Beste Negâr Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • İncesaz

    15.01.2009 - 01:50

    ruha şifâ diyelim, buyurunuz:

  • bağlama

    15.01.2009 - 01:40

    Kendimi bildim bileli sesin peşinden koştum… bir yaprak hışırtısı, bir nehrin dingin akıntısı.. kimselerin bilmediği enstrümanların büyülü tınısı.. bu merakla dokundum tellere.. ve duyduğum her sesin bir karşılığı olsun istedim bağlamamın tellerinde... uzağı yakın kılan, onu biz yapan geniş ve verimli ovalarda, hiç bilmediğimiz ağaçlarla kaplı gür ormanlarda insanlığın var oluşuyla harmanlanmış müziğin çağrısını duyabilmektir.. bir şey söyleyeceksem hayatım hakkında; beni ben yapan sadece peşinden koştuğum sesin aksidir…

  • mutlu olmayı istemek

    15.01.2009 - 00:49

    Kim istemez mutlu olmayı,
    Ama mutsuzluğa da var mısın?

    Cemal Süreyya

  • dâr'ül elhân

    15.01.2009 - 00:32

    Efendim, pek değerli mûsîki-şinâsların yetiştirildiği dar’ül elhân’ın mâzisinde, demâdem ve dahi her dem, çenesi ishale gark fiyakalı’nın anlattığı gibi kat’iyyen aslı ve de astarı olmayan rivayetler sâhih olmamakla birlikte; gerek ehl-i ilim, gerekse edeb ve dahi gerekse ehl-i akıldan yoksun tek bir sanatçı çıkmadı pek mümtâz okulumuzdan…anlatılan hikâyyenin ve rivâyetin tek kelimesinin dahi sahih olmadığını, tamamının külliyen yalan ve iftira olduğunu tarafımdan bilgilerinize arz ederim…

    Efendim, dün gibi hatırlarım bundan yaklaşık 8 sene evvel yani sene 1928 idi :)

    Fî- yakalı gâribesinin el-gururu incinmesin deyyu bir evvelki hikâyemde yer vermemiş idim; ammavelâkin müsâdeniz ilen izâh-ı merâm içün bazı tafşîlâtların lüzûmu gerekir artık…vaktiyle her şey, karlı ve fekât ileriki yıllarda nankörlüğünden de anlayacağımız üzere kârsız bir gün sarayımızın kapısını çalan, bu, bî-çâre fî-yakalı garibânesinin paşa babamın el-vicdânının elvermeyip bir emir ilen sarayımızın bahçevânı olan zebbîlli hikmet efendi’nin himâyesine evlâtlık olarak verilmesi ilen başlamıştı…lâkin nereden bilecek idik efendim, bu nankör fî-yakalı’nın ve dahi ne yazık ki gaddar-i bî-inşâf’ın gerek sarayımızı, gerekse dar’ül elhân’da ve hâttâ tebâbet mektebimizde hûsûmet, fitne ve fesât çıkaracağını...

    bknz: besle kargayı, oysun gözünü

    paşa babam el-vicdânından ve adâletli oluşundan mütevellid, hangi alanda tahsil göreceksem sırf bu gâribâne kendini ayrı tutulmuş, yalnız hissetmesin deyyu gittiğim tüm mekteblere bu fî-yakalıyıda gönderdi…lâkin ne tabâbet mektebinde, ne de dar’ül elhân’ da, derûnunda barındırdığı kıskançlık ve dahi fesâdlıktan ve de üzerinden silkünüp atamadığı zîllet ve meskenetsizliğinden başarıya vâkıf olamadı..alelâde bir tabâbet ve basid bir zurnacı oldu çıktı :)

    Efendim, diyeceksiniz ki, peki neden yaptı bunları, neden iftira attı …neden bu acz-ü hiyânet..mazisini tarîfden de müstagnî olduğu üzere ne olabilir efendim, ne olabilir; sizi te’mîn eylerim ki kezâ ve kezâ kıskanıyordu Allah’ın gâribesi :) varın gerisini siz düşünün….evet efendim, pek tabi efendim ne yalan ne de entrikaya tenezzül etmem…zirâ, hukûkumuz tegayyür kabûl etmez bir hikmete müsteniddir…ve dahi kuvvetimiz kendimizden ibârettir…

    Efendim netice-i kelâm; şahsıma yapılan iftira, hakaret ve yalan rivâyetlere karşın hak ve hürriyetimi istihsâle aşk-u şevkle, itina ile ve hulûs-i niyyetle korumuş buluyorum izâh ilen…

    Bir de efendim unutmadan; bir ben uykusuz, bir ben huzursuz, bir ben çâresiz, bir ben sensiz…gel sen ne çektiğimi bir de bana sor, sensiz yaşamak neymiş bir de bana sor, ak düşmüş saçlarımı tel tel sayarken bunca yıl nasıl geçti gel de bana sor diye devam eden ‘deli divâne’ isimli şarkıyı benim için bestelettiğini duymuşumdur vakt-i zamanında…vâh ilen..

    Aman! kalsın efendim kalsın, bundan sonra adını kırk yılda bir anarım…âh ilen…

    Sevgi ilen

    Saygı ilen

  • yarası olan gocunur

    14.01.2009 - 00:29

    mecaz anlamda işkillenmek, telâşlanmak …

    esasen, 'yağırı olan gocunur’.. tamamı ise: ‘Al kaşağıyı gir ahıra, yağırı (yarası) olan gocunur’ şeklinde söylenir…

    yağırı ne peki: yük ve binek hayvanlarının sırtında semer ve eğerden dolayı açılan yara…

    yanlışlığın, yolsuzluğun sorumluları aranırken, hatanın, yolsuzluğun sahibi telâşa kapılır mânâsına gelmektedir…

    kaşınanı da kaşağılamak lazım gelir ;)

    vesselâm

  • aforizmalar

    13.01.2009 - 15:34

    sanma ki bir aşığın iç yakan ağıtları sevgilinin kalbini çalar, mırıldandığı şarkı, ansızın gökten boşalan yağmur olsa; o, duymak istediğini duyar…

  • dâr'ül elhân

    13.01.2009 - 15:11

    efendim müsâdenizle biz de bir anımızı lûtfedelim...

    Makam-ı Hilâfet Muzikası’nın, yani, Muzika-i Hümayun’un cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası, askeri bandosu ve fasıl topluluğu’ndan enstrümanından (zurna) çıkardığı bozuk sesin armoniye ters düşmesi, ritmi bozması hasebiyle ve de resmen ve bizatihi adab-ı muaşerete aykırılıktan kovulan fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi üstadımız olan Santuri beylerbeyili ethem bey'in nizâm-i öğretim ve disiplinine emânet edilmek üzere resmen sürgün edilmiştir… lânet olsun onun musîki heyetimize geldiği güne :) .. artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…efendim, yüksek sabırı ile bilinen pek güzîde üstadımız olan Santuri beylerbeyili ethem bey'in, fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendiyi disipline etmesi hele hele nizâm ruhunun inkîşâf etmesine yardımcı olmak hayli güç olacaktı :) … fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi musîki heyetimizin icrâ ettiği solo taksimlerde özellikle kasten yaptığını düşündüğüm Bestenegâr'dan evc'e geçiş taksimlerinde gerek manzâra-i umumiyesi ile gerekse musîkiye olan kabiliyetsizliği ile enstrümanı olan zurnasından çıkardığı bozuk akortsuz zırt sesiyle o canım evc’e geçiş taksimlerinin usûlünü heder ve ziyan etmekle birlikte heyet-i umûmiyemizde ki sanatçı arkadaşlarımızı çileden çıkartıyor ve artık sabrı ilen ünlü olan üstâdımız Santuri beylerbeyili ethem bey'i de sabır taşı olmaktan çıkarıp çılgına çeviriyordu...efendim, sonunda ne mi oldu malûmunuz bu kabiliyetsizliği ve edebsizliği kabul etmeyen üstadımız tez elden dar’ül elhân’ın tertip ve tasnif heyeti vasıtasıyla, musiki müesseseleri müdürlüğü’ne bir dilekçe yazarak sürgününü talep ettiler…tez cevap geldi musiki müesseseleri müdürlüğü’nden…ve ne mutlu efendim ne mutlu ki pek yerinde bir kararla fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi sulukule mahallesi yerel çalgı heyetine sürgün edildi…zirâ bu heyette usul serbesttir ve istediği gibi kendine yakışır şekilde enstrümanı zurnadan dilediğince zırt sesi çıkararak musîki hayatına devam edebilecekti…işte hülâsa-i kelâm; İlim meclisine girdim,kıldım talep, İlim tâ gerilerde kaldı, illâ edep illâ edep...

    saygı ilen

    ;)

  • dâr'ül elhân

    13.01.2009 - 15:07

    kelime anlamı 'Müzik evi' yani; 'seslerin evi' anlamına gelir..

    1917'de kurulan ilk musiki okulunun adıdır. daha sonra cumhuriyetin kurulması ile 1923'te adı 'istanbul belediye konservatuarı' olarak değiştirilmiştir. 1986 yılında ise kurum 'istanbul üniversitesi devlet konservatuarı' adını almıştır...

  • sibel sezal

    12.01.2009 - 01:59

    (kaderimde bu da varmış)

    beni bana veren allah
    içime bu aşkı atmış
    beni benden almak için
    bilmeden seni yaratmış
    lokmanı yok ilacı yok
    yoklamadık zamanı yok
    biliyorum çaresi yok kaderimde bu da varmış
    hem deli hem divaneyim
    serserinim avareyim
    bilmiyorum ne haldeyim
    kaderimde bu da varmış
    çektiğimi kimse bilmez
    isyan etsem farkedilmez
    feryad olsam kimse duymaz
    kaderimde bu da varmış

    ......................

    (bu kalp seni unutur mu)

    .....................

    (gece ay şahit)

    Bir sana yıkıldı bir bir içimin dağları
    Asi başımın belası sevdiğim

    Kayıbım sende kayboldu gece-ay şahit
    Ya deli olur ya yanarım

    .....................

    dönesim (ölesim) geldi...

    tarafımdan şiddetle tavsiye edilir...

  • sibel sezal

    12.01.2009 - 01:36

    dinlerken huzur veren, duru, dolgun, elektronik makyajlamalara hiç ihtiyacı olmayan, en yalın haliyle bile kalbe işleyen ziyadesiyle etkileyici bir ses…

  • ahmakıslatan

    11.01.2009 - 17:09

    aman efendim tamlayandan ve dahi tamlamadan kime ne? ..umurumda mı olur; bilerek, isteyerek, zevkle ıslanmayı tercih ederiz…varsın lodos çarpsın yüzüme yüzüme yağmur damlalarını, selâmlarız terimi tamlayan ahmakı ıslak ıslak…

  • gazel

    11.01.2009 - 17:07

    Sözlemez küsmüş bize canane söylen söylesin
    Neyledim ol yar-ı alişana söylen söylesin

    Naz-ıla güftara gelmezse helak eyler beni
    Ol cefa vü cevri bi-payana söylen söylesin

    Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen
    Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin

    Harı zahmından neler çektiğimi gülzarda
    Bağban- bülbül-i giryana söylen söylesin

    Bakiya dil durmasın güftara takad kalmadı
    Vaktidir ol husrev-i devrana söylen söylesin

    * * *

    Dostlarım! Sevgili bana küsmüş, konuşmuyor. Varın ona söyleyin de iki çift kelam etsin. Sorun bakalım! O şanı yüce sevgiliye ben ne yapmışım, konuşup bildirsin.

    Nazlanması devam eder de söze başlamazsa beni helak edecek. Lütfen gidip o cefa ve eziyeti sonsuz olan sevgiliye, yalvarın da bu aşıkıyla barışıp konuşsun.

    Aşk derdini başkalarından sormayın. Aşkı çekmeyen onun ne olduğunu ne bilsin? Siz onu yine inleyen aşığa sorun ki, size hepsini bir bir anlatıversin.

    Gül bahçesinde diken yaralarından neler çektiğimi oranın bahçıvanı konumundaki inleyen bülbüle söyleyin, maceramı size sayıp döksün.

    Ey dostlarım! Baki'nin dil oynatıp söze mecalinin kalmadığını, varın o devran sultanı sevgiliye söyleyin ki, şimdi iki çift söz edip gönlünü almasının tam zamanıdır...

  • ah

    11.01.2009 - 16:55

    Gerdûn sitem-i baht-ı siyâh etmeğe değmez
    Billâh bu gamhâne bir âh etmeğe değmez..

    İzzet Molla

    Felek, kara baht sebebiyle sitem etmeye değmez; bu alçak dünya da bir kez olsun âh! Etmeğe değmez...

  • makus

    11.01.2009 - 16:48

    mâkûs

    karşıt, ters…

    bknz: akis

  • sessizlik

    11.01.2009 - 16:47

    bazı an olur ki, penceresiz bir dehliz gibi; o an, sessizliğin içinde sendeleye sendeleye ne zahmetle yürüyorum.. ahh! !

  • bestenigâr

    11.01.2009 - 03:12

    Aman efendim kimleri görüyorum, fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi :)

    Hoşâmedler efendim, saygı ilen mi geldiniz; hayır eğer ki düşman safında isek bilelim efendim, korkmuyorum gürültünüzden, estirdiğiniz cılız rüzgarınızdan ve dahi ishale gark olmuş çenenizden, izniniz ilen ;)

    Efendim bugün pek fiyakasız gördüm sizi, çirkin komedyanın diğer yorgun oyuncusu olan rakibiniz tecahül-i arifgillerden bekâr-ı takvim’i pes ettirmişsiniz…

    hiç yakışıyor mu ya hû ne ayıp şey ;)

    saygı ilen

  • vicdan erozyonu

    11.01.2009 - 02:56

    Efendim, pek değerli mefhumlar vardır biz insanoğlunun benimsediği, sahip çıktığı...kişiselleştirilen menfî hâdiseler uğruna kirletmeyelim derim bu mefhumları şu sınır tanımaz gayr-ı ahlâkî söz ve davranışlarla…kişisel çekişmelerde şovlarınızı sergilerken moral bozmak, ümitsizliğe yol açarak caydırmak maksadındaki hâl ve çabanız, sınır tanımaz oluşunuzla alâkâlı olup ve ayrıca bu şovun içinde kolaylıkla medyatize ettiğiniz değerler, şahsi hakaretler, sözler size bir şey kazandırmaz efendim, bilâkis sizin miktarınızı koyar ortaya…

    hâl böyleyken, nihâî çözüm için el-reçete:

    -Evvelâ: ‘niyet’
    -Elzemdir: ilk şart, hatalarından sıyrılmak ve doğruyu bulmak için; ‘ruh inkılâbı’
    -Hasb-el lüzûm: kişinin, yaşanan hezeyânların farkına varması ve düştüğü yanılgıların idrâkı için; ‘vicdan muhasebesi’

    ez-cümle: İnsanda murâkabe özelliğinden daha önemli, daha yüksek ve daha derin ne olabilir efendim…husûmetin, sahte zebani olmanın ve akâbinde sunî cehennemler yaratmanın lüzûmu nedir? ...huzurlu ve barışık yaşam adına her şey sükût her şey rükûd; doğruluğun ve güzelliğin kaynağı bunlar değildir de nedir? ...

  • sükût

    11.01.2009 - 02:41

    Mevlânâ muhtelif beyitlerinde sükûtun fazîletini şöyle ifâde eder:

    “Evet; susmak denizdir, söz söylemekse ırmağa benzer. Seni deniz, yâni mânâ âlemi arıyor. Sen ne diye dereyi aramadasın, yâni dünya işlerine âit dedikodular peşinde koşmadasın? ”

    “Bu dünyanın dedikodusu, toz gibidir. Gönül aynasını örter. Sen aklını başına al da, bir zaman için susmayı ahlâk hâline getir.”

    “Rûh üzgün ve mahzun olduğu zamanlarda yâr ona ayna olur. Ey can, aynanın yüzünü nefesle buğulandırma! Senin nefesinle buğulanıp, yüzünü senden gizlemesin. Seni sana göstermez hâle gelmesin. Onun için sana, her vakit nefes tutmak, susmak, yersiz ve lüzumsuz söz söylemekten kaçınmak gerekir.”

  • edep

    11.01.2009 - 02:34

    pek tabi erdemdir efendim…

    fazla söze ne hacet diyelim ve Mevlâna’nın şu güzel beytinden anlayalım bu pek önemli mefhumun anlam ve önemini, buyurunuz:

    âdem-i zâde eger bî-edeb est, âdem nist
    fark der cism-i benî âdem ü hayvan edeb est
    çeşm be küşâ-yı bi-bîn cümle kelâmullâh râ
    âyet âyet hemegî ma’nî-i kur’ân edeb est

    Meâli: “insan oğlu eğer ki edepsizdir, insan değildir; insan ve hayvan cinslerinin cismindeki fark edeptir; gözünü aç bak cümle kelamullaha; ayet ayet bütün manası kur’an’ın edeptir.”

  • gözyaşı

    11.01.2009 - 02:31

    Nâmütenâhi ve tek perdelik âlemde ağlamamak kaabil mi efendim…pek tabi her insan kalbinin rikkatinden ve dahi tahassüsündendir ağlamak, elzemdir; nefis terbiyesinin bir gereği, vazgeçilemez unsurudur gözyaşı…malumunuz gökyüzü dahi kasvetlenir, kararır, bulanır, gürler ve ağlar; hafifler, açılır semâ, siler kasvetini, berrâklaşır…kaldı ki, insanoğlu ağmaz mı efendim kalbi daraldıkça; katılaşmış, nâdânlaşmış bir kalbe sahip değil ise insanoğlu, ilaçtır akıttığı gözyaşı ve ne mutlu, şu yaşadığımız âlemde gafletten, kinden sıyrılmayı başarıp hem de suretten değil sîrette akan gözyaşına mülâki olabilen insanoğlu kalbine! ! …

  • bestenigâr

    07.01.2009 - 02:28

    bir kaç Bestenegâr beste ile örnekleyelim o halde ve görelim efendim sevgiliye olan aşkı, özlemi ve bağlanışı anlatan nağmeler neden Bestenegâr makamı ile ifade edilmiş....

    Çok gördü felek şimdi beni bezm-i civanda
    Çekti araya perde-i gurbet şu zamanda
    Her şamın olur subh-u safa bahş-i cihanda
    Gam çekme gönül bir gün erer firkate payan
    Takdir-i hüda elbet eder gönlümü handan

    Bestekâr: Hacı Arif Bey
    Makam: Bestenegâr

    Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum
    Aklımı yağmâya verip fikrimi şaştım
    Mecnûn'a şimdi eş - olup dağlara düştüm
    Sor güle bülbüle ne çeker hârın elinden
    Bir dahi gül koklamayım yârin elinden
    Ben seni sevdim seveli döndüm deliye
    Huyunu benzettim hele hûrî meleğe
    Gönlümü vermişim sana almam geriye
    Sor güle bülbüle ne çeker hârın elinden
    Bir dahi gül koklamayım yârin elinden

    Bestekâr: Dede Efendi
    Makam: Bestenegâr

    Yar ağlamadan didelerim kane boyandı
    Müjgan-ı cefa yaresi ta cana dayandı
    Gönlün ne çabuk aşık-ı kemterden usandı
    Müjgan-ı cefa yaresi ta cana dayandı

    Bestekâr: Hacı Faik Bey
    Makam. Bestenegâr

  • bestenigâr

    07.01.2009 - 02:23

    Klasik türk müziğinin en eski makamlarından olup, 1400’ lü yılların başından itibaren kullanıldığı bilinir…nigâr, saba’nın eski adıdır…nigâr’ ın ‘güzel yüzlü sevgili’ mânâsında oluşundan mütevellid, bestenigâr, ‘sevgiliye yapılan beste’ olarak tanımlanır…zirâ Bestenigâr makamı; matem, hüzün, ızdırap, dindarlık ve vuslat duygularını taşır…

  • bestenigâr

    07.01.2009 - 02:20

    şaşırdım rastlayınca.. zirâ, yoktu evvelce ve zaten yakın tarihte eklenmiş...

    elbette tanımlanırız ve fakat neden 'Bestenegâr' şeklindeki telaffuzunu kullandığıma dair izâhta bulunalım...'Bestenegâr' farsça dilinin üç ana lehçesinden iran farsçasına ait telaffuzudur diye açıklayarak tanıma geçelim ;)

  • sen yenisin galiba

    07.01.2009 - 02:11

    bknz:fî-yakalıgillerden zembillî hikmet-i fiyakalı efendi

    saygı ilen efendim, saygı ilen! !

    :)

Toplam 667 mesaj bulundu