Soğuk bir kış günü, sıcacık evin penceresinden, elinizde bir fincan kahve (konyak katılmış da olabilir) ve sigara ile dışarıda yavaş yavaş yağan karı seyretmek, bu arada fonda çalan sevdiğiniz müzikleri dinlemek.
Yersiz ve abartılı cesaret sergileyen, çoğu zaman kendisini olduğundan daha akıllı,bilgili, kültürlü ya da cesur zannedip bilmeden konuşan,davranan kişi.Kısaca, cahil cesareti gösteren şahıs.
Ankara-İsatnbul arası dolmuş-uçak.Yakında hostesleri işten çıkarıp,'Hadiieeee İstanbul İstanbuuul! Hemen uçuyooooz! ! ' diye bağıran muavinleri işe alabilirler.
KİMSESİZLİK
Yıllardır bir kılıcım,kapalı kında
Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi.
Muzdaribim.Bu duvarın dış tarafında,
Şefkatine inandığım biri var gibi...
Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el.
Kıprdamak istemiyor gözkapaklarım.
Yan odadan bir ince ses diyor gibi 'GEL! '
Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım.
Gözlerimde ışıltısı bir bakır tasın,
Kulağım komşuların ayak sesinde.
Varsın gene bir yudum su veren olmasın.
Başucumda biri bana 'su yok! ' desin de...
-Esracıım o çizgifilm cd lerini nerden alıyosuuuan?
-Bizim mahallede bi dükkan var.3 milyona oradan kiralıyom.
-Anladıım 3 milyon verip cd yi alıyosuaan,izleyince geri veriyosuaan...
-Evet canım.
-Pekii, cd. yi geri verdiğinde onlar da parayı mı geri veriyolar?
-? ? ? ! ! ! ***
Yirminci yüzyılın en güçlü kalemlerinden ve absürd tiyatronun önde gelenlerinden biri olan Samuel Beckett 13 Nisan 1906’da İrlanda’da Dublin’de doğdu. İyi halli bir Protestan ailenin ikinci çocuğu olan Beckett, annesinin koyu dindarlığının yarattığı havanın ve babasının uzun yürüyüşler yapmaktan aldığı zevkin etkisinde kaldığı, mutlu bir çocukluk geçirdi. Annesinin dindarlığından ona sadece, tedirginlik ve doğaüstü olayları sorgulama eğilimi kalmıştı. Ama Beckett, dini sadece can sıkıntısı veren bir şey olarak görüyordu.
Kuzey İrlanda’da bulunan Enniskillen’de Portora Royal School’a ve Dublin’de bulunan Trinity College’e gitti. 1928-1930 yılları arasında Paris’te, Ecole Normale Superieure’ da konferanslar verdi. Bu dönemde çalışmalarına büyük etkisi olan yazar James Joyce’la arkadaş oldu. 1930’da M.A. derecesini tamamlamak ve Trinity College’de Fransızca ders vermek için Dublin’e dönen Beckett’a akademi hayatı çekici gelmez ve 1931’de buradan ayrılır. 1936’da bir yıl boyunca Almanya’yı gezdikten sonra 1937’de Paris’e yerleşir. 1940’ta Naziler Paris’i işgal edince Fransız direnişçilere katılır, ancak 1942’de Fransa’nın güneyine gidip savaşın geri kalanını Rousillon da geçirir ve burada Watt romanını yazar.
Almanlara karşı verdiği mücadeleden dolayı 1945’te iki ödül alır. Savaştan sonra Paris’e dönüp Fransızca yazmaya başlayan Beckett bu dönemde Molloy (1947) , Malone Ölüyor (1948) , Adlandırılamayan (1950) , Özgürlük, Godot’yu Beklerken (1949) kitaplarını bitirir. Diğer Eserleri Aşksız İlişkiler Dört Dublinli Hiç İçin Metinler ve Uzun Öyküler İmge Mercier ile Camier Murphy Oyunları arasında: Oyunun Sonu (1957) Son Band (1959) Neşeli Günler(1961) Oyun (1964) Ben değil(1973) O an(1976) ve Tüm Düşenler (1976) vardır. Samuel Beckett 1969’da edebiyat dalında Nobel ödülünü almıştır.
Gittikçe sonlaşan, içi boşalan yaşamın ve insan varlığının sıfırlaşma sürecini oyunlarıyla özdeş kılan Beckett, bu süreç doğrultusunda dili bir hiçleşme aracı (metafizik palyaçolar olan) , oyun kişilerini de bu hiçleşmenin birimleri olarak kullanır; böylece, hiçliğin kavranışlarıyla başlayan indirgeme, tüm nesnellik ve fiziksel varlık yok oluncaya kadar sürer ('Soluk' adlı oyununda olduğu gibi, doğan bir çocuğun çığlığı ile ölmek üzere olan bir adamın son nefesini kapsayan 35 saniyelik bir oyundur, ya da giderek 'Ben Değil' de olduğu gibi, sadece içinden sözcük kırıntılarının zar zor döküldüğü bir ağızdır.)
'Mutsuzluktan daha hoş bir şey olamaz' sözünde özetlenebilecek olan Beckett'ın kapkara gülmecesi, çağdaş tragikomedyanın salt mutlaklaşmış biçimidir. (Rober Blin tarafından uzmanca sahnelenmiş olan) Beckett'ın oyunları, modern tiyatroyu anlayış olarak derinden etkilemiş ve her zaman özgünlüklerini korumuşlardır.
GODOT'YU BEKLERKEN
Samuel Beckett'ın en çok tanınan eseridir Godot'yu Beklerken. Gülünçlük ve tekrar üzerine temellenen ve absürd tiyatronun şaheseri olarak kabul edilen bu oyun, dünyaya ve insana ilişkin geleneksel ve yaygın kabulleri derinden sarsar. Aristoteles'ten beri tiyatroya egemen olan kuralların, bu oyun için hiçbir geçerliği yoktur. Herhangi bir olayın dile getirilmesi, aksiyonun yükselmesi, alçalması ve çözüm noktasına ulaşması söz konusu değildir. Çünkü bu oyunda, bir olayın hikayesi yer almaz.
Hiçbir yere götürmeyen bir yolun kenarında, yaprakları dökülmüş bir ağacın altında, yarı berduş yarı palyaço iki acayip insan, yani Vladimir ve Estragon, hiçbir zaman gelmeyecek olan Godot'yu beklerler. Birinci ve daha sonra ikinci perdede bir çocuk onlara Didi ve Gogo'nun (kendilerini böyle adlandırmaktadırlar) ertesi güne kadar beklemeleri gerektiğini belirten bir mektup getirir. Ama beklenen gerçekleşmez ve birbirlerine, efendi ile köle arasındaki şiddet ilişkisiyle bağlamış iki garip ve beklenmeyen kişi, yani Pozzo ile Lucky ortaya çıkar. Bu kişiler ikinci perdede görüldüklerinde, zamanın gaddar akışıyla düşkünleşmiş ve yaşlanmış haldedirler. Efendi kör, köle de dilsiz olmuştur. Vladimir ve Estragon ise değişmemiştir. Onlar bir şiddet ve egemenlik ilişkisiyle birbirlerine bağlı değildir ve sadece birlikte beklemek olan kaderlerini kabul etmişlerdir.
Oyunda tek tük aksiyona da rastlanır; kişiler ayakkabılarla ve şapkalarla oynar veya intihar etmeye çalışırlar. Ama hiçbir şey değişikliğe uğramadan kendini benzeyen bir günün sonu gelmezliğini ortadan kaldıramaz. Pozzo 'bir gün doğduk ve bir gün öleceğiz; bu aynı andır' der. Seyirci belki de Tanrı'nın son imgesi, ulaşılabilir bir gerçeklik mi, yoksa onların hayal gücünün bir ürünü mü olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektir.
25 Şubat 1907 tarihinde, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu, 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında öldürüldü. Öğrenimini Balıkesir ve İstanbul Muallim Mekteplerinde yaptıktan sonra Yozgat'ta öğretmenliğe başladı. Kazandığı sınavla gittiği Almanya'da Postdam ve Berlin'de öğrenim gördü. Dönüşünde çeşitli okullarda öğretmenlik, Devlet Konservatuvarı'nda dramaturgluk yaptı. 1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı, kovuşturma sonunda aklandı. Görevine döndü, bu sırada yazdığı bir romanı yayımlamaktan vazgeçince, gazete sahibi iki tanıkla birleşerek, bir toplantıda okuduğu bir taşlamayı okunmasından 6 ay sonra ihbar etti, yargılandı ve mahkum edildi. Cumhuriyetin Onuncu Yılı nedeniyle çıkan aftan yararlanarak salıverildi. Çeşitli resmi kuruluşlarda 1945 yılına kadar çalıştı. İşsiz kaldığı bir dönemde Aziz Nesin ile birlikte Marko Paşa'yı ve onun devamı olan mizah dergilerini çıkardı. Bu dergilerdeki yazılarında, yayın yoluyla hakaret ettiği savıyla yargılandı ve mahkum oldu.Yurt dışında çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk yapan Ali Ertekin tarafından, Bulgaristan sınırı yakınlarında Sazara köyü cıvarındaki ormanda öldürüldü.
En güzel şiirlerinden biri de Nükhet Duru'nun şarkısı MELANKOLİ dir.:
Beni en güzel günümde, tarifsiz bir keder alır,
Bütün ömrümün beynimde acı bir tortusu kalır...
Ne bir dost, ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melankoli...
-Ayy..Ben de prenses Diana gibi Lucifere üye olmak istiyom.
-Lucifer? ? Nassı yani?
-Hani çocuklara yardım eden uluslararası bi örgüt var ya o...
-Ehmm...Şey...Unicef olmasın o? ! !
Tanrının varlığını kabul etmeyen kişi.Benim dikkatimi en çok çeken, bir atesitin inançlı birini zorla ateist yapmaya çalışmaması, ama inançlı insanları bunun aksine, hakarete varacak yorumlar yapması.Kimsenin bir başkasına inançlarından dolayı hakaret etmeye hakkı yoktur.Çok istiyorsanız ateistin sizin gibi olmasını, akıl ve mantık yolu ile ikna edin.
Mary Roach 'ın kitabı.Kadavraların bilime nasıl hizmet ettiği, çürüme süreci, kadavralarla yapılan deneyler, kadavraların plastik cerrahların el becerisi geliştirmede nasıl kullanıldıkları vs. hakkında yazılmış.Mükemmel bir araştırma.
Durmakta olan bir cisim herhangi bir dış kuvvet etki etmedikçe durmaya devam eder.Hareket eden bir cisim herhangi bir dış kuvvete maruz kalmamışsa hareketini sürdürür.
Mutlu olamam değişirsem, Salt sizin bencilliğinizi doyurabilmek için. Hoşnut da olamam eleştirdiğinizde beni, Sizin gibi görmediğim ya da düşünmediğim için.
''Uyumsuz'' diyorsunuz bana, oysa inançlarınıza her karşı çıkışımda,
keyif
19.09.2006 - 08:54Soğuk bir kış günü, sıcacık evin penceresinden, elinizde bir fincan kahve (konyak katılmış da olabilir) ve sigara ile dışarıda yavaş yavaş yağan karı seyretmek, bu arada fonda çalan sevdiğiniz müzikleri dinlemek.
tehlike
19.09.2006 - 08:52TEHLİKE:
Ölümle veya felaketle sonuçlanabilecek durum.
cüretkâr
19.09.2006 - 08:48Yersiz ve abartılı cesaret sergileyen, çoğu zaman kendisini olduğundan daha akıllı,bilgili, kültürlü ya da cesur zannedip bilmeden konuşan,davranan kişi.Kısaca, cahil cesareti gösteren şahıs.
ONUR AIR
19.09.2006 - 08:43Ankara-İsatnbul arası dolmuş-uçak.Yakında hostesleri işten çıkarıp,'Hadiieeee İstanbul İstanbuuul! Hemen uçuyooooz! ! ' diye bağıran muavinleri işe alabilirler.
kimsesizlik
18.09.2006 - 11:41KİMSESİZLİK
Yıllardır bir kılıcım,kapalı kında
Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi.
Muzdaribim.Bu duvarın dış tarafında,
Şefkatine inandığım biri var gibi...
Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el.
Kıprdamak istemiyor gözkapaklarım.
Yan odadan bir ince ses diyor gibi 'GEL! '
Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım.
Gözlerimde ışıltısı bir bakır tasın,
Kulağım komşuların ayak sesinde.
Varsın gene bir yudum su veren olmasın.
Başucumda biri bana 'su yok! ' desin de...
adem ile havva
18.09.2006 - 11:24Birbirlerini ASLA kıskanmamış olmak gibi bir şansları olan iki insan.
ölüm
18.09.2006 - 11:21Yok olmak, cartlağı çekmek, kuyruğu titretmek, mort olmak,ebediyete intikal etmek, göçmektir.
enteresan diyaloglar
18.09.2006 - 08:35-Esracıım o çizgifilm cd lerini nerden alıyosuuuan?
-Bizim mahallede bi dükkan var.3 milyona oradan kiralıyom.
-Anladıım 3 milyon verip cd yi alıyosuaan,izleyince geri veriyosuaan...
-Evet canım.
-Pekii, cd. yi geri verdiğinde onlar da parayı mı geri veriyolar?
-? ? ? ! ! ! ***
coupling
15.09.2006 - 10:16CNBC-E de yayınlanmış erotik komedi dizisi.
samuel beckett
15.09.2006 - 10:06Yirminci yüzyılın en güçlü kalemlerinden ve absürd tiyatronun önde gelenlerinden biri olan Samuel Beckett 13 Nisan 1906’da İrlanda’da Dublin’de doğdu. İyi halli bir Protestan ailenin ikinci çocuğu olan Beckett, annesinin koyu dindarlığının yarattığı havanın ve babasının uzun yürüyüşler yapmaktan aldığı zevkin etkisinde kaldığı, mutlu bir çocukluk geçirdi. Annesinin dindarlığından ona sadece, tedirginlik ve doğaüstü olayları sorgulama eğilimi kalmıştı. Ama Beckett, dini sadece can sıkıntısı veren bir şey olarak görüyordu.
Kuzey İrlanda’da bulunan Enniskillen’de Portora Royal School’a ve Dublin’de bulunan Trinity College’e gitti. 1928-1930 yılları arasında Paris’te, Ecole Normale Superieure’ da konferanslar verdi. Bu dönemde çalışmalarına büyük etkisi olan yazar James Joyce’la arkadaş oldu. 1930’da M.A. derecesini tamamlamak ve Trinity College’de Fransızca ders vermek için Dublin’e dönen Beckett’a akademi hayatı çekici gelmez ve 1931’de buradan ayrılır. 1936’da bir yıl boyunca Almanya’yı gezdikten sonra 1937’de Paris’e yerleşir. 1940’ta Naziler Paris’i işgal edince Fransız direnişçilere katılır, ancak 1942’de Fransa’nın güneyine gidip savaşın geri kalanını Rousillon da geçirir ve burada Watt romanını yazar.
Almanlara karşı verdiği mücadeleden dolayı 1945’te iki ödül alır. Savaştan sonra Paris’e dönüp Fransızca yazmaya başlayan Beckett bu dönemde Molloy (1947) , Malone Ölüyor (1948) , Adlandırılamayan (1950) , Özgürlük, Godot’yu Beklerken (1949) kitaplarını bitirir. Diğer Eserleri Aşksız İlişkiler Dört Dublinli Hiç İçin Metinler ve Uzun Öyküler İmge Mercier ile Camier Murphy Oyunları arasında: Oyunun Sonu (1957) Son Band (1959) Neşeli Günler(1961) Oyun (1964) Ben değil(1973) O an(1976) ve Tüm Düşenler (1976) vardır. Samuel Beckett 1969’da edebiyat dalında Nobel ödülünü almıştır.
Gittikçe sonlaşan, içi boşalan yaşamın ve insan varlığının sıfırlaşma sürecini oyunlarıyla özdeş kılan Beckett, bu süreç doğrultusunda dili bir hiçleşme aracı (metafizik palyaçolar olan) , oyun kişilerini de bu hiçleşmenin birimleri olarak kullanır; böylece, hiçliğin kavranışlarıyla başlayan indirgeme, tüm nesnellik ve fiziksel varlık yok oluncaya kadar sürer ('Soluk' adlı oyununda olduğu gibi, doğan bir çocuğun çığlığı ile ölmek üzere olan bir adamın son nefesini kapsayan 35 saniyelik bir oyundur, ya da giderek 'Ben Değil' de olduğu gibi, sadece içinden sözcük kırıntılarının zar zor döküldüğü bir ağızdır.)
'Mutsuzluktan daha hoş bir şey olamaz' sözünde özetlenebilecek olan Beckett'ın kapkara gülmecesi, çağdaş tragikomedyanın salt mutlaklaşmış biçimidir. (Rober Blin tarafından uzmanca sahnelenmiş olan) Beckett'ın oyunları, modern tiyatroyu anlayış olarak derinden etkilemiş ve her zaman özgünlüklerini korumuşlardır.
GODOT'YU BEKLERKEN
Samuel Beckett'ın en çok tanınan eseridir Godot'yu Beklerken. Gülünçlük ve tekrar üzerine temellenen ve absürd tiyatronun şaheseri olarak kabul edilen bu oyun, dünyaya ve insana ilişkin geleneksel ve yaygın kabulleri derinden sarsar. Aristoteles'ten beri tiyatroya egemen olan kuralların, bu oyun için hiçbir geçerliği yoktur. Herhangi bir olayın dile getirilmesi, aksiyonun yükselmesi, alçalması ve çözüm noktasına ulaşması söz konusu değildir. Çünkü bu oyunda, bir olayın hikayesi yer almaz.
Hiçbir yere götürmeyen bir yolun kenarında, yaprakları dökülmüş bir ağacın altında, yarı berduş yarı palyaço iki acayip insan, yani Vladimir ve Estragon, hiçbir zaman gelmeyecek olan Godot'yu beklerler. Birinci ve daha sonra ikinci perdede bir çocuk onlara Didi ve Gogo'nun (kendilerini böyle adlandırmaktadırlar) ertesi güne kadar beklemeleri gerektiğini belirten bir mektup getirir. Ama beklenen gerçekleşmez ve birbirlerine, efendi ile köle arasındaki şiddet ilişkisiyle bağlamış iki garip ve beklenmeyen kişi, yani Pozzo ile Lucky ortaya çıkar. Bu kişiler ikinci perdede görüldüklerinde, zamanın gaddar akışıyla düşkünleşmiş ve yaşlanmış haldedirler. Efendi kör, köle de dilsiz olmuştur. Vladimir ve Estragon ise değişmemiştir. Onlar bir şiddet ve egemenlik ilişkisiyle birbirlerine bağlı değildir ve sadece birlikte beklemek olan kaderlerini kabul etmişlerdir.
Oyunda tek tük aksiyona da rastlanır; kişiler ayakkabılarla ve şapkalarla oynar veya intihar etmeye çalışırlar. Ama hiçbir şey değişikliğe uğramadan kendini benzeyen bir günün sonu gelmezliğini ortadan kaldıramaz. Pozzo 'bir gün doğduk ve bir gün öleceğiz; bu aynı andır' der. Seyirci belki de Tanrı'nın son imgesi, ulaşılabilir bir gerçeklik mi, yoksa onların hayal gücünün bir ürünü mü olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektir.
safinaz
15.09.2006 - 09:56Orijinal adı Olive OYL olan çizgi film karakteri.Temel Reis ve Kabasakalın paylaşamadığı, cırtlak sesli çirkin kadın.
sabahattin ali
15.09.2006 - 09:5325 Şubat 1907 tarihinde, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu, 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında öldürüldü. Öğrenimini Balıkesir ve İstanbul Muallim Mekteplerinde yaptıktan sonra Yozgat'ta öğretmenliğe başladı. Kazandığı sınavla gittiği Almanya'da Postdam ve Berlin'de öğrenim gördü. Dönüşünde çeşitli okullarda öğretmenlik, Devlet Konservatuvarı'nda dramaturgluk yaptı. 1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı, kovuşturma sonunda aklandı. Görevine döndü, bu sırada yazdığı bir romanı yayımlamaktan vazgeçince, gazete sahibi iki tanıkla birleşerek, bir toplantıda okuduğu bir taşlamayı okunmasından 6 ay sonra ihbar etti, yargılandı ve mahkum edildi. Cumhuriyetin Onuncu Yılı nedeniyle çıkan aftan yararlanarak salıverildi. Çeşitli resmi kuruluşlarda 1945 yılına kadar çalıştı. İşsiz kaldığı bir dönemde Aziz Nesin ile birlikte Marko Paşa'yı ve onun devamı olan mizah dergilerini çıkardı. Bu dergilerdeki yazılarında, yayın yoluyla hakaret ettiği savıyla yargılandı ve mahkum oldu.Yurt dışında çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk yapan Ali Ertekin tarafından, Bulgaristan sınırı yakınlarında Sazara köyü cıvarındaki ormanda öldürüldü.
En güzel şiirlerinden biri de Nükhet Duru'nun şarkısı MELANKOLİ dir.:
Beni en güzel günümde, tarifsiz bir keder alır,
Bütün ömrümün beynimde acı bir tortusu kalır...
Ne bir dost, ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melankoli...
enteresan diyaloglar
15.09.2006 - 09:48-Ayy..Ben de prenses Diana gibi Lucifere üye olmak istiyom.
-Lucifer? ? Nassı yani?
-Hani çocuklara yardım eden uluslararası bi örgüt var ya o...
-Ehmm...Şey...Unicef olmasın o? ! !
zeka özürlü
15.09.2006 - 09:43Zeki olduğunu zannedip, doğuştan özürlü olanlarla dalga geçen şahıslar.
ateist
15.09.2006 - 09:41Tanrının varlığını kabul etmeyen kişi.Benim dikkatimi en çok çeken, bir atesitin inançlı birini zorla ateist yapmaya çalışmaması, ama inançlı insanları bunun aksine, hakarete varacak yorumlar yapması.Kimsenin bir başkasına inançlarından dolayı hakaret etmeye hakkı yoktur.Çok istiyorsanız ateistin sizin gibi olmasını, akıl ve mantık yolu ile ikna edin.
kadavra
15.09.2006 - 09:37Mary Roach 'ın kitabı.Kadavraların bilime nasıl hizmet ettiği, çürüme süreci, kadavralarla yapılan deneyler, kadavraların plastik cerrahların el becerisi geliştirmede nasıl kullanıldıkları vs. hakkında yazılmış.Mükemmel bir araştırma.
şaziment
13.09.2006 - 10:16Nesli tükenmiş kadın.Son dönemlerde bu adın bir bebeğe verildiğini hiç görmedim.
selim ışık
13.09.2006 - 10:13Kendi deyimiyle hayatın cılız gölgesi.
sessiz ev
13.09.2006 - 10:11Yalnızken hüzün veren kalabalıklarda özlenen ev.
Zülm ile abad olanın, akibeti berbat olur
13.09.2006 - 10:10Dinsizin hakkından imansız gelir.
zülfiyâre dokunmak
13.09.2006 - 10:08Devlet adamlarına, yönetime, hükumete yönelik ince eleştiriler yapmak anlamında kullanılır.
ve bütün çirkinler öldürülecek
13.09.2006 - 10:05Plastik cerrahlar hayat kurtaracak demek ki...
tembellik yasası
13.09.2006 - 10:01Durmakta olan bir cisim herhangi bir dış kuvvet etki etmedikçe durmaya devam eder.Hareket eden bir cisim herhangi bir dış kuvvete maruz kalmamışsa hareketini sürdürür.
soytarı
13.09.2006 - 09:58Kendini gülünç durumlara sokarak insanları güldürmeye çalışan kimse.
Toplam 447 mesaj bulundu