anlatımın kelimelerden çıkıp cümlelere geçen, oradan pasajlara, oradan metinlere uzanan yolculuğu…
yazarlık biraz da terziliktir... çelişkisi de buradadır belki… bir durumu açığa çıkarmak için giydirmek gerek; sözcükleri, kesim yerlerini iyi hesaplayarak, iğneyi ve makası en olması gereken yerde kullanarak…
Mitolojiden eski yunandan hatta eski mısırdan esintilerle örülen bir şiirin şairidir, Melih Cevdet Anday….
1941’de Orhan Veli ve Oktay Rifat’la birlikte Garip Manifestosuyla başlar yolculuğu... Ama sonra bambaşka alanlara yönelir şiiri…
Çevirmenlik, öğretmenlik, kitaplık memurluğu ve köşe yazarlığı ile hayatını kazanır şair…
Şiirinde felsefenin ve anlamın peşinde koşar…
Yeni bir yüzyılın başında Türk Şiirinin yaşayan en büyük ismi olarak nitelenir…
Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktan
Mavi bir iklim gibi çağırır beni sesin,
Tertemiz göklerinde dal dal erguvan açan
Rüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin.
efendim, delilik derecesinde, kişilik gelişimini inceleyen, gelişimi de değişik evrelere yayıp dünyada milyonlarca kişinin düşmanlığını kazanan, daha fazlasının da saygısını kazanan zeki bir yahudi diyebiliriz…
Konuyu şöyle açmakta fayda var; şimdi bir adam çıkıyor, bunca davranış bozukluğunun, bunca çarpık ilişki ve iletişim fakiri kimselere yönelik bazı tespitler yapıyor ama bazı uyanıklar freud’u güya sapkın eğilimleri meşrulaştırmayla suçluyorlar… Bu tiplerin cinsel anlamda çeşitli sorunlar yaşayan erkekler olduğundan eminim… Kişiliğin ileri evrelerinde yaşanan davranış bozukluklarını ilk çocukluk dönemindeki seksüel psikolojiye bağlamıştır… Yâni neye bağlayacaktı başka, sol ve sağ omuzdaki meleklerin yönlendirmesine mi bağlayacaktı… adam temel ihtiyaçların karşılanmasından söz etmiştir ki, sağlıklı bireyler yetişsin diye; yoksa, Anadolu’nun değişik yerlerinde eşekler yük aracı değil başka bir duygunun ve ihtiyacın karşılanması için birer nesne olurlar ki bu da toplumun ruh, ekonomi ve ahlâki sağlığı için endişe vericidir…
Neyse ki, konu çok derinlikli bu yüzeysel bilgiyle yetinin diyemem… Hem Yahudi bir aileden gelmedir… Şimdi neden tüm bu ilim-irfan sahibi tipler hep yahudi oluyor diye düşünmek lâzım…
efendim, en korktuğum böcek cinsidir… alerjik bir bünyeye sahip oluşumdan mütevellit, hayat-memât meselesidir diyerek ‘gülüm, dalım, çiçeğim’ vızlamalarıyla üzerime üzerime saldıran tacizkâr arı tayfası ile sürekli savaş hâlindeyim… hayır, amaçlarını anlamış değilim; sokacaksın da ne olacak, ürettiğin balın besin değeri daha yüksek ve dahi daha mı tatlı olacak.))) bahar aylarının başlarında başlayan korkum ve amansız savaşım yaz ayları bitimine kadar devam eder… kimine göre çok sevimli olan bu mütecavizkâr hayvan cinsi bana göre azılı bir düşmandır; öyle zannediyorum ki, korkum, bu azılı düşmana koordinatlarımı bulması için antenlerine bir sinyal göndererek beni ele veriyor… kimilerine göre sevimli olan ama gelin görün ki benim canıma kasd’eden bu azılı düşmanlarım etrafımda belirmeye başladıkları ân, elime ne geçirirsem indiriveriyorum tepelerine hiç acımadan; ne yapalım efendim, alerjimiz var dedik değil mi, duygusal davranmanın sırası mı, bırakalım da sokup öldürsünler mi? ... bir çok kez arılarla aramda gelişen bu amansız savaşın galibi de ben oldum gördüğünüz üzere hayattayım çok şükür :)
efendim, tavsiyem şudur ki; sorunsuz bir tatil geçirme ve dinlenebilme umudu ile gittiğiniz tatil beldesini sizinle beraber paylaşan arılara karşı her dem gardınızı almanız ve silahlarınızı kuşanmanız şarttır; zirâ, canımıza kastı vardır… evet efendim, pek tabii efendim; bir arı sokması ile hayatınızı kaybedebilirsiniz… alerjik bünyeye sahip insanlarda arı sokmasının ölümle sonuçlandığı çokça rastlanan bir durumdur… özellikle arı alerjisi olan kişilerde arı sokması sonrasında anaflaksi yani anaflaktik şok sonucu gelişen ağız ve yutak bölgesinde şişme sonucu nefes darlığı oluşarak solunum sıkıntısı ve dahi kalp çarpıntısı-durması sonucunda ölümcül vakalar yaşanmaktadır… alerjisinin farkında olanlar kişiler yanlarında genelde tek vurumluk adrenalin iğnesi bulundururlar, farkında olmayanlar içinde önerim: antialerjik kremler ve veya antialerjik haplar alınmasıdır… arı soktuğunda ne yapılmalı diye sorarsanız: evvelâ arının iğnesi çıkartılmalı ve enfeksiyon kapmamanız için sokulan bölgeyi sabunlu bir su ile temizlemeli, şiş ve ağrıyı engellemek için de en az 15 dakika boyunca buz konulmalı der beste…. Ancak; şiddetli reaksiyonlara sebep olan, hayati tehlike yaratan dilden, boyun bölgesinden ve ağız- burun bölgesinden arı sokması olduysa acil müdahale gerektiğinden en yakın hastaneye gidilmelidir…
türkçesi mani dinidir.)) Üçüncü yüzyılda Zerdüşt dininin reforme edilerek ortaya çıkan yeni asya halkları dini… Rivâyet odur ki; Uygur Türkleri mani dinini benimsedikleri için et yemekten soğumuşlar(ki eski Türklerin çiğ et yediği aşikâr) ve böylece sanat, edebiyat ve kültür işlerine falan girmişler, yerleşik hayata geçmişler ve uygarlaşmışlar…
Demek neymiş: ilâhi olmayan bir dinin de uygarlaştırıcı özellikleri varmış... ha bu arada, resmi tarih Uygurlara neredeyse küfreder böyle oldular diye.. yahu, hani doğu Türkistan sorununu sahipleniyordunuz resmi tarihçiler tayfası, önce Uygurların tarihine, yaşam tarzlarına saygı duyun ki, biz de sizin samimiyetinize inanalım… Temel kaynak iyilik ve kötülük çatışması üzerinedir….
Aman, araştırınız işte… alın size bir kitap ismi: Zerdüştlük terimleri sözlüğü / Esat korkmaz…
Efendim sanılanın aksine lolita, Fransada 19. yüzyıl sonrası genelevlerde çalışan kadınların, kendileri yaşlanınca erkek ve kadın müşterilerine sundukları kızlarına verilen abartılmış isim imiş... Lolita düşkünlüğü ise tüm milliyetlerden bir takım erkeğin sapkın zevklerindendir diye belirtmek de çok da yanlış olmaz bu durumda… Hani adama pedofili hastası diyeceklerine lolita sever, ya da çıtır sever falan deyip medyanın, sinemanın kışkırttığı ve üstünde en çok para kazanılan görsel malzeme… İşin aslı dangalaklık mıdır? Aynen öyledir…
'Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.'
Nusret Orhan bey amca, uzun bir aradan sonra özlenildiğinizi de söylemek maksatlı geldik bir merhaba demek için ve fakat buralarda olmadığınızı görüyorum üzülerek…efendim, iyisinizdir umarım; nerelerdesiniz, nasıldır hâl-i ahvâliniz, gelip bir ses etmez misiniz? ...
Cinsiyet farklılıklarının artık dikkate alınmadığı bütünleşmiş veya eşitlikçi bir toplumsal yapıyı inşa etmek isteyen kadınların her birine verilen ad... Tabi bu anlayışın da sorunları var… Yani, toplumsal statüde neredeyse iki karşıt olan kadın ve erkeğin hükümranlık arzusu zaman zaman radikal düşünceleri de ortaya çıkarıveriyor… Dünyadaki ünlü şanlı feministleri saymasak, bizim Duygu Asena’mız bu konuda oldukça büyük çabalar vermiştir… Duygu hanımı tümüyle olumlama ya da olumsuzlama yerine Duygu Hanımın kadının toplumsal rolleri üzerine giriştiği fikri mücadeleyi önemsemek gerekir… Yalnız şu var ki, ‘’Kadının Adı Yok’’ adlı eserinde daha çok baskın cinsel rollerin hep erkekten yana oluşundan şikâyet etmiş kadının modern toplumlardaki bedensel sömürüsü üstüne fazla bir şey diyememiştir… Belki de Kate Millet teyzeyi okuması gerekiyordu… -evet öyle-
Güçlü bir marjinallik, acizlik, bağımlılık ve aşağılık duygusunun beslediği kabullenme ve kaderciliğe kişilik yoksulu denir, diyor Oscar Lewis adındaki sosyolog… Mesleklerde yığılma, tasarrufların olmayışı, sosyal güvencelerden yoksun işçi fazlalığı ülke ekonomisinin dışa bağımlılığından kaynaklanan para sıkıntısı çekme ve erzak stoğunun yokluğu gibi sonuçları olan durum…
Haliyle yukarıdaki nedenler ve sonuçlar toplandığında yoksul kimseler toplumun siyasi ekonomik ve benzeri etkinliklerine de faal düzeyde katılamazlar… Allahtan Karl Marks diye biri çıkmış yoksul kesimlere sınıf bilinci aşılmaya çalışmıştır…
İrlandalıların ve İtalyanların yanı sıra Kolombiyalıların, Çeçenlerin ve Türklerin kabadayılık kültürüyle (tabi kabadayılık kültürse) katkı sundukları, daha çok rejimlerin ekonomik ve siyasi açıklarından istifâde eden, kimine göre faşist örgütlenme ağı, kimine göre zaman zaman devlet için kurşun atan ve yiyen şerefli kimselerin oluşturdukları organizasyon…
Mario Puzzo’nun “Baba” adlı eserinde hafızalara kazınmış çirkin işler yapan ama okura ve izleyiciye son derece sempatik görünen çeteler diyelim…
Evcil olanların, bakımında en büyük problem su problemidir… Bazı kimselere göre tavşana su verilmesine gerek yoktur, oysa bu söylemin tam aksine tavşanlara günlük temiz, ılık su verilmelidir… Tavşanların suyuna her hangi bir şey katılmamalıdır… Tavşanların koku alma yetenekleri çok gelişkin olduğu için sularına herhangi bir maddenin katılması onların su tüketimini azaltır ve sağlık sorunlarına yol açar…
Yahu beste, bundan bana ne diyenleriniz olursa; onlar da sincap bakıversinler der beste; bana ne :)
Ne olduğu bilinir de neden yaptığı konusunda kişi muhakeme yeteneğini kullanıp kendisini irdelemez hiç…zirâ, konu ne olursa olsun zordur aynaya bakmak, zordur kişinin kendisi ile hesaplaşması, zordur hatayı kabullenmek… kendi iç sesimizin peşinden koşmanın dayanılmaz cazibesi ile tanışmalı der beste; en azından, bizi, bunu fark etmeye yönlendiren bir sebep olmalı ve bu sebebi irdelemeli, imgelemeyi öğrenmeli… köklerinde; yalnız, karamsar, zamansız ve çâresiz olmaktan başka elinden hiç bir şey gelmeyen bir insan, aldatmanın müdâvimi olmaktan da kurtulamaz sanki….
yazarlık
31.07.2009 - 00:48anlatımın kelimelerden çıkıp cümlelere geçen, oradan pasajlara, oradan metinlere uzanan yolculuğu…
yazarlık biraz da terziliktir... çelişkisi de buradadır belki… bir durumu açığa çıkarmak için giydirmek gerek; sözcükleri, kesim yerlerini iyi hesaplayarak, iğneyi ve makası en olması gereken yerde kullanarak…
görmeyen gözler
31.07.2009 - 00:45Nesrin Sipahi - Ömrümce hep adım adım...
feridun düzağaç
31.07.2009 - 00:38Sen de beni, 'benim kadar' özledin mi,
'Aynalardan kaçarken özlenmeyi beklemek'...
Ne kadar acı, ne kadar komik..
Ve bana ait değil mi?
Gülme!
İncinirim...
feridun düzağaç
31.07.2009 - 00:37Özler mi rüzgâr saçlarımı okşamayı?
Söyleyin geri getirsin yağmur, gözyaşlarımı! ...
melih cevdet anday
24.07.2009 - 02:11Mitolojiden eski yunandan hatta eski mısırdan esintilerle örülen bir şiirin şairidir, Melih Cevdet Anday….
1941’de Orhan Veli ve Oktay Rifat’la birlikte Garip Manifestosuyla başlar yolculuğu... Ama sonra bambaşka alanlara yönelir şiiri…
Çevirmenlik, öğretmenlik, kitaplık memurluğu ve köşe yazarlığı ile hayatını kazanır şair…
Şiirinde felsefenin ve anlamın peşinde koşar…
Yeni bir yüzyılın başında Türk Şiirinin yaşayan en büyük ismi olarak nitelenir…
Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktan
Mavi bir iklim gibi çağırır beni sesin,
Tertemiz göklerinde dal dal erguvan açan
Rüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin.
sigmund freud
24.07.2009 - 02:03efendim, delilik derecesinde, kişilik gelişimini inceleyen, gelişimi de değişik evrelere yayıp dünyada milyonlarca kişinin düşmanlığını kazanan, daha fazlasının da saygısını kazanan zeki bir yahudi diyebiliriz…
Konuyu şöyle açmakta fayda var; şimdi bir adam çıkıyor, bunca davranış bozukluğunun, bunca çarpık ilişki ve iletişim fakiri kimselere yönelik bazı tespitler yapıyor ama bazı uyanıklar freud’u güya sapkın eğilimleri meşrulaştırmayla suçluyorlar… Bu tiplerin cinsel anlamda çeşitli sorunlar yaşayan erkekler olduğundan eminim… Kişiliğin ileri evrelerinde yaşanan davranış bozukluklarını ilk çocukluk dönemindeki seksüel psikolojiye bağlamıştır… Yâni neye bağlayacaktı başka, sol ve sağ omuzdaki meleklerin yönlendirmesine mi bağlayacaktı… adam temel ihtiyaçların karşılanmasından söz etmiştir ki, sağlıklı bireyler yetişsin diye; yoksa, Anadolu’nun değişik yerlerinde eşekler yük aracı değil başka bir duygunun ve ihtiyacın karşılanması için birer nesne olurlar ki bu da toplumun ruh, ekonomi ve ahlâki sağlığı için endişe vericidir…
Neyse ki, konu çok derinlikli bu yüzeysel bilgiyle yetinin diyemem… Hem Yahudi bir aileden gelmedir… Şimdi neden tüm bu ilim-irfan sahibi tipler hep yahudi oluyor diye düşünmek lâzım…
arı
24.07.2009 - 01:52efendim, en korktuğum böcek cinsidir… alerjik bir bünyeye sahip oluşumdan mütevellit, hayat-memât meselesidir diyerek ‘gülüm, dalım, çiçeğim’ vızlamalarıyla üzerime üzerime saldıran tacizkâr arı tayfası ile sürekli savaş hâlindeyim… hayır, amaçlarını anlamış değilim; sokacaksın da ne olacak, ürettiğin balın besin değeri daha yüksek ve dahi daha mı tatlı olacak.))) bahar aylarının başlarında başlayan korkum ve amansız savaşım yaz ayları bitimine kadar devam eder… kimine göre çok sevimli olan bu mütecavizkâr hayvan cinsi bana göre azılı bir düşmandır; öyle zannediyorum ki, korkum, bu azılı düşmana koordinatlarımı bulması için antenlerine bir sinyal göndererek beni ele veriyor… kimilerine göre sevimli olan ama gelin görün ki benim canıma kasd’eden bu azılı düşmanlarım etrafımda belirmeye başladıkları ân, elime ne geçirirsem indiriveriyorum tepelerine hiç acımadan; ne yapalım efendim, alerjimiz var dedik değil mi, duygusal davranmanın sırası mı, bırakalım da sokup öldürsünler mi? ... bir çok kez arılarla aramda gelişen bu amansız savaşın galibi de ben oldum gördüğünüz üzere hayattayım çok şükür :)
efendim, tavsiyem şudur ki; sorunsuz bir tatil geçirme ve dinlenebilme umudu ile gittiğiniz tatil beldesini sizinle beraber paylaşan arılara karşı her dem gardınızı almanız ve silahlarınızı kuşanmanız şarttır; zirâ, canımıza kastı vardır… evet efendim, pek tabii efendim; bir arı sokması ile hayatınızı kaybedebilirsiniz… alerjik bünyeye sahip insanlarda arı sokmasının ölümle sonuçlandığı çokça rastlanan bir durumdur… özellikle arı alerjisi olan kişilerde arı sokması sonrasında anaflaksi yani anaflaktik şok sonucu gelişen ağız ve yutak bölgesinde şişme sonucu nefes darlığı oluşarak solunum sıkıntısı ve dahi kalp çarpıntısı-durması sonucunda ölümcül vakalar yaşanmaktadır… alerjisinin farkında olanlar kişiler yanlarında genelde tek vurumluk adrenalin iğnesi bulundururlar, farkında olmayanlar içinde önerim: antialerjik kremler ve veya antialerjik haplar alınmasıdır… arı soktuğunda ne yapılmalı diye sorarsanız: evvelâ arının iğnesi çıkartılmalı ve enfeksiyon kapmamanız için sokulan bölgeyi sabunlu bir su ile temizlemeli, şiş ve ağrıyı engellemek için de en az 15 dakika boyunca buz konulmalı der beste…. Ancak; şiddetli reaksiyonlara sebep olan, hayati tehlike yaratan dilden, boyun bölgesinden ve ağız- burun bölgesinden arı sokması olduysa acil müdahale gerektiğinden en yakın hastaneye gidilmelidir…
heyy hat! Aman dikkat! ...
maniheizm
24.07.2009 - 01:49türkçesi mani dinidir.)) Üçüncü yüzyılda Zerdüşt dininin reforme edilerek ortaya çıkan yeni asya halkları dini… Rivâyet odur ki; Uygur Türkleri mani dinini benimsedikleri için et yemekten soğumuşlar(ki eski Türklerin çiğ et yediği aşikâr) ve böylece sanat, edebiyat ve kültür işlerine falan girmişler, yerleşik hayata geçmişler ve uygarlaşmışlar…
Demek neymiş: ilâhi olmayan bir dinin de uygarlaştırıcı özellikleri varmış... ha bu arada, resmi tarih Uygurlara neredeyse küfreder böyle oldular diye.. yahu, hani doğu Türkistan sorununu sahipleniyordunuz resmi tarihçiler tayfası, önce Uygurların tarihine, yaşam tarzlarına saygı duyun ki, biz de sizin samimiyetinize inanalım… Temel kaynak iyilik ve kötülük çatışması üzerinedir….
Aman, araştırınız işte… alın size bir kitap ismi: Zerdüştlük terimleri sözlüğü / Esat korkmaz…
lolita
24.07.2009 - 01:46Efendim sanılanın aksine lolita, Fransada 19. yüzyıl sonrası genelevlerde çalışan kadınların, kendileri yaşlanınca erkek ve kadın müşterilerine sundukları kızlarına verilen abartılmış isim imiş... Lolita düşkünlüğü ise tüm milliyetlerden bir takım erkeğin sapkın zevklerindendir diye belirtmek de çok da yanlış olmaz bu durumda… Hani adama pedofili hastası diyeceklerine lolita sever, ya da çıtır sever falan deyip medyanın, sinemanın kışkırttığı ve üstünde en çok para kazanılan görsel malzeme… İşin aslı dangalaklık mıdır? Aynen öyledir…
mutluluk
24.07.2009 - 01:25'Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.'
Konfüçyüs
tarihin en büyük yalanları
24.07.2009 - 01:21tâ kendisi….
kelam-ı kibar
24.07.2009 - 01:17(b) ilmî/yorum...
ikiyüzlülük
24.07.2009 - 01:15Emânet tebessümler…
ikiyüzlülük
24.07.2009 - 01:13Temkinli telkinler…
nusret orhan
24.07.2009 - 01:11Nusret Orhan bey amca, uzun bir aradan sonra özlenildiğinizi de söylemek maksatlı geldik bir merhaba demek için ve fakat buralarda olmadığınızı görüyorum üzülerek…efendim, iyisinizdir umarım; nerelerdesiniz, nasıldır hâl-i ahvâliniz, gelip bir ses etmez misiniz? ...
şekvâ
28.06.2009 - 00:39Yarim Senden Ayrılalı
Hayli Zaman Oldu Gel Gel
Bak Gözümden Akan Yaşa
Ab-ı Revan Oldu Gel Gel
Böyle M'olur Küsüp Gitmek
Seni Seveni Terk Etmek
Haram Oldu Yemek İçmek
İşim Figân Oldu Gel Gel
feminist
27.06.2009 - 01:35Cinsiyet farklılıklarının artık dikkate alınmadığı bütünleşmiş veya eşitlikçi bir toplumsal yapıyı inşa etmek isteyen kadınların her birine verilen ad... Tabi bu anlayışın da sorunları var… Yani, toplumsal statüde neredeyse iki karşıt olan kadın ve erkeğin hükümranlık arzusu zaman zaman radikal düşünceleri de ortaya çıkarıveriyor… Dünyadaki ünlü şanlı feministleri saymasak, bizim Duygu Asena’mız bu konuda oldukça büyük çabalar vermiştir… Duygu hanımı tümüyle olumlama ya da olumsuzlama yerine Duygu Hanımın kadının toplumsal rolleri üzerine giriştiği fikri mücadeleyi önemsemek gerekir… Yalnız şu var ki, ‘’Kadının Adı Yok’’ adlı eserinde daha çok baskın cinsel rollerin hep erkekten yana oluşundan şikâyet etmiş kadının modern toplumlardaki bedensel sömürüsü üstüne fazla bir şey diyememiştir… Belki de Kate Millet teyzeyi okuması gerekiyordu… -evet öyle-
yoksul
27.06.2009 - 01:32Güçlü bir marjinallik, acizlik, bağımlılık ve aşağılık duygusunun beslediği kabullenme ve kaderciliğe kişilik yoksulu denir, diyor Oscar Lewis adındaki sosyolog… Mesleklerde yığılma, tasarrufların olmayışı, sosyal güvencelerden yoksun işçi fazlalığı ülke ekonomisinin dışa bağımlılığından kaynaklanan para sıkıntısı çekme ve erzak stoğunun yokluğu gibi sonuçları olan durum…
Haliyle yukarıdaki nedenler ve sonuçlar toplandığında yoksul kimseler toplumun siyasi ekonomik ve benzeri etkinliklerine de faal düzeyde katılamazlar… Allahtan Karl Marks diye biri çıkmış yoksul kesimlere sınıf bilinci aşılmaya çalışmıştır…
mafya
27.06.2009 - 01:30İrlandalıların ve İtalyanların yanı sıra Kolombiyalıların, Çeçenlerin ve Türklerin kabadayılık kültürüyle (tabi kabadayılık kültürse) katkı sundukları, daha çok rejimlerin ekonomik ve siyasi açıklarından istifâde eden, kimine göre faşist örgütlenme ağı, kimine göre zaman zaman devlet için kurşun atan ve yiyen şerefli kimselerin oluşturdukları organizasyon…
Mario Puzzo’nun “Baba” adlı eserinde hafızalara kazınmış çirkin işler yapan ama okura ve izleyiciye son derece sempatik görünen çeteler diyelim…
;)
tavşan
27.06.2009 - 01:28Evcil olanların, bakımında en büyük problem su problemidir… Bazı kimselere göre tavşana su verilmesine gerek yoktur, oysa bu söylemin tam aksine tavşanlara günlük temiz, ılık su verilmelidir… Tavşanların suyuna her hangi bir şey katılmamalıdır… Tavşanların koku alma yetenekleri çok gelişkin olduğu için sularına herhangi bir maddenin katılması onların su tüketimini azaltır ve sağlık sorunlarına yol açar…
Yahu beste, bundan bana ne diyenleriniz olursa; onlar da sincap bakıversinler der beste; bana ne :)
şu an ne dinliyorum
24.06.2009 - 23:59eylem aktaş – kömür gözlerin
Bu yarayı ta ezelden tanırdım
Bir kaşı karaya kul etti beni
Ben bu derdi yere çaldım sanırdım
Bir kuru Çalıya dal etti beni
Mendilinde kimin ismi oyalı
Bilemedim senin aslın nereli
Söyle güzel ben de olam oralı
O kömür gözlerin del'etti beni
Yüce dağlar gibi başım kar idi
Bir incecik yel vurdu da eridi
Dilim dönse bir kelamım var idi
Yüreğime bastı geçti yol etti beni
aldatmak
23.06.2009 - 23:41Ne olduğu bilinir de neden yaptığı konusunda kişi muhakeme yeteneğini kullanıp kendisini irdelemez hiç…zirâ, konu ne olursa olsun zordur aynaya bakmak, zordur kişinin kendisi ile hesaplaşması, zordur hatayı kabullenmek… kendi iç sesimizin peşinden koşmanın dayanılmaz cazibesi ile tanışmalı der beste; en azından, bizi, bunu fark etmeye yönlendiren bir sebep olmalı ve bu sebebi irdelemeli, imgelemeyi öğrenmeli… köklerinde; yalnız, karamsar, zamansız ve çâresiz olmaktan başka elinden hiç bir şey gelmeyen bir insan, aldatmanın müdâvimi olmaktan da kurtulamaz sanki….
yoksun
23.06.2009 - 23:29yalancı şiir kıpırdanışları var kuytu kalemimde…
burada yoksun…
yanılgılarım neyle ölçülür bilemiyorum…
burada yoksun diye yadsımıyorum zaten; farkında olmadığını biliyorum, çok uzunca bir zamandan beri...
laiklik
23.06.2009 - 23:06Üzerine ülkenin tüm güvenlik ekonomik politikalarının belirlendiği, herkesin kendince tanımladığı ucu açık terim…
Toplam 667 mesaj bulundu