Henüz 2 bölümü yayınlandı ve 2 sinide izledim.Gazetede bir makalede Şu Çılgın Türkler kitabını çağrıştırdığını okumuştum şimdilik öyle gibi ama ilerki bölümler neyi gösterir bilemiyorum izleyip görücez.
Ayrıca daha yeni ama bu dizide heyecan eksik donuk geldi şahsıma...
Hiç bir bölümünü kaçırmadan izliyorum çok güzel bir dizi...
Ama şu Aliyenin çocuklarım olmadan asla olmaz mantığıyla Deniz'i terk etmesi çok sinir ne güzel işte adam sana destek oluyor daha ne istiyorsun biz öyle birini bulmak için yırtınalım millet dizidede olsun bulmuş elinin tersiyle itiyor çıldırcam:(
24 temmuz 2005 pazar sabahı arabanın dreksiyonuna geçip içinde 5 kişinin olduğu aracı kullanmam ve arkadaki şahsiyetin beni sinir etmesiyle 3 takla atıp şaranpole yuvarlanıp ağaçlara çarparak durmam artı belimin kırılması ve bir kişinin de ayağının kırılmasına buarada arabanında pert olmasına sebep olmam hayatımın hatasıydı:((
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,
saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını
sevmek kolaydır.
Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan
uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul
edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede
yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle
okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan
duygularını öldürüyor diyebiliriz.
Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep
beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile
onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını
düşünürsün.
Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.
Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan
mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk
duyduğunu keşfedersin.
Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı
düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,
o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın
geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga
edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp
öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik
değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.
Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece
gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye
çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
's.....m böyle kuaförü' diye söylendiğinde zaten
evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.
Evlilik; sadece aşk değildir.
Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak
hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan
bir akrabalık ilişkisidir.
Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına
ayakta tutamaz.
Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış
akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.
Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi
arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk
biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık
olunur.
O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla
kadeh kaldıranlardır.
Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan
olduğuna inanacaklardır.
Hatırlarım bu gün gibi
Sessiz geçen son geceyi
Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi
İki küçük kol düğmesi
Bütün bir aşk hikayesi
İki düğme iki ayrı kolda
Bizim gibi ayrı yolda
Akşam olunca sustururum herkesi herşeyi
Gelir kol düğmelerimin birleşme saati
Usul usul çıkarır koyarım kutuya yanyana
Hey hat sabah
Gün ışıldar
Yanlız gece buluşanlar
Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi bizim gibi
Bizim gibi ayrılırlar...
Kol dümelerine baktığın zaman ne hissediyorsun çok merak ediyorum? !
Kani Karaca 1930'da Adana'da doğdu, iki aylıkken bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak Kur'an'ı hıfz etti. 1950'de Istanbul'a geldi. Bir süre Sadettin Kaynak'la çalışarak üslup ve tavır bilgileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Camii imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı'nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper'den kudümle usul vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca başta mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok dini ve dindışı eser meşk etti. İstanbul'un musiki çevrelerinde çeşitli sanatçılardan yararlanarak musiki bilgisini ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın birçok değerli musikicisinin karşısında verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; bu sınavdaki başarısı Kani Karaca'nın makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettirdiği önemli bir aşama oldu.
Karaca 1950'lerin sonları ile 1960'lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya'da ve İstanbul'da düzenlenen Mevlana'yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu.
Kani Karaca istanbul'un son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlardan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyuculuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dini musiki şekillerinden başka, Kur'an okuyuşunda da büyük sanat gücü göstermiştir. Karaca, musiki eğitimi görmemiş din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın Sanat yönü gitgide kaybolurken, dini musikinin geçen yüzyılda yetişmiş üstadlarıyla zamammıza kadar ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliştirenlerdendir. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul'a özgü mevlid ve Kur'an okuma üsluplarını günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatmasıdır.
Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Doğaçlama musıkide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen geçki sanatını başanyia uygular, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katar.
Kani Karaca dindışı musikinin de günümüzdeki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir repertuvarı vardır. istanbul radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk'tan sonra yetîşen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.
Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanin buna hiç degmedigini gördügün andir. Ve en büyük kaybin onun için harcadigin zamandir. Senin askini su gün hak etmeyen, Bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir..................................... ...
Yedi Tepe İstanbul
31.01.2006 - 10:36Muhteşem bir senaryo
Muhteşem bir kadro
Muhteşem bir yönetmen
Daha ne diyim...
Şaşı Felek Çıkmazı
31.01.2006 - 10:35İlk yayınlandığı günden beri hiç bir bölümünü kaçırmadım bitti tekrar başladı izledim tekrar tekrar her bölümü de izlerim.
Bu dizide hayatı buluyorsunuz içiniz ısınıyor izlerken gerçekten yaşıyorsunuz eğer rastlarsanız muhakkak tavsiyem izlemeniz doğrultusundadır...
Kırık Kanatlar
31.01.2006 - 10:32Henüz 2 bölümü yayınlandı ve 2 sinide izledim.Gazetede bir makalede Şu Çılgın Türkler kitabını çağrıştırdığını okumuştum şimdilik öyle gibi ama ilerki bölümler neyi gösterir bilemiyorum izleyip görücez.
Ayrıca daha yeni ama bu dizide heyecan eksik donuk geldi şahsıma...
Aliye
31.01.2006 - 10:27Hiç bir bölümünü kaçırmadan izliyorum çok güzel bir dizi...
Ama şu Aliyenin çocuklarım olmadan asla olmaz mantığıyla Deniz'i terk etmesi çok sinir ne güzel işte adam sana destek oluyor daha ne istiyorsun biz öyle birini bulmak için yırtınalım millet dizidede olsun bulmuş elinin tersiyle itiyor çıldırcam:(
hayatımın hatası
14.12.2005 - 12:1924 temmuz 2005 pazar sabahı arabanın dreksiyonuna geçip içinde 5 kişinin olduğu aracı kullanmam ve arkadaki şahsiyetin beni sinir etmesiyle 3 takla atıp şaranpole yuvarlanıp ağaçlara çarparak durmam artı belimin kırılması ve bir kişinin de ayağının kırılmasına buarada arabanında pert olmasına sebep olmam hayatımın hatasıydı:((
Pierce Brosnan
16.11.2005 - 10:57Bay karizma...
evlilik
08.11.2005 - 15:33EVLİLİK VE AŞK
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,
saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını
sevmek kolaydır.
Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan
uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul
edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede
yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle
okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan
duygularını öldürüyor diyebiliriz.
Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep
beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile
onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını
düşünürsün.
Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.
Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan
mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk
duyduğunu keşfedersin.
Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı
düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,
o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın
geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga
edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp
öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik
değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.
Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece
gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye
çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
's.....m böyle kuaförü' diye söylendiğinde zaten
evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.
Evlilik; sadece aşk değildir.
Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak
hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan
bir akrabalık ilişkisidir.
Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına
ayakta tutamaz.
Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış
akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.
Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi
arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk
biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık
olunur.
O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla
kadeh kaldıranlardır.
Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan
olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur.
şebnem scheffer
08.11.2005 - 12:39Kutsal bakire :))
Belalı Baldız
02.11.2005 - 10:40Nurgül'ün bu kadar komik olabileceğini tahmin etmezdim.
ne kavgam bitti, ne sevdam...
02.11.2005 - 10:37Ne kavgam biticek ne de sevdam onlarda biterse yaşamam niye...
acur arazi
31.10.2005 - 18:03Acun'un büyük ısrarlarına dayanamayıp kaldırılan Dikkat Şahan Çıkabilir programının sevilen bölümü...
Ya kardeşim niye güzel şeyler çabuk biter kaldırmayınnnnnnnn
Acun sende kapris yapmayı kes kardeşimmmmm....
anadolu
13.10.2005 - 16:02Mert, temiz yürekli ve gözleri ışıl ışıl parlayan insanların diyarı.
Bağrında nice yiğitler sakladın sen
Nice sevdalar alevlendi göğsünde
Kurak toprakların
Zümrüt ormanların
Nice zalimler gördü
Anaları kuzusundan
Sevdalıları yavuklusundan ayıran...
yakışıklı
13.10.2005 - 15:43Ağzı, gözü, burnu, saçları, eli, kolu, bacağı, ayağı vücuduna yakışan.
Huylarıda ruhuna yakışan insan modeli.
ingilizler
13.10.2005 - 15:29Şişman ve soğuk insan toplulukları.
sapık
13.10.2005 - 12:48Avrupa Yakası dizisinde ki Burhan karakteri.
yırtık uçurtma
13.10.2005 - 11:06Uçar mı acaba? ? ?
Desperate Housewives
13.10.2005 - 11:06Vakit buldukça izlemeye çalıştığım dizi.
İçerik olarak kadın ve erkek ilişkileri odaklı bir dizi.
Scrubs
13.10.2005 - 11:03cnbc-e de yayınlanan hastahane dizisi.
Bugün saat 20:30 da merakedenler izleyebilir.
kuş gribi
12.10.2005 - 13:26Bir asprin alsınlar üstüne yorganın altına girip bide terledilermi bişeyleri kalmaz kuş gibi hafiflerler :))
Altın Portakal
12.10.2005 - 11:34Nurgül Yeşilçay'ı tarihe kazıyan bir diğer sözde 'yerim portakalını'
Afiyet olsun Nurgülcüm...
mangır
12.10.2005 - 11:02Argoda para anlamına gelen kelime.
Kol Düğmeleri
11.10.2005 - 18:20Hatırlarım bu gün gibi
Sessiz geçen son geceyi
Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi
İki küçük kol düğmesi
Bütün bir aşk hikayesi
İki düğme iki ayrı kolda
Bizim gibi ayrı yolda
Akşam olunca sustururum herkesi herşeyi
Gelir kol düğmelerimin birleşme saati
Usul usul çıkarır koyarım kutuya yanyana
Hey hat sabah
Gün ışıldar
Yanlız gece buluşanlar
Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi bizim gibi
Bizim gibi ayrılırlar...
Kol dümelerine baktığın zaman ne hissediyorsun çok merak ediyorum? !
kâni karaca
11.10.2005 - 18:03Kani Karaca 1930'da Adana'da doğdu, iki aylıkken bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak Kur'an'ı hıfz etti. 1950'de Istanbul'a geldi. Bir süre Sadettin Kaynak'la çalışarak üslup ve tavır bilgileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Camii imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı'nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper'den kudümle usul vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca başta mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok dini ve dindışı eser meşk etti. İstanbul'un musiki çevrelerinde çeşitli sanatçılardan yararlanarak musiki bilgisini ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın birçok değerli musikicisinin karşısında verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; bu sınavdaki başarısı Kani Karaca'nın makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettirdiği önemli bir aşama oldu.
Karaca 1950'lerin sonları ile 1960'lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya'da ve İstanbul'da düzenlenen Mevlana'yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu.
Kani Karaca istanbul'un son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlardan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyuculuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dini musiki şekillerinden başka, Kur'an okuyuşunda da büyük sanat gücü göstermiştir. Karaca, musiki eğitimi görmemiş din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın Sanat yönü gitgide kaybolurken, dini musikinin geçen yüzyılda yetişmiş üstadlarıyla zamammıza kadar ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliştirenlerdendir. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul'a özgü mevlid ve Kur'an okuma üsluplarını günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatmasıdır.
Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Doğaçlama musıkide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen geçki sanatını başanyia uygular, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katar.
Kani Karaca dindışı musikinin de günümüzdeki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir repertuvarı vardır. istanbul radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk'tan sonra yetîşen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.
kaldıraç
11.10.2005 - 17:58Lise yıllarından hafızamda kalan birr dergi...
Toplam 235 mesaj bulundu