Selin Sonsuz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • bilim

    13.04.2005 - 23:49

    ilim ilim bilmektir
    ilim kendin bilmektir
    sen kendini bilmez isen
    bu nice okumaktır....

  • para

    13.04.2005 - 23:48

    Saadetin düşmanı...

    varlığı bir dert....yokluğu yara....

  • para

    13.04.2005 - 23:47

    Arabamın modelini yükseltmek için ihtiyacım olan tek şey...

    Saded...
    Para amaç değil....araçtır...
    Ve önemli olan lüks değil....konfordur.....

  • kek

    13.04.2005 - 23:46

    en son 6 tane civ civim...minik asistanlarım için pişirdim...
    kahvaltıda iyi gitti çayla...

  • kek

    13.04.2005 - 23:44

    sanattır...

  • indiana jones

    13.04.2005 - 23:42

    action...

  • ilk gün

    13.04.2005 - 23:42

    Bugün...
    Sonraki hayatımın ilk günü....

  • anastacia

    13.04.2005 - 23:41

    ANASTAS KABAK SATSANA....

    Tersten oku bakim...

  • Sinsi

    13.04.2005 - 23:40

    küçük hesaplar peşinde...

  • Sinsi

    13.04.2005 - 23:40

    içten pazarlıklı..

  • allah hepinizi davul etsin

    13.04.2005 - 23:40

    dandisizm edebiyat akımının son örnekleri...

  • ölüm

    13.04.2005 - 23:39

    suç yok,suçlu
    yok
    hayat böyle
    anladım
    aşk yok artık
    yok ama
    zamanla alıştım
    senle ben hep böyle
    kalacağız
    gitgide eriyip
    yok olacağız
    yavaş
    yavaş

    sorma neden
    niçin
    herşey yalnızlıktan
    bak güzel bir gün
    ölmek için

    düş yok, gerçek yok
    bak sonunda anladım
    yaz yok
    kış yok
    artık zamanı
    karıştırdım

    sorma neden
    niçin
    herşey yalnızlıktan
    bak güzel bir gün
    ölmek için

    Teoman / Lyrics

  • eskiden

    13.04.2005 - 23:38

    ESKIDEN
    > > Çember çevrilir
    > > Su musluktan içilir
    > > Agaçlara tirmanilirdi
    > >
    > > Bebekler bezden
    > > Silahlar tahtadan
    > > Resimler kömür karasindan yapilirdi
    > >
    > > Kizlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
    > > Isimleri konulur
    > > Saatli maarif okunurdu
    > > Komsuda pisen
    > > Bize de piser
    > > Bizde pisen komsuya düserdi
    > >
    > > Geceler ayaz
    > > Sokaklar karanlik
    > > Yildizlar parlak olurdu
    > >
    > > Tursu, salça, manti
    > > Evde yapilir
    > > Karpuz kuyuda sogutulurdu
    > >
    > > Erik agacinin çiçegi
    > > Pencere camimiza yaslanir
    > > Güz yapraklari bahçemize düserdi
    > >
    > > Kardan adam yapilir
    > > Evlerde soba yakilir
    > > Kis gecelerinde masal anlatilirdi
    > >
    > > Merdiven çikilir
    > > Aidat ödenmez
    > > Yönetici seçilmezdi
    > >
    > > Evler badanali
    > > Sokaklar lambasiz
    > > Mahalleler bekçili olurdu
    > >
    > > Ajans radyodan dinlenir
    > > Çizgili roman okunur
    > > Defterlere kenar süsü yapilirdi
    > >
    > > Hayat
    > > Arkasi yarin gibiydi
    > > Kesintisizdi
    > > Her gün yasanacak bir sey vardi
    > > Herkes kendi düsünü kurar
    > > Kendi hayatini oynardi
    > >
    > > Simdi
    > > Hayat tek perdelik bir oyun
    > > Stand-up bir yalnizlik gibi
    > >
    > > Simdi
    > > Herkes
    > > Yogun
    > > Yorgun
    > > Ve
    > > Tek basina
    > >
    > > CAN DÜNDAR

  • gül

    13.04.2005 - 23:36

    Gül-e naz
    Ağlayan çok....gül-en az....

  • gitar

    13.04.2005 - 23:35

    Beethoven-Moonlight Sonata(guitar)

  • gitar

    13.04.2005 - 23:33

    still got the blues for you...

  • Anladıklarımız

    13.04.2005 - 23:33

    bir de yanlış anladıklarımız var ki...
    keşke hiç anlamasaydık...

  • Anladıklarımız

    13.04.2005 - 23:32

    anlamadıklarımızdan fazla...

    beynimizin %5 ini kullandığımızı düşünecek olursak...

  • Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

    13.04.2005 - 23:31

    bir de deniz kenarında güneşlendiğini hayal etme sahnesi vardı ki..
    sanırım en güzel sahne oydu...:=))

  • Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

    13.04.2005 - 23:30

    Kütahya / Tavşanlı....
    Üstelik de filmi mental retarde bir tavşanlılıyla izleme gafletinde bulundum...
    Çocuk köşe bucak aha burada bilya oynardık...işte burası bizim kahve...
    bizim ev bu camiden sağa dönünce vesair sayıp durdu..

    Filmden birşey anladı mı...o da bir merak konusudur benim için...

  • Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

    13.04.2005 - 23:28

    düş kırıklığı
    bol karpuz ve bol hayal içeriyor...

    ama gemi yok...

    gene de yıldızlar güzeldi..

  • güvercin

    12.04.2005 - 23:53

    KENTLER VE GÜVERCİNLER...

    Bir şehir üşür mü? Sıkı sıkı neye sarılır koca şehir? Morarır mı elleri bir şehrin? Nasıl ısıtır kendini? Sorular sorular..Sıcağı düşleyenin, soğuğa dair uzayıp giden soruları…Sahi insan soğuktan mı üşür? Nedir içini ısıtan, ışıtan?
    İnsan üşür de bir şehir üşümez mi?
    Yalnızlıkların sonsuz bir yazgı gibi uzanıp gittiği, kar tanelerinin telaşsız düştüğü bir şehrin yalnızlığı...
    İnsanın yalnızlığı…
    Yalnızlığa nişanlı bir insanlık…
    Walter Benjamin demişti de o günden sonra kentlere dair içimde büyüttüğüm imge olmuştu: “Bir kente ilk bakışta değil, son bakışta AŞK! ”
    Ve bir kenti hep güvercinlerle düşünmeliydim bunun ardından..
    Düşündüm de…
    Son kanat çırpınışlarıydı güvercinlerin…
    Hele bozkır ayazına tutulmuşsa günlerimiz…
    Güneşin ölgün sarısı da vurmuyorsa Kurtuluş Parkı’na, Kızılay’ın üstü karbon türevi bir kurşuniliğe sarınmışsa, Ulus her zamanki yalnızlığı ve yoksulluğu içindeyse...Nicedir ruhlarımızı Konur Sokak, Yüksel Caddesi, Sakarya barlarına sıkıştırdık o günden bu yana güvercinleri düşlerim..
    Bir kenti güvercinlerle özdeşlik kurarak anlatmak düş gücünü zorlamak mı oluyor? Sorarım size bir kentin her yerinde boy atan, orası senin burası benim kanat çırpan… Her adım atışımız da pıtır pıtır bizimle yürüyen, her an sek sek oyununa davet edecekmiş gibi ‘salına da salına da gel’en hangi varlık vardır bizle bu kadar içiçe geçmiş? Bu kentin en az bizim kadar sahipleri olan, telaşsız konuklarımıza yazıyı borç bildim de yazdım bunları...
    Hayvan sevgisi deyince kedi, köpek, akvaryum süsleri balık muhabbetlerine bulandık uzun zamandır. Kedi demeyin bana...Ev kuzusudur onlar…(Kedileri seviniz, polis köpeği vardır ama polis kedisi bulamazsınız!) Peki köpekler mi? Ne zamandır süs eşyası gibi taşınmakta, kentin yalnızlaşan insanlarına kuyruk sallamakta…Ben özgürlükten söz ediyorum…Efendi köle ilişkisinden değil…Onun için güvercinler diyorum…O simsiyah, boz, kahverengi güvercinler…Paçalı, Bağdadi, Taklacı, Demkeş, Mardin, Kuveyt, Dilber, Fener Kuyruk... Kanatlı tinerci çocuklardır onlar...
    Hani gitgide arsızlaşan, kolumuza taktığımız manita gibi yanımızda yürüyen o sokak serserisi güvercinlerden söz ediyorum…
    O kadar çok kuşatılmışlık içerisindeki insan. Ayrılıklar, hüzünler, ölümler. Tüketim kalıplarının şekillendirdiği yalnızlaşmış ruhlar. Geçim derdinin verdiği koşuşturmalar...Doğaldır ki yalnızca olumsuzluklar değil yaşanılanlar; yaşam coşkusu, sevinçler, kavuşmalar...Bilcümle hayatın kendisine dair şeyler...İnsana dair durumlar...
    Şehire ve insana dair duruşu, parçalanmışlıkları ve yer değiştirmeleri yeniden anlamlandırmak ancak bu şehre ve dostluğa dair ne varsa tüm parçaları bir araya getirmekle olanaklı kılınabilir bir şeydir. Şehrin ayrılmaz parçası güvercinlerle kurulacak ilişki de bir başlangıç sayılamaz mı? Yalnızca bir şehrin parçası mıdır güvercinler? Kentin telaşsız sakinliğidir güvercinler. Sokaklarımızda, bulvarlarımızda, evimizin balkonunda, çatı aralarında, kimi zaman oturduğumuz bankın yanında...Bir duruş, kentin dokusuna eşlik etmenin verdiği bir anlamdır güvercin...İnsansız ortamda yaşamayan/yaşayamayan nadir canlılardandır güvercinler. Ruhu olan bir kentin ayrılmaz parçasıdırlar...Ruhsuzlaştırılmaya çalışılan kentlere kanat çırpışlarıyla bir karşı çıkıştır güvercinler.
    Metruk binaların saçak altına tünemişlikleri, Kemalettin Tuğcu çocuklarının üşümüşlükleridir. ‘Az zamanda çok işler başardık! Türk’tük, doğruyduk, çalışkandık, üşüyorduk! ’ Ne kadar çok üşüyen çocuk var Tanrım!
    Güvercinler...Üşüyen güvercinler...Kent insanının yaşama ümidini, dur durak bilmeyen koşturmacasını, çıtır bir simide karışan demli çay dostluklarını, onurlu ve mütevazi duruşuyla selamlayan şehir sakinleri üşüyen güvercinler...
    Olmasa da nüfus cüzdanları, bağlanmasa da hiçbir ulusa, ülkeye, sınıra aynı havayı soluduğumuz bu şehrin en az bizim kadar sahibidirler, ortağıdırlar...
    Barışın sembolüydü bir zamanlar. Barutun ve kanın bu kadar ucuz olmadığı dönemlerde...
    Tüm kentlerin cıvıl cıvıl çocuklar ve karanfil kokusu dostluklarla dolacağı günlere epeydir uzak zamanlardayız...Umursamazlığın diz boyunu geçtiği, gırtlağına kadar abazanlığın ve şehvetin tutsağı olduğumuz ‘Taş devri, Tunç devri, Utanç devri” günlerdeyiz...Dostluğu, paylaşmayı unuttuğumuz bu günlerde güvercinleri anımsamayı istemek, ‘Semranım’a gösterilen ilginin birazını bile istemek naiflik mi?
    Pardon!
    Tarihin sonu derken naifliklerin sonunu ilan etmişti paracı ideologlar...
    Peygamber sürmesi gözleriyle...Hesapsız, telaşsız, demli çay tadındaki dostluklarımıza eşlik etsin tüm güvercinler...
    Kente dair tanıklığımızın imleridir güvercinler.

    TAMER İNCESU

  • bermuda şeytan üçgeni

    12.04.2005 - 23:45

    serbest kürsü
    nedir
    mavi salon

  • erkek

    12.04.2005 - 23:43

    meslek sırrı...

Toplam 2464 mesaj bulundu