşüyor…,
yaradanın herkese uzanan ve
ışıldayan kolları vardır,
anladım ki;
umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
peki o halde dahi,
içimdeki şeytanın yollarına,
kırmızı halılar seren kim…
ki sonunda tükürdüm kalbimi,
ağzımda çivit mavi boya tadı,
süzüldü gözyaşı gibi,
dudağımın kenarından çeneme,
veremli bir aşkın ağzından,
gül kusması misal...,
nuhun gemisinde kaçak yolcu
17.06.2024 - 00:58ki kaçak ve
ışık hüzmesine,
kapandı
kapı…
eşikte
yalnız
ikisi
ikiziyle,
diz dize
dizelerde…
fısıldaşarak,
yalın ayak baş kabak,
kapladı
serap
yüzünü,
çölleşen
kalbini,
kederli
kum
tanelerinden
sakınarak…,
açtı
kafesini
tutsak;
kırptı
kanatlarını,
sığındı
yorgun
hurma
ağacına,
uyudu
kaçak,
oruçlu
kollarında…,
vuruldu
kilit,
kenetlendi
göz,
sustu
şiir;
kalın
bordo
perde
çekildi
kat kat…,
denize
saçıldı
altın
pullu
balıklar,
kuytuya
ağardı
gün…,
kapandı
kapı…,
eşikte
yalnız;
kızıl
saçlı
kanayan
diz/e…,
kalbinde,
dilsiz
ışık
hüzmesi...,
ah;
The Greatest Show on Earth (Harikalar Sirki)
17.06.2024 - 00:36ve belki de panayırda kaybolmuş bir çocuktum,
tuzlu kocaman gözlerimle ve,
atlı karınca döndükçe,
hareleri oyuncak çemberiydi ne malum,
ve belki mutlu çocuk yüzleri biriktiriyordum,
yüzümü yasladığım parlak bir yıldızın yanağında;
zaman, pastasını bir kez daha keserken…,
derken gök;
matem giysisini geçirip üstüne,
tülden siyah örtüsüyle,
sildi tuzlarını çocuğun gözlerinden,
ve üfledi mumu…,
bir dilek panayıra düştü,
belki de yine bir düştü…,
kaybolmuş bir çocuktum belki
kendi karanlık ormanımda
ve yağmur kokusu avuç içlerimde,
alnı buz gibi bir çocuk…,
kürtaj
17.06.2024 - 00:28çöpe atan dost olsun tek,
ona yazılmış çileli dizeleri,
ki çilem; çilemizdi bilirsin,
kürtaj artığı bir bebeğin,
cami avlusuna bırakılması anında,
anasına son bakışıyla başlayan çilesi gibiydi,
çilemiz…,
gecelerce bilinci kovan çaresiz acılar gibi,
yatağa düşüren bir dermansız dert gibi,
pençesine düşülen ortaçağ vebası gibi,
bir mevsim boyu çekilen sekerât gibi,
çilemiz,
kaç kez;
kaynar sular indi tepemizden,
vedalarda kaç kez…,
son vedamızla kavruldu yıldızlar gökte,
ki süreyya yıldızı da kaybolunca gözden,
kulağımıza fısıldanan oldu,
/artık yine kendinlesin/
ULAN
17.06.2024 - 00:11oysa yaşam,
parmak izi bırakmadan
eldivenlerini çıkarıyor
maktulüne tepeden bakarak,
ve zaman durdu al işte…;
bıktık artık, usandı millet, tiksindi insanlık,
bu altı ok\a hainlik eden kemalistlerden,
ruhu sömürgecilerde rehin mütedeyyinlerden ve
genleri ipotekli devrimcilerden,
tiyanşan kaçkınlarından,
ve
bilumum kurtarıcılık konforperestlerinden…,
ki her sevda bir veda bilirsin,
affet beni,
yine yalnızlığa veda zamanı…,
yazarken bu şiirimsi şeyleri,
kelimelerim tek tek canıma batıyor,
harflerim içimin kuyusunda ağlıyor,
kalbimde bir serseri mayın patlıyor,
içimin labirentinde yüzün beliriyor,
ve beynimin kıvrımlarında,
çapalı lisanının azarları dolanıyor…,
ah;
haberin var mı?
17.06.2024 - 00:02Fikret Kızılok - Haberin Var Mı (Orjinal Plak Kayıt)
yetim bakışı atmak
16.06.2024 - 23:46yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
ah aşk,
küçümsediler acımı,
ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
yokluğunda...,
baktığın kalp içlerimde,
dağ gölleri buz tutuyor,
mevsim bir günde değişti ve,
hangi göç,
kanatsız bir göğe yükselir…,
nasıl şaşkınım, nasıl;
yaşlandım bir günde nazarlarında,
azarlarında,
alnı kırışık sevdamızın…;
ah balım, ve ah zehir,
yüreğimin petekleri siyanür dolu,
gözyaşlarımın ak pınarlarına
kirli sular karışıyor,
ve aşk inatla küllerini savuruyor
kutsanmış topraklara,
ve şimdi;
hiçlik mezhebindeyim,
yurtsuz ve
kimse/sizim…,
sevgili tabîbim,
terk/et/me/beni
ah,
içinde saklamak
16.06.2024 - 23:04Ezginin Günlüğü - (Sigaramın Dumanına Sarsam)
kurban olmak
16.06.2024 - 17:37… Bizim pencereler yele garşıdır
Muhabbet dediğin karşı karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Sabahın seheri günden ileri
Ben kimi sevmişim senden ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
İleri, candan ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
karacaoğlan
Toplam 754 mesaj bulundu