Yer yüzünün gelmiş geçmiş en iyi basketbol oyuncularından biridir.Son saniye üçlükleriyle ve dönerek atışlarıyla meşhurdur.Kısacası bu işin üstadlarından biri.
Nihayet o röportajı buldum.İşte YEŞİL'in kendi ağızından ÇATLI..
“Ülkücüyüm ama, belli bir konuma geldikten sonra öyle Ülkü Ocaklarına filan gidip gelmeyi düşünmedim. Elazığ’da benden habersiz bir şey olmuyordu ama, oraya gidersem prestij kaybederdim. Yani benim çok az, sınırlı kişilerle irtibatım oldu. Gerçekte benimkisi, parti ve dernekten uzak bir düşünüş. Elazığ’lı ünlü ülkücüler arasında Vahit FİŞEK, Komando Recep filan vardı. Yanlız Komando Recep sonra ANAP’a kaydı. Ülkücü camiada en büyük ünvan “reislik” ama reislik şimdi ayağa düştü... Abdullah ÇATLI ile yüzyüze 1-2 defa görüştüm. Pek birbirimize ısınamadık. Ayrı dünyaların insanıyız. Onunla hiç bir konuda uyuşamıyorum. Bir toplumda oturduğunda insanlara bir değişik bakar. ÇATLI şu anda menfaat temin edebileceği kim olursa olsun işbirliği yapar. Türkeş camiadan kovdu bunu resmen. Onun hayatta en korktuğu adam Türkeş’tir. Tahsilatçılık yapan Ülkücü Abdürrahim vardı. ÇATLI, “ben Abdürrahim’in kalemini kırdım” diye hava atmış. O arada ben İstanbul’a gitmiştim. Göztepe’de spor tesislerinde çocuklar vardı, onlara söyledim, “ÇATLI’yı bulun beni arasın” dedim. Aradı, dedim sen Abdürrahim’in kalemini kırmışsın, cenazesine 20 bin kişi dökülür, “katili ÇATLI’dır” diye 5 bin tane pankart asılır, sen de kendine dünyada yer ararsın dedim. Şimdi, ÇATLI grubu, o grup, bu grup. Aslında hepimiz dolaylı olarak aynı grubuz. Türkeş benim durumumu biliyor, bana deli oğlan diyor. 1989’da Elazığ Garajı’nın açılışında beni otel odasına çağırdı ve uyardı. “Bu işlere karışma, PKK devletin işi, ne yaparlarsa yapsınlar, ben komünistlerden fazla ceza yedim” dedi. Haksız da değil yani. “Siz hazır olun, ne zaman bu görev bize verilirse, o zaman yaparız” dedi. Ben onu dinlemedim, devletin güvenlik güçlerine yardıma devam ediyorum. Türkeşin kesin talimatı var. Teşkilatındakiler bu işe karışmıyor. “İstihbarat dahi vermeyin” diyor. Eskiden çok katıydı. Şimdi bu son zamanlarda yumuşadı. Haksız da değil yani. Sen gel komünistlerden fazla Ülkücüleri cezalandır. Hayret birşey.”
Peki insanların Yeşil'den bu kadar korkmalarının asıl sebebi ne? Onun çok vahşi olması mı yoksa desteğinin çok kuvvetli olması mı?
--İnsanlar Yeşil'in arkasındaki desteğin çok kuvvetli olmasından korkuyorlar. Bunu yaşadılar çünkü. İnsanlar öldürülmekten korkuyor. Yeşil'in kim olduğunu kamuoyuna ilk açıklayan benim. Kumarhaneci Topal öldürüldükten sonra, Topal'ın Kızılay'da bir bankanın hesabına Mahmut Yıldırım adına 10 milyon dolar yatırdığı haberi gazetelerde çıktı. Bu adamın kim olduğunu kimse anlamadı. Mahmut Yıldırım'ın 'Yeşil' olduğunu basın benden öğrendi. Onun robot resmini de ben çizdim basına. Zaten Yeşil, Topal cinayetinden sonra konuşulmaya başlandı. 97'nin Şubat'ıydı. CHP Genel Merkez'den Yeşil beni telefonla aradı.
Sizden ne istiyordu?
--Konuşmaya, küfürle, hakaretle, tehditle girdi. 'Benden ne istiyorsun? Her şeyi devlet adına yaptım ben' dedi. Ben de, 'Büyük pislikler yaptın. Gel bunların hesabını ver. Bunlar kayıt dışı kalsın diye devlet seni zaten bir gün öldürtür. Konuşmaman için seni öldürürler' dedim. 'Kimse bana dokunamaz. Ben tedbirimi aldım. Yaptığım bütün işleri kasetlere aldım. Kim bana emir vermiş, kim bana ne demiş, hepsini, yaptığım her şeyi kasetlere anlattım. Adam öldürüyorsam, devletim için yapıyorum. Bu kasetleri ilgili yerlere verdim. Eğer bana bir şey olursa kasetler ve ilişkiler ortaya çıkacak' dedi. Sonra da, benimle buluşmak istedi. Ankara'da Gölbaşı'ndaki parkta randevu verdi. 'Yalnız gel' dedi. Odamda arkadaşlarım vardı. Onlara, 'Arkamdan gelmeyin. Bu adam istese beni zaten istediği yerde vurur' dedim. Parka yalnız gittim. Ama Yeşil gelmedi. Baktım arkadaşlar üç arabayla gelmişler. Yeşil sonra beni aradı, 'Sözünde durmadın. Niye onları getirdin' dedi. Bir süre sonra da Akın Birdal'ı vuran Haydar kod adlı kişi aradı. 'Bizimle uğraşmaktan vazgeç, bu işlerin peşini bırak' dedi.
Niye ölü gösterilmek isteniyor?
--Bakınız... Devlet Yeşil'i ne öldürür, ne de yargılar. Yeşil mahkeme önüne çıkarılırsa her şeyi anlatır. Öldürülürse de, bana söylediği kasetler ortaya çıkar. Bu yüzden Yeşil'i yakalamak da, ortadan kaldırmak da istemiyorlar. Yeşil hâlâ kuvvetli biri. Devlet, Yeşil konusunda samimi değil. Her şeyi bilen ve bulan emniyet Yeşil'i nasıl bulamaz? İnsanlar onun Ankara'da Mercedes'le dolaştığını, Sakarya çevresindeki barlara gittiğini, lokantalarda yemek yediğini görüyorlar.
Yani Yeşil'i kimse yakalayamaz.
--Yeşil ve adamlarının işkencelerini vatandaş yetkililere şikâyet ediyordu ama çare bulamıyordu. O, köylüleri dövüyor, suya batırıyor, onları çırılçıplak soyup karın içine sokuyor, bazılarını da karısının önünde çırılçıplak soyuyordu. Elinde hep iki defterle dolaşırdı. Size isminizi ve köyünüzü sorardı. Sonra o defterlere bakıp sizinle ilgili bütün bilgileri söylerdi. O defterler, ona verilmişti. Yeşil, terörle mücadele kapsamında görevlendirilmiş biriydi.PKK ya yardım ediyor diye köylülere de eziyet ediyordu. Zaman zaman Abdullah Çatlı'nın da bölgeye geldiği, bunlarla hareket ettiği söyleniyordu. İşte ben o dönemde, Ovacık'ın tek avukatıydım. Vatandaş bana geldi. Ben de durumu savcıya, kaymakama söyledim. 'Biz karışamayız' dediler. Hatta jandarma komutanı yüzbaşı çok iyi biriydi. 'Bizim bu adamla uğraşmamız mümkün değil. Bu adam direkt yukarıya, Genelkurmay'a bağlı. Gidin, derdinizi oraya anlatın. Yoksa burada daha çok pislikler yapacak bu. Benim yapabileceğim bir şey yok' dedi.
--Bilmez olur mu? Ben size olayları tüm çıplaklığıyla anlatıyorum. Yorumu da artık size bırakıyorum. Savcı bir akşam beni aradı ve 'Yeşil seni emniyet amirliğinde bekliyor' dedi. Yanıma üç kişi alıp, gittim. Bir polis bizi emniyet amirinin odasına aldı. Az sonra Yeşil geldi ve emniyet amirinin makamına oturdu. Kendisine bu insanların terörist olmadığını, devletine bağlı insanlar olduklarını anlattım. Bana, 'Sen ne karışıyorsun' dedi. 'Avukatım' dediğimde de, defterini açtı. 'Senin dosyan da çok kabarmış. Yakında senin hesabın da görülecek. Milletvekili olmak istiyorsun, unut' dedi.
Yeşil'in birçok cinayet işlemesine rağmen bir dokunulmazlığı vardı anlaşılan. Kim sağlıyordu ona bu dokunulmazlığı?
--Düşünün. Bir savcı, bir yüzbaşı, kendilerinin görev alanında türlü olaylara karışan Yeşil'le ilgili 'Biz onunla uğraşamayız. Ona bir telkinde bulunamayız' diyorlardı. Yeşil'e bu dokunulmazlığı tabii ki devlet sağlıyordu. Derin devlet dediğimiz yapı koruyordu onu. Devletin içinde ona bu dokunulmazlığı sağlayan kimdi derseniz... Bu, ya JİTEM'dir, ya da MİT'tir. Yeşil, o dönemde JİTEM'e çalışıyordu. Sonsuz yetkileri vardı. Ne kaymakam ne de yüzbaşı ona kimse karışamıyordu.
Sizce Yeşil öldü mü?
---Hayır ölmedi, yaşıyor. Ama kamuoyuna öldüğü söyleniyor. Gündemden çıkarılmak istendiği için ölmüş gösteriliyor.Ben Yeşil'in yaşadığını biliyorum. Daha geçen baharda, Yeşil'i eskiden beri bölgeden tanıyan bazı insanlar bana onunla görüştüklerini söylediler. Birkaç müteahhit bana, 'Yeşil'le oturduk Ankara'da lokantada yemek yedik' dedi. Bunlar benim tanıdığım kişiler. Bu müteahhitler, Elazığlı, Diyarbakırlı ve Bingöllü.
CHP'li Yerlikaya: Yeşil tüm işlerini kasetlere almış. Devlet bu yüzden ona dokunamıyor..
*****Gene Yeşil ortaya çıktı. JİTEM'in adamı olarak çok cinayetler işlediği söylenen bir isim bu. Önce Yeşil'in kim olduğunu sormak istiyorum. Yeşil itirafçı mı, yoksa doğrudan doğruya JİTEM'de mi çalışmaya başlamış?
-Yeşil itirafçı değil. PKK veya TİKKO sempatizanı olup dağa çıkmış, sonra da dağdan inmiş biri değil o. Yeşil, devletin yetiştirdiği bir operasyon adamı. Direkt halkın içinden alınmış bir adam o. Yeşil, Bingöl Solhanlı bir vatandaş. Ailesi Elazığ'a yerleşmiş. Yeşil de, Elazığ'da doğmuş büyümüş. Elazığ'da devlete ait ferro krom tesislerinde işçilik de yapmış. Bu vatandaşın asıl adı Mahmut Yıldırım. 'Yeşil', onun kod adı. Bir kod adı daha var: 'Sakallı'. Yeşil, adını ilk Tunceli'de duyurdu. O zaman 'Sakallı' kod adıyla ünlüydü.
***********Yeşil'i kim bulup devlet görevlisi yapmış?
--Olağanüstü Hal döneminde devlet, Yeşil türü bir sürü insanla çalıştı. Abdullah Çatlı gibilerine, kimlikler, paralar, silah izin belgeleri, yeşil ve kırmızı pasaportlar verildi. Yeşil de bu insanlardan biri işte. Yeşil, önce MİT'e çalıştırıldı. Sonra JİTEM'e kaydırıldı. Emniyet'te ise hiç çalışmadı.
**************Siz Yeşil'i tanıyorsunuz. Sizinle bu konuda dokuz yıl önce de bir konuşma yapmıştım. Siz Yeşil'le yüz yüze konuşmuştunuz değil mi?
--Evet. Ben 90'da Tunceli'nin Ovacık ilçesinde avukatlık yapıyordum. Yeşil'i o zaman tanıdım. Emrinde 20-30 kişilik bir özel tim vardı.Bu adamlar asker elbisesine benzer elbiseler giyiyorlardı. Yeşil bazen de sivil dolaşıyordu. Bunlar köylere operasyonlar yapıyor, pkk yardım eden insanlara işkence ediyorlardı.Yeşil ve adamlarının yaptıkları çok korkulu bir hal almıştı. Yeşil, Ovacık'ta bir kahveye veya lokantaya girdiğinde orası hemen boşalırdı. Yeşil, Ovacık Emniyet Amirliği'nin üst katında kalıyordu. Benim bürom da emniyetin yanındaydı. Yeşil'i sık sık görüyordum. Zaten bizim karşılıklı konuşmamız da dağ başında olmadı. Bir lokantada, kahvede de olmadı. Emniyet amirliğinde oldu.
Onu en iyi tanıyan Yalçın Özbey şöyle diyor..'Şimdi bu adamda bir kompleks var,kendine aşırı derecede güven.Ondan sonra eli çok kuvvertli yani muazzam silah kullanabilen,delice bir cesaret..Çok zeki biri,düşünün bu adam altı yedi ayda İtalyan'cayı ana dili gibi konuştu.Tip bir insan.Çıkıncda muhakkak kendine göre bir planı vardır..
Yalçın Özbey böyle diyor..Bence ise M.Ağca kendini kanıtlama çabası içerisinde,uluslar arası bir terörist olma çabası içerisinde olan,kendini Çakal Carlos'a benzeten,özenen,kompleksli bir insan..Onu Yeşil ile aynı kefeye koyanlar büyük hata ederler.
Wind Hunter...1500 metre kum pist rekortmeni..Sayın Levent Kitapçı'nın atı..Bu aralar eski gücünde değil..Kitaçı'da öyle..Wolf SON öldü her şey bitti sanki..
Kimse duymadan ölmeliyim, Ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı. Beni tanımayanlar; ''Mutlak birini seviyordu''demeliler. Tanıyanlarsa ''Zavallı'' demeli ''Çok sefalet çekti''. Fakat hakiki sebep, Bunlardan hiçbirisi olmam ...
kobe bryant
23.10.2006 - 19:45Yer yüzünün gelmiş geçmiş en iyi basketbol oyuncularından biridir.Son saniye üçlükleriyle ve dönerek atışlarıyla meşhurdur.Kısacası bu işin üstadlarından biri.
alparslan
23.10.2006 - 19:26Kurtlar puslu havada,
Toplandı Ankara'da.
hallederiz
23.10.2006 - 19:24Kadir.
rakı şişesinde balık olmak
23.10.2006 - 19:22Senin gibi sazanlardan bahsetmiyoruz zaten.
abdullah çatlı
23.10.2006 - 12:26Nihayet o röportajı buldum.İşte YEŞİL'in kendi ağızından ÇATLI..
“Ülkücüyüm ama, belli bir konuma geldikten sonra öyle Ülkü Ocaklarına filan gidip gelmeyi düşünmedim. Elazığ’da benden habersiz bir şey olmuyordu ama, oraya gidersem prestij kaybederdim. Yani benim çok az, sınırlı kişilerle irtibatım oldu. Gerçekte benimkisi, parti ve dernekten uzak bir düşünüş. Elazığ’lı ünlü ülkücüler arasında Vahit FİŞEK, Komando Recep filan vardı. Yanlız Komando Recep sonra ANAP’a kaydı. Ülkücü camiada en büyük ünvan “reislik” ama reislik şimdi ayağa düştü... Abdullah ÇATLI ile yüzyüze 1-2 defa görüştüm. Pek birbirimize ısınamadık. Ayrı dünyaların insanıyız. Onunla hiç bir konuda uyuşamıyorum. Bir toplumda oturduğunda insanlara bir değişik bakar. ÇATLI şu anda menfaat temin edebileceği kim olursa olsun işbirliği yapar. Türkeş camiadan kovdu bunu resmen. Onun hayatta en korktuğu adam Türkeş’tir. Tahsilatçılık yapan Ülkücü Abdürrahim vardı. ÇATLI, “ben Abdürrahim’in kalemini kırdım” diye hava atmış. O arada ben İstanbul’a gitmiştim. Göztepe’de spor tesislerinde çocuklar vardı, onlara söyledim, “ÇATLI’yı bulun beni arasın” dedim. Aradı, dedim sen Abdürrahim’in kalemini kırmışsın, cenazesine 20 bin kişi dökülür, “katili ÇATLI’dır” diye 5 bin tane pankart asılır, sen de kendine dünyada yer ararsın dedim. Şimdi, ÇATLI grubu, o grup, bu grup. Aslında hepimiz dolaylı olarak aynı grubuz. Türkeş benim durumumu biliyor, bana deli oğlan diyor. 1989’da Elazığ Garajı’nın açılışında beni otel odasına çağırdı ve uyardı. “Bu işlere karışma, PKK devletin işi, ne yaparlarsa yapsınlar, ben komünistlerden fazla ceza yedim” dedi. Haksız da değil yani. “Siz hazır olun, ne zaman bu görev bize verilirse, o zaman yaparız” dedi. Ben onu dinlemedim, devletin güvenlik güçlerine yardıma devam ediyorum. Türkeşin kesin talimatı var. Teşkilatındakiler bu işe karışmıyor. “İstihbarat dahi vermeyin” diyor. Eskiden çok katıydı. Şimdi bu son zamanlarda yumuşadı. Haksız da değil yani. Sen gel komünistlerden fazla Ülkücüleri cezalandır. Hayret birşey.”
nazım hikmet
21.10.2006 - 21:56Hainin,sahtekarın biri.
mit
12.10.2006 - 20:15Esasında özü istihbarattır..Haber alınır,gereken yapılır...Onlar olmasaydı Türkiye çoktan parçalanırdı..İddia ediyorum.
mit
09.10.2006 - 20:46Yeşil'in gidip geldiği iki kurumdan biri..Diğeri Jitem!
mahmut yıldırım
21.09.2006 - 22:21(ALTTAKİ YAZININ DEVAMI)
Peki insanların Yeşil'den bu kadar korkmalarının asıl sebebi ne? Onun çok vahşi olması mı yoksa desteğinin çok kuvvetli olması mı?
--İnsanlar Yeşil'in arkasındaki desteğin çok kuvvetli olmasından korkuyorlar. Bunu yaşadılar çünkü. İnsanlar öldürülmekten korkuyor. Yeşil'in kim olduğunu kamuoyuna ilk açıklayan benim. Kumarhaneci Topal öldürüldükten sonra, Topal'ın Kızılay'da bir bankanın hesabına Mahmut Yıldırım adına 10 milyon dolar yatırdığı haberi gazetelerde çıktı. Bu adamın kim olduğunu kimse anlamadı. Mahmut Yıldırım'ın 'Yeşil' olduğunu basın benden öğrendi. Onun robot resmini de ben çizdim basına. Zaten Yeşil, Topal cinayetinden sonra konuşulmaya başlandı. 97'nin Şubat'ıydı. CHP Genel Merkez'den Yeşil beni telefonla aradı.
Sizden ne istiyordu?
--Konuşmaya, küfürle, hakaretle, tehditle girdi. 'Benden ne istiyorsun? Her şeyi devlet adına yaptım ben' dedi. Ben de, 'Büyük pislikler yaptın. Gel bunların hesabını ver. Bunlar kayıt dışı kalsın diye devlet seni zaten bir gün öldürtür. Konuşmaman için seni öldürürler' dedim. 'Kimse bana dokunamaz. Ben tedbirimi aldım. Yaptığım bütün işleri kasetlere aldım. Kim bana emir vermiş, kim bana ne demiş, hepsini, yaptığım her şeyi kasetlere anlattım. Adam öldürüyorsam, devletim için yapıyorum. Bu kasetleri ilgili yerlere verdim. Eğer bana bir şey olursa kasetler ve ilişkiler ortaya çıkacak' dedi. Sonra da, benimle buluşmak istedi. Ankara'da Gölbaşı'ndaki parkta randevu verdi. 'Yalnız gel' dedi. Odamda arkadaşlarım vardı. Onlara, 'Arkamdan gelmeyin. Bu adam istese beni zaten istediği yerde vurur' dedim. Parka yalnız gittim. Ama Yeşil gelmedi. Baktım arkadaşlar üç arabayla gelmişler. Yeşil sonra beni aradı, 'Sözünde durmadın. Niye onları getirdin' dedi. Bir süre sonra da Akın Birdal'ı vuran Haydar kod adlı kişi aradı. 'Bizimle uğraşmaktan vazgeç, bu işlerin peşini bırak' dedi.
Niye ölü gösterilmek isteniyor?
--Bakınız... Devlet Yeşil'i ne öldürür, ne de yargılar. Yeşil mahkeme önüne çıkarılırsa her şeyi anlatır. Öldürülürse de, bana söylediği kasetler ortaya çıkar. Bu yüzden Yeşil'i yakalamak da, ortadan kaldırmak da istemiyorlar. Yeşil hâlâ kuvvetli biri. Devlet, Yeşil konusunda samimi değil. Her şeyi bilen ve bulan emniyet Yeşil'i nasıl bulamaz? İnsanlar onun Ankara'da Mercedes'le dolaştığını, Sakarya çevresindeki barlara gittiğini, lokantalarda yemek yediğini görüyorlar.
Yani Yeşil'i kimse yakalayamaz.
mahmut yıldırım
21.09.2006 - 22:15(ALTTAKİ YAZININ DEVAMI)
Buluşmanıza kim aracılık etti?
--Yeşil ve adamlarının işkencelerini vatandaş yetkililere şikâyet ediyordu ama çare bulamıyordu. O, köylüleri dövüyor, suya batırıyor, onları çırılçıplak soyup karın içine sokuyor, bazılarını da karısının önünde çırılçıplak soyuyordu. Elinde hep iki defterle dolaşırdı. Size isminizi ve köyünüzü sorardı. Sonra o defterlere bakıp sizinle ilgili bütün bilgileri söylerdi. O defterler, ona verilmişti. Yeşil, terörle mücadele kapsamında görevlendirilmiş biriydi.PKK ya yardım ediyor diye köylülere de eziyet ediyordu. Zaman zaman Abdullah Çatlı'nın da bölgeye geldiği, bunlarla hareket ettiği söyleniyordu. İşte ben o dönemde, Ovacık'ın tek avukatıydım. Vatandaş bana geldi. Ben de durumu savcıya, kaymakama söyledim. 'Biz karışamayız' dediler. Hatta jandarma komutanı yüzbaşı çok iyi biriydi. 'Bizim bu adamla uğraşmamız mümkün değil. Bu adam direkt yukarıya, Genelkurmay'a bağlı. Gidin, derdinizi oraya anlatın. Yoksa burada daha çok pislikler yapacak bu. Benim yapabileceğim bir şey yok' dedi.
Savcı Yeşil'in vatandaşlara neler yaptığını bilmiyor muydu?
--Bilmez olur mu? Ben size olayları tüm çıplaklığıyla anlatıyorum. Yorumu da artık size bırakıyorum. Savcı bir akşam beni aradı ve 'Yeşil seni emniyet amirliğinde bekliyor' dedi. Yanıma üç kişi alıp, gittim. Bir polis bizi emniyet amirinin odasına aldı. Az sonra Yeşil geldi ve emniyet amirinin makamına oturdu. Kendisine bu insanların terörist olmadığını, devletine bağlı insanlar olduklarını anlattım. Bana, 'Sen ne karışıyorsun' dedi. 'Avukatım' dediğimde de, defterini açtı. 'Senin dosyan da çok kabarmış. Yakında senin hesabın da görülecek. Milletvekili olmak istiyorsun, unut' dedi.
Yeşil'in birçok cinayet işlemesine rağmen bir dokunulmazlığı vardı anlaşılan. Kim sağlıyordu ona bu dokunulmazlığı?
--Düşünün. Bir savcı, bir yüzbaşı, kendilerinin görev alanında türlü olaylara karışan Yeşil'le ilgili 'Biz onunla uğraşamayız. Ona bir telkinde bulunamayız' diyorlardı. Yeşil'e bu dokunulmazlığı tabii ki devlet sağlıyordu. Derin devlet dediğimiz yapı koruyordu onu. Devletin içinde ona bu dokunulmazlığı sağlayan kimdi derseniz... Bu, ya JİTEM'dir, ya da MİT'tir. Yeşil, o dönemde JİTEM'e çalışıyordu. Sonsuz yetkileri vardı. Ne kaymakam ne de yüzbaşı ona kimse karışamıyordu.
Sizce Yeşil öldü mü?
---Hayır ölmedi, yaşıyor. Ama kamuoyuna öldüğü söyleniyor. Gündemden çıkarılmak istendiği için ölmüş gösteriliyor.Ben Yeşil'in yaşadığını biliyorum. Daha geçen baharda, Yeşil'i eskiden beri bölgeden tanıyan bazı insanlar bana onunla görüştüklerini söylediler. Birkaç müteahhit bana, 'Yeşil'le oturduk Ankara'da lokantada yemek yedik' dedi. Bunlar benim tanıdığım kişiler. Bu müteahhitler, Elazığlı, Diyarbakırlı ve Bingöllü.
mahmut yıldırım
21.09.2006 - 22:09CHP'li Yerlikaya: Yeşil tüm işlerini kasetlere almış. Devlet bu yüzden ona dokunamıyor..
*****Gene Yeşil ortaya çıktı. JİTEM'in adamı olarak çok cinayetler işlediği söylenen bir isim bu. Önce Yeşil'in kim olduğunu sormak istiyorum. Yeşil itirafçı mı, yoksa doğrudan doğruya JİTEM'de mi çalışmaya başlamış?
-Yeşil itirafçı değil. PKK veya TİKKO sempatizanı olup dağa çıkmış, sonra da dağdan inmiş biri değil o. Yeşil, devletin yetiştirdiği bir operasyon adamı. Direkt halkın içinden alınmış bir adam o. Yeşil, Bingöl Solhanlı bir vatandaş. Ailesi Elazığ'a yerleşmiş. Yeşil de, Elazığ'da doğmuş büyümüş. Elazığ'da devlete ait ferro krom tesislerinde işçilik de yapmış. Bu vatandaşın asıl adı Mahmut Yıldırım. 'Yeşil', onun kod adı. Bir kod adı daha var: 'Sakallı'. Yeşil, adını ilk Tunceli'de duyurdu. O zaman 'Sakallı' kod adıyla ünlüydü.
***********Yeşil'i kim bulup devlet görevlisi yapmış?
--Olağanüstü Hal döneminde devlet, Yeşil türü bir sürü insanla çalıştı. Abdullah Çatlı gibilerine, kimlikler, paralar, silah izin belgeleri, yeşil ve kırmızı pasaportlar verildi. Yeşil de bu insanlardan biri işte. Yeşil, önce MİT'e çalıştırıldı. Sonra JİTEM'e kaydırıldı. Emniyet'te ise hiç çalışmadı.
**************Siz Yeşil'i tanıyorsunuz. Sizinle bu konuda dokuz yıl önce de bir konuşma yapmıştım. Siz Yeşil'le yüz yüze konuşmuştunuz değil mi?
--Evet. Ben 90'da Tunceli'nin Ovacık ilçesinde avukatlık yapıyordum. Yeşil'i o zaman tanıdım. Emrinde 20-30 kişilik bir özel tim vardı.Bu adamlar asker elbisesine benzer elbiseler giyiyorlardı. Yeşil bazen de sivil dolaşıyordu. Bunlar köylere operasyonlar yapıyor, pkk yardım eden insanlara işkence ediyorlardı.Yeşil ve adamlarının yaptıkları çok korkulu bir hal almıştı. Yeşil, Ovacık'ta bir kahveye veya lokantaya girdiğinde orası hemen boşalırdı. Yeşil, Ovacık Emniyet Amirliği'nin üst katında kalıyordu. Benim bürom da emniyetin yanındaydı. Yeşil'i sık sık görüyordum. Zaten bizim karşılıklı konuşmamız da dağ başında olmadı. Bir lokantada, kahvede de olmadı. Emniyet amirliğinde oldu.
mehmet ali ağca
20.09.2006 - 22:20Onu en iyi tanıyan Yalçın Özbey şöyle diyor..'Şimdi bu adamda bir kompleks var,kendine aşırı derecede güven.Ondan sonra eli çok kuvvertli yani muazzam silah kullanabilen,delice bir cesaret..Çok zeki biri,düşünün bu adam altı yedi ayda İtalyan'cayı ana dili gibi konuştu.Tip bir insan.Çıkıncda muhakkak kendine göre bir planı vardır..
Yalçın Özbey böyle diyor..Bence ise M.Ağca kendini kanıtlama çabası içerisinde,uluslar arası bir terörist olma çabası içerisinde olan,kendini Çakal Carlos'a benzeten,özenen,kompleksli bir insan..Onu Yeşil ile aynı kefeye koyanlar büyük hata ederler.
sağır oda
19.09.2006 - 21:55'Sadece bir dizi film değil'
mahmut yıldırım
17.09.2006 - 18:06Hop dedik...Ağır olun bakalım. ;)
japon atasözü
17.08.2006 - 22:08Birde bir İtalyan atasözü vardır..Der ki,'Japon atasözünü boşver' ;)
avcı
13.08.2006 - 14:21Wind Hunter...1500 metre kum pist rekortmeni..Sayın Levent Kitapçı'nın atı..Bu aralar eski gücünde değil..Kitaçı'da öyle..Wolf SON öldü her şey bitti sanki..
ali kırca
13.08.2006 - 14:15Onu bunu bırakında Ali Kırca'nın filmi çıkmış..Hemide bu film diğer filmlere göre biraz farklıymış..Çaktınız köfteyi? ;)
Behiç Erkin
12.08.2006 - 22:08Bu adamı kimse tanımıyor ha! Yazık...Zaten Atatürk'ün nutkunu bile okumayan gençlerden ne beklersin?
berheva
10.08.2006 - 21:33Berheva oluşumuz....Tek sıra,tek hat kalmışlığımız... :)) Bu rezil,bu....
hayvansever
08.08.2006 - 22:48Panter Emel... :)) İşin şakası bir yana herkesin hayvansever olması gerekir..Derler ya hayvanı sevmeyen insanı da sevemez..Doğru söz vesselam..
komünizm
08.08.2006 - 21:29Virüs...Ama ilacı her inananda mevcut..Milliyetçilik(Faşizm demiyorum dikkat buyurunuz) ,maneviyatçılık..........Yeşil..
kene
08.08.2006 - 21:04Ne pislik bir böcektir bu ya..Neden yaratılmış olduğunu düşünür dururum.. :))
mahmut yıldırım
08.08.2006 - 20:55Her bölgeye bir Yeşil lazım.. :)
Bak yeşil yeşil
07.08.2006 - 23:43Yeşil...Yeşil...Her yer,HERKES yEŞİL OLMALI ZATEN YEŞİL.. ;)
Toplam 959 mesaj bulundu