Boğuluyordu..
Nefessiz kalıyordu bu şehirde….
Eve her gelişinde bütün pencereleri açıyordu hemen..ve sigara bağımlısı bir astımlı gibi havadaki oksijeni derin derin…nefes almak istercesine….sudan çıkmış ve nefes alamayan…sanki biraz daha geçse öleceğini bilmekte olan küçük bir Japon balığı edasıyla…
Yetmiyordu işte…
Kalbi mengeneler arasında sıkıştırılırken..
Ona içine düştüğü devasa hortumdan kurtulmaya çalışma endişesi düşüyordu..
Hayatın anlamını sorgulamak için çok geçti..
Ölmek içinse henüz hayatta olduğuna göre erken..
Ne yapacağını bilemez bir halde önce sağına….sonra soluna bakındı…
Gördüğü tek şey kalabalıklardaki yalnızlığıydı..
İçinde yitip gittiği kayıp şehir…
^^Bilmezler yalnız yaşamayanlar^^ mısraları geldi aklına….
Vurgundu…
Martılara simit atma ihtimallerine….
Geceleri denize aksi düşen yıldızlara…ve ayın kılavuzluk ettiği yakamozlara….
Altın kumlu sahillere…o sahillerdeki iyot kokularına..yerdeki küçük yengeçlere…ve deniz kabuklarına…
Ki o kumsallarda kıyıyı yalamakta olan eşsiz sükunetteki dalgalar…ona içindeki dokunulmamış yerleri iyileştirirmiş gibi gelirdi…
Kadın: Hadi nefret et benden...
Erkek: Ediyorum zaten...
Kadın: Biliyordum...sana da bu yakışırdı...
Erkek: Zaten sana ve sevgine hiç inanmamıştım...tüm kadınlar gibi yapmacıktın....
Kadın:Biliyorum..aslında beni hiç sevmedin..
Erkek:Ne yapayım..senin beni özlediğin kadar ben seni özlemeyebilirim..amma da büyüttün bunu..
Kadın: Kalbimi kırdın yine ve her zamanki gibi...Ama benim kalbim kırıldığı zaman yapışmıyor artık...404 ü geçtim japon yapıştırıcısı da işe yaramaz..bilmeliydin.
Erkek:Hepiniz aynısınız...
Kadın:Yeterdi artık..Ne yapabilirdim..karşılıksız bir aşkın peşinde koşacak mazoşist biri olmadım ömrümce...ben hep gülle bülbül masalındaki nazlı gül oldum..şarkılar söylenen..
Erkek:Eğer gerçekten sevseydin böyle yapmazdın..
Kadın:Seni gözümde büyüttüm ben..görmek istediğim gibi gördüm..haklıydın..
Erkek:Sen beni hiç sevmedin..hepsi bir kandırmacaydı...ve ben şimdi ölmek istiyorum..bana dokunma...beni acılarımla yalnız bırak...
Kadın:Seni hep sevdim ve hatta belki kendime bile itiraf etmek istemesem de hala seviyorum...
Erkek:Artık çok geç..sana güvenmekle hata etmişim..aynısınız...aynısınız...
tıpta ajitasyon...restlessnes..(doğru kelimeyi türkçede bulmak ne kadar zor bazen) ..olaak tabir edilebilir...huzursuzluk hali diyelim...en yakın tanım bu olur...
BEN
eser fırtına olurum…
kalplerde kök salmış her ne varsa siler süpürürüm
sevdim mi, ufuklar ayağının dibindedir
sevdim mi, göğe uzanır elin
bulutlar bir altında bir üstündedir
güneşin patlamaları vurur nabızlarında
güneşten daha aydınlık olur yüreğin
ve sonra tufan olur, sunduğum güneşleri söndürürüm
kıyamadığım…işte budur
kıyametin
ben deli kelebekler mevsiminde çıktım yumurtadan
kaplumbağalar yolculuğu nedir bilirim
dilini bilmediğim mahlukatla yoldaşlık
özünü görmediğim canan ile yarenlik öğrendim
ve amma, insan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur
ölümün kıyısı nice keskin bilirim
ötesini gördüm, dönüp baktım
çocukların gözlerinde gidişimin kezzap tomurcuklarına kıyamadım
buradayım
sağlam toprakların tapularını saklayan insanları arasında
ben yurtsuz bir yürüyüş coşkusuyum
evini burada kurmuş ankebutlar sürgünü
toprağım yok
uçurumun dudağında öyle hükmedildim
ben her tende kendi yürüyüşünün yol arkadaşıyım...
yıldızlı bir gecede
gözlerini gökyüzüne dikip
aslında binaların arkasına gizlendiklerini
ama onların pırıltılı bir gecede..denizin üzerine düşen yakamozlar kadar güzel oldugunu da bilirsin..
anlatsam…roman olurdun..
sonu gelmeyen gecelerde…beklenilen beyaz atlı prens olurdun belki de…
gözlüklerini çıkarmaktan korkarak geçirdigin günleri düşündügünde üzülen ama bunların farkına varmamak isteyerek ve işte bu yüzden de gökkuşaklarını unutmak isteyerek yaşayan birisin sen…
hemen yanından…çağlayan dereler akar ve kuş cıvıltılarının sesleri gelir….sense kulaklarını kapatır, başını çevirirsin …
9000 sayfadır...
Bagajda taşıyordum kankim yüzünden Uluslararası İlişkiler nutukları dinlemek zorunda bırakıldığım zamanlarda....
İngiltere'ye gitti de rahatladım..:=))
Canım annem…dert küpüm…birtanem…can özüm…
Memleketim kokar buram buram…
Elinden içtiğim bir bardak süt bile ilaç olur…iyileşirim aniden…
Sözleri…
Sarar yaralarımı…eksiklerim tamamlanır…..bütün olurum…Ben ^^ben^^ olurum…
Onun küçük bukleli uzun saçlı canı kızı olurum…
Omuzlarımda onun ellerini hisseder….nihavendken….hicaz olurum….
Önce gözlerini gözlerime dikti...
Konuşmadan anlaşmıştık ki biz.....
Başını göğsüme yasladı usulca....kollarını boynuma doladı....
saçlarına alnına yanaklarına öpücük kondurdum.....
Ben anne... o yavrum sanki....
O yavrum....ben anne sanki....
Biz artık bir bütündük...beraber vizit yaptık..beraber puaça yedik kırıntıları saçmaktan korkmadan.....yesindi yeter ki...temizlenirdi her yer nasılsa....
Barış....annesi yanlışlıkla ateş düşürücü diye sıvı Baygon içirmişti bir kaşık Barışa....
Adli vakaydı....
İlk geldiği gün....hipotonik bir vaziyette...gözbebekleri büyümüş...refleksleri alınamayan bebek.....
Solunum o kadar yüzeyeldi ki her an durabilecek diye korkup ventilatörü başucuna çektirmiş...risk geçene kadar yakın takip etmiştim bebeği....
Barış...
Annesi 6 aylık hamile Barış...
Babası bir ay önce vefat etmiş olan öksüz Barış....
Bir barakada Allah'a emanet...3 kardeşiyle birlikte Kastamonu da yaşayan Barış...
Gögsüme tüm huzurunu toplayarak başını yaslamış...
Kollarını boynuma dolamış Barış......
Anneciğim....
Canım Annem....
Seni o kadar özledim ki....
Ana gibi yar olmaz ki anne....
Sen ki kıbrısım memleketim kadar mavi ve altın kumsallarını taşırsın yüreğimin....
Sen ki parçam...
Sen ki başımı ömür boyu dayadığım omzum.....
Neden bu kadar uzak düştük biz anne....? ?
Anne...
Boğazım yanıyor...bademciklerim yok benim bilirsin....
Ben kime nazlanacağım şimdi....? ...Kim ılık ballı süt yapıp içirecek bana....?
Alışveriş bile kolaydır..herkes komşusuyla takas etmektedir bir şeyleri..biri un verirse..öbürü bir kilo domates vermektedir mesela..Mal var ama para yoktur çünkü.
İnsanların üç ev ötesindeki komşusunun aç yattığını bilme ihtimali olan zamanlardır..Herkes herkesle tanış,herkes herkesle akrabadır…Çocuklar neşeyle bellerine maşrapalarını asmakta,okula yollanmaktadırlar..Herşey tatlı bir huzur içinde geçer..Can kaygısı yok,mal kaygısı yok..
Bolluk vardır..her ne kadar elektrik yoksa da mumlar geceleri yakılmakta,çocuklarsa bunun ışığında ders çalışabilmektedir.Yani ^^elektrik yoktu çalışamadım hocam^^ da yoktur o zamanlar…geceleri şöminenin etrafında toplanılmakta aile bir araya gelmekte,günün değerlendirilmesi yapılmaktadır…
Ve türlü hikayeler anlatılmaktadır şöminenin çevresinde. Guluyabaniler.,.bir dudağı gökte bir dudağı yerde halayıklar(zenci devler) ....ve Keloğlanın ektiği fasülye gökyüzüne uzanmaktadır…
Aşkın olduğu yerde ben varım,sen olmasanda ben varım...
Yağmur yağarken filizlenecek saçlarım,senin omuzlarına bana ait bir yıldız düşecek, ve ben yine şarkı söyleyerek geçeceğim kapından...
Sen tanıyacaksın beni camların buğusundan, çünkü seni soracağım kimselerin oturmadığı boş koridorlarda...........
Yüzlercesinin acısını dindiren sen, bir benim acıma mı kalmadı ilacın....
Morpheus
Küçük bir mücevher kutusuydu kalbinin tüm güzelliklerini sığdırdığı.. Orada sevgi,ilgi ve şevkatlerini istifler..yumuşacık kırmızı kadifeler arasına kimsenin dokunup kıramayacağı şekilde saklardı…. Umarsız eller yorgunuydu…haşin ve gaddardı ...
o
16.06.2005 - 01:29Boğuluyordu..
Nefessiz kalıyordu bu şehirde….
Eve her gelişinde bütün pencereleri açıyordu hemen..ve sigara bağımlısı bir astımlı gibi havadaki oksijeni derin derin…nefes almak istercesine….sudan çıkmış ve nefes alamayan…sanki biraz daha geçse öleceğini bilmekte olan küçük bir Japon balığı edasıyla…
Yetmiyordu işte…
Kalbi mengeneler arasında sıkıştırılırken..
Ona içine düştüğü devasa hortumdan kurtulmaya çalışma endişesi düşüyordu..
Hayatın anlamını sorgulamak için çok geçti..
Ölmek içinse henüz hayatta olduğuna göre erken..
Ne yapacağını bilemez bir halde önce sağına….sonra soluna bakındı…
Gördüğü tek şey kalabalıklardaki yalnızlığıydı..
İçinde yitip gittiği kayıp şehir…
^^Bilmezler yalnız yaşamayanlar^^ mısraları geldi aklına….
Sustu…
o
16.06.2005 - 01:28Vurgundu…
Martılara simit atma ihtimallerine….
Geceleri denize aksi düşen yıldızlara…ve ayın kılavuzluk ettiği yakamozlara….
Altın kumlu sahillere…o sahillerdeki iyot kokularına..yerdeki küçük yengeçlere…ve deniz kabuklarına…
Ki o kumsallarda kıyıyı yalamakta olan eşsiz sükunetteki dalgalar…ona içindeki dokunulmamış yerleri iyileştirirmiş gibi gelirdi…
enteresan diyaloglar
16.06.2005 - 01:24Kadın: Hadi nefret et benden...
Erkek: Ediyorum zaten...
Kadın: Biliyordum...sana da bu yakışırdı...
Erkek: Zaten sana ve sevgine hiç inanmamıştım...tüm kadınlar gibi yapmacıktın....
Kadın:Biliyorum..aslında beni hiç sevmedin..
Erkek:Ne yapayım..senin beni özlediğin kadar ben seni özlemeyebilirim..amma da büyüttün bunu..
Kadın: Kalbimi kırdın yine ve her zamanki gibi...Ama benim kalbim kırıldığı zaman yapışmıyor artık...404 ü geçtim japon yapıştırıcısı da işe yaramaz..bilmeliydin.
Erkek:Hepiniz aynısınız...
Kadın:Yeterdi artık..Ne yapabilirdim..karşılıksız bir aşkın peşinde koşacak mazoşist biri olmadım ömrümce...ben hep gülle bülbül masalındaki nazlı gül oldum..şarkılar söylenen..
Erkek:Eğer gerçekten sevseydin böyle yapmazdın..
Kadın:Seni gözümde büyüttüm ben..görmek istediğim gibi gördüm..haklıydın..
Erkek:Sen beni hiç sevmedin..hepsi bir kandırmacaydı...ve ben şimdi ölmek istiyorum..bana dokunma...beni acılarımla yalnız bırak...
Kadın:Seni hep sevdim ve hatta belki kendime bile itiraf etmek istemesem de hala seviyorum...
Erkek:Artık çok geç..sana güvenmekle hata etmişim..aynısınız...aynısınız...
Kadın:Teşekkür ederim...bana armağan ettiğin yüzlerce gözyaşı için...
Erkek:Yalancısın..sus....
Kadın:Her zaman ömrümce boğazımda düğümlenmiş bir yudum olarak kalacaksın.
Erkek:Umrumda değil.....Git ona hadi..
Kadın:Hadi benden nefret et...
Erkek:Ediyorum zaten....
Kadın:Üzgünüm....bunu sen istedin....
Erkek:.................
Eternalflame/1.3.2004
kaybolan değerler
16.06.2005 - 01:22imece..
şampanya
16.06.2005 - 01:21şarabın köpüklü hali denebilir bir nevi..
düşünmek
16.06.2005 - 01:19“Düşünüyorum öyleyse varım”
Descartes
ajitasyon
16.06.2005 - 01:18tıpta ajitasyon...restlessnes..(doğru kelimeyi türkçede bulmak ne kadar zor bazen) ..olaak tabir edilebilir...huzursuzluk hali diyelim...en yakın tanım bu olur...
ajitasyon
16.06.2005 - 01:16beyhude gerginlik...
belki
15.06.2005 - 22:46Belki de en güzeli masmavi bir gökyüzünde dalgalanan umarsız bir uçurtma olmak….
ben
15.06.2005 - 15:42BEN
eser fırtına olurum…
kalplerde kök salmış her ne varsa siler süpürürüm
sevdim mi, ufuklar ayağının dibindedir
sevdim mi, göğe uzanır elin
bulutlar bir altında bir üstündedir
güneşin patlamaları vurur nabızlarında
güneşten daha aydınlık olur yüreğin
ve sonra tufan olur, sunduğum güneşleri söndürürüm
kıyamadığım…işte budur
kıyametin
ben deli kelebekler mevsiminde çıktım yumurtadan
kaplumbağalar yolculuğu nedir bilirim
dilini bilmediğim mahlukatla yoldaşlık
özünü görmediğim canan ile yarenlik öğrendim
ve amma, insan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur
ölümün kıyısı nice keskin bilirim
ötesini gördüm, dönüp baktım
çocukların gözlerinde gidişimin kezzap tomurcuklarına kıyamadım
buradayım
sağlam toprakların tapularını saklayan insanları arasında
ben yurtsuz bir yürüyüş coşkusuyum
evini burada kurmuş ankebutlar sürgünü
toprağım yok
uçurumun dudağında öyle hükmedildim
ben her tende kendi yürüyüşünün yol arkadaşıyım...
insan
15.06.2005 - 15:40İnsan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur...
sen
15.06.2005 - 15:39yıldızlı bir gecede
gözlerini gökyüzüne dikip
aslında binaların arkasına gizlendiklerini
ama onların pırıltılı bir gecede..denizin üzerine düşen yakamozlar kadar güzel oldugunu da bilirsin..
sen
15.06.2005 - 15:38anlatsam…roman olurdun..
sonu gelmeyen gecelerde…beklenilen beyaz atlı prens olurdun belki de…
gözlüklerini çıkarmaktan korkarak geçirdigin günleri düşündügünde üzülen ama bunların farkına varmamak isteyerek ve işte bu yüzden de gökkuşaklarını unutmak isteyerek yaşayan birisin sen…
hemen yanından…çağlayan dereler akar ve kuş cıvıltılarının sesleri gelir….sense kulaklarını kapatır, başını çevirirsin …
sen
15.06.2005 - 15:37Senin içinde kaynayan lavları kimseler bilmez…oysa orada cennet bahçelerinden mavi okyanuslara açılan ve gökyüzüne süzülen özgür martılar vardır..
ölüm
15.06.2005 - 15:34^^İnna lillahi ve inna ileyhi raciun^^...
annan planı
15.06.2005 - 15:329000 sayfadır...
Bagajda taşıyordum kankim yüzünden Uluslararası İlişkiler nutukları dinlemek zorunda bırakıldığım zamanlarda....
İngiltere'ye gitti de rahatladım..:=))
ne var
15.06.2005 - 15:29elde var.....^^Hüzün^^...
anne
15.06.2005 - 15:26Canım annem…dert küpüm…birtanem…can özüm…
Memleketim kokar buram buram…
Elinden içtiğim bir bardak süt bile ilaç olur…iyileşirim aniden…
Sözleri…
Sarar yaralarımı…eksiklerim tamamlanır…..bütün olurum…Ben ^^ben^^ olurum…
Onun küçük bukleli uzun saçlı canı kızı olurum…
Omuzlarımda onun ellerini hisseder….nihavendken….hicaz olurum….
anne
15.06.2005 - 15:24^^Anneee^^... diye ağlıyordu yumuk yumuk kömür karası gözleriyle....
Tek bildiği konuşabildiği kelime buydu…..
Barış'tı adı...dünyada sürmekte olan savaşlara inat...
Bir yaşındaydı...
Yatağının başucunda buldum kendimi...
Gözlerimiz buluştu...
Ellerini uzattı bana usulca....açtı şevkate....günlerdir görmemişti annesini....
Danışıklı dövüş misali aldım kollarıma.....
Önce gözlerini gözlerime dikti...
Konuşmadan anlaşmıştık ki biz.....
Başını göğsüme yasladı usulca....kollarını boynuma doladı....
saçlarına alnına yanaklarına öpücük kondurdum.....
Ben anne... o yavrum sanki....
O yavrum....ben anne sanki....
Biz artık bir bütündük...beraber vizit yaptık..beraber puaça yedik kırıntıları saçmaktan korkmadan.....yesindi yeter ki...temizlenirdi her yer nasılsa....
Barış....annesi yanlışlıkla ateş düşürücü diye sıvı Baygon içirmişti bir kaşık Barışa....
Adli vakaydı....
İlk geldiği gün....hipotonik bir vaziyette...gözbebekleri büyümüş...refleksleri alınamayan bebek.....
Solunum o kadar yüzeyeldi ki her an durabilecek diye korkup ventilatörü başucuna çektirmiş...risk geçene kadar yakın takip etmiştim bebeği....
Barış...
Annesi 6 aylık hamile Barış...
Babası bir ay önce vefat etmiş olan öksüz Barış....
Bir barakada Allah'a emanet...3 kardeşiyle birlikte Kastamonu da yaşayan Barış...
Gögsüme tüm huzurunu toplayarak başını yaslamış...
Kollarını boynuma dolamış Barış......
Anneciğim....
Canım Annem....
Seni o kadar özledim ki....
Ana gibi yar olmaz ki anne....
Sen ki kıbrısım memleketim kadar mavi ve altın kumsallarını taşırsın yüreğimin....
Sen ki parçam...
Sen ki başımı ömür boyu dayadığım omzum.....
Neden bu kadar uzak düştük biz anne....? ?
Anne...
Boğazım yanıyor...bademciklerim yok benim bilirsin....
Ben kime nazlanacağım şimdi....? ...Kim ılık ballı süt yapıp içirecek bana....?
Senin elinden.....
Ölüm olsa....
^^İlaçtır Anne......^^
eskiden
15.06.2005 - 15:21Alışveriş bile kolaydır..herkes komşusuyla takas etmektedir bir şeyleri..biri un verirse..öbürü bir kilo domates vermektedir mesela..Mal var ama para yoktur çünkü.
İnsanların üç ev ötesindeki komşusunun aç yattığını bilme ihtimali olan zamanlardır..Herkes herkesle tanış,herkes herkesle akrabadır…Çocuklar neşeyle bellerine maşrapalarını asmakta,okula yollanmaktadırlar..Herşey tatlı bir huzur içinde geçer..Can kaygısı yok,mal kaygısı yok..
Bolluk vardır..her ne kadar elektrik yoksa da mumlar geceleri yakılmakta,çocuklarsa bunun ışığında ders çalışabilmektedir.Yani ^^elektrik yoktu çalışamadım hocam^^ da yoktur o zamanlar…geceleri şöminenin etrafında toplanılmakta aile bir araya gelmekte,günün değerlendirilmesi yapılmaktadır…
Ve türlü hikayeler anlatılmaktadır şöminenin çevresinde. Guluyabaniler.,.bir dudağı gökte bir dudağı yerde halayıklar(zenci devler) ....ve Keloğlanın ektiği fasülye gökyüzüne uzanmaktadır…
şimdi
15.06.2005 - 15:19Tam zamanı...! ! !
GİDERSEN ŞİMDİ....GİT....
KALIRSAN...ŞİMDİ.........ŞİMDİ......
İ.Sadri...
ben varım
15.06.2005 - 15:17Aşkın olduğu yerde ben varım,sen olmasanda ben varım...
Yağmur yağarken filizlenecek saçlarım,senin omuzlarına bana ait bir yıldız düşecek, ve ben yine şarkı söyleyerek geçeceğim kapından...
Sen tanıyacaksın beni camların buğusundan, çünkü seni soracağım kimselerin oturmadığı boş koridorlarda...........
Yüzlercesinin acısını dindiren sen, bir benim acıma mı kalmadı ilacın....
Morpheus
düşündüm de
15.06.2005 - 15:15Aşk, uydurduğumuz en güzel yalanmıydı...
Ve aşk, yalan varsa aşkmıydı..
düşündüm de
15.06.2005 - 15:14“Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyorduk, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyorduk? ?
Toplam 2464 mesaj bulundu