Bir Gece Vakti Adlı Üyenin Nedir Yazıları - A ...

  • Bir Gece Vakti

    18.08.2023 - 01:05

    ’YALNIZLIĞI VURSALAR’’

    Sözcüklere sığınarak yaşamın ötesindeyim şimdi.
    Yalnızca ezgiler avutabiliyor beni.
    Derin, içli, içimizdeki ağunun gamını dile getiren,
    Hayata bakma biçimlerimizi değiştiren ezgiler…
    Çıkıp gökyüzüne baktığım anlarda, bana sonsuzluğun dilini anlatan renklere tutulduğumu anımsıyorum şimdi.
    Ahh! İstanbul
    Daralan bir gökyüzünde süzülen martıların çığlıkları silinmiş, ağır çekimdeki bir filmin karesi gibi gelip göz erimime sinmiş yalnızlık mazgallarını andıran İstanbul silueti…
    Kendimi çekip alamıyorum bu görüntüden.
    Her ömrün bir dönüm noktası vardır. Uçarı, delişmen çağlarınızda hiç yanınıza yaklaştırmadığınız ölüm duygusu gelip gelip sizi bulduğu bir zaman aralığından bakınca, hayatın anlamını varedenin de bu olduğunu düşünüyorsunuz.
    Tıpkı gün ışığının dokunduğu her bir nesneye verdiği renk, işlediği tat gibi… Biri olmadan ötekinin varlığının kavranamazlığı…
    Orada bir çay söyledim kendime. Ürkmedim, çekinmedim. Yanıma aldığım Münevver öğretmenimin bana bıraktığı edebiyat söylemlerinin barındığı ve yakında basılıp gün yüzüne çıkacak olan derlemelerini okumaya koyuldum. Piyanosunun tuşlarına dokunur gibi;

    Orada anlattığı insan sıcaklığına baktım. BİR GECE VAKTİ

  • Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz?

    17.08.2023 - 19:35

    ‘’YALNIZLIĞI VURSALAR’’

    Sözcüklere sığınarak yaşamın ötesindeyim şimdi.
    Yalnızca ezgiler avutabiliyor beni.
    Derin, içli, içimizdeki ağunun gamını dile getiren,
    Hayata bakma biçimlerimizi değiştiren ezgiler…
    Çıkıp gökyüzüne baktığım anlarda, bana sonsuzluğun dilini anlatan renklere tutulduğumu anımsıyorum şimdi.
    Ahh! İstanbul
    Daralan bir gökyüzünde süzülen martıların çığlıkları silinmiş, ağır çekimdeki bir filmin karesi gibi gelip göz erimime sinmiş yalnızlık mazgallarını andıran İstanbul silueti…
    Kendimi çekip alamıyorum bu görüntüden.
    Her ömrün bir dönüm noktası vardır. Uçarı, delişmen çağlarınızda hiç yanınıza yaklaştırmadığınız ölüm duygusu gelip gelip sizi bulduğu bir zaman aralığından bakınca, hayatın anlamını varedenin de bu olduğunu düşünüyorsunuz.
    Tıpkı gün ışığının dokunduğu her bir nesneye verdiği renk, işlediği tat gibi… Biri olmadan ötekinin varlığının kavranamazlığı…
    Orada bir çay söyledim kendime. Ürkmedim, çekinmedim. Yanıma aldığım Münevver öğretmenimin bana bıraktığı edebiyat söylemlerinin barındığı ve yakında basılıp gün yüzüne çıkacak olan derlemelerini okumaya koyuldum. Piyanosunun tuşlarına dokunur gibi;

    Orada anlattığı insan sıcaklığına baktım. BİR GECE VAKTİ


  • Bir Gece Vakti

    16.08.2023 - 17:46

    Unutuşun rengi,
    Bekleyişin avuntusu,
    Düşlerin sırrı
    Anlatamadığım acım, yanılmalarım, terk etmek zorunda kaldıklarım.
    İnsanın baktığı yerle kendi arasında yaşadığı yanılsamayı görmesi; bununla gelen çağrışımlar bir durumdan başka bir duruma geçişte belirleyicidir.
    İnsanın durduğu yer, ait olduğu coğrafya, yaşadığı mekan, hayata bakışı işte bu yüzleşmenin rengini, dokusunu biçimler.
    Kendinden kaçan insanın kendine sığınışı, yabancılaşmanın barınağında yol alırken dışta olup bitenlere bakışı, orada kendini görüşü bir zaman sonra arayışa, düşlerin atlasına karışmaya dönüşür.

    Ya alıp başını giden, savrulan yalnızlık…
    Beni de savuruyordu hayatın içinden… BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    13.08.2023 - 15:07


    Orada, dilin yalnızlığı, içimizde çoğalan sesi; gitmenin, savrulmanın, bağlanmanın, kopuşun, aşkın bendinden geçmenin, ateşlere düşmenin, kendi cehenneminde yaşamanın, kederin dilini okuyacağımı bilerek çıkıyorum yaşamda yeni bir yolculuğa.

    Senin sözlerine hazırım. Biliyorum ki, yangın yeridir senin sözcüklerin.
    Düşünce biçimin, alarga gönül dedirten dil oyunların, kapandıkça kapatan içimin sızısı…
    Başka yolu yoktur, düşersiniz ardına. Gidilecek yerin ada olması, bir tür Penelope sızısını, bekleyişini getirebilecek bir yer olması dindirir duygularınızı.
    Odysseus’un gitme düşüncesiyle sizinkini buluşturur.
    Söz ki hep bağlayıcı, avutucu, yaralayıcı, sağaltıcıdır.
    Bir simyacı gibi hem de;
    Ben işte ne zaman seni düşünsem, bu minyatürü açar bakarım.
    Onda birden seni görürüm. Ta oralardan bana çare uzatışını.
    Başım döner, bir yerlerde bir şeyler ağlar, duyarım.
    Çaresizim, yanarım yanarım.
    O zaman gelir teninin karasevda dalı yalımına bırakırım kendimi. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    10.08.2023 - 01:26

    AYNADAKİ GERÇEK…

    Gösterendir ayna.
    Bize bakmasını öğreten.
    Yanılsama gibi de gelse gerçektir.
    Orada yansıtıcının ne olduğuna bakmaz, parıltıdaki gerçekliğin dilini öğrenmeye çalışırız.
    Bakmak bilgilenmektir, görmek zenginliktir, yoğunlaşmadır, daha içe doğru yürümektir. Yaşama anlam verebilmek, nesnelerin ayrımına varabilmek için görmenin dilini öğrenmemiz kaçınılmaz.

    Ayna görmemizi sağlayandır.
    Gören dil, bakan gözdür ayna.
    Orada gösterilenlerde biz salt kendimizi tanımayız, varoluşun anlamını seyre dalarız.
    Yüze yüz, göze göz, kaşa kaş… derken kendimizden başlarız görmenin dilini öğrenmeye. Orada görülenlerin arkasına geçmeye ise bunlara bir anlam vermeye, işlevlerini düşünmeye başlarken yöneliriz.
    Her yönelme eylemi bir düşünce kıpırtısını yaşatır. Çünkü eylem düşünme demektir. Düşünme de anlam yoğunluğunu getirir. Bu yoğunluğun sonucudur düşünce.
    Suya yansıyan suretimizin bizdeki görme/anlama biçimlerini geliştirdiğini söylersek yaban kaçmamalı.

    Ahhh ben neden göremedim o gerçekleri… BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    02.08.2023 - 16:58

    MADAM BOVARY’den günümüze…

    Yıllar, yıllar sonra Flaubert’in Madam Bovary’sini elime alıp okumaya başladığımda; gözlerimle dokunup parmak uçlarımla çevirdiğim her yaprak, içimi alev alev yakıyordu.
    O derin yalnızlığı, kederi hissederek, sayfaları bir bir resmediyordum içimin en derinliklerine.
    O içimin derinliklerinde, ona yazılan çocuksu aşkın günlüğünü geçmişin puslu zaman haritasından çıkarıp önüme aldığım şu anda, Flaubert okurluğumun bendeki derin anlamına da dönüyorum yüzümü. Bize, hayatın öte yakasında olup bitenleri görme, anlama, yorumlama bilincini veren; bir bakıma da ‘’içgöz’’ümüzü açan Flaubert’in yazdıklarının her dem anlamlı olması.

    Bir de saldığı o sızının ne anlama gelebildiğini her okuyuşta hissetmek yok mu!... BİR GECE VAKTİ

  • Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)

    02.08.2023 - 16:57

    MADAM BOVARY’den günümüze…

    Yıllar, yıllar sonra Flaubert’in Madam Bovary’sini elime alıp okumaya başladığımda; gözlerimle dokunup parmak uçlarımla çevirdiğim her yaprak, içimi alev alev yakıyordu.
    O derin yalnızlığı, kederi hissederek, sayfaları bir bir resmediyordum içimin en derinliklerine.
    O içimin derinliklerinde, ona yazılan çocuksu aşkın günlüğünü geçmişin puslu zaman haritasından çıkarıp önüme aldığım şu anda, Flaubert okurluğumun bendeki derin anlamına da dönüyorum yüzümü. Bize, hayatın öte yakasında olup bitenleri görme, anlama, yorumlama bilincini veren; bir bakıma da ‘’içgöz’’ümüzü açan Flaubert’in yazdıklarının her dem anlamlı olması.

    Bir de saldığı o sızının ne anlama gelebildiğini her okuyuşta hissetmek yok mu!... BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    02.08.2023 - 16:01

    MADAM BOVARY

    Annemin arkadaşıydı. Filiz Akın’a benzerdi. Ben ona aşıktım, henüz ilkokula gidiyordum. Karşımızdaki eve yeni taşınmışlardı. Eşiyle pek barışık değildi, gündüzleri anneme anlattıklarını gizlice dinlerdim. Eşinin tayini taşra kentine çıkınca gitmek istememişti.
    Penceremden onun yalnızlığını gözlerdim hep. Elinden düşürmediği danteller, kasnakta kanaviçe işlemeleri, annemle terzilik üzerine konuşmaları, model alıp vermeleri gözümün önünden gitmezdi.
    Bir de hülyalı bakışları…
    Bazen kapı önünde bekler, oyalanır, onun görünmesini; bana el edip bakkaldan bir şeyler aldırmasını beklerdim… bir de evine her girdiğimde limonata ikramını, çok yavaş içerdim onu seyrederken…
    Güzelliğinin gölgesi evimize düşeli beri, bir anda her şeyim değişmişti.
    Eşi gece nöbetlerinde olunca geç vakte dek bizde kalır, bazen de annem, yalnız kalmasın diye beni yatıya gönderirdi.
    İşte o anlar hep bekleyişim olmuştu… Onun bana hazırladığı yatak, camlı bir bölmenin bu yanında ben diğer yanda o yatardı.
    Hele odaya girip ‘’iyi geceler’’ derken beni yanağımdan öpmesi; yüzüme savrulan saçlarının getirdiği meltem kokusu…
    Uyuyamazdım… O ışığı söndürene kadar bekler, usuldan söylediği şarkıları dinlerdim…
    Uzunca boyu, sarı saçları, ışıltılı bakışları, çekingen duruşu, ince gülüşüyle bir Filiz Akın filmini izliyorsunuz duygusu verirdi size.
    Her şey dayımın bize gelişiyle değişti. Dayımı görünce yüzünün anlamı değişir, uzun uzun konuşurlardı.
    Bir karasevda sözü dolaşıp duruyordu ortalıkta…
    Artık bize de gelmiyordu…
    Yalnız dayımın bir güm : ‘’Madam Bovary gibi bir kadın’’ dediğini anımsıyorum.
    Annemin dayıma o evli barklı bir kadın sözü hiç aklımdan çıkmamıştı. Tartışmalar sonucu dayım bizden gitti, yıllar yıllar onu görmedim.
    Ve dayım benim ilk aşkımın kendini asarak hayatını sonlandırdığını hiç öğrenemedi…
    Onun ölümüne en çok ben üzülmüş, nedense gizli gizli ağlamıştım…
    Filiz Akın filmlerini ben hep ağlayarak seyretmiştim…

    Yıllar…
    Yıllar.. BİR GECE VAKTİ

  • Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)

    02.08.2023 - 16:00

    MADAM BOVARY

    Annemin arkadaşıydı. Filiz Akın’a benzerdi. Ben ona aşıktım, henüz ilkokula gidiyordum. Karşımızdaki eve yeni taşınmışlardı. Eşiyle pek barışık değildi, gündüzleri anneme anlattıklarını gizlice dinlerdim. Eşinin tayini taşra kentine çıkınca gitmek istememişti.
    Penceremden onun yalnızlığını gözlerdim hep. Elinden düşürmediği danteller, kasnakta kanaviçe işlemeleri, annemle terzilik üzerine konuşmaları, model alıp vermeleri gözümün önünden gitmezdi.
    Bir de hülyalı bakışları…
    Bazen kapı önünde bekler, oyalanır, onun görünmesini; bana el edip bakkaldan bir şeyler aldırmasını beklerdim… bir de evine her girdiğimde limonata ikramını, çok yavaş içerdim onu seyrederken…
    Güzelliğinin gölgesi evimize düşeli beri, bir anda her şeyim değişmişti.
    Eşi gece nöbetlerinde olunca geç vakte dek bizde kalır, bazen de annem, yalnız kalmasın diye beni yatıya gönderirdi.
    İşte o anlar hep bekleyişim olmuştu… Onun bana hazırladığı yatak, camlı bir bölmenin bu yanında ben diğer yanda o yatardı.
    Hele odaya girip ‘’iyi geceler’’ derken beni yanağımdan öpmesi; yüzüme savrulan saçlarının getirdiği meltem kokusu…
    Uyuyamazdım… O ışığı söndürene kadar bekler, usuldan söylediği şarkıları dinlerdim…
    Uzunca boyu, sarı saçları, ışıltılı bakışları, çekingen duruşu, ince gülüşüyle bir Filiz Akın filmini izliyorsunuz duygusu verirdi size.
    Her şey dayımın bize gelişiyle değişti. Dayımı görünce yüzünün anlamı değişir, uzun uzun konuşurlardı.
    Bir karasevda sözü dolaşıp duruyordu ortalıkta…
    Artık bize de gelmiyordu…
    Yalnız dayımın bir güm : ‘’Madam Bovary gibi bir kadın’’ dediğini anımsıyorum.
    Annemin dayıma o evli barklı bir kadın sözü hiç aklımdan çıkmamıştı. Tartışmalar sonucu dayım bizden gitti, yıllar yıllar onu görmedim.
    Ve dayım benim ilk aşkımın kendini asarak hayatını sonlandırdığını hiç öğrenemedi…
    Onun ölümüne en çok ben üzülmüş, nedense gizli gizli ağlamıştım…
    Filiz Akın filmlerini ben hep ağlayarak seyretmiştim…

    Yıllar…
    Yıllar.. BİR GECE VAKTİ

  • Sevgili günlük

    02.08.2023 - 01:14

    Yazmak duygusu, okumak duygusuyla gelişen, birbirinin labirentlerinde gezinerek oluşan bir girişimdir aslında. Bunu uğraş edinme biçimi/yordamı için yol gösterici hayatların deneyimlerine yüzümüzü dönmemiz zenginleştirici bir çaba.
    Daha da ötesi, yazıyı ve hayatı yeniden yeniden kurmanın en önemli yolu.

    Günlük tutmak da yazma eyleminin bir parçası. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    29.07.2023 - 15:26

    Issızlığın dili vardı orada, bir de yalnızlığın.
    Bütün mevsimler solmuş, yeri, adı sanı silinmiş, insanlar bir tek dili konuşur olmuştu.
    O günlerdeydi…
    Yaşlı bir kadının yaşamına eşlik ettim bir süre…
    Tutuklanarak cezaevine giren oğlunun acısını taşıyan öğretmenimim gözü kulağı kesilmiştim…
    Ekmeğimi edebiyatdan çıkardığımı biliyordu.
    Her öğlen onun evine adımımı attığımda, bir konuğunu karşılarcasına açardı kollarını. Masada yemek hazır olur, ocakta da çay dem alırdı… Çehov’u, Mansfield’i, Gogol’ü, Istrati’yi okurdum sıklıkla. O da, oğlunu anımsattığı için Mozart’ın 40. Senfonisi’ni sürekli çalmamı isterdi piyanosunda.
    Bazen yağmur, bazen de kar yağardı yalnızlığımıza. Susardık çoğunlukla. Ben sözcüklerle, o da ezgilerle bağlanırdı yaşama.
    Çünkü ikimizin de gidecek başka bir yeri yoktu bunlardan gayri…
    Bugün Münevver öğretmenimin ölüm haberini aldım…
    Bugün oğluna hiç kavuşamadan ölen Münevver öğretmenimin ölüm haberi geldi.
    Sözcüklerim de öldü sanki…
    Sanki yazamam gayri…

    Sözcüklerim de öldü… BİR GECE VAKTİ

  • Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)

    29.07.2023 - 15:25

    Issızlığın dili vardı orada, bir de yalnızlığın.
    Bütün mevsimler solmuş, yeri, adı sanı silinmiş, insanlar bir tek dili konuşur olmuştu.
    O günlerdeydi…
    Yaşlı bir kadının yaşamına eşlik ettim bir süre…
    Tutuklanarak cezaevine giren oğlunun acısını taşıyan öğretmenimim gözü kulağı kesilmiştim…
    Ekmeğimi edebiyatdan çıkardığımı biliyordu.
    Her öğlen onun evine adımımı attığımda, bir konuğunu karşılarcasına açardı kollarını. Masada yemek hazır olur, ocakta da çay dem alırdı… Çehov’u, Mansfield’i, Gogol’ü, Istrati’yi okurdum sıklıkla. O da, oğlunu anımsattığı için Mozart’ın 40. Senfonisi’ni sürekli çalmamı isterdi piyanosunda.
    Bazen yağmur, bazen de kar yağardı yalnızlığımıza. Susardık çoğunlukla. Ben sözcüklerle, o da ezgilerle bağlanırdı yaşama.
    Çünkü ikimizin de gidecek başka bir yeri yoktu bunlardan gayri…
    Bugün Münevver öğretmenimin ölüm haberini aldım…
    Bugün oğluna hiç kavuşamadan ölen Münevver öğretmenimin ölüm haberi geldi.
    Sözcüklerim de öldü sanki…
    Sanki yazamam gayri…

    Sözcüklerim de öldü… BİR GECE VAKTİ

  • hayat size neler öğretti?

    20.07.2023 - 15:11

    İyi yazarlar, iyi kitaplar böyledir işte. Size hayatın sırrını verdikleri gibi; bir ömür boyu da yol arkadaşınız olurlar. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    20.07.2023 - 01:45

    Körleşen zaman, körleşen dil, körleşen benliklerden söz edip dururken, bir akkora dokunurcasına dokunuyorum. O ezgiler, kanat kanada belleğimde.
    ‘’Sanki denizsiz sandal, kuşsuz gökyüzüydük.’’ Bana diyorsun ki;
    ‘’Acımı güvenli bir yere sakladım, yüreğin yanmasın böyle…’’
    Güne yüzümü döndüğümde; Pedro Paramo’yla baş başaydım artık. Geceki hüznüm, kederim gitmiş, bir sevinç tufanı kaplamıştı benliğimi…
    Yeryüzünün kalbi bu bahçede atıyordu benim için.
    Ve bu ömrümün mis amber kokulu günlerini okuma, yazma ve çeviri yapma saatleriyle şenlendirerek yaşıyordum burada.
    Acıyı ve ayrılığı parmak uçlarımda hissediyordum.

    İyi yazarlar, iyi kitaplar böyledir işte. Size hayatın sırrını verdikleri gibi; bir ömür boyu da yol arkadaşınız olurlar. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    19.07.2023 - 01:37

    Bir bahçe yaratmak kadar bununla ilgilenmenin, her bir yerine, köşe bucağına özenle bakmanın; toprağını, ağacını, bitkisini, börtü böceğini sevmenin ne anlama geldiğini onunla öğrendiğimi imlemek isterim.
    Nesrin’in bana bir cennet bahçesi yaratan ellerinin, hüneri kadar bilgisi, becerisi söz döküşüyle de namlı biriydi o. Taşıyıcı bilincinin ışığı yansırdı her bir yana.
    Kiraz ağacımın altında semaver çayı ile akşamüstünü karşılamaksa Nesrin’in eşi Davut’un bende yarattığı alışkanlık olmuştu artık.
    Şu karanlığı aydınlatan sözün ahengini vermez mi bize semaverin yaydığı sıcaklık, dem alan çayın getirdiği koku… Davut’un o güzelim İstanbul Türkçesi’yle konuşmasındaki o tını hep iyiyi, güzeli çağrıştırırdı bana.
    Daha da ötesi bir bilici gibi dururlardı karşımda Nesrin ve Davut…

    Hayatın belleği, bilmenin yolu böyle oluşmuştu bende. BİR GECE VAKTİ.

  • Bir Gece Vakti

    19.07.2023 - 01:03

    Bir yeri, orada yaşarken yazmayı seviyorum.
    Gezginseniz eğer, yolculukların hayatınızda derin bir anlamı olması kaçınılmaz.
    ‘’Yazılarımda hep kullanılmayan sözcükler’’ seçiyorsun sözü bundandır. Aslında gezdiğim yerlerin yöresel sözcüklerini dağarcığıma kaydetmeyi severim.
    İlk gençlik yıllarımda kasabanın kütüphanesi bana başka dünyaları sunmuştu;
    Sartre’i, Camus’u, Stendhal’ı, Balzac’ı keşfediyordum burada.
    Beni alıp farklı yolculuklara çıkmaya, düş ve düşünüş duraklarından geçmeye hazırlayan bir süreçtir oradaki okuma tanıklıklarım. Gezmek, okumak duygu yolculuğunuzu taçlandıran bir yere/mekana dönünce, ister istemez, yazmaya engel olamıyordunuz.
    Ve yazı dilinde anlatacak o kadar sözüm var ki;

    Dinleyen ve okuyan olmasa da yazacağım sanırım kendime, kendime… BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    19.07.2023 - 00:21

    Alıp götürüyor duygu atlasının, acının var olduğu iklime.
    Benim gök gözlü servicanım,
    Şimdi bilmelisin ki sözün okyanusuna açılıyoruz seninle.
    Turna katarı olmuş sevinçlerimle kendimi ehlileştiriyorum.
    Yani ayrılığı, özlemi, vuslatı yaşatan günleri hatırlamaktır bütün amacım.
    Canımı esriten, geçiş barınakları bildiğim sevi odalarına uğruyorum önce.

    Yani acıyı, kavuşmayı yaşatan sözlere bağlanmaktır dileğim. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    18.07.2023 - 00:59

    Kiraz ağacının altına oturdu. Ölü Canlar’ı okumaya başladı. Yıllar önce okumuştu, aklına takılanlar onu bu kitaba yeniden yöneltti. Neden yakmıştı Gogol, anlamak istiyordu…
    Gözleri ara ara kitaptan kaçıyordu.
    Yıllar önce Tuna’ya anlatmıştı, dün gibi anımsıyordu, kiraz ağacı da şahitti buna.
    Gülümsedi.
    Hacı Paşa Bey geldi aklına, Tuna’nın babası; daha ilk gençlik yıllarına gitti belleği ;
    Yalnız başına bir ordu gibi dururdu. İki metreyi bulan boyu, omuzlarına attığı sakosu, başındaki tiftik kalpağı, iri gözlerinin feldir feldir dönmesi, köstekli saatinin gümüş salavatları, elinden düşürmediği gümüş saplı, yılan başlı kırbacı, onu dolayan, iri ellerini zengin gösteren gümüş, altın üzeri sedef yakut kakmalı yüzükleri…
    Bu görüntü her karşısına çıktığında, yöredekilerin aksine, içinden bir gülme tufanı geçer, Tuna’nın annesini düşünürdü;
    ‘’Bu adamla nasıl baş ediyor’’ diye…
    Bu yöreyle ne çok anısı vardı, içinde belleğinde…
    Bahçeden girer girmez piyanosunun başına oturdu, eskilerden pek çoğu yanındaydı. Odayı onca kalabalığa rağmen sessizlik kaplamıştı. Onu bekliyordu herkes.
    Gece boyu çaldı, uzun hüzünlü şarkılardı.

    Piyanosu duygu atlasına doğru sürükledi. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    15.07.2023 - 18:31

    Can barınağım,
    Uzaklaştıkça bağlandığımız bir servi gölgesindeyiz seninle.
    Yani ne ölümlü ne de ölümsüz yaşanılan yerde.
    Ayrı dağlarda,
    Aynı gökler altındayız.
    Benim canımın canı, bil beni, tanı ve anla ki, bu yolculuğumda kalemim, yurtsuzluğum, kağıdım encamın oldu.
    Benim sırma saçlı sevincim, uzak yerlerdeyiz şimdi.
    Menekşelerin, yarpuzların, nergislerin kokusunu getiren dağ yellerinin sılasındayız yani.
    Canımın özü, canı tenden ayıran acının barınağındayız artık.
    Yani,
    Dilin dağlandığı,
    Sözün savrulduğu,
    Suyun bulandığı

    Gökyüzünden uzağız. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    15.07.2023 - 01:27

    Biliyordu kendini, burada geçen her saniye onu anlatacaktı…
    Bu kez söz vermişti kendine, hiç adını anmayacaktı, söz de etmeyecekti.
    Söz etmeyince unutulacak mıydı?
    Konuşup anlatamıyorum, sormak istediklerimi de soramıyorum.
    O dinlemiyordu konuşulanları, içindeki sızının o an daha da depreştiğini hissettiğini anımsıyordu şimdi.
    Öncesiz ve sonrasız bir zamanın aralığında kalmış gibiydi. Yıkıntının içte, hayatlarda da sürdüğünü düşündüğünü düşündü.
    O ölmüştü.
    Artık olmayacaktı.
    Konuşulan sözün, dokunulan her bir nesnenin anlamı yoktu artık onun için. Yazılarının da anlamı yoktu.
    İçindeki ıssızlığı, duyguların acı veren silikliğini, hiçbir ipilti duymamasını adlandıramamıştı da.
    O ipince narin hali, ürkek duruşu, gamzeli gülüşleri, hem ‘’evet’’ hem ‘’hayır’’ diyen sözleriyle son nefesine kadar ondaki imgesiyle yaşamamasının kaçınılmazlığını görüyordu bir kez daha.

    O ölmüştü. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    15.07.2023 - 00:55

    Artık konuşamıyorum, dile getireceğim sözcükleri hatırlayamıyorum.
    Bakışlarıyla anlatamadıklarına teslim olmuştu. Yıllar önce geldiğinde o odada uyumuştu. Uyuyamamıştı doğrusu. Onun yatağında yatmış, dokunduğu yerlere dokunmuş, kitaplarına bakmış, hep onu düşünmüştü.
    Aradan yıllar geçmişti.
    Buraya gelip gelmemekte kararsızdı. Sonunda kararını verip buraya yöneldiğinde, içindeki ıssızlığın sesini dinledi.
    Yan yana iki tutkulu gölge gibi her sabah yola düştüklerini, göz göze, söz söze yol aldıklarını kimsenin bilmediği bir yerdeydi şimdi. Ellerini düşündü, onun hiç tutmadığı ellerini anımsadı. Gözlerini, gamzeli gülüşlerini…
    Onun saçlarının yasemin kokusu, gülüşlerinin sıcaklığıydı sanki bir esintiyle gelen.
    Duvarlara baktı.
    Görmek istediklerine, istemediklerine.
    Onun çizdiği resimler yoktu, o da yoktu hiçbir yerde.

    İçi bulut buluttu. BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    14.07.2023 - 23:57

    Rüzgarın yönsüz yeli,
    Benim efendim ol.
    Yönsüzlüğüme yön kıl.
    Ağlayış gölgelerinde saklı bakışlarıma dön.
    Sureti yoksul gönül canı, dön ve bak bana.
    De ki;
    Yol dervişi olmaktan sakın, encamımı unut.
    Bahtsız gönlünü viran kılan yüzün özlemini saklı tut.
    BİR GECE VAKTİ

  • Bir Gece Vakti

    14.07.2023 - 17:20

    Sana doğru gidiyorum.
    Gelip kapının önünden seni aldığım yere yani.
    Şimdi yoksun oralarda biliyorum.
    Bıraktığın izlere, sızıya dönüyorum yüzümü
    O yaranın iyileşmesi için, doğduğun yere gideceksin…
    Şimdi ben de doğduğum yere gidiyorum, açtığın yaranın iyileşmesi için.
    Sahi;

    Sen de sever miydin beni? BİR GECE VAKTİ.

  • Bir Gece Vakti

    14.07.2023 - 13:44

    İşte o ak örtüye takılı bakışlarımla sana doğru gidiyorum.
    Bu aşkı soldurduğunu bildiğim yere.
    Geçtiğimiz sokaklarda gül ağaçları yoktu.
    Hanımelileri, bülbüllerde ötmezdi.
    Biz hayal ederdik seninle.
    Ellerimiz ellerimize değmese de değmişçesine içimiz titrerdi.
    Bakışlarımız bunu anlatırdı bize.
    Senin ürkek duruşuna söz düğünleri kurardım.
    Karşı dağdaki ejderhanın dile geleceğini sanırdım.
    Dilim soluğum kesilene dek anlatırdım.
    Bu masala gülerdin.

    Gamzelerin dünyayı devirirdi…
    BİR GECE VAKTİ

Toplam 220 mesaj bulundu