'... inanın: baştan başa aşk içinde geçen bir hayat yeryüzü kanunları bakımından uğursuz bir istisnadır. her çiçek solar, bütün büyük sevinçlerin ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. gerçek hayat bir sıkıntılar geçididir; bunun canlı örneği taraçanın dibinde bitmiş olan ısırgan: güneş görmeksizin sapının üzerinde yemyeşil duruyor... '
'bayraklar, hükümetlerin insanların zihinlerini büzüp sarmalamak için ve daha sonra ölenleri gömerken tören örtüsü olarak kullanılan renkli kumaş parçalarıdır.'
imza: arundhatı roy
kaynak: sokaktaki insanın imparatorluk rehberi isimli son kitabı
arif nihat asyanın sağlam şiiri. milli bayramlarda ortamı canlandırmak için yanık sesli bir gence okutturulur ve kalabalığın coşuşu izlenir. şöyleki:
ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
işık ışık, dalga dalga bayrağım,
senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.
dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
gölgende bana da, bana da yer ver!
sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
yurda ay yıldızın ışığı yeter.
savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
kızıllığında ısındık,
dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
gölgene sığındık.
ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
barışın güvercini, savaşın kartalı...
yüksek yerlerde açan çiçeğim;
senin altında doğdum,
senin dibinde öleceğim.
gençlik yılları karışık geçmiş; liseye başladığı ilk yılda polisle başı derde girmiş ama akıl hastanesinden alınan deli raporuyla paçayı kurtarmış, 16 yaşındayken de sevgilisinin mektuplarında solculuk iyidir gibi seyler söyler ve kıza nazımın siirlerini tavsiye eder (ki o yıllarda nazımın kitaplarını sahaflara sorduğunda kitapçılar “başına bela açarsın” diyip tavsiyelerde bulunmuşlar aramaması için) , bir gün kızın okulunda arama yaparlarken mektupları bulurlar, okulun mudiresi polise ihbar eder attila ilhan’ı ve 16 yaşındayken (lise öğrencisi olarak) ilk gözaltına alınan solcu olur
en korkulacak insan modeli. cahil sifatina eristigi konumda, fikir yuruttugu konuyla ilgili olarak aslinda dunyadan habersizdir, birsey bilmedigini de bilmedigi icin herseyi yapma ve soyleme gucune sahip oldugunu zanneder.
vazgeçtikten hemen sonrasıdır asıl tuhaf olan. ki, çoğu zaman geriye dönüşü yoktur vazgeçişlerin. verilen onca emek bir yana, kursakta kalan hevestir, en çok can acıtan. bir rüzgara kapıldım, geçti gitti, denir ve eskiye dönülür. eski, eskiyse hala daha.
gothic, bir stilden cok icinde bulundugun atmosferin durumudur. icine kapali karamsar bir hava tasiyip herseyi grinin tonlari ve siyah gormek olarak nitelendirilebilir. melankoliktir birazda
burdur’dan antalya’ya doğru giderken yaklaşık 38 km. uzaklıkta bulunan arvallı, yeni adı ile bağsaray köyünde geçer hikaye.hikayeye göre hatçe isminde bir güzel kadın köyün meydanındaki duvarında çift oluklu pınar bulunan bir evde oturur. türküde sözü geçen pınar bu pınardır.hatçe güzel ve alımlı bir köy güzelidir. köyün çobanı hatça’ya gönlünü kaptırır. o da çobanı sever. ne var ki hatçe evlidir.. kader onları bir türlü bir araya getirmemiştir. her ne kadar olumsuzluklar çok olsa da aşklarına engel olamazlar ve bir zaman sonra birlikte kaçmaya karar verirler. çobanla birlikte kaçarak antalya’ya yerleşirler. yaklaşık 5 ay sonra yakın bir köyde (kayış) de buna benzer bir olay gerçekleşir ve ibrahim can isimli mahalli sanatçı bu türküyü yakar.
kesinlikle kimseye özenmeden, çalıp çırpmadan efendi gibi kendi çabasıyla ortaya birşeyler çıkartmaya çalışan bir müzisyen. sahtiyan gibi onun da yazdığı sözlerden boş bir adam olmadığı, okuma kültürüne ve hayal etme yeteneğine sahip olduğu anlaşılır. çok da melodik küfür eder kanımca.
gece gitmek lazımdır pier lotiye... karanlık indiğinde daha bir güzel görünür istanbul...
mekan* erken saatlerde kapansa da gecenin bir yarısı bile gittiğinizde bekçi arkadaş elinden geldiğince ağarlar sizi hatta çayını bile paylaşır... kısaca çalışanı da manzarası da güzel bir mekandır... şiddetle tavsiye edilir...
asil adi julien viaud olan, bir denizci olarak ilk kez selanik'e oradan istanbul'a gelmis, oryantalist insan. kendisinin des enchantees, aziade gibi romanlari vardir. claude farrere'le* kankadirlar. turkl kadinlariyla dusup kalktigi, istanbul sosyetesince benimsenmesine ragmen * eyupe turk mahallesine yerlesmis, turkmus gibi yapmistir.* ayrica birinci cihan harbinden sonra turkiyeyi kendince savunmaya kalkmistir. ataturkun kendisine turk dostu veya benzeri bir nisan gonderdigi kayitlarda gecer. sonra ikinci dunya savasinin orataya cikmasi, fransizlardan kopusun kesinligi* onu entelijensiya arasinda az populer hatta unutulmus kilmistir. ama yakinda yky'den cikacak bir pierre loti antolojisinden anlayacagimiz uzere her donem seveni olmustur.
Benım arkadasım....Hem deli dolu hem sakin olsun,cok konussun ama susmasinida bilsin,gözleriyle ne düsündügünü anlatsin sonra kafami sisirene kadar sohbet etsin,hakliysa bilmislik taslasin haksizsa yerinde oturup sussun,hem aglatsin hem güldürsün ama ...
yalnızlık
17.06.2006 - 22:35yanımda kımse olmadıgından degıl yalnızlıgım, yalnız oldugumu soyleyebılecegım kımse olmadıgı ıcın yalnzıım...
yalnızlık
17.06.2006 - 22:31yanlizligim yollarima pusu kurmus beklemekte
acilar gözlerini dikmis üstüme nöbette
bekliyorum bekliyorum bekliyorum
hadi gelin üstüme korkmu
hani
17.06.2006 - 22:30tabu oynarken, anlatan insanin her kelimede agzindan cikan ilk kelime
hayat
17.06.2006 - 22:27'... inanın: baştan başa aşk içinde geçen bir hayat yeryüzü kanunları bakımından uğursuz bir istisnadır. her çiçek solar, bütün büyük sevinçlerin ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. gerçek hayat bir sıkıntılar geçididir; bunun canlı örneği taraçanın dibinde bitmiş olan ısırgan: güneş görmeksizin sapının üzerinde yemyeşil duruyor... '
honore de balzac - vadideki zambak
hayat
17.06.2006 - 22:26sevilse de, sevilmese de; ki$inin gercekten sahip oldugu tek $ey.
türev
17.06.2006 - 22:16eğimin eşanlamlısıdır.bir dagdan ovaya inen en kisa yol.
bayrak
17.06.2006 - 22:15'bayraklar, hükümetlerin insanların zihinlerini büzüp sarmalamak için ve daha sonra ölenleri gömerken tören örtüsü olarak kullanılan renkli kumaş parçalarıdır.'
imza: arundhatı roy
kaynak: sokaktaki insanın imparatorluk rehberi isimli son kitabı
bayrak
17.06.2006 - 22:13arif nihat asyanın sağlam şiiri. milli bayramlarda ortamı canlandırmak için yanık sesli bir gence okutturulur ve kalabalığın coşuşu izlenir. şöyleki:
ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
işık ışık, dalga dalga bayrağım,
senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.
dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
gölgende bana da, bana da yer ver!
sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
yurda ay yıldızın ışığı yeter.
savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
kızıllığında ısındık,
dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
gölgene sığındık.
ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
barışın güvercini, savaşın kartalı...
yüksek yerlerde açan çiçeğim;
senin altında doğdum,
senin dibinde öleceğim.
attila ilhan
17.06.2006 - 22:11gençlik yılları karışık geçmiş; liseye başladığı ilk yılda polisle başı derde girmiş ama akıl hastanesinden alınan deli raporuyla paçayı kurtarmış, 16 yaşındayken de sevgilisinin mektuplarında solculuk iyidir gibi seyler söyler ve kıza nazımın siirlerini tavsiye eder (ki o yıllarda nazımın kitaplarını sahaflara sorduğunda kitapçılar “başına bela açarsın” diyip tavsiyelerde bulunmuşlar aramaması için) , bir gün kızın okulunda arama yaparlarken mektupları bulurlar, okulun mudiresi polise ihbar eder attila ilhan’ı ve 16 yaşındayken (lise öğrencisi olarak) ilk gözaltına alınan solcu olur
attila ilhan
17.06.2006 - 22:10gecmi$teki edebiyatcilarin tüm ibneliklerini ortaya cikaran insan
cahil insanlar
17.06.2006 - 22:08en korkulacak insan modeli. cahil sifatina eristigi konumda, fikir yuruttugu konuyla ilgili olarak aslinda dunyadan habersizdir, birsey bilmedigini de bilmedigi icin herseyi yapma ve soyleme gucune sahip oldugunu zanneder.
vazgeçmek
17.06.2006 - 22:07vazgeçtikten hemen sonrasıdır asıl tuhaf olan. ki, çoğu zaman geriye dönüşü yoktur vazgeçişlerin. verilen onca emek bir yana, kursakta kalan hevestir, en çok can acıtan. bir rüzgara kapıldım, geçti gitti, denir ve eskiye dönülür. eski, eskiyse hala daha.
vazgeçmek
17.06.2006 - 22:07'yapacağın bir şey yoksa* duracağın yeri bil'* durumunda yapılan
Terelelli
17.06.2006 - 22:06çok aydınlık çok güzel yazıları olan
dokundu mu da fena dokunan ] sevme beni/@terelelli temcik [ duygulandıran yazar.
gotik
17.06.2006 - 22:04gothic, bir stilden cok icinde bulundugun atmosferin durumudur. icine kapali karamsar bir hava tasiyip herseyi grinin tonlari ve siyah gormek olarak nitelendirilebilir. melankoliktir birazda
uykuda sıçramak
17.06.2006 - 22:02uçurumlara düşmeden tut elimi
denizin dibinde demirden evler
17.06.2006 - 22:01burdur’dan antalya’ya doğru giderken yaklaşık 38 km. uzaklıkta bulunan arvallı, yeni adı ile bağsaray köyünde geçer hikaye.hikayeye göre hatçe isminde bir güzel kadın köyün meydanındaki duvarında çift oluklu pınar bulunan bir evde oturur. türküde sözü geçen pınar bu pınardır.hatçe güzel ve alımlı bir köy güzelidir. köyün çobanı hatça’ya gönlünü kaptırır. o da çobanı sever. ne var ki hatçe evlidir.. kader onları bir türlü bir araya getirmemiştir. her ne kadar olumsuzluklar çok olsa da aşklarına engel olamazlar ve bir zaman sonra birlikte kaçmaya karar verirler. çobanla birlikte kaçarak antalya’ya yerleşirler. yaklaşık 5 ay sonra yakın bir köyde (kayış) de buna benzer bir olay gerçekleşir ve ibrahim can isimli mahalli sanatçı bu türküyü yakar.
sagopa kajmer
07.06.2006 - 23:35kesinlikle kimseye özenmeden, çalıp çırpmadan efendi gibi kendi çabasıyla ortaya birşeyler çıkartmaya çalışan bir müzisyen. sahtiyan gibi onun da yazdığı sözlerden boş bir adam olmadığı, okuma kültürüne ve hayal etme yeteneğine sahip olduğu anlaşılır. çok da melodik küfür eder kanımca.
isveç
07.06.2006 - 23:33herkesin birbirine benzedigi,sarisin,kalkik burun ve mavi gozun dominant oldugu,eglenmeyi bilen insanlar ulkesi
Alphaville
07.06.2006 - 23:28gencligimizde bizi 'japonya'da buyuk de ne demek' diye merak ettirmis super muzik yapan grup
pierre loti
07.06.2006 - 23:24gece gitmek lazımdır pier lotiye... karanlık indiğinde daha bir güzel görünür istanbul...
mekan* erken saatlerde kapansa da gecenin bir yarısı bile gittiğinizde bekçi arkadaş elinden geldiğince ağarlar sizi hatta çayını bile paylaşır... kısaca çalışanı da manzarası da güzel bir mekandır... şiddetle tavsiye edilir...
pierre loti
07.06.2006 - 23:23asil adi julien viaud olan, bir denizci olarak ilk kez selanik'e oradan istanbul'a gelmis, oryantalist insan. kendisinin des enchantees, aziade gibi romanlari vardir. claude farrere'le* kankadirlar. turkl kadinlariyla dusup kalktigi, istanbul sosyetesince benimsenmesine ragmen * eyupe turk mahallesine yerlesmis, turkmus gibi yapmistir.* ayrica birinci cihan harbinden sonra turkiyeyi kendince savunmaya kalkmistir. ataturkun kendisine turk dostu veya benzeri bir nisan gonderdigi kayitlarda gecer. sonra ikinci dunya savasinin orataya cikmasi, fransizlardan kopusun kesinligi* onu entelijensiya arasinda az populer hatta unutulmus kilmistir. ama yakinda yky'den cikacak bir pierre loti antolojisinden anlayacagimiz uzere her donem seveni olmustur.
paulo coelho
07.06.2006 - 23:21simyacı,beşinci dağ,piedra ırmağının kıyısında oturdum ağladım,veronika ölmek istiyor türkçeye çevrilmiş kitaplarıdır..okurken düşündürür,hayatı tekrar sorgulamamızı sağlar bu kitaplar.bi piedra fazla bişiy vermemişti bana.
yüreğinde büyümek
07.06.2006 - 23:19yüregime ektim seni...
Toplam 548 mesaj bulundu