Kibir çıktı rutubetli yuvasından.
Haykırdı pişmanlıklarını kör kuyuya.
Kova kova boşalttı içindeki tüm gerçekleri.
Son sözleri yankılandı bulutlar arasında.
Uzun zamandır sesini duymuyorum.
Duymak,
görmek gibi olmuyor.
Kaç zamandır yüzünü görmüyorum.
Görmek,
Erdek’te gece duyulur
baykuşların boğuk sesi.
Karanlıkta oynaşır yarasalar.
Islık çalar yaşlı çınar!
İbadet eder incir!
Soğuk bir kış günü;
her yer bembeyaz.
Terso delikanlıdır İstanbul.
Çatmış kaşlarını; elleri cebinde.
Seni soruyor ellerim;
Sana değdiğinden beri.
Seni arıyor gözlerim;
Seni gördüğümden beri.
Seni çekiyor tenim;
Senin olduğumdan beri.
Benim yaşadığım yerde zeytin ağaçları olmalı;
gözümün alabildiğine yemyeşil.
İyot ve yosun kokusunu çekmeliyim ciğerlerime.
Evim poyraz almalı.
Sabah güneşi ile uyanmalıyım.
Bütün gün ağaçlarımla,
Hem herkesten yakınım sana,
hem en uzaklarda.
Ben buradayım Galata.
İstanbul'da
Işıl ışıl, ışık içinde yüzüyordu İstanbul.
İnsanlarda bir garip telaş.
Gökyüzü masmavi.
Dışarıda, adını bilmediğim
Şehir ışıklarını yavaş yavaş yakıyor.
Bu gece, çok şeye gebe.
Gökyüzünde yarasalar tur atıyor — sinsice.
Bir ben dağınığım;
Toprağa sulara vuran pırıl pırıl güneş;
karlı dağları aşıp geldi,
çok uzaklardan.
Şimdi aşkın kör eden ışığını
saçıyor etrafa,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!