Rakı, balık, hafif bir meltem, taş plakta güzel notalar, sigara ve de yakamoz eğer yanınızda birde aşkınız varsa adaların üstüne mekan tanımıyorum.Bunların hiçbirini yaşamadım ama hayal etmek bile güzel :))
Bu yalancı bahar bir gün bitecek
Yeni aldığın eskiyecek
Yedik içtik sanırım doyduk
Hesabı kim ödeyecek
Of güzel allahım
Nasıl bir kader yazdın, tadı damağımda kaldı
Of güzel allahım
İçimi ısıtan adam, sanki senin aynandı
Bir ömür yeter bana bu armağan
Ölsem de gam yemem artık
Her insana her nefes
Bir başka heves
Bir tek ilk aşk bitmeyecek
Daha ilk günden hep
Sonunu sorduk
Cevap ne kimse bilmeyecek
Senden uzakta hep bir şeyler eksik
Gönlümde derman yok inan bi nefeslik
Ne bir avuntu nede biraz ümit
Ne yaptın bana, nedir bu sessizlik
İçimde bir şey acıyor sen gelince aklıma herşeyim
Yerine sevemem, yerine sevemem
Razıyım yapayanlız tükensin yıllarım ama
Yerine sevemem, yerine sevemem
Olmuyor, denedim, yine de yerine sevemedim herşeyim
Aşk istasyonlarını pas geçen
Sevda treninin son durağı
Ayrılık mı olmalıydı?
Ey gözlerinde gökyüzünü
Yüreğinde yerleri
Taşıyan sevgili! ::::
Sen ki gecelerin koynundan
Yıldızların kanadından
Gündüzlerin uykusundan
Düştün yüreğime
Öyle kolayca
Umarsızca.
Ha deyince gideceğini
Aşkımı içine gömeceğini
Sanmıyorum sevgili
Tüm gidişlerimi sana çevirdiğim
Tüm yollarıma seni işaretlediğim
Yolun sonu
Ayrılık mı olmalıydı
Mehtapsız gecenin koynunda
Yakamozlara sarmaladığımız aşkımız
Yıldızlara göz kırparken
Aşkla dudaklarımızdan düşen şarkımız
Gecenin kulağını çınlatırken
Kışların ayazından ve karından
Bahara eriştiğimiz bir anda
Ayrılık mı olmalıydı
Ey sevgili çık çölün kumundan
Ferhat dağları delmiş
Ağaçlar meyvesini vermiş
Kuşların ağzında sevda şarkıları
Deniz rengi gözlerine gökler girmiş
Yüreğin kıpır kıpır olduğu bir günde
Yosun tutmuş taşları bağrına basıp
Ayrılık mı olmalıydı
Sakin göllerin kuğusuyduk,
Salınarak suyun yanağında.
Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
Sonumuzun adım-adım
Yaklaştığını görürdük...
Yarılan ekmeğin buğusuyduk;
Paylaşılan zeytin tanesinin,
Yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
Biz hep üşüyen burnumuzu
Avucumuzda hohlayarak yürürdük.
Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
Hiçbir aykırı yanımız,
Hiçbir yalanımız...
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim kanıyor...
Olmasaydı sonumuz böyle! ..
Biri, saksımızı çiğneyip gitti.
Biri, duvarları yıktı,
Camları kırdı.
Fırtına gelip aramıza serildi.
Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi,
Bizi yaraladı...
Biri şarabımızı döktü,
Soğanımızı çaldı.
Biri, hiç yoktan vurdu,
Kafeste garip kuşumuzu!
Ciğerim yanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Solmasaydı gülümüz böyle! .
Dağlarda çoban ateşiydik,
Sarmalayarak acı bir sevda masalını
Ve hıçkırarak
Hırçın rüzgârların kavalını...
Namlunun, bağrımıza
Sinsice sokulduğunu bilirdik...
Ceylanın pınara inişiydik,
Vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
Tenine kan bulaşan
O masum çakıl taşının...
Oysa biz dualarımızda hep
Birbirimizden daha önce
Ölmeyi dilerdik...
Bazı sorumluluklarımız vardı,
Hayata ilişkin.
Bazı basit sorularımız,
Anlaşılır bazı sorunlarımız...
Göğsüm daralıyor,
Yüreğim kanıyor...
İncinmeseydi gençliğimiz böyle...
Birer yolcuyduk,
Aynı ormanda kaybolmuş.
Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
Hep aynı kaderde buluşurduk
Sevmeye tutuklu gibi...
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
Birer çiğ damlasıydık,
Bahar sabahında,
Gül yaprağında...
Dedim ya,
Hiç yoktan susturuldu şarkımız!
Yüreğim kanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Bitmeseydi öykümüz böyle! ..
Kaderimin Oyunu
Söz: Orhan Gencebay
Müzik: Orhan Gencebay
Ne sevenim var, ne soranım var
Öyle yalnızım ki
Çilesiz günüm yok, dert arasan çok
Öyle dertliyim ki
Bana kaderimin bir oyunumu bu
Aldı sevdiğimi verdi zulümu
Dünyaya doymadan gideceğim
Yoksa yaşamanın kanunu mu bu
Bıktım artık yaşamaktan
Çekmekle biter mi bu hayat yolu Ah...
Bu yalnızlık, bu dertler
Bekleyeceğim, bekleyeceğim
Geri dönmese bile
Alıştım kaderin zulmüne artık
Bana gülmese bile
Geri dönmez artık giden sevgililer
Her ümit ufkunda ağlıyor gözler
Bitmeyen çilenin, derdin sarhoşuyum
Kahredip geçiyor en güzel günler
KRALİN KIZI SARI GELİN
1130Lu yıllardan süre gelen bir efsaneye göre;
'Abdulkadir Geylani, müritlerini çeşitli yerlere göndererek onlardan İslamiyet'i yaymalarını istemiştir. Müritlerinden Şeyh Senani'ye (Sen de Penek'e gideceksin. Orada İslamiyet'i yayacaksın. Ola ki görevini aksatırsan, umarım ki domuzların ayakları senin omuzlarında olur) diyerek bir anlamda serzenişte bulunmuştur.
Şeyh Senani, Penek'e gelir. Fakat buranın hakimi Gürcü Kralı'nın güzel ve sarışın kızına o arada aşık olur. Sık sık görüşürler. Birbirlerine daha yakın olmak için Şeyh Senani, kızın önerisi ile onların domuzlarına çobanlık etmeye başlar.
Böylece aradan 7 yıl geçer. Bir gün domuz yavrusunu sırtlayıp getirirken, domuz yavrusunun ayakları Şeyh Senani'nin kulağına ve omzuna değer. Aniden Abdülkadir Gaylani'yi hatırlayan Şeyh Senani, onun kendisine, (şayet görevini aksatırsan dilerim ki domuzların ayakları omuzlarının üzerinde olur) sözlerini hatırlar.
Şeyh Senani, Penek hakimi Gürcü Kralı'nın sarı saçlı kızına yani sevgilisine durumu anlatır. Ona hak veren ve kendisiyle aynı düşünceyi benimseyen sarı kız onunla gitme kararını bildirir. Durumu öğrenen Penek Kralı, kızını biraz da yaşlı olan Şeyh Senani'ye vermek istemez.
Daha sonra Şeyh Senani, birkaç müridi ve sarı kız birlikte kaçarlar. Onların kaçtığı haberini alan Gürcü Kralı ise askerlerini gönderir. 500 Gürcü asker kaçanları Allahuekber dağlarında sıkıştırır, Şeyh Senani ve müritleri ile Sarı Kız askerlere karşı koysalar da sonuçta tümü öldürülür. Dağın alt tarafında müritler, zirvesinde de Şeyh Senani ve sevgilisi Sarı kız öldürülürler. Hatta Şeyh Senani son nefesinde, üç defa (Allahuekber) dediği için bu dağların (Allahuekber) adını aldığı rivayet ediliyor.'
Erzurum çarşı pazar
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Elinde divit kalem
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Katlime ferman yazar
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Palandöken yüce dağ
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Altı mor sümbüllü bağ
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Seni vermem yadlara
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Nice ki bu canım sağ
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir
NEVA MAKAMI: Kova Burcu (Oğlak Burcu): Satürn. Hava tabiatlı, kuru-soğuk özellik gösterir. Kara safra bağlantılıdır. Dişi özellik gösterir. Gece ve kuşluktan ikindiye kadar olan zamanda etkisi fazladır. Göğsün sağ tarafına, böbreklere, omurilik, kalça ve uyluk bölgelerine etkisi vardır. Üzüntüyü giderir ve lezzet verir. Gönül okşayan makam adıyla bilinir. Kötü fikirleri kovduğu, cesaret ve yiğitlik verdiği, gönül sevinci oluşturduğu ileri sürülür. Kuvvet ve kahramanlık duyguları meydana getirir. Akıl hastalıklarının tedavisinde faydalıdır. En eski makamlardandır. Buluğ çağındaki kız çocuklarının kadın hastalıklarına tedavi etkisi vardır. 'Ses, seda, makam ve ahenk' demektir.
Seni istesem çok şey mi istiyor olurum
Bana göre çok değil seni istemek
Çok olan senin bana çektirdiğin azap
(YA) artık gel
(YA) da tetiği çekip aşkımızın kızılını
Hiç durmamacasına akıt
Kalbime attığın tek kurşun sadece delip geçti
Ama bilirmisin ki seni ilk gördüğünde bu yürek
Zaten eriyip bitti
Evet belki bu söyleyişim ilk de olmıyacak sonda
SENİ ÇOK SEVİYORUM VE SENİ İSTİYORUM
İnsanların bir anlık zevkleri yüzünden istenmiyen bir zamanda kalınan hamileliğin sonlandırılması.O zevki yaşarken böyle birşeyin başınıza gelebileceğini unutmayın sperm rahime düşer düşmez o canlının bir ruhu oluyor ve doğmasada tırnak üstü kadar bile olsa o artık bir insan ve siz kürtajla onun yaşama hakkını elinden alıyorsunuz unutmayın.:((
Lütfen korunun ! ! !
Size iki tarif.Dışarıda ki kokoreçlere güvenmiyorsanız daha temiz olsun istiyorsanız evde rahatlıkla yapabilirsiniz çok kolaylar.Kendinizi bu harika yiyecekten mahrum etmeyin :))
Hazır kokoreç, 1 tatlı kaşığı kekik, 1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber, tuz.
Alacağınız hazır kokoreçi önce 2 cm kalınlığında halka şeklinde kesin. Sonra herbir halkayı dörde bölün. Yapışmaz bir tavanın içine kokoreçleri koyun. Tahta bir spatula ile karıştırarak 2-3 dakika sote edin. Bir servis tabağına alarak üzerlerine kekik, kırmızı biber ve tuzu ekin.
Hazır kokoreç, 1 orta boy domates, 1 tatlı kaşığı kekik, 1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber, tuz.
Domateslerin kabuğunu soyun, küp şeklinde doğrayın. Alacağınız hazır kokoreçi parçalamadan 2 cm kalınlığında halka şeklinde doğrayın. 20*25 cm boyutlarında bir aliminyum mutfak folyosunun içine kokoreçleri ve domatesleri koyun. Üzerlerine kekik, kırmızı biber ve tuzu ekin. Hava almayacak şekilde paketleyin. Sıcak fırında veya yapışmaz tavaya oturtup ocak üzerinde 10-15 dakika tutun. Sıcak servis yapın.
Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanin buna hiç degmedigini gördügün andir. Ve en büyük kaybin onun için harcadigin zamandir. Senin askini su gün hak etmeyen, Bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir..................................... ...
adalar
24.02.2005 - 14:22Rakı, balık, hafif bir meltem, taş plakta güzel notalar, sigara ve de yakamoz eğer yanınızda birde aşkınız varsa adaların üstüne mekan tanımıyorum.Bunların hiçbirini yaşamadım ama hayal etmek bile güzel :))
akrep burcu
24.02.2005 - 14:18Akrep burçlu insanların aşkının başımızı döndürdüğü doğruda.Yanlız unutulan bir şey daha var akreplerin en büyük özellikleri nankör olmalarıdır.
hande yener
24.02.2005 - 14:02Armağan
Bu yalancı bahar bir gün bitecek
Yeni aldığın eskiyecek
Yedik içtik sanırım doyduk
Hesabı kim ödeyecek
Of güzel allahım
Nasıl bir kader yazdın, tadı damağımda kaldı
Of güzel allahım
İçimi ısıtan adam, sanki senin aynandı
Bir ömür yeter bana bu armağan
Ölsem de gam yemem artık
Her insana her nefes
Bir başka heves
Bir tek ilk aşk bitmeyecek
Daha ilk günden hep
Sonunu sorduk
Cevap ne kimse bilmeyecek
ADSL
24.02.2005 - 13:49Büyük rahatlık herkese tavsiye ederim.Türktelekom ' dan böyle bir hizmet alabilmek muhteşem :))
gökhan kırdar
24.02.2005 - 13:42Senden uzakta hep bir şeyler eksik
Gönlümde derman yok inan bi nefeslik
Ne bir avuntu nede biraz ümit
Ne yaptın bana, nedir bu sessizlik
İçimde bir şey acıyor sen gelince aklıma herşeyim
Yerine sevemem, yerine sevemem
Razıyım yapayanlız tükensin yıllarım ama
Yerine sevemem, yerine sevemem
Olmuyor, denedim, yine de yerine sevemedim herşeyim
ayrılık
24.02.2005 - 13:33Ayrılık Mı Olmalıydı?
Aşk istasyonlarını pas geçen
Sevda treninin son durağı
Ayrılık mı olmalıydı?
Ey gözlerinde gökyüzünü
Yüreğinde yerleri
Taşıyan sevgili! ::::
Sen ki gecelerin koynundan
Yıldızların kanadından
Gündüzlerin uykusundan
Düştün yüreğime
Öyle kolayca
Umarsızca.
Ha deyince gideceğini
Aşkımı içine gömeceğini
Sanmıyorum sevgili
Tüm gidişlerimi sana çevirdiğim
Tüm yollarıma seni işaretlediğim
Yolun sonu
Ayrılık mı olmalıydı
Mehtapsız gecenin koynunda
Yakamozlara sarmaladığımız aşkımız
Yıldızlara göz kırparken
Aşkla dudaklarımızdan düşen şarkımız
Gecenin kulağını çınlatırken
Kışların ayazından ve karından
Bahara eriştiğimiz bir anda
Ayrılık mı olmalıydı
Ey sevgili çık çölün kumundan
Ferhat dağları delmiş
Ağaçlar meyvesini vermiş
Kuşların ağzında sevda şarkıları
Deniz rengi gözlerine gökler girmiş
Yüreğin kıpır kıpır olduğu bir günde
Yosun tutmuş taşları bağrına basıp
Ayrılık mı olmalıydı
DİLAN SEVDA
zeki müren
24.02.2005 - 12:27Mazide kalan hatıra gibi
Şevkatli kollarını aç bana anne
Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık
Üşüdüm, üstümü örtsene anne
Anne, anne, anneciğim
Yanımda olmanı ne çok isterdim
Dizine yatıpta uyurdum anne
Dilimde dua gözümde rüyasın
Seni çok istedim hasretim anne
Anne, anne, anneciğim
Uyandım uykudan aradım seni
Sağıma soluma bakındım anne
Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık
Üşüdüm, üstümü örtsene anne
Anne, anne, anneciğim...
yusuf hayaloğlu
24.02.2005 - 12:15YÜREĞİM KANIYOR
Sakin göllerin kuğusuyduk,
Salınarak suyun yanağında.
Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
Sonumuzun adım-adım
Yaklaştığını görürdük...
Yarılan ekmeğin buğusuyduk;
Paylaşılan zeytin tanesinin,
Yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
Biz hep üşüyen burnumuzu
Avucumuzda hohlayarak yürürdük.
Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
Hiçbir aykırı yanımız,
Hiçbir yalanımız...
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim kanıyor...
Olmasaydı sonumuz böyle! ..
Biri, saksımızı çiğneyip gitti.
Biri, duvarları yıktı,
Camları kırdı.
Fırtına gelip aramıza serildi.
Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi,
Bizi yaraladı...
Biri şarabımızı döktü,
Soğanımızı çaldı.
Biri, hiç yoktan vurdu,
Kafeste garip kuşumuzu!
Ciğerim yanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Solmasaydı gülümüz böyle! .
Dağlarda çoban ateşiydik,
Sarmalayarak acı bir sevda masalını
Ve hıçkırarak
Hırçın rüzgârların kavalını...
Namlunun, bağrımıza
Sinsice sokulduğunu bilirdik...
Ceylanın pınara inişiydik,
Vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
Tenine kan bulaşan
O masum çakıl taşının...
Oysa biz dualarımızda hep
Birbirimizden daha önce
Ölmeyi dilerdik...
Bazı sorumluluklarımız vardı,
Hayata ilişkin.
Bazı basit sorularımız,
Anlaşılır bazı sorunlarımız...
Göğsüm daralıyor,
Yüreğim kanıyor...
İncinmeseydi gençliğimiz böyle...
Birer yolcuyduk,
Aynı ormanda kaybolmuş.
Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
Hep aynı kaderde buluşurduk
Sevmeye tutuklu gibi...
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
Birer çiğ damlasıydık,
Bahar sabahında,
Gül yaprağında...
Dedim ya,
Hiç yoktan susturuldu şarkımız!
Yüreğim kanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Bitmeseydi öykümüz böyle! ..
YUSUF HAYALOĞLU
yemek yemek
24.02.2005 - 12:00Yemek Yemek kesinlikle bir sanattır. :)))
yanlis anlasilma
24.02.2005 - 11:46Dünya üzerinde en çok korktuğum şey.Eğer yanlış anlaşıldıysam düzeltene kadar gözüme uyku girmez.
yandım çavuş ayranı
24.02.2005 - 11:42Size tavsiyem eğer kazık yiyip aç çıkmak istemiyorsanız sakın girmeyin :)))
yalnızlık
24.02.2005 - 11:41BÜYÜK ACI
yalın
24.02.2005 - 11:36Dünya üzemez beni
Ölüm korkutabilir mi
Sen olmadan bu kalp hissedebilir mi
Güneş batmış bana ne
Ellerin yok kime ne
Yerine koyamadım
Razı olamadım sensizliğe
Kalpler yanmış yağmur ıslatmış
Tanrı korumuş ya sevenleri
Son nefesimde elimi sen tutacaksın
Son sözlerimi bir sen duyacaksın
Meleklerin sözü var
Winston
24.02.2005 - 11:33- Kızım ne içiyorsun?
- Winston light anne,
- iyi devam et zıkkımın kökünü iç.
- çıksın hemen başlıyacağım merak etme sen anneciğim :))
Malesef her bırakmak istediğimde tekrar başladığım sigara.
türkü hikayeleri
24.02.2005 - 11:02Bu öykü Malkara köylerinden alınmış olup belli bir
kişinin dilinden yazıya geçirilmiş değildir. Çevrede
herkes tarafından bilinen bir öyküdür. Söylentiye
göre, çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok
güzel bir kız vardır. Onaltıya yeni bastığında
Zeynep'i köylerindeki bir düğünde aşırı (yabancı)
köylerden gelen Ali isimli bir genç görür. Ali
Zeynep'i çok beğenir ve köyüne döndüğünde kızın
babasına hemen görücü gönderir. Zeynep'i Ali'ye
verirler. Kısa bir zaman sonra düğünleri olur. Ali,
Zeynep'i alıp aşırı köyüne götürür.
Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç
gün üç gece çeker. Bu kadar uzak olduğundan dolayı
Zeynep, anasını babasını ve kardeşlerini tam yedi yıl
göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreğinde her gün biraz
daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır. Köyün büyük
bir tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi
köyüne doğru dönüp için için kendi yaktığı türküyü
mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini
gidermeye çalışırmış.
Oysa kocası, Zeynep'in bu özlemine pek aldırış etmez.
Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından kendini
fazlaca horlamaya, eziyet etmeye başlar. Sonunda bu
özlem ve kocasının horlaması Zeynep'i yataklara
düşürür.
Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için,
köyden gelip gidenler de anasının babasının
çağrılmasını salık verirler. Başka çare kalmadığını
anlayan Zeynep'in kocası da anasına babasına haber
vermeye gider. Altı gün altı gecelik bir yolculuktan
sonra bir akşam üstü Zeynep'in anası babası köye
gelirler, Zeynep'i yatakta bulurlar. Perişan bir halde
Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır. Aynı türküyü
anasına babasına da söylemeye başlar. Çevresindeki
bütün köy kadınları duygulanıp göz yaşı dökerler.
Annesi fenalıklar geçirir ve bayılır.
Zeynep hasretini giderir, giderir ama artık çok geç
kalınmıştır. Bir daha onmaz, sonu ölümle biter. Herkes
Zeynep için göz yaşı döker. İşte o gün bu gündür bu
türkü ayrılığın türküsü olarak söylenip durur.
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim
Babamın bir atı olsa binse de gelse
Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse
Kardeşlerim yolları bilse de gelse
Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim
terazi burcu
23.02.2005 - 22:38Burcum diye söylemiyorum ama en kalite burç :)))
orhan gencebay
23.02.2005 - 15:28Kaderimin Oyunu
Söz: Orhan Gencebay
Müzik: Orhan Gencebay
Ne sevenim var, ne soranım var
Öyle yalnızım ki
Çilesiz günüm yok, dert arasan çok
Öyle dertliyim ki
Bana kaderimin bir oyunumu bu
Aldı sevdiğimi verdi zulümu
Dünyaya doymadan gideceğim
Yoksa yaşamanın kanunu mu bu
Bıktım artık yaşamaktan
Çekmekle biter mi bu hayat yolu Ah...
Bu yalnızlık, bu dertler
Bekleyeceğim, bekleyeceğim
Geri dönmese bile
Alıştım kaderin zulmüne artık
Bana gülmese bile
Geri dönmez artık giden sevgililer
Her ümit ufkunda ağlıyor gözler
Bitmeyen çilenin, derdin sarhoşuyum
Kahredip geçiyor en güzel günler
sarı gelin
22.02.2005 - 13:03KRALİN KIZI SARI GELİN
1130Lu yıllardan süre gelen bir efsaneye göre;
'Abdulkadir Geylani, müritlerini çeşitli yerlere göndererek onlardan İslamiyet'i yaymalarını istemiştir. Müritlerinden Şeyh Senani'ye (Sen de Penek'e gideceksin. Orada İslamiyet'i yayacaksın. Ola ki görevini aksatırsan, umarım ki domuzların ayakları senin omuzlarında olur) diyerek bir anlamda serzenişte bulunmuştur.
Şeyh Senani, Penek'e gelir. Fakat buranın hakimi Gürcü Kralı'nın güzel ve sarışın kızına o arada aşık olur. Sık sık görüşürler. Birbirlerine daha yakın olmak için Şeyh Senani, kızın önerisi ile onların domuzlarına çobanlık etmeye başlar.
Böylece aradan 7 yıl geçer. Bir gün domuz yavrusunu sırtlayıp getirirken, domuz yavrusunun ayakları Şeyh Senani'nin kulağına ve omzuna değer. Aniden Abdülkadir Gaylani'yi hatırlayan Şeyh Senani, onun kendisine, (şayet görevini aksatırsan dilerim ki domuzların ayakları omuzlarının üzerinde olur) sözlerini hatırlar.
Şeyh Senani, Penek hakimi Gürcü Kralı'nın sarı saçlı kızına yani sevgilisine durumu anlatır. Ona hak veren ve kendisiyle aynı düşünceyi benimseyen sarı kız onunla gitme kararını bildirir. Durumu öğrenen Penek Kralı, kızını biraz da yaşlı olan Şeyh Senani'ye vermek istemez.
Daha sonra Şeyh Senani, birkaç müridi ve sarı kız birlikte kaçarlar. Onların kaçtığı haberini alan Gürcü Kralı ise askerlerini gönderir. 500 Gürcü asker kaçanları Allahuekber dağlarında sıkıştırır, Şeyh Senani ve müritleri ile Sarı Kız askerlere karşı koysalar da sonuçta tümü öldürülür. Dağın alt tarafında müritler, zirvesinde de Şeyh Senani ve sevgilisi Sarı kız öldürülürler. Hatta Şeyh Senani son nefesinde, üç defa (Allahuekber) dediği için bu dağların (Allahuekber) adını aldığı rivayet ediliyor.'
Erzurum çarşı pazar
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
İçinde bir kız gezer
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Elinde divit kalem
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Katlime ferman yazar
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Palandöken yüce dağ
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Altı mor sümbüllü bağ
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
Seni vermem yadlara
Leylim aman aman leylim aman aman
Leylim aman aman sarı gelin
Nice ki bu canım sağ
Hop ninen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim
olur ya
22.02.2005 - 10:34OLUR YA
senin gibisi yok bu dünyada
eğer aşk dedikleri doğruysa
neymiş, tanrım neymiş
acısı, aşk acısı
çeken bilir, seven bilir
buymuş ya
olur ya bir gün gelir ya
olur ya kader bu ya
olur ya benden başkasını
gözün görmez olur ya
alıştım sanki yalnızlığa
alıştım senin yokluğuna
alıştım ben gülüm, sakın ağlama
olur ya bir gün gelir ya
olur ya kader bu ya
olur ya benden başkasını
gözün görmez olur ya
neva
21.02.2005 - 17:36Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir
NEVA MAKAMI: Kova Burcu (Oğlak Burcu): Satürn. Hava tabiatlı, kuru-soğuk özellik gösterir. Kara safra bağlantılıdır. Dişi özellik gösterir. Gece ve kuşluktan ikindiye kadar olan zamanda etkisi fazladır. Göğsün sağ tarafına, böbreklere, omurilik, kalça ve uyluk bölgelerine etkisi vardır. Üzüntüyü giderir ve lezzet verir. Gönül okşayan makam adıyla bilinir. Kötü fikirleri kovduğu, cesaret ve yiğitlik verdiği, gönül sevinci oluşturduğu ileri sürülür. Kuvvet ve kahramanlık duyguları meydana getirir. Akıl hastalıklarının tedavisinde faydalıdır. En eski makamlardandır. Buluğ çağındaki kız çocuklarının kadın hastalıklarına tedavi etkisi vardır. 'Ses, seda, makam ve ahenk' demektir.
ne istiyorum
21.02.2005 - 17:20Seni istesem çok şey mi istiyor olurum
Bana göre çok değil seni istemek
Çok olan senin bana çektirdiğin azap
(YA) artık gel
(YA) da tetiği çekip aşkımızın kızılını
Hiç durmamacasına akıt
Kalbime attığın tek kurşun sadece delip geçti
Ama bilirmisin ki seni ilk gördüğünde bu yürek
Zaten eriyip bitti
Evet belki bu söyleyişim ilk de olmıyacak sonda
SENİ ÇOK SEVİYORUM VE SENİ İSTİYORUM
kürtaj
21.02.2005 - 15:13İnsanların bir anlık zevkleri yüzünden istenmiyen bir zamanda kalınan hamileliğin sonlandırılması.O zevki yaşarken böyle birşeyin başınıza gelebileceğini unutmayın sperm rahime düşer düşmez o canlının bir ruhu oluyor ve doğmasada tırnak üstü kadar bile olsa o artık bir insan ve siz kürtajla onun yaşama hakkını elinden alıyorsunuz unutmayın.:((
Lütfen korunun ! ! !
kredi kartı
21.02.2005 - 14:59İmdatttttttttttttttttttt sesimi duyannnnn var mıııııııııı :))
Battıııımmmmmmmm :))
kokoreç
21.02.2005 - 14:51Size iki tarif.Dışarıda ki kokoreçlere güvenmiyorsanız daha temiz olsun istiyorsanız evde rahatlıkla yapabilirsiniz çok kolaylar.Kendinizi bu harika yiyecekten mahrum etmeyin :))
Hazır kokoreç, 1 tatlı kaşığı kekik, 1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber, tuz.
Alacağınız hazır kokoreçi önce 2 cm kalınlığında halka şeklinde kesin. Sonra herbir halkayı dörde bölün. Yapışmaz bir tavanın içine kokoreçleri koyun. Tahta bir spatula ile karıştırarak 2-3 dakika sote edin. Bir servis tabağına alarak üzerlerine kekik, kırmızı biber ve tuzu ekin.
Hazır kokoreç, 1 orta boy domates, 1 tatlı kaşığı kekik, 1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber, tuz.
Domateslerin kabuğunu soyun, küp şeklinde doğrayın. Alacağınız hazır kokoreçi parçalamadan 2 cm kalınlığında halka şeklinde doğrayın. 20*25 cm boyutlarında bir aliminyum mutfak folyosunun içine kokoreçleri ve domatesleri koyun. Üzerlerine kekik, kırmızı biber ve tuzu ekin. Hava almayacak şekilde paketleyin. Sıcak fırında veya yapışmaz tavaya oturtup ocak üzerinde 10-15 dakika tutun. Sıcak servis yapın.
AFİYET OLSUN
Toplam 235 mesaj bulundu