Mudanya sivil limanı.Bursanın şirin bir turistik kasabası olan Mudanya, insanlarının sıcaklığı ile kaldı aklımda.Mudanya limanına ilk bağlanışımızı hatırlıyorum da :) o ne coşkuydu öyle; o kadar insan 5dk içinde nereden duydu bir askeri geminin geldiğini, nereden buldu o kadar bayrağı, ne çabuk toplandı limana hala anlayabilmiş değilim.İnsanlar hep bir ağızdan İstiklal Marşı'nı söylüyordu, ellerindeki bayrakları sallayarak asker selamı veriyordu çocuklar. Eee bizde gaza geldik tabii, bir baş üstüne bir köprü üstüne çıkıp avazımız çıktığı kadar bağırıyorduk; 'iskele alabanda yelkenler fora'diye :))
Zayifladi iliskiler ve dostlugu çeliskilerle yediler
Insanoglu dediler her nesilde üzülen oydu
Günümün oglu ancak paraya taparak gülüverir
Yalanci gözleriyle bakarak dostlarini da üzebilir
Müzevvir olabilir, mülevves olabilir bu insan
Samimi olabilir, düzenbaz olabilir su insan
Akilsiz olabilir, gereksiz olabilir o insan
Tenasül edebilir, serefsiz olabilir her insan
Fakat asil mücadele desise yapmadan ve
Asiramento etmeden kazanmak
Ticarethane açmak is degil ki yoksa dostun
Çok arkadasina güvenerek sen dogru isten oldun
Sonra n'oldun? bittin iste kalmadin ve tabana vurdun
Tabana kuvvet yürüme makara yollar üzerinde
Düsmanlarimin kem gözleri kör olacak dikkat et
Meclisimin àlà isigidir iste merhamet
Dikkat et meclis-i ala engin bir deniz
Dostlugu çelik misali kaplanan bir filiz
Her bir kiliç samimiyetle sulanan
Ala bu meclis iste yildizlara bulanan
[dr.fuchs]
Günlerim geçiyor yavas yavas
Zamanla yarismak sanki hergün süren bir savas
Eskiden asilan yollar günler huzurla dolu kisa
Simdi hepsi girmis çikmaza
Dostlarim ve hayallerim günes kadar uzaklarda
Görülen hissedilen fakat ulasilamayan
Hedefler gibi beynimi kusatmakta
En yakin dost saydiklarim bile beni arkamdan vurmakta
Paranoyak devam eden bir yasama elverisli olanak
Saglamak bir misyon oldu kimine
Görev edindi sanki
Görebilirdi belki yüregi verebilirdi
Sevebilirdi ancak olmadi bu çünkü dürüst elin isiydi
Her darbede yeni bir arbede baslatiliyor iste
Insanoglu yeniliyor kendine ve benligine
Davul bile dengi dengine çalmaz oldu
Rengine aldanildi belkide
Arkadaslar vurdu arkadan
Kimi zaman düsmak oldular kimi zamansa pisman
Sayili arkadaslarim vaR ama bana yeterler
Düsmanim atesse dostlarim atesten beter
Dikkat et meclis-i ala engin bir deniz
Dostlugu çelik misali kaplanan bir filiz
Her bir kiliç samimiyetle sulanan
Ala bu meclis iste yildizlara bulanan
ne olduğumuzu kim bilir? ne olmak istediğimizi biliriz ancak.insan olduğu gibi görünemez.olmak istediği gibi görünebilir.kendimizi bilmeliyiz ve öyle görünmeliyiz...
Filmin sonunda garajda toplanan ve içlerindeki ispiyoncuyu arayan mafya üyeleri aynı anda silahlarını çıkarıp birbirlerine doğrulturlar ve silahlar aynı anda patlar.
Herkez ölür. Kötünün kötülüğe kötülük ile cevap vermesinin bir sonucudur bu.
Şimdi ne olacak, şimdi ne yapacağım, şimdi ayvayı yedim gibi değişik cümleler ile içinde bulunulan durumu anlatmaya çalışan insanların içinde bulunduğu durumun adıdır. Aslında öyle bir durum yoktur ancak çoğu insan var olduğuna inanır. Durumun hemen arkasından 'yardım edin' sızlanmaları başgösterir; bu daha ilginç bir durumdur. 'Yardım edin' C em yılmazın'da dediği gibi bu 'yardım edin'insanda çok ilginç bir mekanizmayı harekete geçirir. Hemen işini gücünü bırakır yardıma koşar insan :)
Kim söylemiş benim
Başka nickler kullandığımı
Kim görmüş ama kim bir yazıyı sildiğimi?
Yüksek Kaldırımda güpe gündüz
Leptop'u almışım da sonra
Antolojiye gitmişim öyle mi?
Onu da sonra anlatırım, fakat...
Kimin gurubunu dağıtmışım bu sitede?
Güya Antolojiye dadanmışız
Kafaları çekip çekip orada
Alıyormuşuz soyuğu
Onu da sonra anlatırım...
Ya o kendi kendime methiyeler düzüp
'Ruhunda Hicranını' söyletme hikayesi...
Geç bunları, anam babam geç bunları
Bir kalemde
Bilirim ben yaptığımı...
Kanun eski Yunandan beri’’büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçük sineklerin takıldığı bir örümcek ağı’’Avrupalı için. Machiavelli, insanlığı ikiye ayırır: tarihi yapanlar,tarihin malzemesi.Çobanla sürü. Katili göklere çıkartır, Sade, ayak takımının peşin hükümlerinden sıyrılmış bir gerçekçi olarak alkışlar. Devlet gözünü kırpmadan cana kıyanları korumalıdır.
Rousseau, çağdaşlarının yüzüne tükürür gibi sorar: içinizde mandaren’i öldürmeyecek kaç kişi var? Kimdi bu mandaren? Çin meçinde yaşayan bir meçhul insan. Tanımadığımız, tanıyamayacağımız biri.Yani bir mücerret. Oturduğumuz yerde bir düğmeye bastık mı geberecekti herif,biz hazinelerine konacaktık, kimselerin ruhu duymayacaktı,şöhretimiz gölgelenmeyecek, şerefli bir insan olarak yaşantımıza devam edecektik.Ahlak bu soruya verilecek cevapta idi.
‘’Suc ve Ceza’’nın Raskolnikov’u daha çıplak, daha kendisi, daha insan.Sefaleti bütün zilleti,bütün rezillikleri ile yaşamış. Çıkmazdan kurtulması için tek çaresi vardır; tefeci kadına kıymak.Adeta meşru bir müdafaa içindedir.Hukukçuların istirar hali dedikleri korkunç durum. Kanayan bir hassasiyet, uyanık bir zeka, ve hasta bir şuuraltı.
Avrupalı için medeniyet, zorun yerine hilenin geçişidir. Fıransız bu manada Rus’tan daha medenidir. Daha medeni; yani daha tehlikeli.Boşuna dil döker muhatabı. Delikanlı Mandaren’i öldürmeyecektir. Faziletinden mi? Hayır.Tatsız süprizlerden çekinir ve bilir ki er geç şeytan kendisine yardım edecektir.Raskolnikov sarsıntı geçiren bir toplumda yapayalnızdır. Kafasında 77 türlü tilki, aç ve yarı uykuda. Sanki bir kabus yaşamaktadır.Aylarca tereddüt eder. Ezilen gururu uzun zaman yaralı bir yılanın ıslığı gibi uğuldar kulağında: GÜÇLÜSÜN VE GÜÇLÜ ENGEL TANIMAYANDIR.
Suç ve Ceza’nın birinci bölümü bir insanla bir düşünce arasındaki tüyler ürperten bir kavganın hikayesi. Sonra düşüncenin zaferini hazırlayan dekor ve hadiseler.Çayırda görülen rüya, kamçı darbeleri altında öldürülen kısrak. İnsanların dışında bir kader vardır, zalim, anlaşılmayan bir kader, Kararsızlık içinde olan Raskolnikov’u garip bir tesadüf cinayete zorlar. Hiçbir sebep yokken evine saman pazarı yolundan girmeye kalkar; orada tefecinin kız kardeşi ile bir eskicinin arasında geçen konuşmayı duyar.Ertesi gün tefeci kadının evde yalnız kalacağını öğrenir. Artık kararı kesinleşmiştir.hiçbir şey düşünmez ve düşünemez.
Sosyalistlere göre suç çevrenin ürünü.Suç diye bir şey yok. Suç,kötü ve tabiat dışı bir içtimai düzene isyandan ibaret.Çevre her kötülüğün kaynağı.Demek ki toplum akla ve tabiata dayalı bir düzene kavuşunca suç diye bir şey kalmaz.Çünkü isyan edecek bir konu yoktur artık.Ve göz açıp kapayıncaya kadar insan rahata kavuşur.
Ne var ki be madalyonun bir yüzü. Rüya ile gerçeği karıştırmayalım. Yaşadığımız dünyada suç kaçınılmaz bir olay. Büyük adamla sokaktaki adam ayrı kanunlara tabi. Daha doğrusu büyük adam için kanun yoktur. O, bir gayenin emrindedir. İnsanlığın hayrı için kalabalığın suç saydığı bir hareketi işleyebilir.Mesela bir Newton’un keşifleri şu veya bu sebepten dolayı içtimaileşmiyorsa, bu uğurda bir, beş yüz kişi feda edilecekmiş, varsın edilsin…Bütün kanun koyucular suçludurlar. Suçludurlar çünkü ataları tarafından konulan çağdaşları tarafından saygı gören yasaları çiğnemişlerdir.Kan dökmekten de çekinmemişlerdir bu uğurda. Yeni bir hakikatin, yeni bir düzenin müjdecisi olmak isteyen, bir kelimeyle söyleyecek sözü olan herkes suç işlemek zorundadır.
Peki ama büyük adamla sokaktaki adamı nasıl ayıracağız birbirinden? Büyük adam, tabiat kuvvetleri gibi, tahripkardır veya tahripkar olamak zorundadır.Daha aydınlık bir gelecek uğrunda bugünü yıkmakta tereddüt etmez. İdealin konuştuğu yerde vicdan susar.Sokaktaki insanın tek vazifesi vardır; neslini devam ettirmek. Tabiatı icabı muhafazakardır, itaatkardır, hürmetkardır. Ayıracı vasfı törelere boyun eğmektir., bundan gocunmaz da. Yığın büyük adama kanunu çiğnemek hakkını tanımaz. Suçlunun kellesini keser; böyle yaparken de mizacına uygun davranmış olur.Ama bir nesil sonra aynı kalabalık kellesini kestiği adamı azizleştirir. Yığın hal’e hükmeder, büyük adam ise istikbal’e Yığın kurduğu düzenin koruyucusudur ve soyumuzu arttırır. BÜYÜK ADAM DÜNYAYI YERİNDEN OYNATIR VE HAYALİ BİR DÜZENİN MİMARI OLMAK İSTER.Her iki insanın da en tabi hakkı. Bu büyük savaş, yeni bir Kudüs’e yani ilahi nizamın kurulacağı bahtiyar güne kadar sürüp gidecektir.Her büyük adam çarmıhta can vermez, talih gülümser bazılarına, kendileri kelle keser.
Dosta ızdırabın romancısı. Istırabın, isyanın, merhametin ve şuuraltının.Raskolnikov fahişe sonya’nın önünde eğilirken senin değil acı çeken bütün insanların önünde eğiliyorum der. Suç ve cezayı okumak kendini bilerek ve isteyerek hasta etmek demektir.Kitabı okurken daima bir ruh sancısı duyarsınız.Her kitap yazarla okuyucu arasında bir düello; yazar bize bir hakikat, bir hayal veya bir korku aşılamaya çalışır; bizde ya kayıtsızlığımızla karşı koyarız ona ya aklımızla. Suç ve Cezada yazarın dehşet verme kabiliyeti, orta bir hassasiyetin dayanamayacağı kadar büyük.Ürpertici eserlerin en tanınmış ustaları, bir Hoffmann, bir Edgar poe, bir Baudelaire, dosto’ya kıyasla birer göz boyayıcı, birer edebiyatçı…Suç ve ceza Macbeth’den beri yazılan en derin suç pisikolojisi etüdü. Doğru ama insanı tanımak böyle bir üzüntüye değmez mi?
Semavi kitapların emri: ‘’Öldürmeyeceksin’’. Hıristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için dünyanın bütün Mandarenlerini öldürdü ve öldürmeye hazır. Goethe: ‘’Ya örs olacaksın, ya çekiç’’ diyor.Şark sadi’den Gandi’ye kadar aksi kanaatte:’’ yemin ederim ki dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez’’
Birinin silgisi varmış :)
Ahmet Kutsi Tecer hayatını köy köy dolaşıp Anadolu'da harcanmış kabiliyetleri aramakla geçirmiş bir köy öğretmeni. Aşık Veysel'de Tecer'in Anadolu'nun ücra köşelerinden bulup çıkardığı bir kabiliyet.
Tecer olmasaydı Aşık Veysel ismi şu anda bir giz olurdu. Hiçbir zaman bilinmeyecek, anılmayacak, şiirleri okunmayacak bir hayal. Ama o genede yaşamış olacaktı. Şiirlerini sazının eşliğinde okuyacaktı yine, ama O'nu sadece koyunları duyacaktı.
Uzun ince bir yolda gidiyoruz; yolda Tecer'lere rastlamak iyi bir talih :)
4 kişilik bir keşif uçağı birgün karadenizde bir mezarlığa düşer. Lazlar 80 ceset çıkartırlar. Ölü sayısının artmasından endişe duyduklarını söylerler.
televizyon dizisi. Uğur yücel'in oyunculuk dersleri verdiği dizi olarakta tarifi yapılabilir.Bir bölümünde olağan şüphelilerdeki tema işlenmişti.Yücelin çocuğu kaçırılır. O'da bana acı çektirdiniz. İsterseniz kafasına kurşunu ben sıkarım kızımın, ama buraya anlaşmaya gelmedim, kan dökmeye geldim, kafamda 77 türlü tilki dolaşıyor, şu anda elimi midene sokup bağarsaklarını dışarıya çıkartabilirim, burda, herkesin önünde, ama bekliyeceğim, hepinizi temizliyeceğim der. Olağan şüphelilerde kayser sose evini basıp karısına tecavüz eden macar mafyasını çocuklarını, karısını öldürdükten sonra yok etmeye başlıyordu. Sanırım replikler buradan esinlenilmiş.
metalci bir adam varmış; bende bugün öğrenmiştim, adam bir konserinde tam 12 saat gitar çalmaktan parmaklarının ucu kanamış ve 4 tırnağı düşmüş, gitarın tellerinide kopartmış, son teli de kopardıktan sonra bütün metalcilerin içine edeyim diyerek sanat hayatına noktayı koymuş. Metal müzik camiasının hırçın delikanlısıymış, rap ile rackı :) kıyaslarken açılmıştı mevzu.Adını gene unuttum metalcinin :)
liman
10.02.2005 - 12:47Mudanya sivil limanı.Bursanın şirin bir turistik kasabası olan Mudanya, insanlarının sıcaklığı ile kaldı aklımda.Mudanya limanına ilk bağlanışımızı hatırlıyorum da :) o ne coşkuydu öyle; o kadar insan 5dk içinde nereden duydu bir askeri geminin geldiğini, nereden buldu o kadar bayrağı, ne çabuk toplandı limana hala anlayabilmiş değilim.İnsanlar hep bir ağızdan İstiklal Marşı'nı söylüyordu, ellerindeki bayrakları sallayarak asker selamı veriyordu çocuklar. Eee bizde gaza geldik tabii, bir baş üstüne bir köprü üstüne çıkıp avazımız çıktığı kadar bağırıyorduk; 'iskele alabanda yelkenler fora'diye :))
ooooofffffffff
07.02.2005 - 00:15Zayifladi iliskiler ve dostlugu çeliskilerle yediler
Insanoglu dediler her nesilde üzülen oydu
Günümün oglu ancak paraya taparak gülüverir
Yalanci gözleriyle bakarak dostlarini da üzebilir
Müzevvir olabilir, mülevves olabilir bu insan
Samimi olabilir, düzenbaz olabilir su insan
Akilsiz olabilir, gereksiz olabilir o insan
Tenasül edebilir, serefsiz olabilir her insan
Fakat asil mücadele desise yapmadan ve
Asiramento etmeden kazanmak
Ticarethane açmak is degil ki yoksa dostun
Çok arkadasina güvenerek sen dogru isten oldun
Sonra n'oldun? bittin iste kalmadin ve tabana vurdun
Tabana kuvvet yürüme makara yollar üzerinde
Düsmanlarimin kem gözleri kör olacak dikkat et
Meclisimin àlà isigidir iste merhamet
Dikkat et meclis-i ala engin bir deniz
Dostlugu çelik misali kaplanan bir filiz
Her bir kiliç samimiyetle sulanan
Ala bu meclis iste yildizlara bulanan
[dr.fuchs]
Günlerim geçiyor yavas yavas
Zamanla yarismak sanki hergün süren bir savas
Eskiden asilan yollar günler huzurla dolu kisa
Simdi hepsi girmis çikmaza
Dostlarim ve hayallerim günes kadar uzaklarda
Görülen hissedilen fakat ulasilamayan
Hedefler gibi beynimi kusatmakta
En yakin dost saydiklarim bile beni arkamdan vurmakta
Paranoyak devam eden bir yasama elverisli olanak
Saglamak bir misyon oldu kimine
Görev edindi sanki
Görebilirdi belki yüregi verebilirdi
Sevebilirdi ancak olmadi bu çünkü dürüst elin isiydi
Her darbede yeni bir arbede baslatiliyor iste
Insanoglu yeniliyor kendine ve benligine
Davul bile dengi dengine çalmaz oldu
Rengine aldanildi belkide
Arkadaslar vurdu arkadan
Kimi zaman düsmak oldular kimi zamansa pisman
Sayili arkadaslarim vaR ama bana yeterler
Düsmanim atesse dostlarim atesten beter
Dikkat et meclis-i ala engin bir deniz
Dostlugu çelik misali kaplanan bir filiz
Her bir kiliç samimiyetle sulanan
Ala bu meclis iste yildizlara bulanan
ceza
Mar adentro / içimdeki deniz
06.02.2005 - 23:29yok öyle bir deniz :) kalp var mide var ama benim bildiğim içimizde deniz yok.
kendini bilmek
06.02.2005 - 21:59ne olduğumuzu kim bilir? ne olmak istediğimizi biliriz ancak.insan olduğu gibi görünemez.olmak istediği gibi görünebilir.kendimizi bilmeliyiz ve öyle görünmeliyiz...
asi gençlik
04.02.2005 - 18:34Bir James Dean filmi.Sinema tarihinde yalnızca üç filmde adını duyurup bir trafik kazasında öldü zannedersem.Asi gençlik güzel filmdi.
şaka
31.01.2005 - 18:34Kim kaldı bir şakayla sakat :)
darbe
30.01.2005 - 23:21Hala devam eden olay :)
darbe
30.01.2005 - 23:19Az önce başlayan olay :)
cem yılmaz
30.01.2005 - 23:11Cem Yılmaz'ın ağzı bozuk mozuk ama iyi laf yapıyor.
reservoir dogs
30.01.2005 - 21:22Filmin sonunda garajda toplanan ve içlerindeki ispiyoncuyu arayan mafya üyeleri aynı anda silahlarını çıkarıp birbirlerine doğrulturlar ve silahlar aynı anda patlar.
Herkez ölür. Kötünün kötülüğe kötülük ile cevap vermesinin bir sonucudur bu.
çaresizlik
30.01.2005 - 21:14Şimdi ne olacak, şimdi ne yapacağım, şimdi ayvayı yedim gibi değişik cümleler ile içinde bulunulan durumu anlatmaya çalışan insanların içinde bulunduğu durumun adıdır. Aslında öyle bir durum yoktur ancak çoğu insan var olduğuna inanır. Durumun hemen arkasından 'yardım edin' sızlanmaları başgösterir; bu daha ilginç bir durumdur. 'Yardım edin' C em yılmazın'da dediği gibi bu 'yardım edin'insanda çok ilginç bir mekanizmayı harekete geçirir. Hemen işini gücünü bırakır yardıma koşar insan :)
sezen aksu
27.01.2005 - 00:27Adem Olan Anlar
Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
Bu yüzden insan içine karışamadım
Bana mı sordunuz adımı koyarken
Bir küstüm bir daha barışamadım
Uyumlu faniler bana uyumsuz derler
Delirttiniz beni ey ehven-i şerler
Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
Garanti muhabbetlere yılışamadım
Sürüden ayrılanları kurtlar yer
Arkanı sağlama al ey akıllı beşer
Ben çatlarım kurallara uyarsam eğer
Ruhumu şeytanla bölüşemedim
Herkesin münasip bir dayısı var
E insanoğlu bu iyisi, ayısı var
Benim zarar bildiğim elaleme kar
Adamını bulup da uyuşamadım
dedikodu
26.01.2005 - 22:29Dedikodu
Kim söylemiş benim
Başka nickler kullandığımı
Kim görmüş ama kim bir yazıyı sildiğimi?
Yüksek Kaldırımda güpe gündüz
Leptop'u almışım da sonra
Antolojiye gitmişim öyle mi?
Onu da sonra anlatırım, fakat...
Kimin gurubunu dağıtmışım bu sitede?
Güya Antolojiye dadanmışız
Kafaları çekip çekip orada
Alıyormuşuz soyuğu
Onu da sonra anlatırım...
Ya o kendi kendime methiyeler düzüp
'Ruhunda Hicranını' söyletme hikayesi...
Geç bunları, anam babam geç bunları
Bir kalemde
Bilirim ben yaptığımı...
ölüm
26.01.2005 - 22:03Öldürmeyeceksin:
Kanun eski Yunandan beri’’büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçük sineklerin takıldığı bir örümcek ağı’’Avrupalı için. Machiavelli, insanlığı ikiye ayırır: tarihi yapanlar,tarihin malzemesi.Çobanla sürü. Katili göklere çıkartır, Sade, ayak takımının peşin hükümlerinden sıyrılmış bir gerçekçi olarak alkışlar. Devlet gözünü kırpmadan cana kıyanları korumalıdır.
Rousseau, çağdaşlarının yüzüne tükürür gibi sorar: içinizde mandaren’i öldürmeyecek kaç kişi var? Kimdi bu mandaren? Çin meçinde yaşayan bir meçhul insan. Tanımadığımız, tanıyamayacağımız biri.Yani bir mücerret. Oturduğumuz yerde bir düğmeye bastık mı geberecekti herif,biz hazinelerine konacaktık, kimselerin ruhu duymayacaktı,şöhretimiz gölgelenmeyecek, şerefli bir insan olarak yaşantımıza devam edecektik.Ahlak bu soruya verilecek cevapta idi.
‘’Suc ve Ceza’’nın Raskolnikov’u daha çıplak, daha kendisi, daha insan.Sefaleti bütün zilleti,bütün rezillikleri ile yaşamış. Çıkmazdan kurtulması için tek çaresi vardır; tefeci kadına kıymak.Adeta meşru bir müdafaa içindedir.Hukukçuların istirar hali dedikleri korkunç durum. Kanayan bir hassasiyet, uyanık bir zeka, ve hasta bir şuuraltı.
Avrupalı için medeniyet, zorun yerine hilenin geçişidir. Fıransız bu manada Rus’tan daha medenidir. Daha medeni; yani daha tehlikeli.Boşuna dil döker muhatabı. Delikanlı Mandaren’i öldürmeyecektir. Faziletinden mi? Hayır.Tatsız süprizlerden çekinir ve bilir ki er geç şeytan kendisine yardım edecektir.Raskolnikov sarsıntı geçiren bir toplumda yapayalnızdır. Kafasında 77 türlü tilki, aç ve yarı uykuda. Sanki bir kabus yaşamaktadır.Aylarca tereddüt eder. Ezilen gururu uzun zaman yaralı bir yılanın ıslığı gibi uğuldar kulağında: GÜÇLÜSÜN VE GÜÇLÜ ENGEL TANIMAYANDIR.
Suç ve Ceza’nın birinci bölümü bir insanla bir düşünce arasındaki tüyler ürperten bir kavganın hikayesi. Sonra düşüncenin zaferini hazırlayan dekor ve hadiseler.Çayırda görülen rüya, kamçı darbeleri altında öldürülen kısrak. İnsanların dışında bir kader vardır, zalim, anlaşılmayan bir kader, Kararsızlık içinde olan Raskolnikov’u garip bir tesadüf cinayete zorlar. Hiçbir sebep yokken evine saman pazarı yolundan girmeye kalkar; orada tefecinin kız kardeşi ile bir eskicinin arasında geçen konuşmayı duyar.Ertesi gün tefeci kadının evde yalnız kalacağını öğrenir. Artık kararı kesinleşmiştir.hiçbir şey düşünmez ve düşünemez.
Sosyalistlere göre suç çevrenin ürünü.Suç diye bir şey yok. Suç,kötü ve tabiat dışı bir içtimai düzene isyandan ibaret.Çevre her kötülüğün kaynağı.Demek ki toplum akla ve tabiata dayalı bir düzene kavuşunca suç diye bir şey kalmaz.Çünkü isyan edecek bir konu yoktur artık.Ve göz açıp kapayıncaya kadar insan rahata kavuşur.
Ne var ki be madalyonun bir yüzü. Rüya ile gerçeği karıştırmayalım. Yaşadığımız dünyada suç kaçınılmaz bir olay. Büyük adamla sokaktaki adam ayrı kanunlara tabi. Daha doğrusu büyük adam için kanun yoktur. O, bir gayenin emrindedir. İnsanlığın hayrı için kalabalığın suç saydığı bir hareketi işleyebilir.Mesela bir Newton’un keşifleri şu veya bu sebepten dolayı içtimaileşmiyorsa, bu uğurda bir, beş yüz kişi feda edilecekmiş, varsın edilsin…Bütün kanun koyucular suçludurlar. Suçludurlar çünkü ataları tarafından konulan çağdaşları tarafından saygı gören yasaları çiğnemişlerdir.Kan dökmekten de çekinmemişlerdir bu uğurda. Yeni bir hakikatin, yeni bir düzenin müjdecisi olmak isteyen, bir kelimeyle söyleyecek sözü olan herkes suç işlemek zorundadır.
Peki ama büyük adamla sokaktaki adamı nasıl ayıracağız birbirinden? Büyük adam, tabiat kuvvetleri gibi, tahripkardır veya tahripkar olamak zorundadır.Daha aydınlık bir gelecek uğrunda bugünü yıkmakta tereddüt etmez. İdealin konuştuğu yerde vicdan susar.Sokaktaki insanın tek vazifesi vardır; neslini devam ettirmek. Tabiatı icabı muhafazakardır, itaatkardır, hürmetkardır. Ayıracı vasfı törelere boyun eğmektir., bundan gocunmaz da. Yığın büyük adama kanunu çiğnemek hakkını tanımaz. Suçlunun kellesini keser; böyle yaparken de mizacına uygun davranmış olur.Ama bir nesil sonra aynı kalabalık kellesini kestiği adamı azizleştirir. Yığın hal’e hükmeder, büyük adam ise istikbal’e Yığın kurduğu düzenin koruyucusudur ve soyumuzu arttırır. BÜYÜK ADAM DÜNYAYI YERİNDEN OYNATIR VE HAYALİ BİR DÜZENİN MİMARI OLMAK İSTER.Her iki insanın da en tabi hakkı. Bu büyük savaş, yeni bir Kudüs’e yani ilahi nizamın kurulacağı bahtiyar güne kadar sürüp gidecektir.Her büyük adam çarmıhta can vermez, talih gülümser bazılarına, kendileri kelle keser.
Dosta ızdırabın romancısı. Istırabın, isyanın, merhametin ve şuuraltının.Raskolnikov fahişe sonya’nın önünde eğilirken senin değil acı çeken bütün insanların önünde eğiliyorum der. Suç ve cezayı okumak kendini bilerek ve isteyerek hasta etmek demektir.Kitabı okurken daima bir ruh sancısı duyarsınız.Her kitap yazarla okuyucu arasında bir düello; yazar bize bir hakikat, bir hayal veya bir korku aşılamaya çalışır; bizde ya kayıtsızlığımızla karşı koyarız ona ya aklımızla. Suç ve Cezada yazarın dehşet verme kabiliyeti, orta bir hassasiyetin dayanamayacağı kadar büyük.Ürpertici eserlerin en tanınmış ustaları, bir Hoffmann, bir Edgar poe, bir Baudelaire, dosto’ya kıyasla birer göz boyayıcı, birer edebiyatçı…Suç ve ceza Macbeth’den beri yazılan en derin suç pisikolojisi etüdü. Doğru ama insanı tanımak böyle bir üzüntüye değmez mi?
Semavi kitapların emri: ‘’Öldürmeyeceksin’’. Hıristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için dünyanın bütün Mandarenlerini öldürdü ve öldürmeye hazır. Goethe: ‘’Ya örs olacaksın, ya çekiç’’ diyor.Şark sadi’den Gandi’ye kadar aksi kanaatte:’’ yemin ederim ki dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez’’
CEMİL MERİÇ
Bu ÜlKE
Uzun İnce Bir Yol
26.01.2005 - 21:56Birinin silgisi varmış :)
Ahmet Kutsi Tecer hayatını köy köy dolaşıp Anadolu'da harcanmış kabiliyetleri aramakla geçirmiş bir köy öğretmeni. Aşık Veysel'de Tecer'in Anadolu'nun ücra köşelerinden bulup çıkardığı bir kabiliyet.
Tecer olmasaydı Aşık Veysel ismi şu anda bir giz olurdu. Hiçbir zaman bilinmeyecek, anılmayacak, şiirleri okunmayacak bir hayal. Ama o genede yaşamış olacaktı. Şiirlerini sazının eşliğinde okuyacaktı yine, ama O'nu sadece koyunları duyacaktı.
Uzun ince bir yolda gidiyoruz; yolda Tecer'lere rastlamak iyi bir talih :)
Uzun İnce Bir Yol
25.01.2005 - 13:54Orda Bir Köy Var Uzakta
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var, uzakta
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.
..........
..........
Ahmet Kutsi Tecer
Uzun İnce Bir Yol
25.01.2005 - 13:53Ahmet Kutsi Kecer..
laz
25.01.2005 - 13:344 kişilik bir keşif uçağı birgün karadenizde bir mezarlığa düşer. Lazlar 80 ceset çıkartırlar. Ölü sayısının artmasından endişe duyduklarını söylerler.
alacakaranlık
25.01.2005 - 13:32televizyon dizisi. Uğur yücel'in oyunculuk dersleri verdiği dizi olarakta tarifi yapılabilir.Bir bölümünde olağan şüphelilerdeki tema işlenmişti.Yücelin çocuğu kaçırılır. O'da bana acı çektirdiniz. İsterseniz kafasına kurşunu ben sıkarım kızımın, ama buraya anlaşmaya gelmedim, kan dökmeye geldim, kafamda 77 türlü tilki dolaşıyor, şu anda elimi midene sokup bağarsaklarını dışarıya çıkartabilirim, burda, herkesin önünde, ama bekliyeceğim, hepinizi temizliyeceğim der. Olağan şüphelilerde kayser sose evini basıp karısına tecavüz eden macar mafyasını çocuklarını, karısını öldürdükten sonra yok etmeye başlıyordu. Sanırım replikler buradan esinlenilmiş.
iett
24.01.2005 - 15:54Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar :)
metallica
23.01.2005 - 20:45metalci bir adam varmış; bende bugün öğrenmiştim, adam bir konserinde tam 12 saat gitar çalmaktan parmaklarının ucu kanamış ve 4 tırnağı düşmüş, gitarın tellerinide kopartmış, son teli de kopardıktan sonra bütün metalcilerin içine edeyim diyerek sanat hayatına noktayı koymuş. Metal müzik camiasının hırçın delikanlısıymış, rap ile rackı :) kıyaslarken açılmıştı mevzu.Adını gene unuttum metalcinin :)
usta
22.01.2005 - 22:14Ustanın biri yokmuş, ikinci dönemede bişey kalmamış :)
usta
22.01.2005 - 21:59Ustanın biri varmış ikinci dönem düzeltmiş :)
Avustralya
22.01.2005 - 16:32Kanguru; başka ne olabilir ki, bi usta eklediğine göre silginin ana vatanı olabilir belki ama ben pek emin değilim :)
Toplam 147 mesaj bulundu