Benden isteyeceğin en son şey olsun demiştim, hala ve hala seni unutmadım. Unutamam. Evet bazen kendime kızıyorum aradan yıllar geçti ama hala onu unutmadın ve unutmak içinde hiç bir şey yapmıyorsun diye. Bazen düşünüyorum benimki bir saplıntı mı oldu diye. Hayır hayır bu saplantı değil. Olsa olsa bu eskilerin deyimiyle kara sevda olur. Bu zamanda mı demeyin. Oluyor işte.
Törenler için hazırlıklar başladı çoktan. Parklara, bahçelere göstermelik çiçekler, yeşillikler çoktaan ekildi, dikildi. Kaldırımlar boyanmaya başlandı. Ama hep göstermelik. Sonra şehitliklerimizde de hazırlıklar muhtamelen çoktan başlanmıştır 18 Mart kutlamaları için. Gidip görmedim ama yıllardır böyle oluyor. 18 Mart törenleri yaklaştığı zaman her yer tertemiz pırıl pırıl ya sonra..... Birde gidin diğer yabancı ülkelerin anıt mezarlarının olduğu yerlere bakın. Oralar hep pırıl pırıl...Bir onların mezarlıklarına bakıyorum birde bizim şehitliklerimize içim cııızzz ediyor...Bu sorumluluk hepimize ait. Sadece Çanakkaledeki görevlilerin, Çanakkale halkının değil bu sorumluluk, buraları ziyarete gelen insanlarımızada çok görev düşüyor. Lütfen şehitliklerimize sahip çıkalım. En azından temiz tutalım... Şehitlerimiz bu kadarcık saygıyı hak etmiyorlar mı?
İki haftalık bir aradan sonra döndük yine köşemize, hasbihâl etmeye devam edelim dedik gençlerle. Dikkatli okuyucularımız arayı 2 haftadan 3'e çıkardığımı fark etmişlerdir. Böyle bir izin kullanmamızın ana sebebi dinlenme isteği değildi.
Bizim işlerde ara vermek, tatil yapıyor gözükmek çoğu zaman klasik anlamı ile tatil yapıldığını göstermez, tam aksine başka işlerin yoğunlaşması demektir. Bizimki de aynen böyle oldu, dinlenme kavramından uzak olduğumuz bir zaman aralığı idi son birkaç hafta. Sonunda bu süre de geçti ve abiniz huzurlarınıza geldi.
Bu kısa süreli aranın hemen tamamında ABD'de idim. Türkiye'den yeni ayrılmıştım ve doğrusu Amerika'da da üç gün üst üste kaldığım yer olmadı diyebilirim. Bol seyahatli, hareketli ve yorucu süre içinde yine enteresan olaylar yaşadım, enteresan mekânlar gördüm.
Son birkaç haftanın benim açımdan en unutulmaz anı, bir eğitim gönüllüsü ile yıllar sonra karşılaşmamdı. Ziyarete gittiğim bir mekânda arabamı park ederken camıma vurup selam veren, o davudi ama sıcak ve içten sesi ile halimi hatırımı soran, çok kısa süren konuşmamızda bütün samimiyetini bir kere daha hissettiğim Ahmet Talu abimizdi. Daha sonra görüşmek üzere ayrılmıştık; ama kısmetimizde o kadarı varmış. Ertesi sabah öğrendiğim vefat haberi ile sarsılmış, bir yandan bir daha görüşememenin ve kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, bir yandan da ülkemizden binlerce kilometre uzakta eski bir dostla, bir eğitim ustası ile son anında helalleşebilmenin mutluluğunu yaşamıştım.
Hayat böyledir. Yakınınızdan birini, uzun süredir tanımış olduklarınızdan birini, birkaç saat önce konuşurken sağlam şekilde karşınızda duran birini kaybettiğinizde ölümü, hayatı, dünyayı, ahireti ve hesabı daha bir yakından hisseder, düşünürsünüz. Belki kendi ölümünüzü de düşünerek bir kısım muhasebelere girer ve belki bazı kararlar bile alırsınız. Sonrasında hayat devam eder. Devam eden hayat içinde bu anlık muhasebeler ya kaybolur ya da bir müddet tesirini gösterdikten sonra iyi bir imani bilgi takviyesi yapılmazsa yavaş yavaş silinir gider.
Hayat böyledir. O gün o vefat haberini alan ben, geri dönerken bir başka arkadaşımızın yeni doğan çocuğunun haberini almıştım. Bir yanda gidenler, diğer yanda gelenler. Bir yanda bu gitme-gelmelerin farkında olarak yaşayanlar, diğer yanda başını devekuşu gibi kuma sokup, ölümden bahis açıldığında kaçanlar. Her şeyin farkında olup buna rağmen kendilerini günahtan, malayani işlerden alamayanlar... Alamadıkları için de imani noktada en riskli grubu oluşturanlar...
Hayat böyledir... Birisi defalarca vize alamayıp dostları ile helalleşeceğini söylediği zaman (helallik kavramından habersiz olanlar tarafından) vize kapısı açılıyor... Okyanus aşırı da olsa eski dostlarını bulup helalleşiyor, bir yanda bu ve bunun gibi vefalılar... Bir yanda her gün beraber oldukları insanların, içinde yaşadıkları güzelliklerin farkında olmayıp kıymet bilmeyenler… Bir şeyin kıymetinin anlaşılabilmesi için illa da kaybedilmesi mi gerekir diye düşündürtenler...
Hayat böyledir... Ölenle ölünmüyor. Kimse de biz ölünce ölmeyecek. Hayat devam edecek. Herkes kendi hesabını işlemeye devam edecek. Sevilme ölçümüze göre bir müddet yoğun olarak hatırlanacağız, sonrasında belki de unutulacağız. Unutmaması gerekenlerin dünyada yaşayanlar olmadığının, unutulmamanın ölçüsünün de dünyaya göre değil ötelere göre yaşamak olduğunun farkına varacak mıyız?
Şehrime dönmüştüm. Bir tarafta bu vefat haberi tazeliğini koruyordu, diğer tarafta da bir başka hazırlık başlıyordu. Gurbet deyip yollara düşmüş bir arkadaşımız, toplum olarak gurbette olan dostlardan kız alıyor, Ahıska Türklerinden bir gelinimiz oluyordu. Bana da ‘düğünde bir iki cümle söyler misin? ' demişlerdi. Düğün akşamı mikrofona çağırdıklarında sahneye doğru yürürken, bir yandan bu düşünceler kafamdan geçiyor, bir yandan da kendi kendime “hayat böyledir.” diyordum.. Esat GÜRBÜZ.
Aşk biter, sevgi biter, saygı da kalmayınca ayrılık kaçınılmaz olur. Veya çocuğunuz ya da çocuklarınız için katlanırsınız birbirinize ama bu kezde hayatınız çekilmez olur. Hergün kavga her gün kavga. Neyse.. insan ilişkilerinde saygının rolü çok büyüktür diyerek bitireyim.....
Hastalık derecesinde değil ama sevdiğim kadını kıskanırım. Onun dışında hayatımda kıskandığım hiç kimse yoktur dersem yalan olmaz. Ama dediğim gibi ben sevdiğimi kıskanırım. Bu benim elimde olan bir durum değil, çok zaman (şu anda öyle bir derdim yok) acaba sevdiğimi bu kıskançlıklarımla sıkıyormuyum diyede düşünmüşümdür. Ben seven insanın kıskanç olmasını yadırgamıyorum ama dozu çok önemli ayarlamak gerekir diye düşünüyorum. Hem hangi kadın biraz kıskanılmak istemezki? Ben sevdiğim kızın çok kez bana sen beni artık sevmiyor musun diye sorduğunu bilirim. Hayır bunuda nerden çıkardın, seni sevmez olurmuyum dediğimde de, ne bileyim beni artık eskisi kadar kıskanmadığını düşünüyorum demiştir bana. Yani bence biraz kıskançlık sevgi göstergesidir ve seven insan kıskanır kardeşim.
Hangi anlama geliyor inanın hiç bilmiyorum. Yalnız terimi görünce içim cızzz etti. Benim sevgilime hitap şeklimdi. Bıdık'ım (Bıdığım) derdim ona hep. Kötü bir anlamı varsa özür diliyorum kendisinden. Kendisi çok sevimli, sıcak kanlı olduğu için bu ismi takmıştım anlamını bilmeden. Zannetmiştimki bu kelimeyi bir ben kullanıyorum meğer benden önce kullananlarda varmış. İnşallah anlamı saçma sapan birşey değildir.
Doğrusunu söylemek gerekirse iki senedir kitaplarla aram pek iyi değil. O zamanlar fırsat buldukça kitap okuyordum. Okumaktanda büyük keyif alıyordum. İsmi lazım değil çok sevdiğim bir kardeşim, birgün abi bak sana bir hediye aldım dedi. Daha paketi açmadan kitap olduğunu anlamıştım. Bizim salak oğlan ala ala bu kitabı almamış mı? . Kitabın içeriği hakkında da daha önceden bilgim olduğu için ala ala bu kitabı mı aldın demiştim çocuğa. Bozuldu tabi... Bende boşboğazlığıma üzüldüm özür diledim. Sonra da kitabın içeriği hakkında biraz bilgi verdim kendisine. Aman abi yaa ben hiç kitap okumamki, kitapçıya gittim, bu kitabın çok satıldığını söyledi bende aldım, kusura bakma dedi. Ne kusuru kardeşim, belki hayatımda okuduğum en gereksiz kitaptı ama o güne kadar aldığım en güzel hediyeydi ve kitaplığımın hala en güzel köşesinde duruyor. Aldığın tarih bile aklımda 4 Kasım 2005. Çoook teşekkür ederim.... Düşünmüş olman bile güzel.
Dışarıdaki muhteşem kar yağışı karşısında hepimiz büyülendik. Herkes kendisini karın büyüsüne kaptırdı. Lütfen bizi bugün rahatsız etmeyiniz. Bugünü resmi tatil ilan ediyoruz. Sigorta migorta da yapmıyoruz. Kapalıyız. Sizde daha dikkatli kullanın araçlarınızı kaza yapmayın. Bu büyüyü bozmayın....
İzlemeye doyamıyorum lapa lapa yağıyor. Uzun zamandır ilk defa Gelibolu'ya böyle kar yağdığını görüyorum. Aralık ayında biraz atıştırmıştı. Ama bu öyle değil çok fazla ve lapa lapa yağıyor. Özlemişim. Çocukluğum geldi aklıma. Şimdi arkadaşlarımı arasam, havuçlarımızı, kömürlerimizi alsak kardan adam yapar mıyız? . Kartopu oynar mıyız? . Yan yana bir sürü kardan adam yapıp, kimin kardan adamı daha dayanıklı olmuş diye, kartopu yağmuruna tutar mıyız? . Galiba çocukluğumu çok özlemişim...
kelimatör
11.03.2008 - 23:52Gerçektende bağımlılık yapıyor.... Güzel bir oyun......
gözler
11.03.2008 - 23:48Öldürürde güldürürde........
Gözler anlatır...
11.03.2008 - 23:46Herşeyi hemde...
unutmak
11.03.2008 - 23:43Benden isteyeceğin en son şey olsun demiştim, hala ve hala seni unutmadım. Unutamam. Evet bazen kendime kızıyorum aradan yıllar geçti ama hala onu unutmadın ve unutmak içinde hiç bir şey yapmıyorsun diye. Bazen düşünüyorum benimki bir saplıntı mı oldu diye. Hayır hayır bu saplantı değil. Olsa olsa bu eskilerin deyimiyle kara sevda olur. Bu zamanda mı demeyin. Oluyor işte.
dost
11.03.2008 - 21:24Dürüstlük, doğruluk
Olgunluk
Sevgi, saygı, sadakat
Tahammül...
çanakkale 18 mart
11.03.2008 - 21:11Törenler için hazırlıklar başladı çoktan. Parklara, bahçelere göstermelik çiçekler, yeşillikler çoktaan ekildi, dikildi. Kaldırımlar boyanmaya başlandı. Ama hep göstermelik. Sonra şehitliklerimizde de hazırlıklar muhtamelen çoktan başlanmıştır 18 Mart kutlamaları için. Gidip görmedim ama yıllardır böyle oluyor. 18 Mart törenleri yaklaştığı zaman her yer tertemiz pırıl pırıl ya sonra..... Birde gidin diğer yabancı ülkelerin anıt mezarlarının olduğu yerlere bakın. Oralar hep pırıl pırıl...Bir onların mezarlıklarına bakıyorum birde bizim şehitliklerimize içim cııızzz ediyor...Bu sorumluluk hepimize ait. Sadece Çanakkaledeki görevlilerin, Çanakkale halkının değil bu sorumluluk, buraları ziyarete gelen insanlarımızada çok görev düşüyor. Lütfen şehitliklerimize sahip çıkalım. En azından temiz tutalım... Şehitlerimiz bu kadarcık saygıyı hak etmiyorlar mı?
ölüm
10.03.2008 - 15:22İki haftalık bir aradan sonra döndük yine köşemize, hasbihâl etmeye devam edelim dedik gençlerle. Dikkatli okuyucularımız arayı 2 haftadan 3'e çıkardığımı fark etmişlerdir. Böyle bir izin kullanmamızın ana sebebi dinlenme isteği değildi.
Bizim işlerde ara vermek, tatil yapıyor gözükmek çoğu zaman klasik anlamı ile tatil yapıldığını göstermez, tam aksine başka işlerin yoğunlaşması demektir. Bizimki de aynen böyle oldu, dinlenme kavramından uzak olduğumuz bir zaman aralığı idi son birkaç hafta. Sonunda bu süre de geçti ve abiniz huzurlarınıza geldi.
Bu kısa süreli aranın hemen tamamında ABD'de idim. Türkiye'den yeni ayrılmıştım ve doğrusu Amerika'da da üç gün üst üste kaldığım yer olmadı diyebilirim. Bol seyahatli, hareketli ve yorucu süre içinde yine enteresan olaylar yaşadım, enteresan mekânlar gördüm.
Son birkaç haftanın benim açımdan en unutulmaz anı, bir eğitim gönüllüsü ile yıllar sonra karşılaşmamdı. Ziyarete gittiğim bir mekânda arabamı park ederken camıma vurup selam veren, o davudi ama sıcak ve içten sesi ile halimi hatırımı soran, çok kısa süren konuşmamızda bütün samimiyetini bir kere daha hissettiğim Ahmet Talu abimizdi. Daha sonra görüşmek üzere ayrılmıştık; ama kısmetimizde o kadarı varmış. Ertesi sabah öğrendiğim vefat haberi ile sarsılmış, bir yandan bir daha görüşememenin ve kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, bir yandan da ülkemizden binlerce kilometre uzakta eski bir dostla, bir eğitim ustası ile son anında helalleşebilmenin mutluluğunu yaşamıştım.
Hayat böyledir. Yakınınızdan birini, uzun süredir tanımış olduklarınızdan birini, birkaç saat önce konuşurken sağlam şekilde karşınızda duran birini kaybettiğinizde ölümü, hayatı, dünyayı, ahireti ve hesabı daha bir yakından hisseder, düşünürsünüz. Belki kendi ölümünüzü de düşünerek bir kısım muhasebelere girer ve belki bazı kararlar bile alırsınız. Sonrasında hayat devam eder. Devam eden hayat içinde bu anlık muhasebeler ya kaybolur ya da bir müddet tesirini gösterdikten sonra iyi bir imani bilgi takviyesi yapılmazsa yavaş yavaş silinir gider.
Hayat böyledir. O gün o vefat haberini alan ben, geri dönerken bir başka arkadaşımızın yeni doğan çocuğunun haberini almıştım. Bir yanda gidenler, diğer yanda gelenler. Bir yanda bu gitme-gelmelerin farkında olarak yaşayanlar, diğer yanda başını devekuşu gibi kuma sokup, ölümden bahis açıldığında kaçanlar. Her şeyin farkında olup buna rağmen kendilerini günahtan, malayani işlerden alamayanlar... Alamadıkları için de imani noktada en riskli grubu oluşturanlar...
Hayat böyledir... Birisi defalarca vize alamayıp dostları ile helalleşeceğini söylediği zaman (helallik kavramından habersiz olanlar tarafından) vize kapısı açılıyor... Okyanus aşırı da olsa eski dostlarını bulup helalleşiyor, bir yanda bu ve bunun gibi vefalılar... Bir yanda her gün beraber oldukları insanların, içinde yaşadıkları güzelliklerin farkında olmayıp kıymet bilmeyenler… Bir şeyin kıymetinin anlaşılabilmesi için illa da kaybedilmesi mi gerekir diye düşündürtenler...
Hayat böyledir... Ölenle ölünmüyor. Kimse de biz ölünce ölmeyecek. Hayat devam edecek. Herkes kendi hesabını işlemeye devam edecek. Sevilme ölçümüze göre bir müddet yoğun olarak hatırlanacağız, sonrasında belki de unutulacağız. Unutmaması gerekenlerin dünyada yaşayanlar olmadığının, unutulmamanın ölçüsünün de dünyaya göre değil ötelere göre yaşamak olduğunun farkına varacak mıyız?
Şehrime dönmüştüm. Bir tarafta bu vefat haberi tazeliğini koruyordu, diğer tarafta da bir başka hazırlık başlıyordu. Gurbet deyip yollara düşmüş bir arkadaşımız, toplum olarak gurbette olan dostlardan kız alıyor, Ahıska Türklerinden bir gelinimiz oluyordu. Bana da ‘düğünde bir iki cümle söyler misin? ' demişlerdi. Düğün akşamı mikrofona çağırdıklarında sahneye doğru yürürken, bir yandan bu düşünceler kafamdan geçiyor, bir yandan da kendi kendime “hayat böyledir.” diyordum.. Esat GÜRBÜZ.
Benim için üzülme
10.03.2008 - 14:56yani bana acıma...
asla asla deme
08.03.2008 - 10:52Büyük lokma ye ama büyük söz konuşma....
ateş düştüğü yeri yakar
08.03.2008 - 00:06yani yüreğimi.........
aşk mektubu
06.03.2008 - 10:46Hala bu zamanda, sevgilisine aşk mektupları yazanlar varsa ben onları tebrik etmek istiyoum....
aşk mektubu
06.03.2008 - 10:42Bir mektup bekliyorum,
Sevgilim diye başlayan
Canım diye biten,
Dün gelmesi gereken
Bugün hala gelmeyen....
psikolojik danışman
04.03.2008 - 00:31İhtiyacım var.........
saygı
03.03.2008 - 01:16Aşk biter, sevgi biter, saygı da kalmayınca ayrılık kaçınılmaz olur. Veya çocuğunuz ya da çocuklarınız için katlanırsınız birbirinize ama bu kezde hayatınız çekilmez olur. Hergün kavga her gün kavga. Neyse.. insan ilişkilerinde saygının rolü çok büyüktür diyerek bitireyim.....
kıskançlık
03.03.2008 - 00:58Hastalık derecesinde değil ama sevdiğim kadını kıskanırım. Onun dışında hayatımda kıskandığım hiç kimse yoktur dersem yalan olmaz. Ama dediğim gibi ben sevdiğimi kıskanırım. Bu benim elimde olan bir durum değil, çok zaman (şu anda öyle bir derdim yok) acaba sevdiğimi bu kıskançlıklarımla sıkıyormuyum diyede düşünmüşümdür. Ben seven insanın kıskanç olmasını yadırgamıyorum ama dozu çok önemli ayarlamak gerekir diye düşünüyorum. Hem hangi kadın biraz kıskanılmak istemezki? Ben sevdiğim kızın çok kez bana sen beni artık sevmiyor musun diye sorduğunu bilirim. Hayır bunuda nerden çıkardın, seni sevmez olurmuyum dediğimde de, ne bileyim beni artık eskisi kadar kıskanmadığını düşünüyorum demiştir bana. Yani bence biraz kıskançlık sevgi göstergesidir ve seven insan kıskanır kardeşim.
sevmek
01.03.2008 - 00:05seni ömür boyu.........
akıllı bıdık
25.02.2008 - 12:45Hangi anlama geliyor inanın hiç bilmiyorum. Yalnız terimi görünce içim cızzz etti. Benim sevgilime hitap şeklimdi. Bıdık'ım (Bıdığım) derdim ona hep. Kötü bir anlamı varsa özür diliyorum kendisinden. Kendisi çok sevimli, sıcak kanlı olduğu için bu ismi takmıştım anlamını bilmeden. Zannetmiştimki bu kelimeyi bir ben kullanıyorum meğer benden önce kullananlarda varmış. İnşallah anlamı saçma sapan birşey değildir.
''Aşk'' neyin kısaltması?
25.02.2008 - 00:32Adamın
Şuuru
Kaybolur.......
Yatmadan önce 100 fırça darbesi
22.02.2008 - 00:00Doğrusunu söylemek gerekirse iki senedir kitaplarla aram pek iyi değil. O zamanlar fırsat buldukça kitap okuyordum. Okumaktanda büyük keyif alıyordum. İsmi lazım değil çok sevdiğim bir kardeşim, birgün abi bak sana bir hediye aldım dedi. Daha paketi açmadan kitap olduğunu anlamıştım. Bizim salak oğlan ala ala bu kitabı almamış mı? . Kitabın içeriği hakkında da daha önceden bilgim olduğu için ala ala bu kitabı mı aldın demiştim çocuğa. Bozuldu tabi... Bende boşboğazlığıma üzüldüm özür diledim. Sonra da kitabın içeriği hakkında biraz bilgi verdim kendisine. Aman abi yaa ben hiç kitap okumamki, kitapçıya gittim, bu kitabın çok satıldığını söyledi bende aldım, kusura bakma dedi. Ne kusuru kardeşim, belki hayatımda okuduğum en gereksiz kitaptı ama o güne kadar aldığım en güzel hediyeydi ve kitaplığımın hala en güzel köşesinde duruyor. Aldığın tarih bile aklımda 4 Kasım 2005. Çoook teşekkür ederim.... Düşünmüş olman bile güzel.
inanmak
21.02.2008 - 00:14Annelerin annesi, itiraf ediyorum; hiç bir zaman beni leyleklerin getirdiğine inanmamıştım.
inanmak
21.02.2008 - 00:12İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadıklarınıza inanırsınız....
yaşamın kıyısında
20.02.2008 - 14:38tek ayağımın üzerinde duruyorum....
Dipnot
16.02.2008 - 13:21Dışarıdaki muhteşem kar yağışı karşısında hepimiz büyülendik. Herkes kendisini karın büyüsüne kaptırdı. Lütfen bizi bugün rahatsız etmeyiniz. Bugünü resmi tatil ilan ediyoruz. Sigorta migorta da yapmıyoruz. Kapalıyız. Sizde daha dikkatli kullanın araçlarınızı kaza yapmayın. Bu büyüyü bozmayın....
kar
16.02.2008 - 13:03İzlemeye doyamıyorum lapa lapa yağıyor. Uzun zamandır ilk defa Gelibolu'ya böyle kar yağdığını görüyorum. Aralık ayında biraz atıştırmıştı. Ama bu öyle değil çok fazla ve lapa lapa yağıyor. Özlemişim. Çocukluğum geldi aklıma. Şimdi arkadaşlarımı arasam, havuçlarımızı, kömürlerimizi alsak kardan adam yapar mıyız? . Kartopu oynar mıyız? . Yan yana bir sürü kardan adam yapıp, kimin kardan adamı daha dayanıklı olmuş diye, kartopu yağmuruna tutar mıyız? . Galiba çocukluğumu çok özlemişim...
Toplam 476 mesaj bulundu